İki Farklı Âlem (İlmî Açıdan Kadın ve Erkek Özellikleri) FLÖRT

Turkbeyi

Ordinaryus
Katılım
27 Eyl 2007
Mesajlar
2,960
Tepkime puanı
273
Puanları
83
Konum
Karaman
İki Farklı Âlem (İlmî Açıdan Kadın ve Erkek Özellikleri)

Allah Teâlâ, kâinatta yarattığı inanılmaz çeşitlilik ile bizlere kudret ve azametini sergilerken, bu çeşitlilik içinde her an kendisini bulmamızı istemektedir. Baktığımız her yerde kudret nişânesi bir imzanın var olduğunu keşfetmek, bu mükemmel sistemin yaratıcısına bir teşekkür olacaktır. İşte bu yaratılış mûcizeleri zincirinin en önemli halkası olan insan, yani kadın ve erkek de, oldukça önemli bir mevzudur. Bu ilâhî tanzimin içindeki kadın ve erkek farklılığı, bizleri doğru noktaya, Allâh’a götürecek olan en güzel yollardan bir tanesidir. Zîrâ Allah, iki insan çeşidine farklı mükemmel özellikler vererek, onları kâinattaki bozulmaz dengeye dâhil etmiştir.
Kadın ve erkekler yalnızca dış görünüşleri ile değil, problemleri ele alma ve çözüm yöntemleri açısından da farklıdırlar.
Beyindeki ve davranışlardaki cinsiyet farklılığının neticeleri, nörolojik, endokrinolojik ve psikolojik araştırmalar ilerledikçe daha çok netlik kazanmaya başlamıştır. Günlük hayatı incelediğimizde, sadece gözlemlerimize dayanarak, insanlarda ve hayvanlarda erkeklerin daha saldırgan olduğunu, genç erkeklerin, fazla düşünmeden kendilerini tehlikeye attığını, dişilerin yavruların bakımıyla daha fazla ilgilendiğini rahatlıkla görürüz.
Problem çözümünde de cinsiyet farklılıklarının tesirleri hemen göze çarpar. Meselâ yetişkinler üzerinde laboratuvar ortamında yapılan sistematik araştırmalarda, bazı yetenek testlerinde erkeklerin, kadınlardan daha başarılı sonuçlar elde ettiği görülmüştür. Yine erkeklerin, özellikle ekseni üzerinde döndürülen nesneler üzerine kurulu testlerde, matematiksel muhâkeme ve belirli bir rota üzerinde yön bulma konularında kadınlardan üstün olduğu tesbit edilmiştir.
Belirli bir rota üzerinde yön bulma konusunda, erkek ile kadın arasındaki farklılığı ölçmek üzere hazırlanan testlerden birinde, araştırmacılar, deneklerin önüne harita koyarlar. Testin sonunda erkeklerin daha az sayıda deneme ve daha az sayıda hata ile yollarını buldukları görülür.
Kadınlar ise, ortalama olarak, sözcük hatırlama veya özel harflerle başlayan sözcükleri bulma konularında erkeklerden daha başarılıdırlar. Ayrıca aralarında benzerlikler bulunan parçaların eşleştirilmesi üzerine kurulu testlerde, kadınlar, erkeklerden daha yeteneklidir. Bu da kadınların, işaretleri tanıma hususunda erkeklerden daha üstün olduğunu gösterir.
Bu ve benzeri deneylerde ortaya çıkan sonuçlara göre, kadınlar günlük hayata uyum sağlamada stratejik açıdan işaretlere daha fazla başvururlar.​


* * *​



Cinsler, biyolojik açıdan incelendiğinde ise, kadınlar erkeklerden; fizîkî özellikler, hormon düzeyleri, beyin faaliyetleri bakımından farklıdırlar. Erkekler kadınlardan daha uzun, kas gücü ise daha fazladır. Uzaysal ve matematiksel yeteneği, eşyaları ve kavramları algılaması ve anlamlandırması kadınlardan daha iyidir. Çevreden gelen uyarıları, ancak anlaşılır ve ilgi çekiciyse depolarlar.
Kadın beyni ise, duyularıyla ilgili uyarıları algılamakta ve anlamlandırmakta daha üstündür. Kadınlar daha iyi duyar, koku ve tat alır, karanlıkta görür, dokunma duyusu çok gelişmiştir. Hissettiği şeyler, onun için daha büyük anlam taşır. Konuşma kabiliyetinde, hâfızada, duygularını gizlemekte, şefkat, sabır ve düzenli olmakta erkeklerden iyidirler. Anne olabilmenin, bir bebekle empati kurabilme gücünün sırrı da buradadır.
Kadın beyni, hislere dayalı geniş bir bilgi yelpazesini algılama, bilgiler arasında bağlantı kurma, kişisel ilişkileri ön plana çıkarma ve iletişim kurmakta daha üstündür. Kadınlar ses, bedenî hareket ve göz ifadelerindeki hissî farkları ve birçok detayı algılamakta, görme ve işitme ile ilgili bilgiyi bütünleştirmekte ve ilişkilendirmekte erkeklerden daha başarılıdır. Toplumsal işaretleri daha iyi fark ederler. Kişiler için karakter tahlilleri daha isabetlidir. İlgisiz, rastgele bir bilgiyi, kısa süreli olarak çok daha iyi depolarlar. Bunun da, kadının tabiatüstü sezgisinin (6. his), duyularının iyi gelişmişliğinden kaynaklanabileceği söylenmektedir. Yapılan zekâ testlerinde ise, cinsiyetler arasında, farklı testlerde farklı sonuçlar çıkmaktadır.
Bu özellikler doğuştan itibaren vardır. Kültür, bu özellikleri güçlendirmektedir. Kız bebekler, insanlarla ve yüzlerle daha çok ilgilenirler, daha erken konuşurlar, kendilerini daha iyi ifade ederler, yabancı dili daha kolay öğrenirler, daha iyi duyar, daha âhenkli şarkılar söylerler.
Doğumdan itibaren var olan bu beyin faaliyetlerindeki farkın, ceninin, anne karnındaki gelişimi sırasında ortaya çıktığı düşünülmektedir. Döllenmeden 6-7 hafta sonra beyin, erkek veya dişi olarak gelişmeye başlamaktadır. Böylece daha anne karnında, erkek ve kadının hayat yolculuğu cinsiyetleri doğrultusunda şekillenmeye başlar.​

İlmî Açıdan ve İslâm’a Göre Flört
Gelelim kadın ve erkek arasındaki en önemli konu olan duygusal bütünlüğe… Burada da, İslâm dininin fıtrata ne denli uygun olduğunun ilmî açıdan ispatını göreceğiz.
National Geographic adlı belgesel kanalının yaptığı bir programda, ele alınan konular ve ortaya çıkan ilmî tesbitler oldukça şaşırtıcıdır.
Bu programda, nâmahrem (yabancı) olan erkek ve kadının bir araya geldiklerinde fizyolojilerinde meydana gelen değişiklikleri gözlemlemek amacıyla bir dizi test yapılmaktadır. Bunun için öncelikle üniversitelere “âşık olan kişiler” ile ilgili ilânlar asılır ve âşık olduğunu iddia eden kız ve erkeklerin tomografileri alınır.
Bu tomografi sırasında erkek deneklere, âşık oldukları kızın, kız deneklere de âşık oldukları erkeklerin resimleri gösterilir. Bu esnada beyin hücrelerinin verdiği tepki, eroin kullanan bir kişinin eroin kullandığı andaki beyin hücrelerinin gösterdiği tepkinin aynısıdır. Yani flört eden bir çiftin beyninde, eroin kullanan bir kişinin beynindeki olumsuz durumlar gerçekleşmektedir. Bu sebeple eroin kullanan bir kimse, nasıl, bilincini sıfırlama noktasına düşüp dengesiz ve mantıksız düşünürse, flört eden kişilerde de beyin sistemi aynı tepkiyi vermektedir. Bu sebeple kişi, flört döneminde bağlantılı olduğu kimse için mantık dışı tehlikeli davranışlar sergileyebilir. Flört dönemindeki reddedilişlerin bazen ölümle sonuçlanabilmesinin sebebi de apaçık ortadadır.
Aynı zamanda yukarıdaki deneyde, erkek deneklerin kadın fotoğrafına baktıklarında beyinlerinin görsel bölümü devreye girmektedir. Kadınlarda ise, beyinlerinin hâfıza bölümü devreye girer. Bunun anlamı ise şudur: Erkekler, pek çok şeyi görsel olarak değerlendirip beyinlerine o şekilde kodluyorlar. Bu da dinimizin dış kıyafet ve görünüş tarzında kadınlar üzerinde, neden bu kadar hassasiyetle durduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Gelelim flört ânında, yani çiftlerin birbiriyle görüşme seanslarında yaşananlara… İncelemeyi yapan bilim adamı aynen şöyle der:
“–Âşık olan çiftler, bir araya geldiklerinde vücuttaki dopamin hormonları o kadar fazla çalışır ki, eğer aralıksız bu çiftler, üç gün bir arada bulunurlarsa, muhtemelen vücutları iflas edecektir. Bu da şunu göstermektedir. İleride bu çiftlerin birbirlerine sâdık kalmalarını temin edecek tek şey, cinsel birleşmedir. Yani erken tükettikleri dopamin salgılarının yerine, birlikteliklerini kurtarmak için tek yol, maalesef ki, cinsel birleşmedir. Bir eşte, cinsel birleşmenin dışında daha ulaşılamaz değerler olması gerektiğini düşünürsek, flört ile dopamin salgılarını erken tüketenler, evlilik hayatlarının geleceği için oldukça zor duruma düşebilirler.
Ve son olarak, sokakta erkeklere bir anket uygulanır. Kâğıtta 5 farklı kadın vücudu bulunmaktadır. Ve erkeklerden hangisinin kendisine daha çekici geldiği sorulur. Sonuç şudur; En kıvrımlı hatlara sahip olan bayan, en çekici çıkar. Tesettürdeki vücut hatlarının saklanmasının hikmeti ve önemi de buradan geliyor olsa gerek… Allah Teâlâ’nın Nûr Sûresi’nde de buyurduğu gibi, kadınların vücut hatlarını belli etmeyecek dış kıyafetler ile ziynet yerlerini gizlemeleri gerekmektedir.
Yukarıda anlattığımız ve National Geographic kanalında tekrar tekrar gösterilen bu ilmî sonuçlar, İslâm Dini’nin insan için koyduğu kuralların hikmetsiz olmadığını en güzel şekilde ispatlamaktadır.
Şimdi bizi bizden daha iyi tanıyan Allah Teâlâ’nın, bize lutfetmiş olduğu bu güzel din ve bu harika kâinat için derin bir nefes alıp tekrar tekrar hamd edelim…​

NOT: Bu yazının hazırlanmasında Ankara Üniv. Tıp Fak. Farmakoloji ve Klinik Farmakoloji Anabilim Dalı Doç. Dr. Emine Demirel Yılmaz’ın araştırmalarından ve www.bilim.biz/ adlı siteden istifade edilmiştir.

http://www.sebnemdergisi.com/Dergi.php?Islem=Makale&No=d036s007m1
 
Üst