İhvandan Sudana Bakış

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
Sudan'ı Parçalama Komplosu Neden Başladı?

29.10.2010, 09:32:43
resim.php

Muhammed BEDİİ

20. Yüzyılın en tehlikeli parçalama projelerinin arkasında Siyonistler var. Bismillahirrahmanirrahim. Salât ve selam resulullah’a ve ona bağlı olanlara olsun.

İslam’a düşman Arap kabilelerinin Kureyş liderliğinde bu dini ve ona tabi olanları yok etmek için bir araya geldiği savaşın sebeplerinden biri, Huyey Bin Ahtab liderliğindeki Medine Yahudilerinden bir heyetin Mekke ve diğer Arap yarımadası ülkelerine gitmesi, Kureyş ile diğer kabileleri Müslümanlarla savaşmaya, onları ambargo altına almaya ve sonlarını getirmeye kışkırtmasıdır.

Aynı rolü bu yüzyılda Bernard Lewis oynuyor. Lewis Siyonist eğilimleri olan Amerikan uyruklu, İngiliz asıllı bir kişidir ve Princeton Üniversitesi’nde profesördür. Mezhebler tarihi üzerinde uzmanlaşmıştır ve İslam ile Müslümanlara olan düşmanlığıyla tanınmıştır. İslam devletlerini parçalama projesini sunmuş ve İngiltere ile Amerika bu projeyi 1980 yılından bu yana bölge siyasetlerinde uygulamaya çalışmışlardır.

İran-Irak savaşı esnasında Uluslar arası Güvenlik Müsteşarı Brzezinski, Amerika Başkanı Reagan zamanında Amerika’nın 1980’den sonra içine düşeceği ikilemin, Sykes-Picot sınırlarında düzenleme yapabileceği Birinci Körfez Savaşı arka planında ikincisini nasıl çıkaracağı olduğu açıklamasını yaptı.

Bu açıklamanın ardından Bernard Lewis, bütün Arap-İslam ülkelerini birbirinden ayırmayı ve her birini mezhebi, ırkçı ve dini kantonlara ve devletçiklere bölmeyi amaçlayan meşhur projesini ortaya attı. Ayrıntılı bu projeye, Brzezinski’nin açıklamasından esinlenerek parçalanmaya aday Arap-İslam ülkelerinin tamamını kapsayan kendi gözetiminde hazırlanmış haritaları da ekledi.

1983’de Amerikan Kongresi gizli bir oturumda Bernard Lewis’in projesini büyük çoğunlukla onayladı. Bu şekilde bu proje kanunlaştırıldı ve stratejik Amerikan politikaları dosyalarına girdi ve ona göre hareket edildi. O zamandan bu zamana Ortadoğu düzeni düşüncesi, mevcut bölgesel-Arap-İslami sistemin yerini alması ve Arapları Araplıkları ve İslam’dan ayırması için gündeme getiriliyor.

Hegemonyal Projeler İslam Dünyası Üzerine Çörekleniyor

Arap rejimlerinin zayıfladığı bir dönemde hegemonyal güçler ümmetin geleceğiyle oynamaya, onların birliğini dağıtmaya ve kimliklerini yok etmeye başladı. Bazen yeni Ortadoğu bazen de büyük Ortadoğu fikri, ümmetin İslami ve Arap kimliğini hedef alan ve Siyonist devletin kurulması ve bölgedeki bir devlet olarak meşruiyetinin güçlendirilmesinin kapısını açan formüllerdendi.

Yeni Ortadoğu Şimon Perez’in ortaya attığı Siyonist bir projedir. Büyük Ortadoğu ise, Bush yönetiminin 11 Eylül olaylarından sonra çığırtkanlığını yaparak Perez’in projesini geliştirdiği halidir. Daha sonra da başka bir kandırmaca kapısı oluşturmak için Avrupa-Akdeniz ortaklığı fikri ortaya atılmıştır. Son olarak da Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy 2007’de, 43 devletten oluşan ve İsrail’in yanısıra 9 Arap ülkesinin de içinde bulunduğu “Akdeniz Birliği” projesiyle karşımıza çıkmıştır.

Sudan’ı Parçalama Komplosu Neden Başladı?


Sudan Afrika kıtasındaki en büyük Arap devletlerinden sayılıyor. Bu özelliği ona tarih boyunca ve günümüzde stratejik bir boyut kazandırmıştır. Sudan Arapların ve Müslümanların Afrika’ya siyasi, coğrafi ve kültürel alanda açıldıkları kapıdır. Coğrafi konumu ve Araplarla Afrikalıların kaynaştığı farklı ırklardan oluşan nüfus yapısı sebebiyle Afrika ve İslam medeniyetlerinin alışveriş içinde olduğu bir köprü vazifesi görmektedir. Ayrıca İsrail ile Batı tarafından desteklenen parçalanma çağrısı, İslam ve Arap dünyası ile Afrika halkları arasındaki aşılmaz bir engeli temsil etmektedir. Tarihi olarak bilinmektedir ki, Sudan toprakları İslam’ın gelişinden bu yana Afrika ülkelerinin çoğuna İslam ve Arap kültürünün geçişini sağlayan bir köprü olmuştur ve Güney devletinin kurulması bu bağlantıyı kesecektir.

Öte yandan Batı -Sudan parçalanmazsa- Afrika boynuzu bölgesi, Orta Afrika ve Sudan’a komuşu ülkelerle Kızıldeniz’e hâkim olma konusunda stratejik durumda tehlikeli bir dönüşüm yaşanacağını umuyor.

Ayrılık Hazırlığı

Amerikan Başkan Yardımcısı Jeo Biden, Sudan’a yaptığı ziyaret esnasında referandumdan çıkacak sonuç ayrılma yönünde olduğunda Amerika’nın Güney Sudan devletini tanımaya kararlı olduğunu açıkladı. Fotoğraf, ayrılma yönünde uluslararası bir istek olduğu ve Amerika ile İsrail’in bu konuda çok umutlu oldukları -hatta sonuç onların istediği gibi olmasa da- şeklinde Rusya ve Çin’den gelen açaıklamalarla tamamlandı. Irak’ta da böyle oldu. Diğer devletlerin sahnesinde de aynı senaryo için hazırlıklar yapılıyor. Belki de Obama’nın referandum yapılmazsa milyonlarca kişi ölür şeklindeki son açıklaması, Güney’de büyük bir katliama hazırlanıyormuş hissini veriyor.

Washington Times Gazetesi, Amerika’nın Güney Sudan’a yıllık yaklaşık bir milyar dolar finansman sağladığını ve bu büyük miktarın güvenlik görevlilerinin eğitimi ve bölgeyi koruyabilecek bir ordunun oluşturulmasında harcandığını doğruladı.

Ayrılıktan Sonraki Zorluklar


Siyaset, ekonomi ve güvenlik alanında karşılaşılması beklenen pek çok zorluk arasında şunlar yer alıyor:

1-Petrol zengini Abyei bölgesinde sınırların çizilmesinde anlaşmazlık olması sebebiyle Kuzey ile Güney arasında savaşçıkması.

2-Ayrılık hastalığının Güney’den Darfur’daki isyancı hareketlere, güney Kordufan, Mavi Nil ve belki de Sudan’ın doğusuna yayılması.

3-Uluslararası Mahkeme ile ilişkileri ve diğer isyankâr hareketlerin isteklerini kabul etmesi için hükümete baskı uygulama maksadıyla insan hakları alanında Sudan’a yapılan uluslararası baskıların artması.

4-Sudan hükümetinin, şuan için %80’lere ulaşan ve Kuzey Sudan için büyük bir sorun oluşturan güney petrollerinden elde ettiği gelirin azaltılması.

5-Su tehlikesi. Mısır’ın Nil sularındaki hissesi 55 milyar m³’e ulaşıyor 18 milyar m³ de Sudan’a kalıyor. Güney’deki isyan hareketleri bu duruma karşı çıkıyor ve Mısır’ın hissesini çok görüyor. Bu nedenle yeni bir anlaşma yapılmasını istiyor. Aynı zamanda da Nil sularını satmak ve ondan istifade etmek istiyor. Bu hareketler Amerika-İsrail desteğiyle suları kontrol altına almak için barajlar yapacak. Bu durum özellikle de su tehlikesi ve su savaşı dairesine girmekle tehdit edilen Mısır’a çok pahalıya patlayabilir.

Peki ya Güney Sudan’dan Sonra?


Güney Sudan’ın ayrılması, bölgenin haritasının değiştirilmesi projesinin ilk adımı olacak ve böylece bu sanki Amerika-İsrail komplosu değilmiş gibi gözükecek. Filistin “devletçiğini” kurmak için çalışmak haritaları değiştirme projesinin bir parçası olacak. Böylece İsrail varlığına meşruiyet kazandırmış olacak ve ona bölge işlerine müdahale etme izni verilecek. Bu da “düşman Siyonistler” ıstılahının kalkması ve onun yerini bölgede tanınan ve kabul edilebilir bir Yahudi devletinin alması anlamına geliyor.

Güney Sudan devletinin ortaya çıkışından sonra Filistin’in yeniden taksim edilmesine, bir sonraki adım olarak Irak’ın parçalanmasına da doğal bir meşruiyet kazandırmış olacak. Güney Yemen’in Kuzey’den ayrılması çalışması daha büyük siyasi bir yaygara koparabilir. İnsanlar yeni devletçiklerle yaşamanın mümkün olduğunu hissettikleri müddetçe bu hastalık diğer ülkelere de bulaşabilir.

Umut Allah’ın Yardımında

Sudan, Filistin, Irak, Yemen, Keşmir, Çin, Çeçenistan ve dünyanın diğer yerlerindeki Müslümanların başına gelenlere rağmen Allah’ın bize yardım edeceğine olan inancımız ve güvenimiz çektiklerimizi hafifletiyor ve bizi yardımı kazanabilmek için ciddi bir şekilde çalışmaya sevk ediyor. Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Allah’a yardım ederseniz o da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit kılar.” (Muhammed:7) Şuan Müslümanların dinlerini, canlarını, ırzlarını, vatanlarını, kaynaklarını korumak hatta yaşamak ve siyasi, askeri, ekonomik bloklaşmalara ve yeni evrensel rejime karşı koymak için tek çıkar yolları Arap-İslam birliğindedir. Birlik olarak kültürel üstünlüklerini ve ihtişamlarını geri kazanabilirler ve peşpeşe gelen çetin saldırılara karşı koyabilecekleri büyük uluslararası ağırlıkları olur. Çünkü biz parçalanmış olmamızdan ötürü kolay lokma olarak görülüp yemeğin bizim kazanımızda kaynatıldığını görüyoruz. Hadi birlik olalım ve halklardan başlayarak dayanışmaya geçelim sonra da Allah’ın bize verdiği yardım vaadinin gerçekleşmesini bekleyelim. “Allah, içinizden iman edenlere ve iyi iş işleyenlere, kendilerinden öncekileri hükümran kıldığı gibi onları da yeryüzünde hükümran kılacağı, kendileri için hoşnud olduğu dinlerini, yine onlar için iyice yerleştireceğini ve korkulu hallerini güvene çevireceğini vaadetmiştir. Çünkü onlar yalnız bana ibadet ederler ve hiçbir şeyi bana ortak koşmazlar. Bundan sonra her kim küfrederse işte asıl fasık olanlar onlardır.” (Nur:55), “Şüphesiz biz peygamberlerimize ve iman edenlere, hem dünya hayatında, hem de şahitlerin şahitlik etmek üzere dirilecekleri gün yardım ederiz.” (Gafir:51), “Onlar tuzak kurrarken Allah da tuzak kurmuştu. Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır.” (Enfal:30), “O küfredenler, mallarını Allah yolundan çevirmek için sarf etmektedirler. Daha da sarf edeceklerdir. Fakat sonra bu, kendilerine pişmanlık verecek, sonra da mağlup olacaklardır. Sonunda da bu küfredenler cehenneme sürüleceklerdir.” (Enfal:36), “Allah işinde galiptir. Ama insanların çoğu bilmiyorlar.” (Yusuf:21)

İhvan-ı Müslimin Genel Mürşidi Muhammed Bedii'nin 22.10.2010 tarihinde İhvan-ı Müslimin'in resmi web sayfası "ikhwanonline.com" da yayınladığı haftalık risalesi, Gülşen Topçu tarafından israhaber için tercüme edildi.

 
Üst