İçten Paylaşım

-Muhammed-

Profesör
Katılım
18 Kas 2010
Mesajlar
1,740
Tepkime puanı
234
Puanları
63
Essalumu Aleykum,

Bendeniz bir hevesle birkaç paragraf karalamaya çalıştım. Baktım ki birşeyler oluyor. Devam ettim ve yazdım durdum. 66. sayfamı yazıyorum şu sıralar. Yani yazmaya çalıştığım şey, bir roman. Ve siz değerli kardeşlerimle bir bölümünü paylaşmak ve yorumlarınızı, düşüncelerinizi, öneri ve eleştirilerinizi duymak istiyorum. Biraz destek belki yeni ilhamlar verir inşallah :)



62-66. sayfalar arası...



[FONT=&quot] Yaratıcı’nın Ademoğluna verdiği Kelimeler Kitabı’nı ne kadar karıştırdıysam da cümlemi tamamlamaya muktedir herhangi bir kelime bulamadım. Çünkü ben… Onu seviyor muydum? Ona âşık mıydım? Onu kaybedemezdim çünkü ona kayıtsız şartsız bağlanmış mıydım? Hayır. Bu kadar basit olamazdı. Bu cümleler beni anlatmak için çok basit cümlelerdi. Ben, engin ufkun uzağında uzanan, heybetli tepelerinde bir yerlerde saklanmış olan aşktan daha öte bir yerdeydim.
[/FONT] [FONT=&quot] Kelimeler beni anlatamadığı gibi karşımda duran kıymetli varlığı da anlatamıyordu. O, sanki bir yerlerde karaya yığılmış kar yığınları altında açmayı bekleyen bir kardelendi. İki seçeneği vardı. Ya bu kar yığınını bütün kudretini ortaya koyup delecek ve güneşe yüzünü dönecekti, ya da öylece karların altında baharın gelmesini bekleyecek ve güneşin onun yolunu açmasını izleyecekti.
[/FONT] [FONT=&quot] Ellerimi birbirine kenetleyip on dakika kadar bekledim. Gözlerim, şakağından aşağıya doğru akıp giden ter damlacıklarını seyre dalmıştı. Hoş bir koku vardı kavundan başka. Yavaşça yüzüne doğru eğildim. Parfümünün kokusu içimi garip duygularla doldurmuştu. Tatlı, hoş, muhteşem akasya çiçeği kokuyordu.
[/FONT] [FONT=&quot] Gözlerimi kapatmış, ciğerlerimi hoş kokuyla doldururken bir el yanağıma dokundu. İrkilerek gözlerimi açtığımda ışıldayan bir çift göz ve tebessüm dolu bir yüzle karşılaştım. Büyüyü bozmaktan korkarcasına, bir süre donup kaldık.
[/FONT] [FONT=&quot] “Günaydın Ecem,” dedim fısıltıyla. Öyle ki, kendim dahi zor duymuştum dediğimi.
[/FONT] [FONT=&quot] “Günaydın Ahmed. Seni görüyordum rüyamda.”
[/FONT] [FONT=&quot] Doğrusunu söylemek gerekirse şaşırmamıştım. Fakat bilmediğim bir sebepten dolayı oldukça şaşırmış görünmeye çalışarak sordum:
[/FONT] [FONT=&quot] “Ya, öyle mi? Ne görüyordun?”
[/FONT] [FONT=&quot] Nefesi, boynumun iki yanından geçerek ensemde titredi. Aynı zamanda bedenimi de titretti. “Yüksekçe bir tepedeydim…”
[/FONT] [FONT=&quot] “Eee?”
[/FONT] [FONT=&quot] “Yerimden kalkamayacak kadar bitkindim. Aşağıda bir köy görünüyordu. İnsanlar hayvanlarına bakıyor, çamaşır yıkıyor, yemek yapıyordu. Birisi bana ekmek ve su getirdi. Senin geleceğini söyleyip gitti. Gece oldu, hava soğudu. Öylece bekledim sabaha kadar. Artık titremeye başlamıştım ki güneş iki doruk arasından yükselmeye başladı. İçim gittikçe ısınıyordu. Tam kendime geldiğimde, sol tarafımdaki büyük kayanın arkasından sen çıkageldin. Gülümsüyordun ve elinde… Bir kardelen duruyordu.”
[/FONT] [FONT=&quot] Simasına yansıyan şaşkınlık, gözlerinden gözlerime akıyordu. Konuşabilmek için önce kudretimi yokladım. Bu rüyayı nasıl görebilmişti. Biraz önce düşündüklerimin karşıma bu şekilde çıkması bir tesadüf müydü? Olmayan bir şey olamazdı. Kesinlikle tesadüf değildi. Yalnızca ruhlarımızın birer parçası birbirine intikal etmişti.
[/FONT] [FONT=&quot] “Peki sonra ne oldu?” diye sordum.
[/FONT] [FONT=&quot] “Yanıma gelip oturdun. Kuşlar uçsuz bucaksız semada ufka doğru uçuyordu. Evet. Evet bir dağın üzerindeydik. Zirve çok yükseklerde duruyordu. Karşımızda, heybetiyle insanı şaşkına çeviren harikulade bir dağ duruyordu. Köyün aşağında bir vadi, bu vadiden bir ırmak geçiyordu. Okyanusların yükünü sırtlarında taşıyan pamuk gibi bulutlar güneşe yol açıyordu. Çiğ damlacıklarıyla ferahlık bulan çayırlar ise güneşin yükselmesiyle artık ışıldıyordu. Ve sen…”
[/FONT] [FONT=&quot] Duraksadı. “Ve ben?” diye devam ettim.
[/FONT] [FONT=&quot] Dudaklarının kenarı eşsiz bir kavis çizerek insanın içine neşe dolduran gamzesini ortaya çıkardı. Mutluluğun zirvesinde bir yerlerde gibi görünüyordu. Cevap verene kadar öylece onu bekledim.
[/FONT] [FONT=&quot] “Ve sen gözlerimi kamaştırdın. Baştan ayağa parlıyordun, ki saçların su damlacıklarına boğulmuş inci gibi parlıyordu. Üstün, başın, ellerin.. Elinde tuttuğun kardelen. Pırıl pırıldın. Öyle ki, gözlerimi alamadım. Yükseldikçe güneş daha çok… Daha çok parladın. Sonra uyandım.”
[/FONT] [FONT=&quot] Hafif bir tebessüm çehremde vuku bulmuştu. Hele dün gece olanlardan sonra… Parlamak, iyileşmek, kardelen… Hepsi rastlantı olamazdı. Aklım bu ihtimale yatmıyordu. Zaten hiçbirini aklım almıyordu.
[/FONT] [FONT=&quot] “Ne yani ben parlıyor muydum?” diye sordum alaylı bir sesle.
[/FONT] [FONT=&quot] Çok fazla neşeliydi. Soruma uzun süre gülerek karşılık verdi. Kollarıma yığılıp kalan kız hayat bulmuştu. İnanamıyordum.
[/FONT] [FONT=&quot] “Hiç komik değil. Peri miyim de ben parlayayım?” Ciddi bir sesle söylemeye çalıştım. Hala gülüyordu.
[/FONT] [FONT=&quot] “Hayır, üstün başın ıslanmıştı. O yüzden parlıyordun. Ama gerçekte olmayacak bir pırıltı. Sadece düşlerde, sende olabilecek..” diye devam etti.
[/FONT] [FONT=&quot] “Baştan bunu söyleyemez miydin?”
[/FONT] [FONT=&quot] “Bence iyi oldu. Aklın karışsın biraz!”
[/FONT] [FONT=&quot] “Zaten karışık yeterince. Nasıl hissediyorsun şimdi?”
[/FONT] [FONT=&quot] Neşesi aynen duruyordu. Gözlerinde tatlı bir tebessüm ettiği her bir kelama eşlik ediyordu.
[/FONT] [FONT=&quot] “Sen varken iyi hissetmemek mümkün mü?”
[/FONT] [FONT=&quot] Damarlarım duyduklarıma tepki olarak kasıldı. Kalbim tarif edemediğim şekilde gürültü çıkarıyordu. Anlam veremedğim bir şey olmasa da tarif edemiyordum. Biliyordum ama dile getiremiyordum. Neydi bu ateş bu buhran. Ah bir dudaklarımdan dökülse karşımdaki güzellik abidesine.
[/FONT] [FONT=&quot] “Peki ben şimdi çıkıp gitsem ne olacak?”
[/FONT] [FONT=&quot] Gözleri korkuyla doldu. Tüm neşesi gitmişti. Zor duyulur bir sesle, “Bir daha beni bu yatakta uyutma lütfen,” diye cevap verdi.
[/FONT] [FONT=&quot] Bir süre sessiz kaldım. Bilmek istediklerimle duyduklarım aynıydı. Yüreğim haykırmak istediklerini rahatlıkla kelimelere dökebilirdi. Yavaşça yüzüne eğilerek fısıldadım.
[/FONT] [FONT=&quot] “Ben, kalbinin uçsuz bucaksız onca güzellikle dolu eşsiz rahatlığından başka nerde rahat nefes alırım? Nerede yaşayabilirim senden başka?”
[/FONT] [FONT=&quot] Gülümsemesi tekrar yüzünde belirdi.
[/FONT] [FONT=&quot] “Seni seviyorum Ahmed. İlelebet ve mütemadiyen.”
[/FONT] [FONT=&quot] Sustu. İkimizin de gözlerinde artık bir ışıltı vardı. Yaratıcı hoş bir hülya ile iki bedene huzur bahşetmişti. Dertler, kum tanecikleri gibi bir rüzgârla savrulmuş, nihayetinde kalpler taşıdıkları ağır yükten kurtulmuştu. Artık yüzler gülmeli, hüzün kırışıklıkları yerine neşeli bakışlar simaya egemen olmalıydı. Öyle de oluyordu. Kâinatın tüm güzelliklerini tek başına barın-dıran gözler bana bakıyordu. Umutla, huzurla, cesaretle ve sevgiyle…
[/FONT] [FONT=&quot] Odanın tatlı kokusunu bir kez daha ciğerlerime çektim. Sessizlik, kelimelerin anlatabileceğinden daha fazlasını anlatıyordu. Başımı yastığa koyup bir müddet daha onu seyrettim. İkimiz de aynı hayal içerisinde sükûn buluyorduk. Düşüncelerimiz aynı doğrultuda başbaşaydılar. Başını omzuma yaslayıp derin bir iç çekti. Ve bugün, hayat bana gülüyordu. Tıpkı benim ona güldüğüm gibi.[/FONT]


Muhammed Murat TUTAR...
 

Sessiz Vaveyla

EL Kârda Gönül Yârda
Katılım
21 Eki 2010
Mesajlar
236
Tepkime puanı
58
Puanları
0
Konum
Beyaz Şehir
[FONT=&quot]Yaratıcı’nın Ademoğluna verdiği Kelimeler Kitabı’nı ne kadar karıştırdıysam da cümlemi tamamlamaya muktedir herhangi bir kelime bulamadım. Çünkü ben… Onu seviyor muydum? Ona âşık mıydım? Onu kaybedemezdim çünkü ona kayıtsız şartsız bağlanmış mıydım? Hayır. Bu kadar basit olamazdı. Bu cümleler beni anlatmak için çok basit cümlelerdi. Ben, engin ufkun uzağında uzanan, heybetli tepelerinde bir yerlerde saklanmış olan aşktan daha öte bir yerdeydim.
[/FONT] [FONT=&quot] Kelimeler beni anlatamadığı gibi karşımda duran kıymetli varlığı da anlatamıyordu. O, sanki bir yerlerde karaya yığılmış kar yığınları altında açmayı bekleyen bir kardelendi. İki seçeneği vardı. Ya bu kar yığınını bütün kudretini ortaya koyup delecek ve güneşe yüzünü dönecekti, ya da öylece karların altında baharın gelmesini bekleyecek ve güneşin onun yolunu açmasını izleyecekti.
[/FONT] [FONT=&quot] Ellerimi birbirine kenetleyip on dakika kadar bekledim. Gözlerim, şakağından aşağıya doğru akıp giden ter damlacıklarını seyre dalmıştı.[/FONT]

Bu satırları okuduktan sonra daha farklı bir olay dizini beklerken anlattıklarınız çok akıcı geldi ve bir nefeste bitti. Yer yer duru yer yer sade ama akıcı bir yazı okudum. Yazdıklarınız bana Reşat Nuri Güntekin okuyormuşum gibi hissettirdi yalnız yazdıklarınızın baş satırlarını bilmediğim için anlam vermekte hayli zorlandım hatta bi anlam veremedim.

Birde olay 66. sayfada bitti gibi geldi bana ? Yanılıyor muyum ? yoksa devamı gelecek mi?
 

-Muhammed-

Profesör
Katılım
18 Kas 2010
Mesajlar
1,740
Tepkime puanı
234
Puanları
63
Bu satırları okuduktan sonra daha farklı bir olay dizini beklerken anlattıklarınız çok akıcı geldi ve bir nefeste bitti. Yer yer duru yer yer sade ama akıcı bir yazı okudum. Yazdıklarınız bana Reşat Nuri Güntekin okuyormuşum gibi hissettirdi yalnız yazdıklarınızın baş satırlarını bilmediğim için anlam vermekte hayli zorlandım hatta bi anlam veremedim.

Birde olay 66. sayfada bitti gibi geldi bana ? Yanılıyor muyum ? yoksa devamı gelecek mi?



Hayır hayır devamı gelecek inşallah ben sadece son yazdığım yeri paylaştım yazıp yazamadığımı öğrenmek maksadıyla :) haklısınız anlam vermeniz zor çünkü romanın baş kısmını okumadınız. akıcı olmadığını düşünüyordum ben teşekkür ederim tespitiniz için :)
 

Sessiz Vaveyla

EL Kârda Gönül Yârda
Katılım
21 Eki 2010
Mesajlar
236
Tepkime puanı
58
Puanları
0
Konum
Beyaz Şehir
akıcı olmadığını düşünüyordum ben teşekkür ederim tespitiniz için
smile%5B2%5D.gif

yok ben ciddi manada akıcı buldum, rica ederim ,kolay gelsin...
 

SeTTaR

Profesör
Katılım
1 Eyl 2009
Mesajlar
1,148
Tepkime puanı
135
Puanları
63
Konum
Biryerlerde
Sayın kardeşim öncelikle sizi takdir etmem gerekir,çalışmanız gayet akıcı ve kelimeler bir okadarda yerli yerinde kullanılmış hatta duyguların anlatımı bukadar olabilir denecek kadar açık ortada.Size başarılar diliyorum doğru yoldasınız.
 
Üst