"İçim açılsın diye ..."

mostar

Profesör
Katılım
6 Ara 2009
Mesajlar
1,011
Tepkime puanı
244
Puanları
0
"İçim açılsın diye ..."

Çarşamba günü sizlere torununa "içim açılsın diye çam ağacı aldığını" söyleyen mütedeyyin babaanneden bahsetmiştim..
Bu gün "içim açılsın diye" başlayan cümleler üzerinden iz sürmek istiyorum.


Hiç olmayacak bir nesneyi alan ya da böyle bir alışveriş yaptığını düşünen kadın "içim açılsın diye aldım" cümlesi ile başlıyor etrafına kendini anlatma izah etme operasyonuna. Böyle der demez akan sular duruluyor, içi kararmış bu zavallı kadına ölmeden evvel canı erik çekmiş insan muamelesi yapılarak, bir avuç erik bulmanın derdine düşülüyor adeta.


"İçim açılsın diye" kimisi yirminci tenceresini alıyor; tencereler pırıl pırıl raflarda dururken, en yakın yerden pizza, lahmacun, köfte ısmarlanıyor.


"İçim açılsın diye" boynunda ya da ellerinde asla görülmeyen takıların yüz bilmem kaçıncı modeli alınıyor.


"İçim açılsın diye" ele almanın bir hayli cesaret gerektireceği uçuk-kaçık bir çanta alınıyor.


"İçim açılsın diye" yeni bir kahvaltı seti alınıyor rengârenk. Ama o kahvaltı setinin etrafında ailenin tamamını bir arada görmek mümkün olmuyor. Baba gece yarılarına kadar süren suyunun suyu maç yorumlarını, anne TV dizisi arası reklamları seyrettiği için, evin çocuğu/çocukları gözünün çapağını yıkayamadan servise zor yetişiyor.


İçi kapalı kalıyor herkesin.


İçi kapalı kaldığı için yeni bir çarşı pazar örgütlenmesi içine giriliyor.


Bir sürü ıvır zıvır "içim açılsın diye" eve tıkıştırılırken, evlerde eşyadan yer kalmıyor.


Eşyadan yer kalmayınca insanların içi daha çok sıkılıyor. Daha çok içi sıkılan, iç açıcı şeylerin peşine düşüyor.
Ve bu kısır döngü sürgit devam ediyor.
"İçim açılsın diye..."


Herkes bu cümleyi neden derhal anlıyor?
Empati cümlesi olarak neden bütün kapıları açan sihirli bir cümle bu cümle.


Çünkü herkesin içi kapalı.
Hepimizin içi kapalı.


Aramızda elbette gönül gözü açık, basireti sağlam kişiler var elhamdülillah. Allah eksikliklerini göstermesin. Yoksa dünyamız bütün enerjisini kaybetmiş kara bir kuyuya döner. Lakin o kullar kendisini göstermez öyle ayan beyan. Ben oldum diye ortalıklarda dolaşanlar da iç karartmalara vesile oluyor bolca.
İçimizin açılması yani ufkumuzun açılması, yani ötelerin sesini daha çok duymamız için eşyadan bağımızı koparmamız gerekiyor. Eşya ne olduğundan çok yer kaplamalı zihnimizde ne olduğundan az.


Zaruret miktarı işte.


Yusuf Hemadani "Hayat Nedir?" adlı eserinde hayatın bir teselli olduğunu söyler: " Yedi kat gök ve yerin mahlûkatı, teselli ve huzur bulma konusunun özünde hem fikirdir. Ancak teselli olma ve huzur bulma yerleri farklı farklıdır. Herkesin kendi makamı ve durumuna göre bir teselli yeri vardır. İnsan onun varlığı ile huzur bulur, rahatlar ve sakinleşir. Onu kaybettiği zaman muzdarip ve huzursuz olur. Onunla rahatlayıp gönlü sıkıntıdan kurtulduğu için Hak yolunun yolcuları olan Peygamberler şöyle demişlerdir:



"Falan kişi falan şeyle canlıdır, onunla yaşamaktadır".


Siz neyle yaşıyorsunuz sahi? Eşyalarla mı? En yakın dostlarınız yeni model bir eşya mı? Ah Affedersiniz elektronik eşyalar için model kelimesini kullanmıyorduk ne vakittir değil mi? Yeni nesil diyorduk. En yakın arkadaşınız yeni nesil eşyalar mı?




Fatma K.Barbarosoğlu
 
Üst