İbrahim Suresi'nde 'Musa' Kimdir? Zulümat Nedir?

ŞAKİROĞLU

Asistan
Katılım
16 Nis 2013
Mesajlar
375
Tepkime puanı
3
Puanları
18
Yaş
73
Konum
İSTANBUL
Web sitesi
www.hikayeler.net
İbrahim Suresi'nin birinci ayeti, Hz. Muhammed'in bulunduğu coğrafyayı saran zulümattan nura geçişi anlatıyordu. Geçiş yolunun, 'kitabün' kelimesiyle işaret edilen bilgiler manzumesi ile olduğu ve olacağı belirtildi.

İbrahim Suresi'nin beşinci ayetinde, geçmişteki olay hatırlatılıyor. Bu hatırlatmada zulümattan nura geçişin bir başka usulü belirtilmiş. Usul, bir ferttir ve onun dilinden dökülen ayetlerdir.

İbrahim Suresi'nin 5'nci ayetinin birinci cümlesi: ''Ve lakad erselnâ mûsâ bi âyâtinâ en ehric kavmeke min ez-zulümâti ilâ'n-nûri''. Cümleden anlaşılan şu: Geçmişteki bir zamanda karanlıklar içinde kalmış bir topluma, o toplumun içinden çıkan 'Musa' adındaki bir kişi, onların anlayabilecekleri sözler ile karanlıklardan aydınlığa çıkarmayı görev edinmiş. Toplum karanlıklardan aydınlığa çıkmış mı?.. Altıncı ayette ''o toplumun Firavun ailesinden kurtarıldığı'' ifadesi var ama, nura çıktıklarını belirten ifade yok. Sadece kurtarılmışlar.

Ayetlerde 'musa' adının zikredilmesi, kendisine Tevrat indirilen Hz. Musa olduğu, 'Kavmeke' ifadesi de içinden çıktığı İsrailoğulları anlaşılıyor. Bu ayetin verdiği mesaj, hangi toplum zulme maruz kalmış, yaşamları karartılmış ise, o toplumun içinden ortaya çıkacak bir kişinin o toplumu zulümler ortamından çıkarmaya çalışacağıdır.

Günümüz için tevil etmek istersek, 'musa' adını simge olarak anlayabiliriz. Her devirde, her ülkede, yaşamları karartılmış topluma yol gösterici çıkacaksa o kişinin vasfı 'musa' olacaktır.

Karanlıklar anlamındaki 'zulümat' nasıl bir şeydir?

İbrahim Suresi'nin altıncı ayetinde, erkeklere sebepsiz işkence edilmesi, doğan bebeklerin katledilmesi ve kadınların şehvet aracı olarak kullanılması ve benzeri olaylar 'zulümat' olarak gösteriliyor. Yani tek kelimeyle zillet bataklığı.

'Al'i-Firavn', eski zamandaki Mısır devletini hakimiyeti altında tutan ama beğenmediklerine haşin davranan bir ailedir veya bir zihniyettir. Zamanımızda bu anlamdaki her otorite, 'al-i firavn' olarak anılabilir.

'Kavm' adı ise, bir ülke içinde, ya da bir devlet otoritesi altında yaşam süren etnik grubu tanımlar. Günümüzde 'kavm' sözcüğünün karşılığı bir cemaat olabilir; bir cemiyet olabilir; aynı inanç çerçevesinde oluşturulan bir dernek olabilir.

Bir devlet otoritesince, zulümlere maruz bırakılan toplum, ister cemaat, ister cemiyet ister dernek olsun, ilimsiz toplumdur. Baskı, toplumun ilim edinmesine fırsat veremez. Otorite ise ilimden anlamaz.

Ayetlerimiz demek olan 'ayatina' kelimesi, toplumun ya da etnik grubun anlayabileceği ifadelerdir.

Ayetler, o zamanda, Yönlendirici Zat tarafından vahiy ile Musa'nın gönlüne ve zihnine yerleştirimiştir. Ondan sonraki her devirde, her 'al-i-firavn' otoritesi görünür olduğunda, zulüm gören toplum için 'kitap' değil, anlaşılabilir ifadeler gündem oluşturabilir.

Beşinci ayetin ikinci cümlesi: ''Ve zekkirhüm bieyyamillahi''. Yani, onlara, Allah'ın (o korkunç) günlerini hatırlat''.

Altıncı ayetteki kelime için, kurtarılma var ama nura çıkış belirten ifade yok, dedik. Beşinci ayetteki ''zekkirhüm bieyyamillah'' kelimesi, kurtarılmanın nura geçiş için uyarı yapıldığını ima ediyor. Yani, Allah'ın o zamanki günlerini hatırlayın, tekrar karanlık günlerin (zulümatın) gelmesine sebep olmayın, diyor.

Günümüzde, zillete düşürülmüş herhangi bir cemaat, cemiyet veya derneğin, kendi içlerinden çıkan birinin veya birilerinin yol göstermesine önem verdiklerinde, otorite baskısından kurtulmaları mümkün olabilecek. Lakin, 'kitap' yani bilgiler manzumasi önemsenmeyecekse, nura (aydınlığa) kavuşmak mümkün olmayacak. Böylelerinin akıbeti, ortadan kaldırılma ya da başka otoritenin tarassutuna uğramadır.

İbrahim Faik Bayav / ŞAKİROĞLU
(26.09.2021 08:20)
 
Üst