İbrahim Sadri (Eren)

HaZiRuN

Revizyonda
Katılım
15 Ara 2010
Mesajlar
2,591
Tepkime puanı
354
Puanları
0


İbrahim Sadri (Eren) (d. 1963), tiyatrocu.

İstanbulda doğan İbrahim Sadri, ilk ve orta öğrenimini burada tamamladı. İstanbul Üniversitesi işletme Fakültesinde okuduktan sonra, yedi yıl tiyatroyla uğraştı. Turnelere çıkarak, Anadoluyu yakından tanıma imkanı buldu. Çeşitli gazete ve dergilerde yazı ve şiirleri yayımlandı. Radyo ve televizyonlarda programcılık ve sunuculuk yaptı. Halen bir özel televizyonda program yapmaktadır. Şiir ve tiyatro kasetleri de bulunan şairin, şiir kitaplari da mevcuttur.

"Adam Gibi" İbrahim Sadrinin 1988den beri devam ettirdiği şiir-kaset serüveninin altıncısı ve kendinden en çok söz ettireni oldu. Aslında kendini bir şair gibi görmediğini ama şiirlerinin olduğunu ve bu şiirlerini yıllardır okuduğunu söylüyor. Kendisinin iyi bir şiir okuyucusu olduğunu belirtiyor. Eski kasetlerinde de bulunan fondaki müzik, Adam Gibide oldukça fonksiyonel olarak yer alıyor.

İbrahim Sadrinin şiirlerinin belli bir dönemin ruh yapısını yansıttığı belirtiliyor. Şiirlerinde, Türkiyede 60lı yıllarda doğan ve 70li, 80li yılların kargaşa ile sükun arasında aykırı yaşam biçimlerini idrak eden gençlerin bakış açılarını, yaşadıklarını ve geçirdikleri süreçleri ifade ediyor. İbrahim Sadri bu dönemin kuşağına ve yaşadıklarına tanıklık etmek istediğini sık sık belirtmiştir.

İbrahim Sadri her ne kadar tiyatro, şiir, mizah ve televizyon alanlarında çalışmış ve çalışıyor olmasına rağmen kendisini "tiyatrocu" olarak gördüğünü ifade etmekle beraber, tiyatroyu bırakmasını tiyatronun kurumsallaşmamış olmasına ve ekmek kapısı olarak yeterli olmamasına bağlıyor.


 

HaZiRuN

Revizyonda
Katılım
15 Ara 2010
Mesajlar
2,591
Tepkime puanı
354
Puanları
0
İbrahim Sadri nin kaleminden
Şiiri sevin...

Çünkü o, giderek anlamsızlaşan dünya düzeninde bize halâ kalbimizi ve cesaretimizi hatırlatmak için çırpınıp duruyor...."

birkaç şey..

1981 yılında Zarifoğluna özenerek yazmaya başladım. Üstelik durmadan yazıyordum. Ve habire Mavera dergisine şiir gönderiyordum. İki yıl bekledim. Usanmadan. Nihayet ilk şiirim, be­nim için çok özel bir şair olan Zarifoğlunun şiirinin de yeraldığı bir sayısında yayınlandı Maveranın.

Öyle sanıyordum ki, sokağa çıktığım zaman herkes beni tanıyacak ve "işte bak Maverada. şiiri yayınlanan çocuk bu" diyeceklerdi. Öyle olmadı. Ama öyle olması için çok uğraş­tım ve onyedi yıl sonra 1998de sokağa çıktığım zaman "işte bak o şiirleri yazan ve okuyan adam bu" dediler.

81 yılında yayınlanan o ilk şiirimden itibaren bir dolu şey yaptım. Bunlardan bazıları dönemseldi, bazıları geldi ve geçti. Örneğin yedi yıl tiyatro oyunculuğu yaptım. Şarküteri tezgahtarlığı yaptım. Tavuk işçiliği yaptım. Dergilerde sanat yönetmenliği, editörlük yaptım. Gazetelerde yazdım. Kapı kapı dolaşıp elektrik süpürgesi satmaya çalıştım. Radyo prog­ramları hazırladım ve sundum. Televizyon programları yap­tım. Düğün salonlarında komedyenlik yaptım. Tirajı üç-beş bini geçmeyen şiir kasetleri okudum. Dublaj yaptım. Altı ta­ne tiyatro oyunu yazdım. Birkaç filmde küçük roller oyna­dım. Reklam metinleri yazdım. Ama hep şiir yazdım ve oku­dum.

Bütün bunları şunun için anlatıyorum. Öyle birdenbire ve kolayca olmadı. Ben bunu istedim ve uğraş verdim. Şiiri hep sevdim. Onun bana insan yanımı ve cesaretimi ve "gönlü-mü" hatırlattığını hissettim.

Yaşadıklarımı ya da yaşandığına tanıklık ettiğim şeyleri yazmayı denedim. Bugün kendimi "herşeye rağmen" iyi his­sediyorum. Ben bu güzel ülkede, ait olduğum bu topraklar üzerinde şiir yazıyorum ve bunu albümlerim aracılığı ile yüz-binlerle, kitaplarım aracılığı ile de onbinlerle paylaşıyorum. Hepsinden önemlisi bu güzel ülkemin Edirnesinden Diyarbakırına her yere gidip dolu salonlarda insanlarla şiirlerimi paylaşıyorum ve bunu çok önemsiyorum. Şiirin "para etme­diğini" savunan sanat sosyetesine inat, Çorumun Alacasından tütün, Ünyede, Tirede, Turgutluda, Turhalda, Ke­mahta ve daha nice nice yerlerde insanlar paralarıyla bilet alıp, gelip şiir izliyorlar, katılıyorlar hem de tam üç yıldır.

Kendimi bir şiir emekçisi olarak görüyorum. Yazıyorum, okuyorum, takip ediyorum ve daha iyisini yapmak için uğra­şıyorum. Hiçbir edebiyat lobisiyle ve anlayışıyla ilgilenmiyo­rum. Bana göre "en iyi şiir" şairinin kendini "iyi hissettiği" şiirdir. Bu yüzden, özellikle bu güzel ülkenin gençlerini yaz­maları ve okumaları için özendiriyorum. Ben bunu ömrüm yettiğince yapmak için çaba göstereceğim. Bu toprakların damarlarında Yunustan kalkıp, Veyselden yol geçirip, Sümmaniye uğrayan o kalın ve güçlü şiir damarının gücüne çok inanıyorum çünkü... iyi ki varsınız ve oyunuzu şiirden yana kullanıyorsunuz...

Merak edenler için. Necip Fazıl, Cahit Zarifoğlu, Refik Durbaş, Sezai Karakoç, Orhan Veli, Asaf Halet, Hüseyin At-lansoy, Mevlana îdris. Nazım Hikmet, Mustafa Islamoğlu, Egemen Berköz, Aşık Veysel, Bahattin Karakoç, Abdurrahim Karakoç. Dilaver Cebeci, Yılmaz Odabaşı, Ahmet Muhip, Nurullah Genç, Ahmed Arif, Erdem Beyazıt şiirlerini çok seviyorum... Birde sizi!...
 
Üst