İbrahim Bektaş - Fransa, Filistin’e “Evet”in Bedelini mi Ödüyor?

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Fransa, Filistin’e “Evet”in Bedelini mi Ödüyor?

30 Aralık’ta BM Güvenlik Konseyi’nde yapılan Bağımsız Filistin Devletinin kurulması yönündeki tasarıya Fransa, “Evet” diyen sekiz özgürlük yanlısı cüretkâr ülkeden birisi idi.
Geçen haftaki yazımda Fransa’nın tasarıya “evet” oyu kullanmış olmasının Filistin adına önemli bir kazanım olduğuna değinmiştim.
Komplo teorilerini oldum olası sevmem. İstesem de becermem ama nedense içimdeki ses, Fransa’nın başına, geçen haftadan beri Fransız 11 Eylül’ü türünden “örülen çorapların”, “Filistin’e evet” ile ilişkili olabileceğini söylüyor.
Gerçi, İslamofobia’dan beslenen o bildik cebbar çevreler olayı, “kullanılan maşalara” bakarak, şeksiz şüphesiz her zamanki gibi yine İslami camiaya yıktılar. Gerçek bir gün ortaya çıkar mı? Emin değilim. Ancak temkinli bir yaklaşımla ifade edebilirim ki, olayın zamanlamasına bakıldığında, öyle kolayca “Müslüman intikamı” denilerek üzeri örtülecek gibi görünmüyor.
Mutlaka derinliğine araştırılmalıdır. Özellikle Fransa’nın bu olayı aydınlatması “bir namus borcudur”. Ben, Fransa’nın verdiği “Evet” oyunda samimi olup olmadığını, bu olayların arkasındaki derin bağlantıları ortaya çıkarmak için sarf edeceği çabalara göre değerlendireceğim.
Fransa’daki olayların 11 Eylül ile bağlantılı olduğuna büyük oranda eminim. İki olayın arkasındaki derin bağlantıların aynı kapıya çıkacağına kuşkum yok. Gerçi, 11 Eylül olaylarının arkasındaki sis perdesi henüz aralanabilmiş değil. O olaylarda da “İslami kisveli maşalar” kullanılmıştı. Fransa’da yaşananların bu yönü ile 11 Eylül ile benzerliklerinin olduğu görülüyor.
Bu aşamada Avrupa’ya düşen, bu tür “provokatif eylemlerde detaylı bir araştırma yapmadan, hemen mal bulmuş mağribi gibi Müslümanların üzerine çullanmamasıdır. Bu tavır, ne Avrupa’ya ne de kimseye bir fayda sağlamayacağı gibi, bu tür eylemlerin devam etmesini de teşvik edebilir.
Hemen ifade edeyim ki, burada hiçbir kişi ya da devleti doğrudan sorumlu görmüyorum. Bana göre bu tür olayların arkasında “devletler üstü” derin bir güç söz konusudur.
Bu güç hakkında bugüne kadar çok şey yazıldı çizildi. Adına şu veya bu dendi. Ancak, hiçbir öngörü ve tahmin bu “efsane güç” için yüzde yüz doğru bir tespit ortaya koyamadı.
Eğer hakkında bir tahmin yürütmek gerekirse bu efsane güç, Siyonizm, Masonizm ve Kapitalizm’den müteşekkil uluslararası “Derin güç üçgeni” yani “Deep power triangle” şeklinde tanımlanabilir.
Batı’da “capital battles” diye tabir edilen, “Global sermaye savaşları”nın da bu derin gücün faaliyetleri arasında olduğu söylenebilir.
Başkan Kennedy suikastından günümüze kadar yaşanmış çok sayıda uluslararası faili meçhul olayın arkasında da bu derin güç üçgeninin olması muhtemeldir.
Üzerinden 14 yıldan fazla bir süre geçmesine rağmen henüz tam olarak gerçek failleri ortaya konamayan, hakkında çok sayıda sansasyonel senaryolar türetilen 11 Eylül saldırılarının arkasında da dolaylı veya doğrudan bu derin güç üçgeninin parmağının olduğunu söylemek, çok uzak bir tahmin olmasa gerektir.
Şimdilik kaydıyla, Fransa’nın Filistin’e “evet” demesinin bedelini ödetmek için geçen hafta bu ülkeye yaşatılan “Fransız mini 11 Eylülü”nün arkasında da bu derin gücün izlerini sürmek gerektiği düşüncesindeyim.
Ancak hemen itiraf edeyim ki bu “iz sürme” o kadar da kolay değildir.
Diğer bir gerçek de, bu derin gücün herhangi bir ülke ile doğrudan bağlantı kurmaktan imtina etmesidir. Ancak, bazı ülkelerle ortak hedefleri olduğu muhakkaktır. Bu güç, faaliyetlerini daha çok, ülkelerin silahlı kuvvetleri, istihbarat teşkilatları ve mali birimleri üzerinde yoğunlaştırdığı söylenebilir.
Temel hedefi Dünya’ya yön vermek olan bu güç, hedefe, bazen barış bazen de savaş ve kargaşalar üzerinden yürüyebilir.
yazının devamı için tıklayınız
 
Üst