spesifik
آزادی قید و بند
Malumunuzdur ki, bilhassa “bazı çevreler”ce sözkonusu edilen birçok kaynakta, Osman-Muaviye(r.anhuma) ile Ebuzerr(ra) birbirlerine düşman gibi lanse ettirilir. Aralarında anlaşmazlıklar olmuştur, bu zaten gayet normal bir durum. Ancak, Ebu Zerr’e(ra) işkence edilmesi, sürgün edilmesi gibi haberler merduttur. İmam Taberî’nin(rh.a) “Tarihu’t-Taberî” isimli eserinde, sahabeye dil uzatma münkerine bulaşmış çevrelerce rağbet görebilecek birçok rivayet bulunmaktadır. Bu rivayetlerin en meşhurlarından birini misal verecek olursak, “Tarihu’t Taberî”de şöyle bir olay anlatılır:
O zamanlar vali olan Muaviye(ra), “Ebuzerr insanları bize karşı ifsad etmektedir” şeklinde, Osman’a(ra) bir mesaj göndermiştir. Osman(ra) da, “Onu bana gönder!” demiş; akabinde Muaviye(ra) Ebu Zerr’i(ra) Osman’a(ra) göndermiş ve Osman(ra) Ebu Zerr’i(ra) Rebze’ye sürgün etmiştir!!! [1]
İmam Taberî(rh.a), mezkur eserinin önsözünde şöyle demektedir:
“…Bu kitabımda geçmişlerden zikretmiş olduğumuz ve herhangi bir sıhhat yönü ve hakikatte manası olmadığından dolayı okuyucu tarafından hoş karşılanmayan, duyan tarafından çirkin bulunan türden haberlerin, bizim tarafımızdan getirilmediği bilinmelidir. Bu husus bize nakil yapanlar tarafından kaynaklanmaktadır. Bu haberler bize hangi amaca binaen ulaştırılmışsa, biz de aynı amaca yönelik bu haberleri sunmak istedik.” [2]
İmam Taberî(rh.a) bu açıklamayla bize şöyle seslenmektedir adeta:
“Bu eserimizde kabul edemediğin rivayet bulduğunda, onu kimden rivayet ettiğimize bak. Ben herhangi bir tahkik yapmadım, sadece tahdis ettim/anlattım. Şayet rivayeti aktardığım ravi, sika/güvenilir ise, o rivayeti kabul et; değilse kabul etme!”
Yani İmam(rh.a), sadece sahih rivayetleri aktardığına dair herhangi bir taahhüdde bulunmamış, kendisine ulaşan haberleri anlatmakla yetinmiştir. O halde biz de onun isteğine uygun hareket ederek, yukarıdaki rivayeti, hangi isnaddan aldığına bakalım.
İmam Taberî(rh.a), yukarıda zikredilen rivayeti “SEYF B. ÖMER”den rivayet etmiştir. Seyf b. Ömer et-Temimî, metruk ve muttehemdir. [3] O halde bu rivayet de, bir yalandan ibarettir. Peki bu olayın doğrusu nedir? Buharî’de bu olayı, “SAHİH” bir isnadla şu şekilde okuyoruz:
“Zeyd b. Vehb şöyle demiştir: “Ben Rebze'ye uğradım. Orada Ebu Zerr ile karşılaştım. Ona; “Seni bu menziline indiren nedir?” dedim. Ebu Zerr (ra) şöyle dedi: “Ben Şam'da bulunuyordum. “…altını, gümüşü biriktirip de onları Allah yolunda harcamayanlar, işte onlara elemli bir azabı muştula...” [4] ayetinin tefsiri hakkında Muaviye ile ihtilaf ettim. Muaviye; “bu ayet Kitab ehli hakkında indi” dedi. Ben de; “bu ayet hem bizim hakkımızda, hem de Kitab ehli hakkında indi” dedim. Bu konuda benimle onun arasında bir niza'/çekişme oldu. Muaviye, Osman'a bir mektup yazıp beni şikayet etti. Bunun üzerine Osman da bana, Medine'ye gelmem için mektup yazdı. Medine'ye geldim. İnsanlar beni bundan evvel hiç görmemişler gibi, yanımda toplanıp çoğaldılar. Ben bu hali Osman'a söyledim. Osman bana; “İstersen buralardan fazla uzak olmayan bir yerlere git” dedi. İşte beni bu menzile indiren hadise budur. Eğer benim üzerime bir Habeşli'yi emir ta'yin etmiş olsaydılar, ben muhakkak onu dinler ve itaat ederdim.” [5]
Yani, Osman(ra) Ebu Zerr’i(ra) sürgün etmemiş, bunu uygun bir dille “RİCA” etmiş ve bunu yine onun “takdirine” bırakmıştır. Ebu Zerr(ra) de bunu kabul edip, halifesine itaat etmiştir.
Ebu Zerr’in(ra) bu konudaki ictihadı da bilinmektedir. O(ra), insanın ihtiyacı dışındaki tüm mallarını, zekatlarını verse dahi yanında tutmayıp dağıtması gerektiği düşüncesindeydi. İctihadı ve fetvaları bu yöndeydi. Ancak kendisine sadece Osman(ra) ve Muaviye(ra) değil, ashabın cumhuru/büyük çoğunluğu muhalefet etmiştir. Yani, zekatı ödendiği takdirde mal biriktirmek caizdir. Allah(cc) hepsinden razı olsun… Hamd, batılı zelil, Hakkı aziz kılan Allah'adır(cc).
Bilal Hattab
16/06/2010
Dipnotlar:
[1]- bkz: Tarihu’t Taberî, 3/335
[2]- bkz: Tarihu’t-Taberî, 1/5(Mukaddime)
[3]- Metruk: Hadiste yalan söylediği veya fıskı ortaya çıktığı için terk edilen ravi demektir. Muttehem de; yalanla itham edilmiş olmayı ifade eder. İmam Zehebî’ye(rh.a) göre muttehem, ikinci derecede “CERH” sebeplerindendir. Seyf b.
Ömer’in biyografisi için, bkz: Zehebi, Mizanu’l İ’tidal, 2/255; İbn Hacer, Tehzibu’t-Tehzib, 4/295
[4]- Tevbe / 34
[5]- Buharî, Sahih, Kitâbu’z-Zekat, 4(11)
O zamanlar vali olan Muaviye(ra), “Ebuzerr insanları bize karşı ifsad etmektedir” şeklinde, Osman’a(ra) bir mesaj göndermiştir. Osman(ra) da, “Onu bana gönder!” demiş; akabinde Muaviye(ra) Ebu Zerr’i(ra) Osman’a(ra) göndermiş ve Osman(ra) Ebu Zerr’i(ra) Rebze’ye sürgün etmiştir!!! [1]
İmam Taberî(rh.a), mezkur eserinin önsözünde şöyle demektedir:
“…Bu kitabımda geçmişlerden zikretmiş olduğumuz ve herhangi bir sıhhat yönü ve hakikatte manası olmadığından dolayı okuyucu tarafından hoş karşılanmayan, duyan tarafından çirkin bulunan türden haberlerin, bizim tarafımızdan getirilmediği bilinmelidir. Bu husus bize nakil yapanlar tarafından kaynaklanmaktadır. Bu haberler bize hangi amaca binaen ulaştırılmışsa, biz de aynı amaca yönelik bu haberleri sunmak istedik.” [2]
İmam Taberî(rh.a) bu açıklamayla bize şöyle seslenmektedir adeta:
“Bu eserimizde kabul edemediğin rivayet bulduğunda, onu kimden rivayet ettiğimize bak. Ben herhangi bir tahkik yapmadım, sadece tahdis ettim/anlattım. Şayet rivayeti aktardığım ravi, sika/güvenilir ise, o rivayeti kabul et; değilse kabul etme!”
Yani İmam(rh.a), sadece sahih rivayetleri aktardığına dair herhangi bir taahhüdde bulunmamış, kendisine ulaşan haberleri anlatmakla yetinmiştir. O halde biz de onun isteğine uygun hareket ederek, yukarıdaki rivayeti, hangi isnaddan aldığına bakalım.
İmam Taberî(rh.a), yukarıda zikredilen rivayeti “SEYF B. ÖMER”den rivayet etmiştir. Seyf b. Ömer et-Temimî, metruk ve muttehemdir. [3] O halde bu rivayet de, bir yalandan ibarettir. Peki bu olayın doğrusu nedir? Buharî’de bu olayı, “SAHİH” bir isnadla şu şekilde okuyoruz:
“Zeyd b. Vehb şöyle demiştir: “Ben Rebze'ye uğradım. Orada Ebu Zerr ile karşılaştım. Ona; “Seni bu menziline indiren nedir?” dedim. Ebu Zerr (ra) şöyle dedi: “Ben Şam'da bulunuyordum. “…altını, gümüşü biriktirip de onları Allah yolunda harcamayanlar, işte onlara elemli bir azabı muştula...” [4] ayetinin tefsiri hakkında Muaviye ile ihtilaf ettim. Muaviye; “bu ayet Kitab ehli hakkında indi” dedi. Ben de; “bu ayet hem bizim hakkımızda, hem de Kitab ehli hakkında indi” dedim. Bu konuda benimle onun arasında bir niza'/çekişme oldu. Muaviye, Osman'a bir mektup yazıp beni şikayet etti. Bunun üzerine Osman da bana, Medine'ye gelmem için mektup yazdı. Medine'ye geldim. İnsanlar beni bundan evvel hiç görmemişler gibi, yanımda toplanıp çoğaldılar. Ben bu hali Osman'a söyledim. Osman bana; “İstersen buralardan fazla uzak olmayan bir yerlere git” dedi. İşte beni bu menzile indiren hadise budur. Eğer benim üzerime bir Habeşli'yi emir ta'yin etmiş olsaydılar, ben muhakkak onu dinler ve itaat ederdim.” [5]
Yani, Osman(ra) Ebu Zerr’i(ra) sürgün etmemiş, bunu uygun bir dille “RİCA” etmiş ve bunu yine onun “takdirine” bırakmıştır. Ebu Zerr(ra) de bunu kabul edip, halifesine itaat etmiştir.
Ebu Zerr’in(ra) bu konudaki ictihadı da bilinmektedir. O(ra), insanın ihtiyacı dışındaki tüm mallarını, zekatlarını verse dahi yanında tutmayıp dağıtması gerektiği düşüncesindeydi. İctihadı ve fetvaları bu yöndeydi. Ancak kendisine sadece Osman(ra) ve Muaviye(ra) değil, ashabın cumhuru/büyük çoğunluğu muhalefet etmiştir. Yani, zekatı ödendiği takdirde mal biriktirmek caizdir. Allah(cc) hepsinden razı olsun… Hamd, batılı zelil, Hakkı aziz kılan Allah'adır(cc).
Bilal Hattab
16/06/2010
Dipnotlar:
[1]- bkz: Tarihu’t Taberî, 3/335
[2]- bkz: Tarihu’t-Taberî, 1/5(Mukaddime)
[3]- Metruk: Hadiste yalan söylediği veya fıskı ortaya çıktığı için terk edilen ravi demektir. Muttehem de; yalanla itham edilmiş olmayı ifade eder. İmam Zehebî’ye(rh.a) göre muttehem, ikinci derecede “CERH” sebeplerindendir. Seyf b.
Ömer’in biyografisi için, bkz: Zehebi, Mizanu’l İ’tidal, 2/255; İbn Hacer, Tehzibu’t-Tehzib, 4/295
[4]- Tevbe / 34
[5]- Buharî, Sahih, Kitâbu’z-Zekat, 4(11)