Huruf-u Mukatta’a ne demektir?

AynAlı

Kıdemli Üye
Katılım
16 May 2007
Mesajlar
8,728
Tepkime puanı
1,378
Puanları
0
Huruf-u Mukatta’a ne demektir?

Bazı surelerin başında bazen bir harf, bazen de iki, üç, dört ve beş harfin birleşmesinden meydana gelen kesikli harfler bulunmaktadır. Bu kesikli harflere “Huruf-u Mukatta’a” denir. Bu harflerin müteşabihattan olduğunda ittifak vardır. Kur’an-ı Kerim’deki yirmi dokuz surede mukatta’a harfleri vardır. Bunların yirmi yedi tanesi Mekki, iki tanesi ise Medeni surede geçmektedir. Bazı müfessirler, bu harflerin tefsirlerinin yapılamayacağını belirtmiş, bazıları ise bunları tefsir etmeye çalışmışlardır. Biz burada bu ihtilaflara girecek değiliz. Ancak şunu hemen belirtelim ki, Kur’an-ı Kerim’in mesajının anlaşılması asıl olduğundan, mukatta’a harflerinin manalarının bilinmemesi O’nun mesajının doğru anlaşılmasına engel olmaz.


Bazı din istismarcıları, Kur’an-ı Kerim’deki mukatta’a harflerinin birtakım sayısal değerler içerdiğini iddia ederek batıl yollara sapmışlardır. Allah’ın ayetlerini kullanarak, kendileri için manevi makamlar ihdas eden bu istismarcılar tarihin her döneminde ortaya çıkabilmişlerdir. Gerek dünyada gerekse de ülkemizde Allah’ın ayetlerini istismar ederek, kendilerini “evliyaullah” olarak tanıtan bu tip “din bezirganları”na rastlanmaktadır. Bu tiplerin tuzaklarından kurtulmanın tek yolu; Allah’ın kitabını okumak, anlamak ve O’nun hükümlerine uygun bir şekilde yaşamaktır.


 

AynAlı

Kıdemli Üye
Katılım
16 May 2007
Mesajlar
8,728
Tepkime puanı
1,378
Puanları
0
Huruf-u Mukattaa Hakkında Bilgi Verir misiniz?

Yazar: Sorularla Risale, 24-9-2010

Huruf-u mukattaa: Kur’an-ı Kerim'de on dört surenin başında, on dört defa zikredilen, yirmi sekiz olan olan Arap alfabesinin en çok ve en fazla kullanılanların yarısıdır.

Üstadımız İşaratü'l-İ'caz'da; huruf-u mukattaa’yı Kur'an’ın icazına delil olarak kullanıyor.

Cenab-ı Hak o zamanın insanlarını; huruf-u mukattaadan teşekkül eden bir ayet dahi olsa onları; imtihana davet ediyor. Ve misil getirmenin de yolunu gösteriyor.

Kur'an-ı Kerim'de normal cümlelerden teşekkül eden ayetler olduğu gibi, az da olsa huruf-u mukattaadan teşekkül eden ayetler de mevcuttur.

Eğer benzerini yapmak mümkün olsa idi huruf-u mukattaadan meydana gelen ayetlere misil getirirlerdi.

Çünkü huruf-u mukattaaların vahid-i itibari olduklarından müsemmaları; yani herkesçe bilinen manaları yoktur. Bu sebeple müfessirler bu ayetlere muhtelif manalar vermişlerdir.

Dolayısıyla manası olmayan harfleri bir araya getirmekle, sadece lafza misil isteniyor.

Diğer ayetler ve manaları ise; terkib-i mezcidir. Yani kelimelerin, kelimelerden meydana gelen cümlelerin, cümlelerden meydana gelen konuların kendilerine ait özel bir manaları ve mevzuları vardır.

Mesela; çanak bir kelimedir, bir mana ifade eder. Kale başka bir kelimedir, başka bir manayı ifade eder. İkisini birleştirdiğimizde Çanakkale olur, Şehir ifade eder. İşte bu terkib-i mezcidir.

Bir de buna "şehitleri" de” kelime olarak eklersek; daha değişik ve ulfi bir mana ifade etmiş oluruz.” Ve terkib-i mezci zorlaşır ve daha kompleks hale gelir.

Bunlara misil getirmek manaları da düşünüleceğinden dolayı daha zor ve daha müşkildir.

İşte Cenab-ı Hak Bakara Suresi'ne (elif, lam, mim) gibi huruf-u mukattaa ile başlamasını Üstadımız özetle şöyle nazara veriyor.

"Sizlerden terkib-i mezci olan ve mana ifade eden; hikmetli ve maslahatlı olan zor ayetlere nazire ve benzer istemiyorum."

Hz. Muhammed (asv)’in -haşa- uydurduğunu iddaa ettiğini şu kitabın vahiyd-i itibari olan; yani manası, hikmeti ve maslahatı bilinmeyen, sadece zahiren sırf harflerden meydana gelen (elif, lam, mim) gibi bir ayete benzer getiriniz; diyor.

Harflerden müteşekkil ayetlere nazire getiremeyenler, diğerlerine kesinlikle misil getiremezler.

Yani, bir sineğin vücudundaki bütün cihazlarının bazılarının bir araya getirilmesi huruf-u mukattaadan meydana gelen ayetlere örnek ise; bir araya gelen organ ve cihazlara hayat vermek ise; terkib-i mezci olan diğer ayetlere örnektir. Demek ki hayatsız azaları bir araya getirmekte beşer aciz kalmış ise; o cihazların müsemması olan hayatı hiç veremez.

Bu örnekteki hayat; Kur'an’ın terkib-i mezci olan ayetlerindeki manalara işarettir. Ayrıca Cenab-ı Hak kolaylık olsun diye o zamanın insanlarına mücadelenin yolunu da gösteriyor.

Yani ben bu Kur'an’ı zahiren manası olmayan, bu sebeple itibari olan şu harflerden meydana getirdim. İşte size harfler. Eğer gücünüz varsa sizlerde bir ayet yapınız diyor. O zamanın edip ve belagat ustaları harfleri bir araya getirip huruf-u mukattaadan teşekkül eden (elif, lam, mim,..) gibi ayetlere misil getirememişler. Diğerlerinin benzerini yapmaları kesinlikle mümkün değildir.
 

AynAlı

Kıdemli Üye
Katılım
16 May 2007
Mesajlar
8,728
Tepkime puanı
1,378
Puanları
0
Huruf-u mukattaa (elif-lam-mim...) hakkında açıklama yapar mısınız?

Soru

Kuran-i Kerimin ilk yazılarında çok zaman Lim (mim),Lam,Ha ifadeleri geciyor. bu ne anlama gelmektedir?


Cevap

Değerli Kardeşimiz;
Kur’ân-ı Kerimde “elifba” harfi sayısınca 29 sûrede huruf-u mukattaa vardır.

Huruf-u mukattaa, sûre başlarında kesik kesik, ikisi üçü birleşik veya tek başına yazılı bulunan harflerdir. Zaten bu harfler okunurken de teker teker okunur, bir kelime gibi okunmaz.

Huruf-u mukattaanın Kur’ân-ı Kerimdeki yerleri de şöyledir:

6 sûrede “elif-lâm-mîm” vardır. Bunlar: Bakara, Âl-i İmrân, Ankebût, Rûm, Lokman ve Secde sûreleridir. Ârâf sûresinde de “Elif-lâm-mîm-sâd” bulunmaktadır.

5 sûrede “elif-lâm-râ” vardır. Bunlar: Yunus, Hûd, Yusuf, İbrahim ve Hicr Sûreleridir. Ra’d Sûresinde de “elif-lâm-mîm-râ” vardır.

6 sûrede “hâ-mîm” vardır. Bunlar: mü’min, Fussilet, Zuhruf, Duhân, Câsiye ve Ahkaf sûreleridir; Şûrâ sûresinde de “hâ-mîm-ayin-sîn-kaf” bulunmaktadır.

Ayrıca, Şuarâ ve Kasas Sûrelerinde “tâ-sîn-mîm“, Neml Sûresinde “tâ-sîn“, Meryem Sûresinde “kâf-hâ-yâ-ayîn-sîn-kaf“, Tâhâ Sûresinde “tâ-hâ“, Yâsin Sûresinde “yâ-sîn“, Sâd Sûresinde “sâd“, Kaf Sûresinde “kaaf“, Kalem Sûresinde de “nûn” harfi bulunmaktadır.

Bu harflerin hikmet ve özellikleri de kısaca şöyledir:

1. Bu harfler Kur’ân’ın îcâzını ve mucizeliğini gösterir. Yani, Kur’ân’a, ilk nâzil oluşundan bu zamana kadar hiçbir insan eli karışmadığı gibi, bundan sonra da karışmayacaktır. Ayrıca Kur’ân’ın bir harfinin dahi taklidi mümkün olmamıştır ve olamayacaktır.

2. Bu harfler İlâhî bir şifredir. İnsan aklı onun mânâsını anlamaya güç yetiremez. Bu şifrenin anahtarı sadece Peygamber Efendimizdedir (a.s.m.). Yani bu harflerin mânâsını tam olarak ancak Peygamberimiz bilir ve anlar. Bu da Peygamberimizin çok üstün bir zekâ ve anlayışa sahip olduğunun bir alâmet ve işaretidir.

3. Cenab-ı Hak bu harflerle has kullarından bazılarına birtakım mânevî işaretler de vermiştir. Yani “Ehl-i velayet, ehl-i tahkik seyr ü sülûk-i rûhâniyeye ait çok muamelât-ı gaybîye işâratını onlarda bulmuşlardır.” Zaten tefsirlerde bu harflere bazı mânâlar verilir ki, müfessirler, “Bunun mânâsı böyledir” dememişler, sadece te’vil gibi birtakım işaretlerde bulunmuşlardır. Meselâ, elif-lâm-mîm’e “Elif-Allah“, “lâm-Cebrail“, “mîm-Muhammed” mânâsını vermişlerdir. Yâni, “Kur’ân-ı Kerim, Allah tarafından, Cebrail (a.s.) vasıtasıyla Muhammed’e (a.s.m.) indirilmiştir. (İşârâtül-îcâz, s. 32-35)

Huruf-u muakattaanın gerek okunması, gerekse yazılmasının maddî ve manevî pekçok tesir ve faydaları vardır.

Abdullah bin Mes’ud’un (r.a.) rivayet ettiği bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (a.s.m.) şöyle buyurmuşlardır:

“Kim Allah’ın kitabından bir harf okursa, onun için bir sevap vardır. Her sevap da on misli kadar artar. ‘Elif-lâm-mîm’ bir harftir, demiyorum; ‘elif’ bir harf, ‘lâm’ bir harf, ‘mîm’ de bir harftir.” (Tirmizi, Sevabü'1-icâz, s. 32-35)

Huruf-u mukattaanın mühim bir özelliğini de Bediüzzaman Hazretleri özetle şöyle ifade eder: Bu harfler okunur veya yazılırsa maddî ilâç gibi tesir ettiği gibi, daha bir çok maksatlar için de fayda verir. (Lâtif Nükteler, s. 35)

Mehmed Paksu

Konuyla ilgili olarak şu makaleyi de okumanızı tavsiye ederiz:

Kur'an'da 29 sûrenin başında bulunan 14 hece harfini ihtiva eden ve mükerrerlerle beraber sayıları 78'e ulaşan münferid harflerin bulunduğu sûre ve âyetlerin meşhur adı "Huruf-i mukatta'a"dır. Bu sistemde yer alan hece harflerine "el-hurûfu'1-mukatta'a"(1) veya "münferid harfler" (2) denilir.

Konu İle İlgili Bazı Âlimlerin Görüşleri

Şüphesiz birçok konuda olduğu gibi, bu konuda da âlimlerin farklı düşünceleri sözkonusu olmuş ve tarih boyunca bu çeşitlilik artarak devam etmiştir. Bu sebeple biz burada, sadece bir fikir vermesi açısından orijinal bulduğumuz bazı görüşleri misâl olarak vereceğiz:

İbn Abbas'tan yapılan bir rivayete göre, münferit harflerden Elif, Allah'a; Lam, Hz. Cebrail'e; Mim ise, Hz. Muhammed (a.s)'e işarettir. (3) İbn Cerir Taberî, değişik âlimlerin farklı görüşlerini naklettikten sonra, "Âlimlerin münferit harflerle ilgili söyledikleri farklı görüşlerin hepsinin doğru olabileceğini; bu değişik anlamlarının yanında, bunların, ebced değerleri itibariyle de bir takım gerçeklere işaret ettikleri şüphesizdir." (4) şeklindeki kucaklayıcı sözleri dikkate değerdir.

Ebû'l-Aliye de konu ile ilgili bir hadis-i şerife dayanarak sûre başlarındaki hece harflerinin ebced hesabı ile çeşitli hadiselere işaret ettiğini söylemiştir. O'na göre bu sistem aslında kitap ehlinin kullandığı bir sistemdir. Ancak başka insanlar gibi Araplar arasında da ebced o kadar yayılmıştır ki, artık Arap Edebiyatı içerisinde mütalaa edilebilir. "Mişkat-Sıccil-kıstas" kelimeleri gibi ebced hesabı da artık Arap Edebiyatından sayılır. (5) Adı geçen müfessire göre, 29 sûrenin başında bulunan münferit harflerden herbiri mutlaka Allah'ın bir isminin anahtarı ve nimet, musibet gibi insana yönelik imtihanların birer şifresidir. Mesela: Elif, Allah isminin anahtarı, Lam, Latîf isminin; mim ise, Mecîd isminin anahtarıdır. Ayrıca Elif Allah'ın âlâsına (nimetlerine), Lam, O'nun lütfuna, Mim ise mecdine (yüceliğine) işarettir. Yine Elif bir seneye, Lam otuz seneye, mim ise kırk seneye işarettir." (6)

Kutrup ve Ferra gibi ilim adamlarına göre bu harflerle Kur'an, Araplara meydan okumuştur: "İşte benim kullandığım ifadeler, sizin de kullandığınız aynı harflerden aynı malzemeden yapılmıştır. Eğer benim bir insan sözü olduğumu iddia ediyorsanız işte meydan!." demiş ve muarızlarını susturmuştur. (7)

Rabi b. Enes gibi bazı âlimlere göre bu harfler, ebced hesabı ile birçok hakikata işaret ediyorlar. Onlara göre, 29 harften herbirisi, Allah'ın güzel isimlerinin birer anahtarı, O'nun nimet ve imtihanlarının birer sırrı ve milletlerin tarih sahnesindeki hayat ve ölümlerini gösteren birer şifredir. (8)

Muhammed b. Ali (Hakim-i Tirmizi)'ye göre, münferit harfler, başında bulundukları sûrelerin birer özetini ihtiva ediyorlar. Ancak onların bu sırrını peygamber ve velilerden başkası tam anlayamaz. Diğer insanların seviyelerini de gözönünde bulunduran Kur'an, onların anlaması için ayrıca o özet bilgiyi ilgili sûrelerde detaylı olarak açıklamıştır. (9)

Konu İle İlgili Bediüzzaman'ın Görüşü:

Bediüzzaman, münferit harfleri "Dört Mebhas"ta ele almıştır.

Birinci Mebhas: 29 sûrenin başında bulunan münferit harfler bir i'cazı yansıtmaktadır. İ'caz ise, inci gibi güzel, incecik belağat nüktelerinin parıltılarından meydana gelen bir nurdur. (10) Aşağıda bu nur'un bazı ışınları gösterilecektir.

Sayısal tablo açısından bir i'caz parıltısı

Hece harflerinin adedi -(elif-i sakine) hariç kalmak şartıyla- 28 harftir. Kur'an-ı Hakim, bu harflerin yarısını zikretmiş, yarısını terketmiştir.

Kur’an’ın zikrettiği harfler, insanlar tarafından terkettiği harflerden daha fazla kullanılmaktadır. Meselâ: En fazla tekrar ettiği harfler arasında, dile en hafif gelen "elif lam" harfleridir.

Kur'an, kullandığı harfleri hece harflerinin adedince sûrelere taksim etmiştir.

Kur'an, mehmuse, mechure, şedide, rahve, müsta'liye, münhafida, müntabika, münfetiha gibi hece harflerinin herbir çeşidinden yine yarısını kullanmıştır.

Kalkala, zelleka gibi, sayısı tek olan guruptan dile ağır gelen harflerden az, hafif gelenden çok alınmıştır.

Kur'an'ın bu taksimatı 504 ihtimalden(11) bin olarak seçilmiştir. Adı geçen taksimatın dışında hiç bir surette böyle dengeli ve yarı yarıya bloke edilmiş şekliyle bir bölüşüm söz konusu olamaz. Bu gibi i'caz parıltılarından zevk alamayan, kendi zevkini kınamalıdır. (12)

Hece Harflerinin Kur'an'daki Taksimatı

Zelleka harfleri: 6 tanedir: Bunların üçte ikisi alınmıştır. Alınanlar: "Rı-Lam-Mim-Nun", alınmayanlar ise: "Be-Fe"

Boğaz harfleri: 6 harf olup üçte ikisi kullanılmıştır. Alınanlar: "Ha-Ayın-He-Hemze", alınmayanlar: "Gayın -Hı"

Kadı Beydavî'nin de ifade ettiği gibi bu harfler çok kullanıldığından bunların üçte ikisi alınmıştır.

Kanaatimizce burdaki taksimat noktalı ile noktasız olanlar arasında da yapılmıştır. Boğaz harflerinden noktalı olan iki harf alınmayıp, noktasız olan 4 harf alınmıştır. Çünkü noktasız olanlar daha hafiftir.

Boğaz harfi olmayanlar: 22 adettir. Bunlardan da 10 adet alınıp, yine karşıt iki gruptan 14 tane harf kullanılmıştır. Alınanlar " Rı-Sin-Sad-Tı-Kaf-Kef-Lam-Mim-Nun-Ye".

Mehmuseler: 10 harf olup yarısı alınmıştır. Alınanlar: "Sin-Ha-Kef-Sad-He" alınmayanlar: "Fe-Se-Şm-Hı-Te". Bu harflerin 5 tanesi noktalı, beş tanesi noktasızdır. Kur'an bunu da yarılamış ve sadece beş noktasız olanları almıştır.

Mechureler: 18 olup yarısı alınmıştır. Alınanlar: "Hemze-Mim-Lam-Ayın-Rı-Tı-Kaf-Ye-Nun", alınmayanlar: "Be-Cim-Dal-Zel-Ze-Dad-Zı-Gayın-Vav". Görüldüğü gibi, birbirinin zıddı olan mehmus ve mechur harflerden toplam 14 tane alınmıştır ki, bu da hece harflerinin yarısıdır..

Şefehiler: İki tanedir. Alınan: "Mim", alınmayan:"Be".

Şedidler: (Sert harfler) 8 olup yarısı alınmıştır. Alınanlar: "Hemze-Tı-Kaf-Kef", alınmayanlar: " Be- Te- Cim-Dal".

Rahveler: (Yumuşaklar) 20 olup yarısı alınmıştır. Alınanlar: " Ha-Rı-Sin-Sad-Ayın-Lam-Mim-Nun-He-Ye", alınmayanlar: " Se-Hı-Zel-Ze-Şın-Dad-Zı-Ğayın-Fe-Vav" Yumuşak ve sert harflerden de 14 adet alınmıştır.

Muntabikler: (Kapalı harfler) 4 tane olup yarısı alınmıştır. Alınanlar: "Tı-Sad", alınmayanlar: "Dad -zı".

Münfetihler: (Açık harfler) 24 olup yarısı alınmıştır. Alınanlar: " Elif-Ha-Rı-Sin-Ayın-Kaf-Kef-Lam-Mim-Nun-He-Ye", alınmayanlar harfler ise: "Be-Te-Se-Cim-Hı-Dal-Zel-Ze-Şın-Ğayın-Fe-Vav". İki karşıt guruptan olan bu harflerden de toplam olarak 14 harf alınmıştır.

Müsta'liyeler: 7 harftir. Alınanlar: "Kaf-Sad-Tı", alınmayanlar: "Hı-Dad-Zı-Ğayın,"

Münhafideler: 21 harf olup kullanılanların sayısı 11'dir.

Alınanlar: "Hemze-Lam-Mim-Rı-Kef-He-Ye-Ayın-Sin-Ha-Nun", alınmayanlar: "Be-Te-Se-Cim-Dal-Zel-Ze-Şın-Fe-Vav". Karşıt bu iki gurup harflerden de toplam 14 tane kullanılmıştır.

Kalkalaler: 5 tanedir. Alınanlar: "Kaf-Tı", alınmayanlar: " Be-Cim-Dal".(13)

Bediüzzaman'a göre -daha önce de ifade edildiği gibi- 78 harften meydana gelen 14 şeklin bu tarzda taksimatı ancak 504 ihtimalden biri olarak seçilmiştir. Bu sayı da 7'nin katıdır. 504 =72x7.= 36x14

İkinci Mebhas: Bu mebhasta birkaç letâif vardır:

Münferit harflerde görülen garabet (alışılmışın dışında bir şekil), bu harflerin pek garip ve acip bir şeyin mukaddimesi ve keşif kolları olduklarına işarettir. Bu üslûbun dinleyiciler üzerinde büyük bir tesiri vardır.

Sûrelerin başındaki münferit harflerin takti' ile okunması ve ilgili harflerin isimlerinin hecelenmesi, onların kaynağına işarettir. Bununla Kur'an, muarızlarına adetâ "Benim kullandığım malzeme sizde de vardır. O halde neden ortaya çıkmıyorsunuz?" deyip, meydan okuyor.

Bu harflerin heceler halinde sayılması ile, "Biz Kur'an gibi, geçmiş milletlerin tarihim, kıssalarını ve kâinatla ilgili gerçekleri bilmiyoruz ki, bu konularda onunla muaraza edelim" diye mazeret beyan eden inkarcılara karşı Kur'an, "Ben sizden gerçeklere dair bir beyan istemiyorum. Yeter ki benim de kullandığım malzeme olan bu harflerden benzer bir edebi nakış dokuyun, varsın yalan ve iftiralardan ibaret olsun" diye şiddetle damarlarına dokunduruyor.

Harfleri hecelemek okumaya yeni başlayanlara mahsustur. Kur’an’ın, bu üslûbu ihtiyar etmesi, onun ümmî bir millete muallimlik yaptığını gösteriyor. Hece harflerinin "Elif- Lâm-Dal" gibi isimleriyle tabir edilmesi okur-yazar olanların bir eğitim prensibidir. Gerek okuyan ve gerek dinleyen birer ümmî olduklarına göre, Kur’an’ın asıl sahibi Hz. Muhammed (a.s) değil, Allah olduğunu gösteriyor. (14) Müellife göre bu ince belağat nüktelerini' göremeyen kimse belağat ehlinden değildir. (15)

Üçüncü Mebhas: Elif, Lam, Mim harfleri, i'cazın esaslarından biri olan icazın en ince derecesine bir misaldir. Bunda da bir kaç letâif vardır:

Elif, Lam, Mim, üç harfiyle üç hükme işarettir: Elif: "Bu Allah'ın ezelî kelâmıdır" hükmüne; Lâm: "Onu Cebrail indirdi." hükmüne; Mim: "Muhammed (a.s)'e" hükmüne ve kaziyesine remzen ve imâen işarettir. (16)

Sûrelerin başlarındaki huruf-u mukatta'a İlâhî birer şifredir. Allah onlarla has ve halis kulu Hz.Muhammed (a.s)'e bazı gaybî işaretler veriyor. O şifrenin anahtarı, o has abdi (özel kulu) ile onun varislerinin elindedir. (17) Kur'an mademki her asra hitap ediyor, elbette her asırda bulunan insanların bütün (seviyelerine hisselerini verecek şekilde mânâsının vecihleri bulunur. En hâlis parça selef-i salihinin hissesine düşmüştür. Ehl-i velayet ve tahkik ruhani seyr-u suluklarında, bu şifrelerden pek çok gaybî işaretler bulmuşlardır. (18)

Bu şifreli münferit harflerin kullanılması, Hz. Muhammed (a.s)'in eşsiz bir zekâya sahip olduğuna işarettir. Öyle ki, en gizli şifreleri en açık şeyler gibi telakki eder, anlar.

Şu münferit harflerin değeri, yalnız ifade ettikleri mânâlara göre değildir. Aksine bu harfler "esrar-ı huruf" ilminde beyan edildiği üzere, sayısal tablolarda olduğu gibi, harfler arasında da fıtrî münasebtlerin bulunduğuna da bir işarettir. (19)

Dördüncü mebhas: Müellif burada da Münferit harflerle takip edilen yolun yepyeni bir metot olduğunu vurgulamış ve daha önce mevcut olan edebiyat türlerinin hiçbirisinin taklit edilmediğini, böyle bir metodu takip eden Kur’an’ın, okur-yazar olmayan bir zatın elinde ortaya çıkmasının onun İlâhî menşeli olduğunu gösterdiğini belirtmiştir. (20)

Müteşabih ayetler hakkında detaylı bilgi için tıklayınız...

Dipnotlar:
1. Cerrahoğlu, Tefsir Usûlü, 134.
2. Yıldırım, Kur'an İlimlerine Giriş, 111.
3. bkz. el-Kurtubî, 1/156.
4. bkz. et-Taberî, I/93-94.
5. bkz. el-Beydavî, I/37.
6. bkz. et-Taberî, I/93-94; el-İtkan, II/13-14.
7. bkz. el-Kurtubî, I/155.
8. bkz. et-Taberî, 1/88.
9. bkz. el-Kurtubî, 1/156.
10. bkz. İşârât, 31.
11. İşârâtü'l-İ'caz tefsirine bazı şerhler koyan Sadrettin Yüksel hocaya göre bu sayı 784'tür. bkz. İşârât, (Tenvir nşr. yay.) ilgili yer. Ancak, Müellifi'in: "taksimler pek çok birbirine girmiş" ifadesinden anlaşıldığına göre, yapılan hesaplar, 28x28 =784' ün gösterdiği hesap tablosundan daha farklı bir çizgiyi takip etmiştir.
12. bkz. İşârât, 31-32.
13. bkz. el-Bakıllanî, Kadı Ebû Bekr, İ'cazu'l-Kur'an (İtkan ile birlikte), 1/81-85; ez-Zemahşerî, 1/20-21.
14. bkz.İşârât, 32-33; İşârât(Ar.), 11.
15. bkz. a.g.y.
16. Bu hususu daha önce İbn Abbas'tan da naklettik, bkz. el-Kurtubî, 1/156.
17. İşârâtü'l-İcazda, "onun vârisleri" tabiri yoktur, bkz. a.g.e., 35.
18. bkz Mektûbat, 365.
19. Bu dördüncü maddedeki bilgilerle ilgili düşülen dipnotta: "Kırk sene sonra Risale-i Nur, bu lema-i i'cazı körlere dahi göstermiştir." denilmektedir, bkz. İşârât, 35.
20. bkz. İşârât, 35-36.


Yrd. Doç. Dr. Niyazi Beki

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
 
Üst