Hür adam kurtuluş savaşında neredeydi?

Son.Fedai

Kıdemli Üye
Katılım
12 Şub 2007
Mesajlar
6,367
Tepkime puanı
136
Puanları
63
Yaş
54
Konum
Gaziantep
Web sitesi
www.elibolyazilim.com
aktif dedim talip efendi geç geldi mesajım.. Yok mu aktif mücadele veren..

Biraz araştırdım. Şunları bulabildim

1. İskilipli Atıf Hoca (Şapka kanununa muhalefetten idam)

2. Erzurumlu Şeyh İbrahim Hakkı Efendi (Mezarından çıkarılp idam edilmiş, şapka kanununa muhalefetten)

3. Şeyh Esad Erbili (Talip arkadaş yazdı)

4. Süleyman Hilmi Tunahan (Kuran okuttuğu için çok kereler gözaltına alınıp türlü hakaretlere maruz kalmış)

5. Said Nursi KS

ve Diğer İstiklal Mahkemeleri Mağdurları
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Sinan Meydan, bir kitap ve 2-3 makaleyle o dönemle ilgili yazan bir kalem. Ciddi yanlışlıkları, muhakeme hataları, bilgi eksiklikleri var. Fakat, bazı konularda tamamen yanlış da değil. 2 yazısını dikkatle okudum. Bu konunun ilk mesajı, 2. makalesinin yarısıdır.

Sinan Meydan, zannedersem bilmeden, kast etmeden, şöyle bir hizmette bulunmuş oldu: Kurtuluş savaşının İslam dini etrafında, iman ve cihad çerçevesinde, dini önderlerin arkasında bu saikle yapıldığını gözler önüne serdi. O dönemin en önemli itici gücü alimler ve meşayıh idi. Yanisi, Cumhuriyet kuralım, batılılaşıp, onların derekesine düşelim, İslam'dan kurtulalım, Müslümalığa bağlı olanlara kan kusturalım vs. diye yapılmış bir mücadele değildir. İşte Sinan Meydan, bu konudan hebersiz insanlara mesela kemalistlere bu konuları anlatmış oldu.

Kendisine ve forumumuza, Mısıroğlu'nun "Kurtuluş Savaşı'nda Sarıklı Mücahidler" kitabını okumalarını tavsiye ediyorum.
-
-
-Yönetici notu: mesajınız düzenlenmiştir
 

sufi7007

Profesör
Katılım
24 Nis 2007
Mesajlar
1,161
Tepkime puanı
15
Puanları
0
Kendisine ve forumumuza, Mısıroğlu'nun "Kurtuluş Savaşı'nda Sarıklı Mücahidler" kitabını okumalarını tavsiye ediyorum.

"Sarıklı mücahidler", çok kısa bir sürekli "sanıklı davalar"a konu edilmiştir.

Maalesef...

bolum11_4.jpg

M. Kemal, Sivas Kongresi Devam Ederken Milli Mücadeleyi Destekleyen
Erzincanlı Şeyh Fevzi Efendi (solda) ve Sivaslı Kadı Hasbi İle Birlikte (4-11 Eylül 1919)

Erzincanlı Şeyh Hz. "Terzi Baba" olarak bilinen büyük Nakşî velinin silsilesindendir.
 

ibrahimi

Has Uşak
Katılım
19 Haz 2006
Mesajlar
23,463
Tepkime puanı
1,831
Puanları
0
Yaş
37
Konum
forvet arkası
:yn:

konu incelemeye alınmıştır.
temizlenip ve gerekli işlemler yapılıp tekrar açılacaktır.
 

GENCAKINCI

Profesör
Katılım
21 Ağu 2009
Mesajlar
1,666
Tepkime puanı
26
Puanları
0
Bediüzaman Hz.leri Kurtuluş savaşına katıldığını bir gazetede okumuştum. Örgüt kurup işgalcilerle savaşmış,hatta yaralanmış.
Bazıları diyebilirki Kemalistler için niye savaşmış. O Kemalistler için savaşmamış vatanı için savaşmış.Kemalistler savaştan sonra rejimi ele geçirmişler. Onlara karşıda pasif direnişde bulunmuş.Yani silahlı direnişde bulunmamış.


-Yönetici notu: mesajınız düzenlenmiştir
 
Katılım
19 Ocak 2011
Mesajlar
440
Tepkime puanı
17
Puanları
0
Yaş
35
Nur talebesi değilim, ama Nur talebesi kardeşlerim şu aciz benden kat kat ihlaslıdır, Allah onlardan razı olsun...

Risale-i Nur Külliyatı çok büyük bir ilimle yazılmış, okuyan kişi ilimden yoksun değilse bunu hemen anlayacaktır...
Ben kabul ettim ki Bediüzzaman Said Nursi bir müceddid...Ama Her ne ise... diyerek nazikçe geçiştirir, üstad...
Allah ondan razı olsun...

Eddai üstadın ilmini inşaAllah görecek gözlere isbat eder, isbattan öteye gider, sırları inkişaf eder...

"Onu duyduğunuzda "Bunu konuşup yaymamız bize yakışmaz. Haşâ! Bu, çok büyük bir iftiradır..." demeli değil miydiniz? "(Nur Suresi 16)
 

GENCAKINCI

Profesör
Katılım
21 Ağu 2009
Mesajlar
1,666
Tepkime puanı
26
Puanları
0
-Yönetici notu: mesajınız düzenlenmiştir

Benim bu konuda lehte ve aleyhte sözlerim yani yazılarım vardı. Aleyhte olan,yazımı niye sildiniz?Forum yöneticileri adaletli davranmıyor.Bir konu açıldıysa,o konu hakkında lehte ve aleyhte her söze ve yazıya izin verilmeli.Hakaret olmadığı müddetçe.
O zaman tarafsız olduğunuza eşit davrandığınıza inanacağız.
 

eylül

Veled-i kalbî
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
5,223
Tepkime puanı
1,026
Puanları
0
Konum
mavera...
Leyhte ya da aleyhte söz yazmanızın bir sakıncası yok efendim.

Sadece konunun tasavvuf, tarikat ve cemaat tartışmalarına doğru kaymasına izin vermemeye çalışıyoruz.

Konu dahilinde yorumlara devam edelim inşaAllah, bunun dışında farklı sorularınız, sorunlarınız varsa, özel mesajla irtibata geçebilirsiniz.

Selamlar.
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Geçmişe dair ötekine dair ne çok bilgiliyiz bugünü göremeyecek okuyamayacak kadar
yarına dairse dünden öte bir çalışmamız yok
son günlerde sürekli düşündüğüm ama bir türlü cevaplayamadığım yada adını koymadığım şeyler var
ne kadar çok konuşuyor geçmiş adına o kadar çok susuyoruz bugüne
istisnasız taraftarlığımız eleştiri ötesine geçmiyor
eleştireceğiz derken kendi savunduğumuzu sandığımız fikirler adına ortaya koyduğumuz koskoca bir hiç
düşüncelerimi nasıl daha güzel ortaya koyarım yerine sanki nasıl insanları nefret ettiririm mantığı var
herkes bir şeyleri reddedip,ötekileştiriyor
peki ama sen kimsin
ortaya koyduğun fikirler ne
ve hepsinden önemlisi konuştuğun kadar varmısın hayatta
bir çok insan hakkında hiç bir düşüncemiz yok iyi yada kötü
şuna karşı çıkıyor buna karşı çıkıyor öbürünü eleştiriyor
ya kabulleri,kabulleri adına ortaya koyduğu şeyler
sanki her duyduğumuz,her gördüğümüz,her bildiğimiz doğru
başka kimsenin doğruları yok
nasıl bir bakış açımız var ki her şeyde eleştirilecek bir yön bulurda güzel olan yanları bulamaz desteklemez
nasıl bir bakış açımız var ki yanlış olanla savaşımız doğruları görmemize engel olur
nasıl bir bakış açımız var ki güzel olanı çoğaltmak yerine yanlış olanları azaltarak bir şeyleri düzeltebileceğimizi sanıyoruz
lütfen herkes kendine,kendi düşüncesine şöyle dışardan bakmayı denesin
sanki bir tiyatro oyununun figüranlarıyız elimize tutuşrurulan kendi tutuşturduğumuz şeyleri okuyarak amatörce bir oyun sergiliyoruz
kazanmamız gereken ve bir çok meselede ortak hareket edebilmemiz insanları düşman ilan edip gerçekten düşman edinmemiz ,dert edinmemiz gereken şeyleri görmezden geliyoruz
sürekli başkalarının fikirlerini gevişleyip duruyoruz
bedensiz fikirler
fikirsiz bedenler
fikirsiz sözler
sözsüz fikirler
akılsız yürekler
yüreksiz akıllar
burası bizim memleket işte
vesselam
 

|SEÇKiN|

Profesör
Katılım
25 May 2010
Mesajlar
812
Tepkime puanı
133
Puanları
0
Konum
İstanbuL
sevgili eylül, bu konuda benim de sanırım bir iki yorumum vardı. bilirsiniz ben hiçbir grubu, hiçbir müslümanı ta'zir ve ilzam etmem. daima haksızlık edilen, vurulan taraftayımdır. bu kim olursa olsun farketmez. lakin mesajlarımın tamamı silinmiş. daha evvel de yine hiçbir zararı olmadığı halde böyle birkaç mesajım haber verilmeden, sebep gösterilmeden silinmişti. dediğim gibi ben ne bir müslümanı, ne bir grubu hizbi hedef tahtasına oturtmam, hakaret etmem, aşağılamam, tam aksine gadre uğrayanın yanındayımdır daima... ama böyle olunca insanın bir daha yazası gelmiyor içinden!
 

Son.Fedai

Kıdemli Üye
Katılım
12 Şub 2007
Mesajlar
6,367
Tepkime puanı
136
Puanları
63
Yaş
54
Konum
Gaziantep
Web sitesi
www.elibolyazilim.com
Olamaz böyle bir şey,Bu gerçek mi?

Ben de inanamadım ama maalesef gerçekmiş

Kısa bir de film yapmışlar

http://www.dailymotion.com/video/xe9oma_mezarndan-ckarlp-aslan-alimstiklal_shortfilms

Sadece bir kişi değil, çok kişiler zulum görmüş, ezilmiş hakarete maruz kalmışlar maalesef.

Bu arada istiklal mahkemeleri başkanı kel ali nin

"Sanığın idamına, şahitlerin sonradan dinlenmesine" sözü de meşhurdur

Not: Kel ali'nin şu günlerde popüler olan bir hakimin dedesi olduğu söyleniyor
 

ORHANCAN

Ordinaryus
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
2,536
Tepkime puanı
80
Puanları
0
Konum
-İSPARİT-
Bediüzzaman hz.leri kurtuluş savaşında gönüllü subay olarak doğuda ermenilerle savaşmıştır..

savaş sırasında da tefsir olan işaret-ül i'caz adlı eserine, yanındaki talebesi olan molla Habib yazmıştır..

Savaş sırasında Üstad hz. lerine seyda talebelerine de keçeli diye seslenen yöre halkı birçok katliamdan kurtulmuştur..

savaş sırasında ayağı kırık olarak rus askerlerine teslim edilmiş ve bir kırım köyünde esarette yaklaşık 2 sene kaldıktan sonra almanya ya kaçmış ve istanbula geri dönmüştür..

kısaca aklımda kalan konu dahilinde bilgilerdşir...

araştırılsa idi daha geniş bilgilere ulaşılabilinirdi.. ama kardeşlerimizin niyetine bağlıdır..
 

ORHANCAN

Ordinaryus
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
2,536
Tepkime puanı
80
Puanları
0
Konum
-İSPARİT-
efendim.. aslında biraz hata bizde.. Üstad (RA) hzretlerini tam manasıyla kardeşlrimizle paylaşamadık..

eksikliğimizi giderme adına konu başlığı dahilinde alıntılarımı kardeşlerimle paylaşmak istedim..

I. Dünya Savaşının başladığında, Said Nursi de talebeleriyle birlikte Doğu Milis Teşkilatı’nı kurdu ve Van-Bitlis cephesinde gönüllü alay komutanı olarak Ermenilere ve Ruslara karşı savaştı. Bu savaş esnasında, Rus birliklerinin açtıkları ateş sonucu bir çok kere yaralanmasına rağmen hep ön saflarda çarpışıyordu. Etrafına şarapnel parçaları düşerken bile Kur’an’ın sönmez ve söndürülemez bir güneş olduğunu ispat yolunda telifata devam ediyordu. Kur’an’ın mucizeliğini çağın insanına göstermek için telifine başladığı “İşarat-ül İcaz” adındaki tefsirini cephede fırsat buldukça yanındaki talebesine yazdırıyordu.

Bitlis savunması sırasında bir çok talebesi şehid olmuş, yanında yalnızca dört talebesi kalmıştı. Bediüzzaman bir gece, Rus hatlarını yarıp geçmek isterken yüksekçe bir su kemerinden atladı ve bir ayağı kırıldı. Gecenin karanlığında ayağı kırık olarak bir su arkının içinde otuz saat bekledikten sonra Ruslara teslim olmak zorunda kalan Said Nursi’yi önce Van’a, sonra Culfa, Tiflis, Klogrif üzerinden Rusya içlerindeki Kosturma’ya sevk ettiler.

Bediüzzaman Kosturma’daki esir kampında diğer esir subaylarla birlikte kalıyor, geçirilen esaret günlerini en verimli şekilde değerlendirmek üzere faaliyetler gösteriyordu. Esir kampı, önceki hayatları harp meydanında çatışmalarla ve cepheden cepheye intikal ile geçen esir subaylar için bir ilim-irfan meclisi, imanlarını kuvvetlendirecekleri bir marifet mektebi olmuştu.

Esaret günleri, Bediüzzaman’ın subaylara yaptığı derslerle geçerken, Rusların Kafkas Orduları Komutanı Grandük Nikola Nikolaviç, kampı teftişe gelir. Grandük Nikolaviç Bediüzzaman’ın önünden geçerken, kendisini tanıdığı halde ayağa kalkmaz. Bunu kendine bir hakaret kabul eden Nikolaviç, Bediüzzaman’ın idamını emreder.

Fakat onun “ben bir İslam alimiyim, imanın ve İslamiyetin izzetini muhafaza etmek için ayağa kalkmadım” şeklindeki açıklaması ile hata ettiğini anlayarak, emrini geri alır. Kosturma’daki esir kampında cereyan eden bu olay, yıllar sonra gazetede bir subayın hatıralarında yer aldığında, Bediüzzaman tarafından da doğrulanmıştı.

Bir süre esir kampında kaldıktan sonra Ruslar, onun, Kosturma’daki Tatar mahallesinde bir camide kalmasına kefaletle izin verdiler. Bediüzzaman, Volga Nehri kenarındaki bu camide hem imamlık yapıyor hem de iman sohbetlerine devam ediyordu. Hayli uzun bir aradan sonra yalnız kalma fırsatını da böylece yakalamış ve bütün hissiyatını, fikirlerini gözden geçirmeye başlamıştı. Bu tefekkür kendi tabiri ile onu “Eski Said’den Yeni Said’e” götüren yeni bir anlayışın ilk işaretleriydi.

Şubat 1917’de başlayan Rus ihtilali, Rusya’yı alt üst eden büyük bir karışıklığa sebep olmuş ve Çarlık rejimi yıkılmıştı. Ancak yeni rejimin ülke çapında disiplini sağlaması zaman alacaktı. İhtilalin sebep olduğu bu karışıklıktan istifade eden Said Nursi firar etti. Kosturma’dan Petersburg’a geçerek Varşova’ya gitti. Buradan da Viyana’ya geçti ve Alman makamları tarafından düzenlenen bir belgeyle de Sofya üzerinden İstanbul’a geldi. Yaklaşık iki buçuk yıl süren esareti sona ermişti.

http://www.sorularlarisale.com/index.php?s=article&aid=17381
 

ORHANCAN

Ordinaryus
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
2,536
Tepkime puanı
80
Puanları
0
Konum
-İSPARİT-
1. Dünya Harbinde Üstad, doğu'da, özellikle de Bitlis'in savunmasında talebeleriyle birlikte savaşmıştır.

O zaman Üstad, gönüllü bir milis alayı kurmuştu. Alaydakiler başlarına Keçe adı verilen bir başlık takıyordu.

Doğu'da ün yapan bu orduya yöre halkı "Keçeliler" veya "Keçe külahlılar" diye hitap ediyordu.

Bediüzzaman, birinci cihan harbine, talebelerinin başında gönüllü alay komutanı olarak katılmıştı.

Kış mevsimi geldiği için, talebeleri keçeden yapılmış kalpaklar, külâhlar giyerlerdi.

Bediüzzaman da bunlara seslenirken "Keçe külâhlılar" diye seslenirdi.

Daha sonra ise, bu eski talebelerinin hatırasına ve onları hafızalarda muhafaza etmek için, keçe sahipleri anlamına gelen "Keçeli" hitabını kullanmış olabileceğini düşünüyoruz.,

‘KEÇE KÜLAHLILAR'

Yıl Bin Dokuz Yüz On Beş, Bediüzzaman Van’da.

Birinci Dünya Harbi başlamıştı dünyada.

Gönüllü siviller ve talebelerle kurdu,

Toplam dört-beş bin kişi, bir alay oluşturdu.

Ermeni komiteler, onlardan korkuyorlar,

Sanki kartal gibiler, koşmuyor uçuyorlar.

Hepsinin sırtlarında beyaz birer pelerin,

Hepsi ‘Keçe Külâhlı’ bu kanatlı erlerin.

Onlar at üzerinde silah kullanırlardı,

Dört nal giderken bile hedefi vururlardı.

Dizginler sol kollarda seri ateş ederler,

Bu keskin nişancılar şimşek gibi geçerler.

Ermeni’ye bir kabus bu ‘Keçe Külahlılar’.

Şehadete sevdalı gönülden kanatlılar.

Bin Dokuz Yüz On Altı, On Altı Şubat günü,

Rus’un büyük ordusu Erzurum’a yürüdü.

Pasinler Cephesi’nde yine Bediüzzaman,

Alayının başında kahraman bir komutan.

O muhteşem süvari beyaz atın üstünde,

Elde silah çarpışır askerin en önünde.

Ölümüne savaşır, yiğidi kıskandırır,

İşaratü’l – İ’caz’ı at üstünde yazdırır.

Başvuru kitapları olmadan bu tefsiri,

Kendi söyledi Molla Habib yazdı eseri.

İşaratü’l – İ’caz’ın son bulunca te’lifi,

Molla Habib’de içti şehadet şerbetini.

Daha sonra Üstad’ın yeğeni, çok sevdiği,

Ubeyd ve çok talebe tattılar şehitliği.

Daha sonra da kendi, yiğit Bediüzzaman,

Esir düştü Ruslara yaralandığı zaman.

Üç talebesi ile onu esir aldılar,

Yanında talebesi Said’i bıraktılar.

(Ali Oskan)
 

ORHANCAN

Ordinaryus
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
2,536
Tepkime puanı
80
Puanları
0
Konum
-İSPARİT-
üst üste 3 mesaj atmış olma kuralına ihlal edeceğim ama

konu dahilinde bilgilendirme olduğundan yönetim ve kardeşlerimden affımı istiyorum..

Üstad Kurtuluş Savaşı'na bilfiil katılmış mı, yoksa o devrede ne yapmıştır?

Yazar: Sorularla Risale, 23-9-2010


Üstad'ın Tarihçe-i Hayat adlı eserinin ilk kısmında özet olarak hayatı anlatılmaktadır. Orada da ifade edildiği üzere Bediüzzaman, zamanımızın bir üniversitesi konumunda olan medresedinde ders vermekle meşgul iken, büyük bir sarsıntının ayak seslerinin geldiğini talebelerine anlatarak, savaşın gelmekte olduğunu daha önceden hissetmiş ve savaş çıktıktan sonra da talebelerinin ellerine silahlar vererek: "Şimdi vatan müdafaası zamanıdır." diyerek cepheye koşmuştur.

Böylelikle talebelerinin büyük bir çoğunluğunu şehit verir. Kendisi de gönüllü alay komutanı olarak savaşırken, Ruslara esir düşer. İki sene sonra ise bir şekilde esaretten kurtularak İstanbul'a gelir.

Şeyhül İslam'ın Anadolu'daki, milli müdafa hareketi hakkında verdiği fetvaya karşı bir fetva kaleme alır ve yayınlar. Zira Şeyhül İslam, İngilizlerin baskısı altında olarak, Anadolu'daki milli hareketin padişaha ve Hilafete karşı bir ayaklanma olduğunu ve bunun da dinen şuç olduğunu ifade eden bir fetvaya imza atmak zorunda kalmıştı.

Ancak Üstadımız gibi zamanın tanınan bir şahsiyetinin karşı fetvası, Şeyhül İslam'ın fetvasının etkisini Anadolu insanına hissettirmemiş ve Kuvva-i Miliye hareketi en samimi ve fedakar duygularla yapılarak başarıya ulaşmıştır.

http://nuriklimi.org/index.php?s=article&aid=15911
 

ORHANCAN

Ordinaryus
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
2,536
Tepkime puanı
80
Puanları
0
Konum
-İSPARİT-
MİLLİ MÜCADELE'DE BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ

Dinî inançlar, tarih boyunca birey üzerindeki etkisini hiç bir zaman kaybetmemiş, insan ve cemiyet hayatının devamlı surette müdahili olmuştur. Medeniyetlerin oluşumu ve gelişmesinde bu inançların önemli etkileri görülmüştür.

Tarih içinde vücut bulup günümüze değin ulaşabilen büyük eserlerin önemli bir kısmı da yine dinî motiflere sahip olan cami ve kilise gibi binalardır. Tarihin şahit olduğu büyük savaşlar ve fetihlerin bir çoğunda dinî etkilerin görülmesi bir rastlantı değildir. İnsanların yaşantılarına yön vermek için ortaya koydukları yazılı ya da yazısız kanunların bir çoğunda da dinî kaidelerin büyük rol oynadığı bilinmektedir. Bu kriterden hareketle dinin, insan için bir ihtiyaç olma özelliğini hiç bir zaman yitirmediği söylenebilir.

Herhangi bir dine mensup olan insanlar arasında o dini iyi bilip gereği gibi yorum yapabilme özelliğinden dolayı toplum tarafından kabul gören saygın şahsiyetler her zaman var olmuştur. Onlar, bu özellikleri sayesinde halkı etkilemişler, iyi ve doğru bildiklerini öğretip kötü ve yanlış davranışlardan vazgeçirmeye gayret etmişlerdir. Bu özelliklerinden dolayı da tarih boyunca din adamları tüm toplumlarda halkın doğal liderleri olarak kabul görmüşlerdir.

Osmanlı Devleti’nde ulema mensuplarının belirli bir mevkii vardı. Ulema sultana bağlı olmakla birlikte, dinin tatbikçisi ve hâmisi olarak padişahın yanında hatta üzerinde bir statüye sahipti. Çünkü ulema hem padişahın emir ve fermanlarını hem de devlet tarafından yürütülen bütün işlerin dine uygun olup olmadığını gözetmekle yükümlü idi.

Ulemâ bu fonksiyonunu Devlet-i Aliyye’nin nihayetine kadar kaybetmemiştir. Osmanlı Devleti’nin sonunu hazırlayan I. Dünya Savaşı’na gelindiğinde yine ulemayı en önde ve en ileride görmekteyiz. Bilhassa çok kanlı geçen Çanakkale savaşlarında ulema yine ön saflarda halkı düşmanla savaşmaya teşvik etmiştir.

Memleketin işgali üzerine halkın düşmana karşı bilinçlendirilmesi ve teşkilatlı bir biçimde yönlendirilmesi hareketi de yine ilk önce ulema tarafından başlatılmıştır.

Millî Mücadele davası için büyük hizmetleri görülen gönüllü irşatçılardan biri de kuşkusuz Bediüzzaman Said Nursi’dir.(1) Bir asra yakın ömrünün önemli bir kısmını inandığı davanın mücadelesine adayan Bediüzzaman’ın kimliği ve taşıdığı misyon dikkate alındığında, Millî Mücadele’deki belirleyici rolü ve bu hareketin seyrine olan etkisi açık bir şekilde ortaya çıkacaktır.

......devamını okumak isteyen kardeşlerimiz aşağıdaki linkten ulaşabilirler....

http://www.sorularlarisale.com/index.php?s=article&aid=1782
 

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
meseleyi doğru olarak ortaya koymak gerekir.Bediüzzamanı savunacağım zannıyla yanlış tarihi malumat vermek yanlış bir tutumdur.Evet üstad hazretleri milli mücadeleyi desteklemiş ,lakin bunu fiili olarak savaşarak yapmamıştır.Bitlis Savunmasında (ve Kafkas cephesinde) bulunduğu doğru, fakat bunun tarihi 1916dır.Yani Osmanlı Devleti fiilen ve resmen ayaktadır...Milli Mücadeleden sonra ise Ankara hükümetini asla desteklememiştir...Bu nu tesbit için söylüyorum...
 
Üst