Hud Kavminin Önemli Hataları

Kajin

Paylaşımcı
Katılım
10 Haz 2006
Mesajlar
240
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Hud Kavminin Önemli Hataları


Ayetlerde bildirildiğine göre Hud (a.s.) kavmine yaptıkları hatalardan dolayı tevbe etmeleri ve Allah'a yönelmeleri teklifinde bulunuyor. Bu manada şöyle diyor: "Ey kavmim! Rabbinizden bağışlanma dileyin sonra O'na tevbe edin ki, üzerinize gökten bolca yağmur göndersin ve sizin gücünüze güç katsın. Suçlular olarak yüz çevirmeyin."

Onların ne tür hatalar işledikleri konusunda ise Şuara suresindeki ayetlerde bilgi verilmektedir. Orada geçen ayetlere göre kendilerine hataları şu şekilde hatırlatılıyor: "Siz her yüksekçe yere bir anıt dikip boş şeyle mi oyalanıyorsunuz? Sonsuza kadar yaşayacağınız umuduyla sağlam yapılar mı ediniyorsunuz? Yakaladığınız zaman zorbaca yakalıyorsunuz." Burada üç önemli hataya dikkat çekilmektedir: 1) Yüksekçe yerlere anıtlar dikip boş şeylerle oyalanmaları 2) Sonsuza kadar yaşayacaklarını umarak sağlam yapılar edinmeleri 3) Yakaladıklarında zorbaca yakalamaları.

Aslında bu üç önemli hata insanlık tarihi boyunca toplumların hastalığı haline gelmiş hatalardır.

Bu hataların günümüzde de modernleştirilmiş bir şekilde işlendiğine hepimiz şahit olmaktayız

O dönemin insanlarının yüksekçe yerlere anıtlar dikmelerinin amacı kendi kutsallarını kendi elleriyle inşa etmeleriydi. Gerçekte o diktikleri anıtların bir kutsallığı yoktu. Onlara nispet edilen sembolik anlamlar da aslında insanların kendi tahayyüllerinden, varsayımlarından ibaretti. Bundan dolayı onların kendi elleriyle bir şeyler yapıp onları kutsallaştırmaları kendi kendilerini avutmaları, boş şeylerle oyalanmaları anlamına geliyordu. Günümüz insanları da Allah'ın vahiyle bildirdiği gerçek kutsallardan uzaklaşınca kendi kutsallarını kendi elleriyle inşa etmeye başlamışlardır. Bunların bazıları heykeller, bazıları bez parçaları, bazıları müzik parçalarıdır. Aslında bunların tümünü kendileri şekillendirmiş ve onlara yükledikleri "kutsal" anlamları da bizzat kendileri tahayyül ve tasavvur etmişlerdir. Gerçekte onların bir kutsallığı yoktur. Ama toplumların onları kutsal kabul etmesi için bir toplumsal tasavvur oluşturmaya, sonra da bu tasavvuru yasalarla koruma altına almaya çalışırlar. Bunun neticesinde o kutsallarla ilgili ilkelere uymayanlar birtakım cezalara çarptırılırlar. Oysa işin gerçeğinde bu yapılanların tümü boş şeylerle oyalanmaktan ibarettir.

İkinci önemli hata ise dünya hayatının sonsuza kadar devam edeceğini umarak bütün çalışmaları bu dünyaya tahsis etmektir. Bu da toplumların tarih boyunca devam eden ve halen de devam etmekte olan bir sendromlarıdır. Bu yüzden insanların çoğu ölümü aklına getirmek istemez. Nerede ve ne zaman yakalayacağı belli olmayan ve her an gelip çatması mümkün olan ölümü kendilerinden çok uzakta zannederler. Yanlarında kendilerine bir ömür boyu yetecek malları olsa bile, belki onun on katı kadar daha mal varlığına sahip olmak isterler. Sonsuza kadar devam edecek olan ahiret için yaptıkları hazırlık ise çok azdır. Burada vurgulanan hata işte bu hatadır. Yoksa dünya nimetlerinden yararlanılması tenkit edilmiyor. Bilakis Hud suresinde geçen ayetlerde dünya nimetlerinin Allah'ın insana lütfu olduğu ve Allah'a kulluk görevini hakkıyla yerine getirenlere O'nun lütfunun artacağı vurgulanıyor. Bunun için Hud (a.s.) kavmine şu hatırlatmayı yapıyor: "Rabbinizden bağışlanma dileyin sonra O'na tevbe edin ki, üzerinize gökten bolca yağmur göndersin ve sizin gücünüze güç katsın." Bu konuda insanların çoğu zaman dengeli bir yol tutturamadıklarını, iki aşırılıktan birine saptıklarını görüyoruz. Bazıları dünya nimetlerinden uzak durmanın zühd ve takvanın gereği olduğu zannına kapılarak, dünya nimetlerinden yararlanmayı adeta günah gibi algılamakta, bazıları da dünya hayatını bitmeyecek bir hayat gibi düşünerek bütün çabasını bu hayata sarf etmektedir. İşte bu iki anlayış iki aşırılıktır. Müslümana düşen, her iki aşırılıktan da uzak durarak dengeyi yakalamaktır.
 
Üst