hirahos
Kıdemli Üye
- Katılım
- 9 Kas 2006
- Mesajlar
- 35,948
- Tepkime puanı
- 483
- Puanları
- 0
- Yaş
- 54
1915 yılından beri Bayburt’un Demirözü ilçesine bağlı Ozansu (Tahsini) köyünde medfun bulunan Bayburtlu Celali’yi, Celali Baba yapan onun aldığı Tasavvuf eğitimidir, gönülden bağlandığı Şeyhidir, Mürşididir.
Peki, Celali’yi irşad edip ölümsüz eserlere imza atmasını sağlayan Zat kimdir? Ve Mürşidine nasıl bağlanmıştır. Bu sorumuzun cevabını Cemal Kurnaz ve Mustafa Tatçı’nın hazırladığı “Bayburtlu Celali ve Şiir Dünyası” adlı eserde buluyoruz:
“Nakşibendi büyüklerinden Muhammed Beşir Erzincani (vefatı 1932), yanında bir grup mensubu ile birlikte Celali Baba'nın köyü olan Tahsini’ye gelir. Beraberlerinde Ekmel halifesi Dede Paşa Hazretleri de bulunmaktadır. Dede Paşa Hazretleri (Vefatı 1973), Celali Baba’nın Beşir Efendi’ye bağlanışını şöyle anlatmıştır:
Özetle nakledersek; Muhammed Beşir Erzincani Hazretleri, ihvanlarıyla beraber Celali’nin köyüne giderler; meclisler kurulur, sohbetler olur. Celali’nin de bulunduğu bir mecliste bir ara Şeyh Efendi murakebeye dalar, murakabeden sonra başını kaldırır:
– Celali, bizden el alsan (bize bağlansan) iyi olurdu, buyurur. Celali de,
– Ben el almışam!
karşılığını verir. Çünkü, Celali Baba, Hızır AS'dan ders almıştır, Ondan istifadelerde bulunmakta ve Hızır AS ile neredeyse günlük görüşmektedir. "Benim zaten Mürşidim var" deyip Beşir Efendiyi reddetmesinin sebebi de budur.
Bu reddedişin hemen sabahında Celali’nin ağır bir hastalığa yakalandığını duyan misafirler, bir müddet sonra köyden ayrılırlar. Celali Baba ağır bir hastalık baygınlığı ve ıstırabı içinde Kırk gün yatağında kalır. Kırkıncı gün, kendine gelerek bir mektup hazırlatır ve Beşir Efendiyi köyüne davet eder. Çünkü kendisi yürüyecek takati dahi bulamamıştır.
Celali’den gelen davet mektubu üzerine Beşir Efendi bir heyetle beraber Celali’nin köyüne tekrar gelir. Celali, etrafından kendisini kucaklarına almalarını, köyün dışına çıkarıp Beşir Efendiyi öyle karşılamalarını rica eder. Öyle de yaparlar. Beşir Efendi ve yanındaki topluluğu uzaktan görününce Celali irticalen (o anda, manevi bir beliriş eseri olarak) söylediği şu şiirle karşılar misafirlerini:
Yanında bir bölük melek simalar
Gene esti bize bâd–ı sabâlar
Derd ehli derdine alsın devalar
Hayat iksirinin lokmanı geldi
Habib–i Kibriyanındır bu dergah
Kasem olsun inan vALLAH billah
Neden münkir olalım ALLAH ALLAH
Sultan–ı Enbiya varisi geldi
Celali dur selama gözle râhı
Budur burc–ı felekin sems ü mâhı
Tarik–i Nakşi’nin Piri penahı
Elinde gavislik fermanı geldi.
Celali Baba'nın, “yanında bir bölük melek simalar” demesi, Muhammed Beşir Efendi’den sonra yerine geçen Dede Paşa Hazretlerinin de beraberlerinde gelmesi sebebiyledir..
Bayburtlu Celali’nin Beşir Erzincani ile buluşmasını bize nakleden ve Beşir Efendi’nin vefatından sonra da irşad makamına oturan Dede Paşa’nın irşad selahiyeti ile ilgili bir paragrafını sözünü ettiğimiz kitaptan birlikte okuyalım:
“Dede Paşa Hazretleri sohbetinin devamında;
Hızır Aleyhisselam ile her gün konuşan bir zatın bile mürşitsiz kemale kavuşamayacağını ifade eder ve irşad etme selahiyetinin, Kur’an, ilim, Hızır, melek veya başka bir vasıtada bulunmadığını bu yüce vazifenin ancak ve ancak Mürşitlerin kârı olduğunu, sadece velayet kemalinin ve veraset şerefinin bu işin tek lokmanı bulunduğunu ifade ile başka türlü konuşanların hepsinin de aldanmış ve yanılmış kimseler olduklarını;
Zahirde, şeriat ve sünneti ikmal edenlere bir Mürşidin manen sahip olup irşad etme selahiyetlerini kullanmak suretiyle kemale ulaştıklarını böylece irşad olanlara Üveysi denildiğini belirterek istisnasız her hal ve şartta; “Mürşitsiz müşkil hallolmaz” buyurup Eşrefoğlu Rumi Hazretlerinin şu beytini okumuştur:
Gör ol Şeyhsiz gidenleri
Kimi mülhid kimi dehrî
Olma Cebri ya Kaderi
Zinhar Şeyhe eriş Şeyhe"
(Bu alıntı tarafımdan, olayın aslını Dede Paşa Hazretlerinden dinleyenlerden bizzat öğrendiğim için genişletilmiş, kitapta bildirilmeyen ayrıntılar da eklenerek nakledilmiştir.. hirahos)
Peki, Celali’yi irşad edip ölümsüz eserlere imza atmasını sağlayan Zat kimdir? Ve Mürşidine nasıl bağlanmıştır. Bu sorumuzun cevabını Cemal Kurnaz ve Mustafa Tatçı’nın hazırladığı “Bayburtlu Celali ve Şiir Dünyası” adlı eserde buluyoruz:
“Nakşibendi büyüklerinden Muhammed Beşir Erzincani (vefatı 1932), yanında bir grup mensubu ile birlikte Celali Baba'nın köyü olan Tahsini’ye gelir. Beraberlerinde Ekmel halifesi Dede Paşa Hazretleri de bulunmaktadır. Dede Paşa Hazretleri (Vefatı 1973), Celali Baba’nın Beşir Efendi’ye bağlanışını şöyle anlatmıştır:
Özetle nakledersek; Muhammed Beşir Erzincani Hazretleri, ihvanlarıyla beraber Celali’nin köyüne giderler; meclisler kurulur, sohbetler olur. Celali’nin de bulunduğu bir mecliste bir ara Şeyh Efendi murakebeye dalar, murakabeden sonra başını kaldırır:
– Celali, bizden el alsan (bize bağlansan) iyi olurdu, buyurur. Celali de,
– Ben el almışam!
karşılığını verir. Çünkü, Celali Baba, Hızır AS'dan ders almıştır, Ondan istifadelerde bulunmakta ve Hızır AS ile neredeyse günlük görüşmektedir. "Benim zaten Mürşidim var" deyip Beşir Efendiyi reddetmesinin sebebi de budur.
Bu reddedişin hemen sabahında Celali’nin ağır bir hastalığa yakalandığını duyan misafirler, bir müddet sonra köyden ayrılırlar. Celali Baba ağır bir hastalık baygınlığı ve ıstırabı içinde Kırk gün yatağında kalır. Kırkıncı gün, kendine gelerek bir mektup hazırlatır ve Beşir Efendiyi köyüne davet eder. Çünkü kendisi yürüyecek takati dahi bulamamıştır.
Celali’den gelen davet mektubu üzerine Beşir Efendi bir heyetle beraber Celali’nin köyüne tekrar gelir. Celali, etrafından kendisini kucaklarına almalarını, köyün dışına çıkarıp Beşir Efendiyi öyle karşılamalarını rica eder. Öyle de yaparlar. Beşir Efendi ve yanındaki topluluğu uzaktan görününce Celali irticalen (o anda, manevi bir beliriş eseri olarak) söylediği şu şiirle karşılar misafirlerini:
Yanında bir bölük melek simalar
Gene esti bize bâd–ı sabâlar
Derd ehli derdine alsın devalar
Hayat iksirinin lokmanı geldi
Habib–i Kibriyanındır bu dergah
Kasem olsun inan vALLAH billah
Neden münkir olalım ALLAH ALLAH
Sultan–ı Enbiya varisi geldi
Celali dur selama gözle râhı
Budur burc–ı felekin sems ü mâhı
Tarik–i Nakşi’nin Piri penahı
Elinde gavislik fermanı geldi.
Celali Baba'nın, “yanında bir bölük melek simalar” demesi, Muhammed Beşir Efendi’den sonra yerine geçen Dede Paşa Hazretlerinin de beraberlerinde gelmesi sebebiyledir..
Bayburtlu Celali’nin Beşir Erzincani ile buluşmasını bize nakleden ve Beşir Efendi’nin vefatından sonra da irşad makamına oturan Dede Paşa’nın irşad selahiyeti ile ilgili bir paragrafını sözünü ettiğimiz kitaptan birlikte okuyalım:
“Dede Paşa Hazretleri sohbetinin devamında;
Hızır Aleyhisselam ile her gün konuşan bir zatın bile mürşitsiz kemale kavuşamayacağını ifade eder ve irşad etme selahiyetinin, Kur’an, ilim, Hızır, melek veya başka bir vasıtada bulunmadığını bu yüce vazifenin ancak ve ancak Mürşitlerin kârı olduğunu, sadece velayet kemalinin ve veraset şerefinin bu işin tek lokmanı bulunduğunu ifade ile başka türlü konuşanların hepsinin de aldanmış ve yanılmış kimseler olduklarını;
Zahirde, şeriat ve sünneti ikmal edenlere bir Mürşidin manen sahip olup irşad etme selahiyetlerini kullanmak suretiyle kemale ulaştıklarını böylece irşad olanlara Üveysi denildiğini belirterek istisnasız her hal ve şartta; “Mürşitsiz müşkil hallolmaz” buyurup Eşrefoğlu Rumi Hazretlerinin şu beytini okumuştur:
Gör ol Şeyhsiz gidenleri
Kimi mülhid kimi dehrî
Olma Cebri ya Kaderi
Zinhar Şeyhe eriş Şeyhe"
(Bu alıntı tarafımdan, olayın aslını Dede Paşa Hazretlerinden dinleyenlerden bizzat öğrendiğim için genişletilmiş, kitapta bildirilmeyen ayrıntılar da eklenerek nakledilmiştir.. hirahos)