Hikmet Ertürk - Etliye Sütlüye Karışmayanlar !

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
Hikmet Ertürk abimizin guzel bir yazisi.


Yahudiliğe göre etli ile sütlü gıdaların aynı anda yenilmesi, aynı kaplarda pişirilmesi yasaktır. Etli yiyeceklerin piştiği kaplar ve sütlü yiyeceklerin piştiği kaplar, tabaklar, kaşık ve çatallar ayrı olmalıdır.

Bu yüzden İsrail'deki Mc Donalds'larda milkshake ve cheeseburger satılmaz. Kafelerde, sütlü kahve içilen mekânlar ayrıdır. Türkiye Musevileri döneri ayransız, iskenderi yoğurtsuz tüketirler.

Bunun sebebi kendi kutsal kitaplarındaki Mısır’dan çıkış 23:19. Ayette geçen “Oğlağı anasının sütünde haşlamayacaksınız.” fetvasıdır. Bu fetva gereği Museviler’de etli ve sütlüyü bir arada yememe geleneği de vardır.

Bizde kullanılan “etliye sütlüye karışmama” deyimi muhtemelen bu kültürden geçme olmalıdır. Buna benzer birçok deyim de mevcut. Mesela “neme lazımcılık”, “Bana değmeyen yılan bin yaşasın”, “Ak koyun ak bacağından, kara koyun kara bacağından asılır” yahut “her koyun kendi bacağından!” gibi sözler, tepki göstermemiz gereken yer ve hallerden uzak durmayı sadece kendi iyiliğimiz/menfaatimiz açısından öğütleyen bir davranış biçimini dile getiren deyimler olmaktadır.

Zaten “etliye sütlüye karışmamak” deyimi sözlükte; zarar görmemek adına ya da tartışmaların getirdiği gerilimlerle huzurun kaçması istenmediğinden, başkalarını rahatsız edecek tavır ve davranışlardan kaçınmak anlamındadır.

Böylesi davranışlar sergileyen kişileri çevremizde hatta en yakınlarımız arasında görmekteyiz. Fakat kendilerinin müslüman olduğunu söyleyen kimselerinde böylesi davranışları onaylıyor görünmeleri çok çirkin bir davranıştır. Çünkü İslam iyi amelleri önemser ve kötülüklerin yok olması için taraftarlarının bu uğurda çaba göstermesini emr eder. Hatta gerektiğinde bu uğurda canlarından ve mallarından vaz geçilmesini de ister. Böylesi emirleri olan İslam dininin taraftarlarının ya da bağlılarının kötü davranışlar içerisinde bulunan böylesi kimselere bulaşmadan bir hayat yaşamaları çelişkili bir tutumdur. Her müslüman inancı gereği iyi ameller işlemeli ve yapılması gereken iyi amelleri de çevresine öğütlemelidir. Bu yüzden de iman ile amel birlikte düşünülmesi gerekli bir tutumdur. Yoksa bir müslümanın hiçbir kötülüğe müdahale etmeden hiçbir işe karışmadan kendi haline bir hayat yaşaması düşünülemez. Ödül ancak bir şeylerimizin eksilmesi ile olur. Sevdiğimiz şeylerden fedakarlıkta bulunmadan ödül yada başarı düşünülemez. Doğru yolun anahtarı da bellidir. Hiç şüphesiz ki insanları en doğru yola Kur’an iletir.

“Hiç kuşkusuz bu Kur'an insanları en doğru yola iletir ve iyi ameller işleyen mü'minlere, kendilerini büyük bir ödülün beklediği müjdesini verir.” (İsra-9) “İşte yapılan iş ile ona verilecek karşılık arasındaki en köklü ilke budur. İman ve iyi ameller üzerinde kuruyor binasını. "Amelsiz iman olmaz." İmansız amel de olmaz." Birincisi yarım kalmıştır. Tamamlanmamıştır. İkincisi ise kesiktir, kopuktur. Hiçbir dayanağı yoktur. İşte bu nedenle hayatın en doğru yola girmesi ancak iman, amelle birlikte olduğu zaman mümkündür. İnsan ancak bu ikisini beraber yerine getirerek bu Kur'an'ın gösterdiği yola girebilir.

Devami Venharhaber'de
 

ihvanistanbul

AkhenAton
Katılım
4 Eki 2009
Mesajlar
7,657
Tepkime puanı
2,337
Puanları
113
Konum
istanbul
(4758)- Ebu Ümeyye eş-Şa'bânî anlatıyor: "Ey Ebu Sa'lebe, dedim, şu ayet hakkında ne dersin?" (Mealen): "Ey iman edenler! Siz kendinize bakın. Siz doğru yolda oldukça sapıtmış olanlar size zarar vermez..." (Maide 105).
-Bana şu cevabı verdi:
"Gerçekten bunu, iyi bilen birine sordun. Zira ben aynı şeyi Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a sormuştum: Demişti ki:
"Ma'rufa sarılın, münkerden de kaçının! Ne zaman uyulan bir cimrilik, takip edilen bir heva, (dine, ahirete) tercih edilen dünyalık görür, rey sahiplerinin (selefi dinlemeden) kendi reylerini beğendiklerini müşahede edersen, o zaman kendine bak. İnsanlarla uğraşmayı bırak. Zîra (bu safhaya gelince) arkanızda sabır günleri var demektir. O günler avuçta ateş tutmak gibi (sıkıntılı)dır. O günlerde, sizin kadar amel yapabilen bir kimseye elli kişinin ecri verilecektir." [Ebu Davud, Melahim 17, (4341); Tirmizî, Tefsir, Mâide, (3060); İbnu Mace, Fiten 21, (4014).]
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
Etliye sutluye karismayalim diyon yani.

Gercekten yaziyi okudun mu?
 

ihvanistanbul

AkhenAton
Katılım
4 Eki 2009
Mesajlar
7,657
Tepkime puanı
2,337
Puanları
113
Konum
istanbul
Bu aralar meseleye biraz farklı bakıyorum abi.

Sanki artık birşeylere karışmama, oluruna bırakma ve sadece üstümüze düşeni yapma zamanı gelmiş gibi...
 
Üst