Özgür basına karşı yürütülen operasyonda eften püften bahanelerle, evvela gözaltına alınan daha sonra ise tutuklanan Samanyolu Yayın Gurubu Başkanı Hidayet Karaca Beyefendi'ye reva görülen muameleyi duymuşsunuzdur. Henüz gözaltındayken, rahatsızlığından dolayı ilaçlarını içmek için görevlilerden "su" talep etmiş fakat olumsuz cevap almış. ( http://gundem.bugun.com.tr/su-bile-vermediler-haberi/1398059 )
Kendilerini Hulefay-ı ruyi zemin veya Emir-el Müminin zannedip rahmetlerinin gazaplarını geçeceğini ve hatta geçtiğini iddia edenlerin çok bulunduğu günümüzde, bir tas su vermeme olayı sadece bununla da kalmıyor; Taraf Gazetesinin haberine göre:
YÖK'ü protesto ettikleri için tutuklanan üniversite öğrencilerini Sincan Cezaevi'nde ziyaret eden CHP Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı, bir rapor hazırladı. Tutukluların beyanlarına göre hazırlanan raporda, şu ifadeler yer aldı:
"Tutuklular havalandırma alanlarına takılan kameralarla devamlı gözetim yapıldığından ve her hareketlerinin izlendiğinden söz etmektedir. Emniyette yaptıkları açlık grevi sonrası tutuklanarak ceza evine getirilen öğrencilere ilk iki gün su bile verilmemiş. Hapishane görevlilerinin Muharrem ayında tutuklulara bilerek su verilmedikleri ve böylece nefret suçu işledikleri iddia edilmektedir." ( http://arsiv.taraf.com.tr/haber-tutuklu-ogrencilere-su-bile-verilmedi-142120/ )
Bu haberler hafızamda flashbacklerin çarpmasına sebep oldu.
Siz de hatırlarsınız, geçen sene 22.03.2014 tarihinde dönemin Başbakanı ve şimdilerin Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, delilsiz ve mesnetsiz olarak bir camiayı "Bunlar montajcı, bunlar dublajcı, bunlar sahtekar, bunlar haşhaşi, çete çete, örgüt." diye miting meydanlarında suçlamış ve hızını alamayan eski model bir Şahin araba gibi "Bundan sonra bizden bunlara su yok!" diyerek cümlelerini uçuruma doğru savurmuştu.
Hey gidi günler! Tarihler ve insanlar ne kadar da çabuk değişiyor. İşte size sağlam bir örnek:
Çok değil bundan yaklaşık bir yıl evvelinde. 14.05.2013 de ise Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, ABD ziyaretinde Fethullah Gülen ile görüşecek misiniz? sorusuna "Şu anda resmi programımızda böyle bir durum yok. Ama, gökten ne yağar ki yer kabul etmez" şeklinde cevap vermişti.
Tarihler ve insanlar döner durur değişirler ama ilahi hüküm ve rahmetin adresi değişmez. Yeter ki istediğiniz kişiye dikkat edin.
Kıssadan Hisse
Bir vakitler Dubai'de zengin bir adam yemek yedikten sonra evinden dışarı yürüyüşe çıkar.
Biraz yürüdükten sonra iki rekât namaz kılayım, diyerek bir mescide girer.
O mescidin bir köşesinde bir adamın hıçkırıkla ağladığına şahit olur. Dayanamaz ve o adamın neden ağladığını sorar.
5000 riyal (yaklaşık 2000 tl.) bir borcunun olduğunu ve bu sıkıntıdan kurtulmak için Allah'a yalvardığını söyler. Zengin ve duyarlı bir Müslüman olan adam bu rakamın kendisi için sorun teşkil etmeyeceğini bildirir ve o an cebinden 5000 riyali çıkarır, verir…
Para ile birlikte olası ikinci bir ihtiyaç durumunda kendisini arayıp bulabilmesi için kartvizitini de avuçlarının arasına sıkıştırıverir…
Adam parayı alır ama kartı iade eder. Zengin Müslümanın bu davranışındaki sebeb-i hikmeti sorması üzerine ömür boyu unutamayacağı şu harika sözü işitir: İkinci kez borçlandığım durumda yine Allah'a yalvaracağım. Seni aramayacağım. Çünkü O (cc) seni bana gönderdi, senden başkasını da bana gönderir!
Peki bize bu kıssa ne düşündürdü ve ders çıkarttırdı:
1- Görünen o ki fakir adam Allah'ı görür gibi iman etmiş ve Allah'ın her an onu gördüğünü yani "ihsan" kavramını yakalamış.
2- O kartviziti almamakla Allah'a olan tevekkülünü ispat etmiş oldu.
3- Zengin tarafından uzatılan o kartvizit tam anlamıyla bir imtihandı. Ve o imtihanı başarılı bir şekilde, Allah'ın (cc) kartviziti (Bismillah) ile geçti.
4-Allah dualara icabet edendir. İki üç kuruşa satılan veya satın alınan insanlar değil, hele hele oy için on kere kıvıran politikacılar hiç değil.
5-'Ummadığınız yerden rızıklandırırım' ayetinin tecellisini görmüş olduk.
6-Allah (cc), fakir adam üzerinden bizlere tevekkül dersi vererek o adamı bizlere vesile kıldı. Rahmeti gazabını geçen Allah'tır (cc)
Ahmet Alp HAN
Twitter: @ahze22
Hanhaber.blogspot.com
Kendilerini Hulefay-ı ruyi zemin veya Emir-el Müminin zannedip rahmetlerinin gazaplarını geçeceğini ve hatta geçtiğini iddia edenlerin çok bulunduğu günümüzde, bir tas su vermeme olayı sadece bununla da kalmıyor; Taraf Gazetesinin haberine göre:
YÖK'ü protesto ettikleri için tutuklanan üniversite öğrencilerini Sincan Cezaevi'nde ziyaret eden CHP Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı, bir rapor hazırladı. Tutukluların beyanlarına göre hazırlanan raporda, şu ifadeler yer aldı:
"Tutuklular havalandırma alanlarına takılan kameralarla devamlı gözetim yapıldığından ve her hareketlerinin izlendiğinden söz etmektedir. Emniyette yaptıkları açlık grevi sonrası tutuklanarak ceza evine getirilen öğrencilere ilk iki gün su bile verilmemiş. Hapishane görevlilerinin Muharrem ayında tutuklulara bilerek su verilmedikleri ve böylece nefret suçu işledikleri iddia edilmektedir." ( http://arsiv.taraf.com.tr/haber-tutuklu-ogrencilere-su-bile-verilmedi-142120/ )
Bu haberler hafızamda flashbacklerin çarpmasına sebep oldu.
Siz de hatırlarsınız, geçen sene 22.03.2014 tarihinde dönemin Başbakanı ve şimdilerin Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, delilsiz ve mesnetsiz olarak bir camiayı "Bunlar montajcı, bunlar dublajcı, bunlar sahtekar, bunlar haşhaşi, çete çete, örgüt." diye miting meydanlarında suçlamış ve hızını alamayan eski model bir Şahin araba gibi "Bundan sonra bizden bunlara su yok!" diyerek cümlelerini uçuruma doğru savurmuştu.
Hey gidi günler! Tarihler ve insanlar ne kadar da çabuk değişiyor. İşte size sağlam bir örnek:
Çok değil bundan yaklaşık bir yıl evvelinde. 14.05.2013 de ise Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, ABD ziyaretinde Fethullah Gülen ile görüşecek misiniz? sorusuna "Şu anda resmi programımızda böyle bir durum yok. Ama, gökten ne yağar ki yer kabul etmez" şeklinde cevap vermişti.
Tarihler ve insanlar döner durur değişirler ama ilahi hüküm ve rahmetin adresi değişmez. Yeter ki istediğiniz kişiye dikkat edin.
Kıssadan Hisse
Bir vakitler Dubai'de zengin bir adam yemek yedikten sonra evinden dışarı yürüyüşe çıkar.
Biraz yürüdükten sonra iki rekât namaz kılayım, diyerek bir mescide girer.
O mescidin bir köşesinde bir adamın hıçkırıkla ağladığına şahit olur. Dayanamaz ve o adamın neden ağladığını sorar.
5000 riyal (yaklaşık 2000 tl.) bir borcunun olduğunu ve bu sıkıntıdan kurtulmak için Allah'a yalvardığını söyler. Zengin ve duyarlı bir Müslüman olan adam bu rakamın kendisi için sorun teşkil etmeyeceğini bildirir ve o an cebinden 5000 riyali çıkarır, verir…
Para ile birlikte olası ikinci bir ihtiyaç durumunda kendisini arayıp bulabilmesi için kartvizitini de avuçlarının arasına sıkıştırıverir…
Adam parayı alır ama kartı iade eder. Zengin Müslümanın bu davranışındaki sebeb-i hikmeti sorması üzerine ömür boyu unutamayacağı şu harika sözü işitir: İkinci kez borçlandığım durumda yine Allah'a yalvaracağım. Seni aramayacağım. Çünkü O (cc) seni bana gönderdi, senden başkasını da bana gönderir!
Peki bize bu kıssa ne düşündürdü ve ders çıkarttırdı:
1- Görünen o ki fakir adam Allah'ı görür gibi iman etmiş ve Allah'ın her an onu gördüğünü yani "ihsan" kavramını yakalamış.
2- O kartviziti almamakla Allah'a olan tevekkülünü ispat etmiş oldu.
3- Zengin tarafından uzatılan o kartvizit tam anlamıyla bir imtihandı. Ve o imtihanı başarılı bir şekilde, Allah'ın (cc) kartviziti (Bismillah) ile geçti.
4-Allah dualara icabet edendir. İki üç kuruşa satılan veya satın alınan insanlar değil, hele hele oy için on kere kıvıran politikacılar hiç değil.
5-'Ummadığınız yerden rızıklandırırım' ayetinin tecellisini görmüş olduk.
6-Allah (cc), fakir adam üzerinden bizlere tevekkül dersi vererek o adamı bizlere vesile kıldı. Rahmeti gazabını geçen Allah'tır (cc)
Ahmet Alp HAN
Twitter: @ahze22
Hanhaber.blogspot.com
