Herkes tercihinden sorumludur

bulut_bey79

Kıdemli Üye
Katılım
28 Eki 2006
Mesajlar
12,118
Tepkime puanı
324
Puanları
0
Konum
istanbul
Web sitesi
3422unitedstates.spaces.live.com
Herkes tercihinden sorumludur
19.10.2009

Bir işi yapıp yapmamaktaki gücü yetmeye kudret, o işi tercih etmeye ihtiyar, ihtiyar olunanı yapmayı dilemeye de irade denir. Bir işi kabul etmeye ise rıza, beğenmek denir. İşin yapılmasına tesir etmek şartı ile, irade ile kudretin bir araya gelmesine de halk, yaratmak denir.

Akıl, his uzuvlarından, şeytandan ve nefisten kalbe gelen arzuları inceleyerek, iyilerini kötülerinden ayıran bir kuvvettir. Akıl, nefsin isteklerini Peygamberlerin iyi dedikleri şeylerden ayırıp, kalbe bildirir, kalb de, aklın bildirdiğini tercih ederse, nefsin arzularını yapmayı irade etmez. Kalb, İslamiyet’in iyi dediklerini tercih eder ve yaptırırsa, insan saadete kavuşur. Kalbin, iyiden, kötüden birini tercih etmesine kesb denir.

Allahü teâlâ, kullarının taatlarını, günahlarını irade eder ve yaratır. Fakat, taattan razıdır, günahtan ise razı değildir. Her şey, Allahü teâlânın irade ve yaratması ile var olur. En’âm suresinin 102. âyet-i kerimesinde mealen; (Ondan başka ilah yoktur. Her şeyin halıkı, yaratanı ancak Odur) buyurulmuştur.

Mu’tezile fırkasında olanlar, insan dilediği işi, kendi yaratır diyerek kaza ve kaderi inkâr ettiler. Cebriyye fırkası da, insanda tercih etmek kuvveti yok sanarak, insanı, taşa, oduna benzettiler. İnsanlar, hâşâ, günah sahibi değildir. Bütün kötülükleri yaptıran Allahü teâlâdır, dediler. Cebriyye fırkasındakilerin dediği gibi, insanda irade ve tercih etme özelliği olmasaydı, kötülükleri, günahları, Allahü teâlâ zor ile yaptırsaydı, eli, ayağı bağlanıp dağdan aşağı yuvarlanan kimse ile, yürüyerek, etrafını seyrederek inen kimsenin hareketlerinin birbirlerinden farklı olmaması lazım olurdu. Halbuki, birincinin yuvarlanması zorla, ikincinin inmesi ise, kendi isteği ve tercihi ile olmaktadır. Mu’tezile veya Kaderiyye adındaki fırkanın dediği gibi, insan dilediğini kendi yaratıyor zannetmek de, (Her şeyi yaratan Allahü teâlâdır) âyet-i kerimesine inanmamak olduğu gibi, yaratmakta, insanlar, Allahü teâlâya ortak edilmiş olur.

İnsan bir iş yapmak istese, Allahü teâlâ da, o işin yapılmasını istemese, Allahü teâlânın dilediği olur. İnsan, her dilediğini yapamaz, yaratamaz. İnsanın her istediği olsa idi, o zaman Allahü teâlânın, aciz olması icab ederdi. Allahü teâlâ aciz olmaktan uzaktır. Ancak, Onun irade ettiği olur ve her şeyi yaratan, var eden, yalnız Odur. İlahlık böyle olur. İnsanlar için, “Şunu yarattı, bunu yarattı” gibi söylemek, yazmak çok çirkindir, Allahü teâlâya karşı edebsizliktir ve imanın gitmesine sebep olur. Kulların ihtiyari hareketleri, kendi iradeleri ile olmayan, hatta haberleri bile olmadan, nice fiziksel, kimyasal ve fizyolojik olaylarla meydana gelmektedir. Bu inceliği anlamış olan insaflı bir fen adamı, kendi ihtiyari hareketlerine, “yarattım“ demek şöyle dursun, “ben yaptım” demeye bile sıkılır. Bilgisi, anlayışı ve edebi az olan ise, her yerde her şeyi söylemekten sıkılmaz.

Kader; Ahmet kendi arzusu, tercihi ve kudreti ile Müslüman olur ve Kirkor da, kendi isteği, beğenmesi ile küfrü tercih eder şeklindedir. Memleketi, ırkı ne olursa olsun, kim neyi tercih ederse, ona kavuşmaktadır. Archibald Hamilton ismindeki bir İngiliz; “Ben bir Hıristiyan olarak doğduğum ve bir Hıristiyan terbiyesi aldığım halde, batıl inanışları bir türlü kabullenememiştim. Ben, bir tek Allaha, huzur ve ihlas ile ibadet etmek istiyordum. Halbuki ne Roma kilisesi ve ne de İngiliz kilisesi bunu bana sağlayamıyordu. İşte bu sebeple beni tam tatmin eden Müslümanlığı, vicdanımın telkinine uyarak kabul ettim ve ancak ondan sonra, kendimi Allahü teâlânın hakiki kulu ve daha iyi bir insan olarak hissetmeye başladım” demektedir.

Netice olarak insan, neyi tercih ediyorsa, tercih ettiğinin sebebine yapışıyorsa ona kavuşuyor ve tercih ettiklerinden de sorumlu oluyor. Allahü teâlâ hayır ve şer işlemekte insanları serbest bırakmıştır. İsteyen hayır, isteyen de şer işler ve neticesine de katlanır.


osman ünlü makaleden alıntı
 

hiçim

Profesör
Katılım
27 Eyl 2009
Mesajlar
1,743
Tepkime puanı
337
Puanları
0
Yaş
39
Konum
orta doğu
Allah razı olsun

Archibald Hamilton ismindeki bir İngiliz; “Ben bir Hıristiyan olarak doğduğum ve bir Hıristiyan terbiyesi aldığım halde, batıl inanışları bir türlü kabullenememiştim. Ben, bir tek Allaha, huzur ve ihlas ile ibadet etmek istiyordum. Halbuki ne Roma kilisesi ve ne de İngiliz kilisesi bunu bana sağlayamıyordu. İşte bu sebeple beni tam tatmin eden Müslümanlığı, vicdanımın telkinine uyarak kabul ettim ve ancak ondan sonra, kendimi Allahü teâlânın hakiki kulu ve daha iyi bir insan olarak hissetmeye başladım” demektedir.
 
Üst