Herkes "ALİM" Olmalı mı..?

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83
Herkes "ALİM" Olmalı mı..?

Öncelikle şunu ifade edelim:

Gerek Kur'an'da gerekse de Sevgili Peygamberimiz'in lisanında, "bilen"ler, "alim"ler, "bilgin"ler, "rasihun"lar övülmüş, bu sınıf'ın ayrıcalıklı olduğu ifade edilmiştir.

Onların "ayrıcalıklı" ifade edilmesi, insan dışında varlıklar olduğundan değil, bilmediklerimizi onlardan öğrenmemize matuftur.

Bu konuda da ayet ve hadisler vardır.

Şimdi burada şöyle bir soru soralım:

Elimizde bir Kur'an ve Kur'an'la beraber Peygamberimiz'in uygulamaları varsa, her bir Müslüman, kadın ya da erkek, Kur'an'ın fıkıh, kelam, tefsir, hadis, tarih, coğrafya vs. boyutlarıyla,

Ve yine bunun yanında, Peygamberimiz'in uygulamalarının fıkıh, kelam, tefsir, Kur'an, tarih ve coğrafya vs. boyutlarını ilgilendiren ilimlerin tamamına vakıf olacak düzlemde "ALİM" olmak zorunda mıdır..?

Bunun cevabını Kur'an zaten veriyor ve cevabı da "hayır"dır...

Çünkü, her bir insan, kendi konumu ve an'ıyla alakalı her mes'ele ilgili bilgi sahibi olsaydı,

Allahü Teala "alim"lere, "bilen"lere bir ayrıcalık atfetmez ve onlara bilmediklerimizi öğrenme sadedinde sorular yönetmemizi bizden istemezdi.

Dolayısıyla, herkes, dini sahada var olan ilimlere vakıf olmak zorunda değildir. Bunu da Allah'ın kelamından öğreniyoruz.

Zaten müttaki ve sahih ülama yeryüzünde neş'et etmesinin hemen akabinde "bilgi"sini ve "hükmü"nü ortaya koymuş,

Farz-ı ayn ilimler haricindeki ilimlerde "alim, "bilgin, "müctehid" olmayı "farz-ı kifaye" olarak dillendirmişlerdir. Allah onlardan razı olsun.

Zaten, her bir erkeğin ve her bir Müslüman kadının buna gücü de yetmez, kuvettide...

Çünkü, sadece bu dini sahalarda "alim" yetiştirmek bu ümmete farz değildir,

Tıp sahasında, Kimya sahasında, Biyoloji sahasında, Matematik sahasında, Fizik, Endüstri vs. gibi sahalarda da alim ve müctehid yetiştirmek bu ümmete farz-ı kifayedir.

Mesela, bir kardeşimiz, "beyin cerrahisi"nde, sözü geçer ve o sahada ictihad edebilecek bir birikime sahip olmak istiyor. Maziye bir bakıyorsunuz 20 sene 30 sene geçmiş sadece o ilim dalında.

Diyeceğim odur ki, insanlar, her alanda sözü geçer ve bilmediklerimizi de sorup öğrenecek alimler yetiştirir bu her bir Müslümana farzdır lakin birilerinin ayrı ayrı bu ilimlerden alim olması ise farz-ı kifayedir. Bu hüküm kitaplarımızda kayıt altına alınmıştır ki, kaynağı, refaransı da Kur'an'dır...

Öteden beri müttaki ve sahih ülama, Kur'an ve Sünnet kaynaklı,

Fıkıh ilmini,

Tefsir ilmini,

Hadis ilmini,

Kelam ilmini... vs...

Disiplinize etmiş ve sistemleştirmişlerdir...

Elbet, tamamının kaynağı Kur'an'dır ve Peygamberimiz'in uygulamasıdır...

Eğer bir Müslüman, farz-ı kifaye olan bir "ilim" ekseninde bir zaafiyeti olursa, o ilmin alimlerine, bilginlerine ve bilenlerine danışır ve zaafiyeti olduğu hususu öğrenir ve onunla da amel eder.

Bu da Allah'ın bir emridir... Bu amir çok alenidir...

Bunları şunun için ifade ettim:

Son dönemlerde Kur'an'la oturup Kur'an'la kalkanlar var bunlar Kur'an'a vukufiyyeti bütün insanların sırtına yükleyenlerdir. Aslında bu ameliye Kur'an'ın sevmediği ve de hoş görmediği bir ameliyedir. Çünkü, Kur'an böyle bir şeyi bütün Ünsanlar için sevmiş olsaydı,

Alimi, ülemayı, bileni ve bilgini taltif etmez ve bilmediklerinizi bilenlere sorunuz buyurmazdı...

Kur'an muhatabı olduğu insanın gücünü ve kuvvetini elbet de biliyor. Biliyor ki, onun gücü ve kuvveti ekseninde razı olduğu şeyi ona öğretiyordu.

İfade ettiklerimizi zaten ülama disiplinize etmiş ve sistemleştirmiş bizler de bilmediklerimizi onların yardımıyla öğrenmeye gayret ediyoruz.

Bu metodu beğenmeyenler ve her bir insana da, Kur'an'a vukufuyyeti emredenler aslında zır cahilliklerini de, cehaletlerini de sergiliyorlar ama farkında değiller.

Çünkü Kur'an Arapça bir kitap... O Kitap'ın nüvesinden aklınıza gelecek her bir ilim neşet ediyor. Bir ikisini ifade edecek olursak:

Arapça ilmi...

Kıraat ilmi... (Aşere takrip tayyibe ilmi..)

Fıkıh ilmi

Kelam ilmi

Tefsir ilmi

Hadis ilmi vs...

Düşünün, her bir insana Kur'an'a vukufiyeti emredenler aynı zamanda Kur'an'la beraber bu ilimleri de onların sırtına boca ediyor...

Anneniz, 65, 70 yaşında, onu azarlayın Kur'an'a vakıf değilsin diye...

İnsan bu denli zıvanadan çıkabilir mi..?

Sahabelerin tamamı ayrı ayrı her biri Kur'an'a ve bu ilimlere vakıf birileri mi...

Oruçlu halde hanımı ile ilişki kuran bir Sahabi Peygamberimiz'e ne yapacağı hususunu haşa geyik olsun diye mi sormuştur...

İçindeki o hal'e vakıf değil, vukufiyeti yok, bu kadar açık ki bu bağlamda bir sürü örnekleri vardır...

Tamam gelelim sadede:

Hele hele son dönemlerde Kur'an'la yatıp Kur'an'la kalkanlar, Kur'an'dan başka hiçbir şey tanımayız diyenler, bu ümmetin meseleleri, problemleri, zekatı, haccı, umresi, cihadı, feraizi, muamelatı, ukubatı, fıkhı, tefsiri, kelam'ı gibi hususlarda, bu ümmete ne vermişlerdir, hangi meseleyi disipline etmiş ve sistemleştirmişlerdir ve önümüze koymuşlardır...

Var mı elimizde Kur'an kaynaklı dökümanları...

Yok değil mi..???

Sadece var olan, "lak, lak, lak, lak, lak..." Başka...????

Bir sürü insan geliyor bana soru soruyor, Kur'an'ı mealinden de okudum çok kere, bildiğim Arapça'ya kelime kelime kırık mana da verdim ve hatta ders de işledim, ama bu ilim değil ki...

Hocam, 30 tane sığırım var, bunun zekatı nedir derse, Kur'an'ı 100 sene tarasam oradan bir hüküm çıkarıp net bir şekilde muhataba cevap veremem...

Alime danıştığımda, bana net cevap veriyor ben de bana sorana net cevap veriyorum...

İşte Allah'ın emri budur... İşte bu da Kur'an'dır yani onun razı olduğu ve emir buyurduğu bir yöntemdir...

Ben gene de "Sadece Kur'an" diyenlerden özür dilerim ama onların lak lak etmesiyle değil,

Kitabi, ilmi, refarans merkezli dökümanlar, eserler ortaya koyacaklar bizler de o arkadaşlardan faydalanmış olacağız...

Daha evvel de söyledim:

"Uydurulan Din" argümanları çoluk çocuk işidir, hiçbir değeri yoktur, anlamsız ve manasızdır, sağ gösterip sol vurmaktır, alim dili, ilim dili değildir, edebi masal dilidir...

Var mı her bir konuda kitabi, ilmi ve refarans merkezli dökümanların koy ortaya ve cüsseni göster...

Gösteremiyor musun o işin edebiyatına soyunma Fıkıh dilinin edebiyatı yoktur, fıkıh dilinin spesifik ilmi bir dili vardır,

Edebiyat dersi işlemiyoruz ki...

Yeri gelmişken şunu ifade edeyim.

Abdü'laziz BAYINDIR, geçmiş ülamanın ortaya koyduğu bazı hususlara hilaf olduğunu beyan ederken, bunu sadece "lisan" olarak değil,

Kur'an, Sünnet, Fıkıh ve Tafsir vs. merkezli ilmi ve kitabi dökümanlarını da ortaya koyuyor...

En az bu yapılmalıdır. Ben bunlara katılıyorum ya da katılmıyorum kabilinden örnek vermedim bir gerçeği ifade etmiş oldum...

Mesela "recm" hadisesi, ona tuhaf gelmiş ve BAYINDIR da, recm konusunu, ilmi ve kitabi bir şekilde Kur'an ve hadis kaynaklı işlemiş ve dökümanlarını da insanlara arzetmiştir...

En az bu olmalıdır...

Netice:

En güzel metod, Allah'ın emrettiği metottur.

O da "Bilediklerimizi bilenlere sormaktır..."

Onlar da müttaki ve sahih ülamadır...

Selamlar...

(Meftun)





 

MÜTEŞEKKÜR

Kıdemli Üye
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
6,938
Tepkime puanı
198
Puanları
0
AHA SİZE ÂLİM ADAM!...
Tayyip bu sözleri söylemeye cesaret edemez...

 
Üst