HER TELDEN !!! MAKALELER (herhangi bir konuda, bir müminin, münafığın, müşriğin, kafirin görüşü)

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Yaşar Nuri Öztürk'ten Efendi Hazretlerine (!) Çok Dehşet Tenkitler Şirke Batmışsınız
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
forum üyeleri ile ilgili aşağıdaki tespitler doğru mu?


Kurtubi Nickli Üyeden Alıntı
Sıralama gözetilmiştir:

1-CENGİZHAN (Atatürkçü , Din düşmanı, Hadislerin tümünü yok sayan)
2-çelebiler (Hadisleri dinin önünde engel sayan,Kuranı kendine göre anlayan)
3-PUTKIRAN (Kendi putunu kıramamış bir hadis düşmanı)
4-Havas (Hadislere , Peygambere iftiralar diye kendini avutan )
5-Adams (Satırlarca yazı yazıp yazısı okunmayan hadis düşmanı)
6-Ahi Erhan (Kurandaki Hz.İbrahimin ateşte yanmasını inkar eden hem Kuran hem hadis inkarcısı )
7-ömerusta ( Hadislerle baş edemeyen hadis düşmanı)
8-Verda (Tasavvufa değil Modern İslama yönelen , İslamoğlu hayranı)
9-Ahmet (Tasavvuftaki bazı meseleleri şirk gibi gören)
10-muallim (Nuzulu isayı inkar eden)
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
ağzı olan konuşuyor.

amiyane tabirle; "eşeğin aklına karpuz kabuğunu düşürüyor"

bu etyen mahçupyan büyük seküler aklın; tc piyonu. bizce "dost" değil... ayrıca hiçbirşey tesadüf değil.

not: furkan vakfına ve de bu kapsamda alparslan kuytula da bir mesajımız var, sevenleri iletsin lütfen. en az bir yıllık erzaklarını stoklasınlar... alışveriş için bile fitnede evlerinden çıkmasınlar....alet olmasınlar... nokta



alparslan kuytul beyefendi çok sert açıklamalar yapmış.



not: bizce de haklı. akp ayağını denk almalı. fitne artık heryerde ...



Furkan VAKFI'NIN Konferansları AK Parti Tarafından Engelleniyor
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
günümüze ışık tutan bir örnek. aslında ilk olarak tayyip beyin izlemesi gerek!!!


<font size="3"><strong>

Suudî Arabistan alimlerinden ve dünyaca ünlü İslam davetçilerinden olan şeyh Muhammed el-Arîfî devlet ve yöneticiler aleyhine hutbe okuduğu gerekçesiyle Suud hükümeti tarafından tutuklatılmıştır. İşte muhterem hoca efendinin tutuklanmasına sebep olan o cuma hutbesi.


2 Ara 2013 tarihinde yayınlandı
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Edip Yüksel (T) İsveç'te yaşayan Ökkeş'ten cübbeli müritlere mesaj
 

Havas

Kısıtlı Erişim
Katılım
19 Ocak 2012
Mesajlar
4,432
Tepkime puanı
71
Puanları
0
ebubekir beyefendi doğru söylemiş...

evet doğru söyluyor..peki böyle sakat bir rabıta anlayışı ,sözde yanlış densede ,cemaatler tarafından neden savunulur uygulanır ?olaya birde bu tarafdan bakmak lazım.
ayet desdeğini bırak hadisde bile desdek bulamayan bu tefekkur şekli neden bu kadar benimsenmiş?

cevab da çok basit..

rabıtada allah yüceltilirken yan tarafdada sen otamatik olarak yüceltiliyorsun.
mevki geliyor,şan geliyor ,şöhret geliyor ,para geliyor,milletin takdirini kazanan veli kul oluyorsun.
buna sen bile inanmaya başlıyorsun.bu kadar cemaat peşimdeyse bende bir hikmet var" demeye başlıyorsun..

işin sonu CEHENNEMİN KAPISI..
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Alparslan Kuytul İrancı Diyenler Mutlaka Dinlesin
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
ustaosmanoglu-neden-artik-ismailaga-camisine-gitmiyor-0512141200_m.jpg


Ustaosmanoğlu neden artık İsmailağa camisine gitmiyor
İsmailağa cemaati içerisinde uzun süredir kazan kaynıyor. Özellikle 17 Aralık operasyonu sonrası Cemaat içinde AKP'ye yakın grup ile AKP karşıtı olan grubun çekişmesi daha da şiddetlendi.
İki grup arasında bu kez de cemaatin lideri Mahmut Ustaosmanoğlu'nun neden İsmailağa camisine gitmediği kavgası başladı.
Cemaat'in lideri Mahmut Ustaosmanoğlu, şu an hükümet karşıtı çıkışlarıyla bilinen Marifet Derneği'nin yanında kalıyor ve cemaatin adeta simgesi haline gelen İsmailağa camisine uzun süredir gitmediği biliniyor.
Buna karşılık cemaatin içinde, Yeni Şafak gazetesinin de desteğini alan ve hükümete yakın olan kanat ise Ustaosmanoğlu'nu tekrar İsmailağa camisine getirmek istiyor.
İşte bu tartışmalara açıklık getiren Marifet Derneği Başkanı Muhammed Keskin, "Ak sakallılar" diye hitap ettiği bu gruba, Ustaosmanoğlu'nun kırgın olduğunu, bu sebeple İsmailağa camisine gitmediğini yazdı.
Keskin ayrıca İsmailağa camisinin "parti binası"na çevrildiğini ve bu durumun da Ustaosmanoğlu'nu rahatsız ettiğini söyledi.
Asıl bomba ise Keskin'in yazısının sonunda saklıydı. "İsmailağa Cemaati" ismini kabul etmediklerini belirten Keskin, "Mahmud Efendi Camii şerifi"ni inşa ettiklerini söyledi ve "Bizler İsmailağa cemaati değil, Mahmud Efendi Hazretlerinin cemaatiyiz." ifadelerini kullandı.
Bu sözler, iki grup arasında uzun süredir devam eden kavganın artık net bir bölünmeye gittiği gösteriyor. Ancak kavga daha uzun süre devam edecek gibi. Çünkü "Ak sakallılar" cemaatin lideri Mahmut Ustaosmanoğlu'nun hükümet karşıtı olan Marifet Derneği'nin yanında yer almasını bir "itibar kaybı" olarak değerlendiriyor. İşte bu yüzden Yeni Şafak gazetesinin de desteği ile, Ustaosmanoğlu'nu tekrar İsmailağa'ya döndürme çabası içindeler.
Ancak bu kolay değil. Cemaat tabanı Ustaosmanoğlu'nun Yeni Şafak için söylediği "Yalancı bunlar" sözlerini hala unutmuş değil...
CÜBBELİ AHMET HOCA'NIN ZOR KARARI
Yaşanan süreci derneğin yayın organı olan Marifet Dergisinde anlatan Muhammed Keskin'in hedefinde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a yakınlığıyla bilinen Hasan Kılıç, Kemal Efendi ve Mustafa Bilici gibi isimler var. Ancak bu isimler açıktan zikredilmiyor.
İsmailağa Camii Vakfı ise Mahmud Ustaosmanoğlu'nun "büyük hocaların" olduğu bir mecliste Hasan Kılıç'ı işaret ettiğini iddia ederek onu takip ediyor.
Bu kavgada aslında hükümet karşıtı tarafa yakın olan Cübbeli Ahmet Hoca ise 2006'daki bir konuşması nedeniyle zor durumda kaldı.
Cübbeli Ahmet hoca 2006 yılında Yeni Aktüel Dergisi'ne verdiği röportajda,"Mahmud Efendi vefat ederse yerine kim geçecek?" sorusuna "Hasan Kılıç Hocaefendi veya Mustafa Bilici Hocaefendi" cevabını vermişti.
Ancak Cübbeli'nin bugün aynı fikirde olduğunu söylemek zor. Cübbeli Ahmet Hoca hükümet karşıtı tutumundan taviz vermese de bu kavgada açıktan taraf olmaktan kaçınıyor.
KAVGAYI BAŞLATAN YAZI
Marifet Dernekler Federasyonu Başkanı Muhammed Keskin'in, Marifet Dergisi'nde, "Efendi hazretleri neden İsmailağa Camii'ne gelmiyor" başlıklı yazısıyla cemaat içinde derinden devam eden bu kavga gün yüzüne çıktı.
Aynı zamanda Ustaosmanoğlu'nun bacanağı olan Keskin, Ustaosmanoğlu'nun 2007 baharına kadar Fatih Çarşambada ikamet ettiğini, sağlık hizmetlerinin daha iyi yürütülebilmesi ve misafirlerin daha güzel ağırlanabilmesi için, ise daha geniş, ferah ve havası temiz olan ve şu anda da kalmaya devam ettiği "Dine Davet Binası"na taşındığını hatırlattı. Ancak sonrasında ise çok konuşulacak bir iddiada bulundu.


TEDAVİSİNİ İHMAL ETTİLER
Bu taşınmayla beraber Ustaosmanoğlu'nun hizmet ekibinin ve doktorlarının değiştirildiğini hatırlatan Keskin, bu değişiklikten sonra Ustaosmanoğlu'nun hızla toparlandığını belirtti ve "Eski hizmetçiler tarafından tedavi ihmal edilmişti." sözleriyle eski ekibi suçladı. Kesin, yeni doktorların da tedavinin ihmal edildiğini doğruladığını söyledi.


HASTANEDEYKEN GELİP "ŞEYHLİK KAĞIDI" İSTEDİLER
Eski grubu "Ak sakallılar" diye anlatan Keskin, şöyle devam etti: "İsmailağa'nın ileri gelen aksakallıları hastanede bulunduğu esnada Efendi Hazretlerine (Ustaosmanoğlu) gelerek "şeyhlik kâğıdı" istediler. Efendi Hazretleri eli ile "hayır" işareti yaptılar."
Muhammed Keskin'in "Ak sakallılar" dediği ekibin AKP'ye yakın ekip olduğu anlaşılıyor.


CAMİYİ ADETA PARTİ BİNASINA ÇEVİRDİLER
Keskin'in iddiasına göre bu ekip Yeni Şafak gazetesiyle iş birliği içinde hareket ediyor. İsmailağa camisinin bu ekip yüzünden adeta parti binasına çevrildiğini belirten Keskin, bu durumun cemaatin lideri Mahmut Ustaodmanoğlu'nu da rahatsız ettiğini belirterek şunları yazdı: "Üç buçuk aylık tedavi merhalesi bitince Çavuşbaşı'na dönüldü (2008 sene*si başında) ve ziyaretler başladı. Başta Efendi Hazretlerinin Ismailağa'dan ay*rılmasına memnun olanlar, dine davet binası cazibe merkezi olmaya ve kendi itibarları azalmaya başlayınca Sultanın hane halkına ve yeni hizmet ekibine İsmailağa'ya dönülmesi hususunda baskı yapmaya başladılar. Bu iş için de Efendi Hazretlerinin yalana ve iftiracı olduğunu beyan ettiği Yeni Şafak Ga*zetesini kullandılar. Halbuki doktorları, Çavuşbaşı'ndaki ikametgahının sağ*lığı için çok daha uygun ve elzem olduğunu söylüyorlardı.
KÜRSÜDEN PARTİ İSMİ VERİLİNCE USTAOSMANOĞLU RAHATSIZ OLDU
Kendisini ve cemaatini olabildiğince siyasetten uzak tutan Efen*di Hazretlerinin camisinin tabiri caizse siyasi parti binasına çevrilmesinden, kürsülerde ve hatm-i şeriflerde parti propagandası yapılmasından rahatsız olan Efendi Hazretleri, heyet parti ismi açıklayınca; "Ben olsam öyle söyle*mezdim. Bu hususta ihvana ağız açmamak lazım." buyurmuşlardı."


CÜBBELİ AHMET HOCAYI İSMAİLAĞA'DAN ÇIKARDILAR
"Bazı hainler tarafından saldırılara maruz kaldığında Cübbeli Ahmed hoca*yı ve Ruh'ul-Furkan tefsirini, Ismailağa'dan çıkardılar." diyen Keskin, "Ak sakallı" ekibe şu soruları yöneltti:
"Hangi aksakallı kendine tekke kurdu da Sultan tarafından azarlanınca orayı kapatmak zorunda kaldı?
Efendi Hazretlerine "insanlığa Üstün Hizmet ödülü" takdim edilmek için tertip edilen toplantıyı Ismailağa'dan hangi hocalar boykot etti? Sinan Erdem Kapalı Spor Salonunda yapılması planlanan ödül törenini (Yeni Şafak Gazetesi ile anlaşarak) hangi aksakallının oğlu ya da oğulları iptal ettirdi? (Rizeli Rasûl Hocaefendi; "O toplantıya katılmayanları affedemiyorum." de*diğinde Efendi Hazretleri; "Doğru" buyurmuşlardı.)

Efendi Hazretlerinin, İsmailağa Camiinin şu anki imamı Salahaddin Hoca hakkında buyurduğu; "Onu bize yardım etsin diye getirdik. O gitti onlara yardım etti." kelamındaki "onlar" kim? (Bu kelamın şahidi ve nakili Cübbeli Ahmed hocadır.) Efendi Hazretleri Çeçenistan'a gitmeyi çok arzuladığı halde bunu bilerek (yine malum gazeteyi kullanarak) seferi iptal ettirdiler."


KIRILDIĞI İÇİN GELMİYOR OLABİLİR Mİ
Yaşanan olayları detaylarıyla anlatan Muhammed Keskin, Ustaoğmanoğlu'nun neden İsmailağa Camisine gelmediğini şu sözlerle özetledi:
"Sadece rumuz ve işaret yoluyla zikretmeye çalıştığımız bunca yaşanan hadiseden sonra en baştaki soruya dönelim: "Efendi Hazretleri İsmailağa'ya neden gelmiyor?"
"Kırılmış olamaz mı? Hep biz mi suçluyuz?(...) Burada herkesin başını önüne eğip düşünmesi ve "Acaba ben nerede yanlış yaptım?" diye kendisini hesaba çekmesi gerekmez mi? Hep suçu başkalarında mı arayacağız?"


BİZ DE MAHMUD EFENDİ CAMİSİNİ YAPTIRIYORUZ
Hal-i hazırda "Mahmud Efendi Camii şerifi"ni inşa ettiklerini belirten Muhammed Keskin, bununla İsmailağa Camii'ne nazire yapmayı asla kastetmediklerini belirtti ve Ustosmanoğlu'nun mevcut evinin çok sayıda misafiri ağırlamaya yetmediği için bunu yapmaya ihtiyaç duyduklarını söyledi.


"İSMAİLAĞA CEMAATİ" İSMİNİ KABUL ETMİYORUZ
Muhammed Keskin yazısının sonunda ise oldukça çarpıcı bir açıklamada bulundu. Cemaat'e ismini veren ve Mahmut Ostaosmanoğlu'nun hocasının hocası olan Şey*hülislam İsmail Efendi'den gelen "İsmailağa Cemaati"ismini kabul etmediklerini belirten Keskin, "Bizler "İsmailağa Cemaati" nisbetini, ifadesini uygun bulmuyoruz. Şey*hülislam İsmail Efendi büyük hizmetler etmiş ve arkasında eserler bırakarak gitmiştir. Allah kendisinden razı olsun. Ama bizi, o irşad etmedi. İsmailağa Cami-i şerifinin taş duvarları da irşad etmedi. Bizi ve bizim gibi milyonları en zor şartlarda iğne ile kuyu kazar gibi çalışarak Mahmud Efendi Hazretleri irşad etti. Bize yakışan kendimizi mürşidimize nisbet etmemiz ve onun isminin yayılmasına çalışmamızdır. Bizler İsmailağa cemaati değil, Mahmud Efendi Hazretlerinin cemaatiyiz."ifadelerini kullandı.


İSMAİLAĞA DERNEĞİ'NDEN CEVAP
Muhammed Keskin'in açıklamalarına, suçlamaların hedefindeki İsmailağa Derneği'nden cevap geldi.
İsmailağa.org sitesinde yer alan açıklamada “Efendi Hazretleri Neden İsmailağa Camiine Gelmiyor?” başlıklı yazının gerçeği yansıtmadığı, asılsız ve mesnetsiz olduğu iddia edilerek "Efendi Hazretlerimiz (Kuddise Sirruhû) rahatsızlandıktan sonra cemaatimizin tüm saygın hoca efendilerini toplayarak onların huzurunda cemaatimizin bütün hizmetlerini “heyet” tarafından yürütülmesini emir buyurmuş ve cemaatle ilgili meseleleri heyete sorulmasını, heyetin kararının, kendi kararı olduğunu beyan etmiştir. O günden sonra cemaatimizin bütün hizmetleri bu heyet tarafından yapılmaktadır." ifadeleri kullanıldı.
Açıklama şöyle sonlandırıldı: "Biz inanıyoruz ki; yazılan bu yazı başta Efendi Hazretlerimizi (Kuddise Sirruhû) olmak üzere tüm hocalarımızı ve ihvanımızı derinden yaralamış olup belli bir takım çevreleri ise sevindirmiştir."
Görünen o ki iki grup arasında Mahmut Ustaosmanoğlu'nu sahiplenme kavgası daha uzun süre devam edecek.


kaynak:
http://www.odatv.com/n.php?n=ustaosmanoglu-neden-artik-ismailaga-camisine-gitmiyor-0512141200
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Ülke Tv-Sıradışı Programı_İmam-ı Azam Ebu Hanife.Yaşar Nuri Öztürk,Abdülaziz Bayındır,Ali Akın.
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
isim-isim-vip-torpil-listesi-0712141200_m.jpg


CHP'li Haluk Koç 85 kişilik torpil listesini açıkladı

100




CHP Sözcüsü ve Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç, AKP’li bakan ve milletvekillerinin yakınlarının KPSS’yi kazanamamalarına karşın “valilik özel kalem müdürlükleri” hüllesiyle devlete memur yapıldığı ifade etti. Koç, 85 kişilik “torpil” listesini de açıkladı.07.12.2014 14:11
Karakter boyutu :
font_02.gif
font_04.gif



CHP Sözcüsü ve Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç, AKP’li bakan ve milletvekillerinin yakınlarının KPSS’yi kazanamamalarına karşın “valilik özel kalem müdürlükleri” hüllesiyle devlete memur yapıldığı ifade etti. Koç, 85 kişilik “torpil” listesini de açıkladı.
Koç, CHP Genel Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısında, AK Parti’nin iktidar olduğu son 12 yılda KPSS’ye yaklaşık 20 milyon kişi girerken, bunların 610 bininin devlete memur olarak atanabildiğini belirtti. Buna göre, KPSS’de sınava girenlerin ancak yüzde 1.5’unun devlet kadrolarına yerleştirilirken, yüzde 98.5 dışarda kaldığını belirten Koç, KPSS sınavında başarı elde etmiş ancak atanamayan 20 gencin ise intihar ettiğini söyledi.
Memurlukta torpil iddialarını gündeme getiren Koç, “Devlete memur olmada torpil, yer değiştirme işlemlerinde torpil, istifa sonrası dönüş işlemlerinde torpil, mahalli idarelere zabıta ve itfaiye personeli alımında torpil, işçi alımında torpil, adalet bakanlığına memur alımında torpil, ek ödeme veren kurumlara geçişte torpil. Bu torpilin adı da AKP… Varsa AKP’den yakının, yandaşın, kartvizitin bu işlemleri yapmak senin için sudan kolay. Ama bunların hiçbirisi yoksa devlette çalışmayı ve yükselmeyi unutacaksın. Yani sana devlet hayal” diye konuştu.
“VALİLİKLER KÖPRÜ OLDU”
AK Parti’nin Türkiye’de iktidar olduğu günden bugüne torpilin işe girmenin bir numaralı anahtarı olduğunu ifade eden Koç, AKP’li bakan ve milletvekillerinin çocukları ve akrabalarının, hatta arkadaşlarının KPSS’yi kazanamamalarına karşın hüllelerle devlete memur yapıldığını iddia etti.
Bunun için valilik özel kalem müdürlüklerinin istisnai kadro olduğu için, devlet memurluğuna geçişte en önemli köprü vazifesi olduğunu belirten Koç, şöyle devam etti:
“KPSS’yi kazanamayan mahdumlar valilik özel kalem kadrolarıyla bir anda devletin memur kadrolarına atandılar. Tabi bu kadarla da kalmadı; mahdumlar, akrabalar, arkadaşlar devlete kapağı attıktan sonra da yeni organize işlere girdiler. Maaşlarını az bulan mahdum ve akrabalar iyi maaş alabileceklerini bildikleri üst kurullara geçiş yaptırıldı. Bu kurulların başında da Bu kurulların başında da Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı ve EPDK var. AKP’lilerin devlete geçişte köprü olarak kullandığı bir diğer kurum da Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar başkanlığı oldu. Bu kurulları TRT ve Yurt-Kur izliyor. Yani devletin bu kurum ve kuruluşları AKP’nin adeta çiftliğine dönüştürüldü.
Bu durumda gariban vatandaşlarımız da haklı olarak şu soruyu soruyor, ‘KPSS varsa neden torpil var, torpil varsa neden KPSS var?’. KPSS’nin adını değiştirelim DTBS yapalım, ‘Devlet Torpillileri Belirleme Sınavı.”
TORPİL LİSTESİNİ AÇIKLADI
Koç, basın toplantısında, “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’da dahil AK Partili bakan ve milletvekillerinin yakınlarının devlete kadrolarına nasıl kaydırıldıklarını” da liste halinde açıkladı. Buna göre;
“Erdoğan’ın teyzesinin oğlu İbrahim Er ilköğretim müfettişi iken, AK Parti’nin iktidara gelmesinin ardından MEB ilköğretim Genel Müdür Yardımcılığı’na sonrasında da ilköğretim Genel Müdürlüğü görevine getirildi. 2011 yılında ise Danıştay tarihinde belki de bir ilk olarak bir ilkokul öğretmeni Danıştay üyesi yapıldı. Erdoğan’ın teyzesinin diğer oğlu da Recep Ali Er sınıf öğretmeni iken 2013 yılında da KYK Genel Müdür Yardımcısı yapıldı.
Erdoğan’ın 2 yıllık itfaiyecilik mezunu olan akrabası Recep Ali Erdoğan şu anda KOSGEB İnsan Kaynakları Dairesi Başkanı olarak görev yapıyor.
Erdoğan’ın Avukatı Muammer Cemaloğlu’nun eşi Berna Cematoğlu, Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nda memur olarak çalışıyor. Erdoğan’ın Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan’ın yeğeni Burhan Doğan Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nda uzman yardımcısı yapıldı.
Erdoğan’ın AKP Genel Başkanlık Makamındaki Özel Kalem Müdürü Fatih Can’ın kardeşi, Ömer Faruk Can, sınavsız olarak Telekominikasyon iletişim Başkanlığı’nda (TİB) işe alındı ve uzman yapıldı.
Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın Kartal İmam Hatip Lisesi’nden arkadaşı İbrahim Eren ATV’den Başbakanlığa alınıp istisnai kadrodan memur yapıldıktan sonra TRT Genel Müdür Yardımcılığı görevine getirildi.
TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in oğlu Ahmet Çağrı Çiçek, 2000 yılında TBMM Dış ilişkiler ve Protokol Müdürlüğü’nde işe başladı, SPK’da Sermaye Piyasaları Daire Başkanı oldu, Mayıs 2012’de de EPDK üyeliğini getirildi.
Başbakan Bülent Arınç’ın danışmanı Metin Karadağ, TİB’e kaydırılarak uzman yapıldı.
BUNLAR DA BAKANLARIN
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın Akif Büyükergene Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nda uzman olarak çalışıyor.
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in amcasının oğlu Mehmet Veysi Şimşek, Batman’da tarım işleri uğraşan bir kişi idi. Veysi Şimşek önce Hazine Müsteşarlığında gayrı resmi danışman yapıldı. Mehmet Şimşek Maliye Bakanı olduktan sonra ise Veysi Şimşek Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı’nda başkan müşaviri yapıldı.
Şimşek’in baldızı Coğrafya Öğretmeni Esin Kara herhangi bir sınava girmeden TOKİ’de göreve başlatıldı. Baldızının eşi Avrupa Birliği Bakanlığı’na müşavir olarak alındı.
Milli Savunma Bakanı ismet Yılmaz’ın abisinin bacanağı Mustafa Yaman, sınavsız olarak TİB’de işe alındı ve uzman yapıldı.
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın yeğeninin eşi Ahmet Onur Ak, KOSGEB’te işe başlatıldı. Halihazırda Bakan Danışmanı olarak görev yapıyor.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakan Faruk Çelik’in yeğeni Ahmet Toraman, Diyanette imam iken Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nda işe başlatıldı.
Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli’nin bacanağı Orhan Öğe, Savunma Sanayii Müsteşarlığı’nda Müsteşar Yardımcılığı görevine atandı.
ÖNCE ŞIRNAK VALİLİĞİ SONRA GENÇLİK VE SPOR BAKANLIĞI
İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın kız kardeşi Elif Ala sınavsız olarak Şırnak Valiliği’ne Özel Kalem Müdürü yapıldı. Hiç bekletilmeksizin önce memleketi Erzurum’a, sonrasında Ankara’da Gençlik ve Spor Bakanlığı’na memur olarak atandı.
Ala’nın erkek kardeşi Atıf Ala öğretmenken Bakan kardeşinin torpilleri sayesinde 3 yıl içerisinde Milli Eğitim Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı görevine kadar yükseltildi.
Ala’nın Başbakanlık Müsteşarlığı görevi esnasında Özel Kalem Müdürü olan Serap Akınoğlu, maaşı yükselsin diye kadrosu TİB’e kaydırıldı.
İçişleri Bakan Yardımcısı Osman Güneş’in kızı Nurdan Güneş şimdiki Bakan Ala Batman Valisi iken sınavsız olarak Valiliğe Özel Kalem Müdürü yapıldı. Nurdan Güneş eşinin yanına Ankara’ya tayin edildi. Güneş’in oğlu Abdülhamit Güneş önce Şırnak Valiliği’ne Özel Kalem Müdürü olarak atandı.
Ardından da bir gün bile Şırnak’a gönderilmeden Başbakanlığa memur olarak alındı. Başbakanlık Güvenlik işleri Genel Müdürlüğü’nde Daire Başkanı yapıldı.
Bilim ve Sanayi Bakanı, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık’ın yakın arkadaşı Arif Koyuncu bir belediyede özel kalem müdürlüğü verilerek, istisnai kadrodan memur yapıldıktan sonra önce TRT’de müşavir, ardından TÜBİTAK’ta Genel Sekreter yapıldı.
Eski İçişleri Bakanı Beşir Atalay kızının arkadaşı olarak tanıttığı Melabat Çelebiözü, önce sınavsız olarak çok yüksek ücretle Bakanlık Müşavirliği’nde göreve başlatıldı. Sonrasında da Atom Enerjisi Kurumu’na uzman olarak atandı.
Eski içişleri Bakanı Muammer Güler’in bateristlik ve barmenlik yapan yeğeni Hakan Güler, önce sınavsız olarak özel kalem müdürlüğüne atanıp memur yapıldı. Sonrasında da Avrupa Birliği Uzmanlığına atandı.
Eski Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler’in kayınbiraderi Mehmet Akif Okur, önce Aile ve Toplum Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nde Daire Başkanı, sonra da Gençlik ve Spor Bakanlığı’nda Genel Müdür Yardımcısı yapıldı.
Gaziantep Belediye Başkanı ve eski Bakan Fatma Şahin’in erkek kardeşi Ünal Kıymık, açıktan Muş Valiliği Özel Kalem Müdürlüğü’ne atanarak devlet memuru olması sağlandı…”
'DOĞRU, HEM ÇALIYORLAR HEM DE İŞ YAPIYORLAR'
Koç, sözlerini “Şimdi, bu durumu içine sindirebilen, gerçekten bu AKP hep söylüyorlar ya çalıyorlar ama iş de yapıyorlar. Doğru hem çalıyorlar hem de iş yapıyorlar bak. Doğru, hem çalıyorlar, hem de iş yapıyorlar. Nalıncı keseri gibi. Bu bir vicdan sorunudur, bu bir ahlak sorunudur. Bu bir gerçekten inançlı bir insanın yüreğinin kaldırmayacağı, hukuka saygılı bir yurttaşın kabul edemeyeceği bir durumdur. Atanamayan yüzbinlerce öğretmen adayına, onların ailelerine, intihar eden KPSS’de hak kazanıp atanamayan 20 gencimize, ailesine, atama bekleyen binlerce ziraat mühendisine, harita mühendisine, tıbbi sekretere, sağlık teknisyenine… Bunların hakları duracak AKP zevatının yakınları hülle yoluyla devletin ballı maaşlı kadrolarına sınavsız bu şekilde yükselecekler. Takdir milletin” diyerek bitirdi.

kaynak:
http://www.odatv.com/n.php?n=isim-isim-vip-torpil-listesi-0712141200

 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Fatih Tezcan'dan Cübbeli Ahmet Hoca'ya Cevap

01:23:00 dan sonrasına bakabilirsiniz.

 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
BU VİDEOYU İZLEYEN HERKES HAYATINI SORGULAYACAK !!
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
mustafa islamoğluna bu konuda katılıyoruz.




Mevlit bu ülkede Paralel Kur'an'dır!
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Şuayb El-Arnavut : Mustafa İslamoğlu Yalancıdır ..!
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Mustafa İslamoğlu zor anlar yaşıyor... (İkinci röportaj), Muhammed Fatih Ergün, İstanbul, 02.11.2014



35:00 dakikadan sonrası fetulah beyle de ilgili...
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
BİLAL BABA CEMAATİ-KERAMET





KURŞUN GEÇMEZ.HASTALARIN ŞİFA BULMASI.KERAMETİ EVLİYA.
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Büyük Patlama ne Zaman?Mehmed Şevket Eygi
10 Aralık 2014 Çarşamba 00:36

Soru şudur: Büyük patlamaya ne kadar zaman kaldı?.. Bendeniz beş altı ay kaldığını sanıyor ve tahmin ediyorum. Bu bir zan ve tahmindir. Gaybı ancak Allahü Teâla bilir. Gökte kara bulutlar belirince, şimşekler çakınca, soğuk rüzgârlar hızla esmeye başlayınca; fırtına, kasırga, bora gelecek hazırlanın, tedbir alın, korunun demek kâhinlik değildir.
Yazılarımı devamlı okuyanlar, önümüzdeki baharda büyük, dehşetli, korkunç hadiseler olabileceğini, uyanık vatandaşların hazırlıklı olması gerektiğini defalarca yazdığımı hatırlayacaklardır. Uyuyanlara, uyanmamakta direnenlere bir şey yapamayız.
Marmara’daki adanın prensi iktidarı uyarmış, anlaşmazsanız darbe bile olabilir demiş.
Ülkemizin üzerindeki azap ve lanet bulutları her gün biraz daha yoğun hale geliyor.
1910’da, Balkan Harbi’ne bir yıl kala Osmanlı Devleti’nde siyasî çekişmeler, dedikodular, sen ben kavgaları, Bizans entrikaları, verimsiz tartışmalar, çekişmeler, tepişmeler gırla gidiyordu.
Orduya siyaset girmişti, değerli subaylar eski Hamidî rejim taraftarı diye emekli edilmiş, kimisinin rütbeleri indirilmiş, nice ehliyetsiz ve liyakatsiz kişiler önemli mevkilere getirilmişti.
Gaflet o dereceye varmıştı ki, Balkan ülkeleri aleyhimizde gizlice ittifak yaparken biz askerimizi terhis etmiştik.
Sonra Balkan Savaşı patlamış ve altı asır bizim olan o vatan topraklarımızı birkaç hafta içinde yitirmiştik.
Devletin başında tecrübeli siyaset kurdu Sultan Abdülhamid bulunsaydı o facia olmayacaktı. En azından imparatorluk o kadar kötü şekilde tasfiye edilmemiş olacaktı.
Yıllarca önce Medine-i Münevvere’deki yaşlı Türklerden duymuştum: Osmanlı Devleti’ne Jön Türkler hakim olduktan sonra kutsal şehre borulu gramofonlar getirilmiş, sesleri Mescid-i Nebevî’nin içine kadar geliyor, âbid ve sâcidleri rahatsız ediyormuş.
Yine mesmuatımdandır: O mübarek şehrin kenar mahallelerinden birinde bir genelev açılmış…
İkinci Meşrutiyet’le birlikte matbuat=basın hürriyeti gelmiş, başta Abdullah Cevdet’in İctihad’ı olmak üzere dinsiz gazete ve dergiler yayınlanmış ve İslam mukaddesatına hakaretler yağdırılmıştı.
İttihatçılar, devletin resmî vesikalarıyla Müslüman kadınların yasal ******lik yapmasına izin vermişler.
Sultan Abdülhamid zamanında bütün okullarda, bilhassa (Başta Galatasaray Sultanisi olmak üzere) liselerde; kışlalarda vakit namazlarını cemaatle kılmak mecburî iken, Jön Türkler onu da 1912’de kaldırmışlar, namaz kılmayı ihtiyarî=isterse kılar istemezse kılmaz hale getirmişlerdi.
Sonunda 1911 Trablusgarp, 1912 Balkan, 1914 Birinci Cihan harpleri patlamış ve altı yüz yıllık devletimiz yirmi sene içinde feci şekilde tasfiye edilmişti.
Balkan Harbi başlamadan önce büyük Avrupa devletleri gizli bir karar almışlardı. Osmanlı ordusunun güçlü olduğunu sandıkları için, savaşın neticesi ne olursa olsun sınırlar değişmeyeceği prensibinde anlaşmışlardı. Baktılar ki ordularımız iki haftada perişan oldu, bu kararı uygulamadılar ve Rumeli-i Şahane elimizden gitti.
Bugün ülkemizde, azaba, tokada, silleye sebep olacak büyük kötülükler, günahlar, isyanlar görülüyor.
Zina serbest bırakılmıştır… Aile müessesesi sinsice ve açıkça darbelenmektedir…
Riba iktisadın ve finansın ana maddesi olmuştur.
Rüşvet, haram rantlar, haram komisyonlar yaygın hale gelmiştir.
Müslüman halkın büyük kısmı namazı yitirmiş ve şehvetlerine uymuştur.
Her tür azgınlık açıkça, açıkta, küstahça, arsızca işlenmektedir.
Lüks, israf, gurur, kibir yaygın hale gelmiştir.
Günde beş milyon aziz ekmek çöpe atılmaktadır.
Cinayetler, yaralamalar, anasını babasını çocuğunu öldürmeler dehşet verici şekilde artmıştır.
Türkiye yüksek binalar çılgınlığı içindedir.
Cayır cayır yeni müzeyyen=süslü cami binaları yapılıyor ama bilhassa sabah vakitlerinde içlerinde birkaç ihtiyardan başka cemaat yok. Namaz kılmakla mükellef halkın yüzde birini bile camilerde göremiyorsunuz. Nerede o meşhur dindar gençler…
Halka yedirilen gıdalar, içirilen meşrubat boyayla, koruyucularla, çeşitli kimyevî maddelerle zehirleniyor. GDO’lu ürünleri yiyenler, vahim hastalıklara yakalanıyor.
Bonzai gençliği tahrip ediyor, bu belanın önüne bir türlü geçilemiyor.
Kur’an’da, Sünnette, Şeriatta, İslam ahlakında büyük günah ve suç olarak belirtilen kötülükler bir toplumda yaygın hale gelir ve açıkça küstahça işlenir olursa oraya bela gelir, azap gelir.
Müslüman halk birliğini yitirirse iç ve dış düşmanlar ülkeyi parçalayıp istila eder.
Türkiye’yi mahv edecek yüzlerce kötülük var… Zinanın serbest bırakılması… Ribanın iktisadî hayata hâkim olması… İffetsizlik… Rüşvet… Haram yeme… Haram rantlar ve komisyonlar… Adaletsizlik… Okullardaki resmî ideoloji terörü…
Bir İslam ülkesinde Tağutlar, Tağutçuluk alabildiğine serbest kalırsa azap iner, tokat ve sille yenir.
Sabataycı ve Kripto büyük medya bu gerçeği Müslüman halktan gizliyor.
Halkı magazin dedikodularıyla afyonluyorlar.
Hülagû orduları Moğolistan’dan Bağdat’a doğru yola çıktığında Darüsselam (Bağdat’ın isimlerinden biri) halkı gaflet içinde gününü gün ediyordu.
Balkan Harbi’nden önceki yıllarda, aylarda, günlerde Osmanlı okumuşları verimsiz tartışmalar içindeydi.
Sonra azap, tokat, sille ansızın geldi. Ansızın geldi ama habersiz gelmedi.
Kur’an haber veriyor… Resulullah (Salat ve selam olsun ona) haber veriyor… Akıl, iz’an, hikmet, basiret haber veriyor…
Gözler görmez olmuş, kulaklar işitmiyor, beyinler çalışmıyor…
Gafiller uyanmıyor, tedbir almıyor…
Bilenler bilmeyenleri aydınlatıp bilgilendirmiyor.
Tehlike yaklaşıyor, Müslümanların büyük bir kısmı hâlâ dedikodularla, gevezelik ve zevzekliklerle meşgul.
1910’da gazeteci olsaydım, o zamanki gidişle iki sene sonra Rumeli’nin elimizden gideceğini yazsaydım, inanan çıkar mıydı? Belki de bana deli derlerdi…
Tarih kültürüne sahip olmamak, tarihten ibret almamak ne büyük bir cahillik ve gaflettir.
Madalyonun sadece bir yüzünü görüp öbür yüzüne bakmamak…
Sel geliyor diyenlere, bir şey olmaz bir şey olmaz, huzurumuzu bozma, uykumuzu sekteye uğratma demek…
Birilerine İktidar-Cemaat savaşından da önemli gelişmeler olduğunu anlatmak ne kadar zor…
Dedikodu uyuşturucusu… Cep telefonu ve tv bağımlılığı… Günlük rutin hayat…
Sel suları toplanıyor ve vadilerden gürültü ile akarak geliyor, önüne çıkan her şeyi sürüklüyor.
Gafiller dere yatağında piknik yapıyor.
Hülagû istilasından altı ay önceki Bağdat…
Balkan Harbi’nden bir yıl önceki Osmanlı yurdu…
Kâmil Paşa, Ferit Paşa kavgaları…
Ne Kamil Paşa kalır, ne Ferit Paşa…
10.12.2014

kaynak:
http://www.milligazete.com.tr/koseyazisi/Buyuk_Patlama_ne_Zaman/22626#.VIrcNjGsXZ8
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
ömer bey korkmadan hakkı söylemeye başladı. bakalım ne kadar sürecek.... bu son açıklamalarını tebrik ve takdir ediyoruz.


bunun-adi-or....luktur-1412141200_m.jpg


Bunun adı or....luktur

38




14.12.2014 04:48
Karakter boyutu :
font_02.gif
font_04.gif



Son dönemde çok tartışılan çıkışlarıyla gündeme gelen ilahiyatçı Tuğrul İnançer Habertürk'ten Kübra Par'a konuştu.
"Hamile kadınların sokakta gezmesi doğru değil", "Çalışan kadın yuvasını dağıtıyor" gibi sözleri büyük tartışmalara sebep olan İnançer, geçen hafta da Meclis'te yaptığı konuşmada Atatürk inkılapları için kullandığı "köpekleştirme" tabiri ile tartışılmıştı.
"Köpekleşme" tartışmalarına yanıt veren İnançer, "Lafı millet k.çından anladı, hiç umurumda değil!" ifadelerini kullanırken, yine çok tartışılacak çıkışlarda bulundu.
"Hamileler sokağa çıkmasın" tartışmalarına da değinen İnançer, konuyu daha da ileri götürerek "'Reklam etmesinler, kapalı giyinsinler' dedim. 'Hem evlenmem hem hamile kalırım' diyenler var. Hürriyetmiş! Or...luğun adının hürriyet olduğu dünyaya tükürürüm. Bunun adı or....luktur. Amerika'da eşcinsellerin evlenmesi de serbest. İçine tüküreyim öyle ileriliğin ben! Bu ilerilikse ben gericiyim. Aileye saygı yok, mahremiyete saygı yok. Bunun adı da hürriyet, öyle mi? Hadi ya?" şeklinde konuştu.
İşte İnançer'in röportajından öne çıkanlar:
Geçen hafta Atatürk inkılaplarından söz ederken 'köpekleştirme' lafını kullanmışsınız. Ne demek istediniz?
Her zamanki gibi yanlış anlaşıldım. Ben eğitim kelimesine karşıyım. Sivil hayatta eğitim olmaz, maarif olur. Fikir, düşünce, tefekkür gibi şeyleri tarif edebilecek kadar bilgi sahibi olmak ve onların içinden zamana zemine uygununu kullanma yetisini verebilmektir maarif. Bize verilense "Benim dediğim doğrudur, senin dediğin yanlıştır"... Bu sirkteki köpek terbiyesine benzer. Meclis'te bunu söyledim. Lafı millet k.çından anladı, hiç umurumda değil! K.çından anlamasın, aklından anlasın!
Cemil Çiçek de size tepki gösterdi...
O beni dinlemedi. Kendisine öyle söylendiyse Cemil Bey haklıdır ama bir hukukçu olarak bu adam böyle söyledi mi diye inceleseydi daha doğru olurdu.
Cumhuriyet dönemi inkılaplarına başka ne eleştiriniz var?
Sana ne? Okuyucuya ne? Şahsi düşüncelerim kimseyi alakadar etmez.
"ERKEK YAKININDAKİ KADINLARI ÇALIŞTIRMAYACAK"
"Kadın kadın gibi, erkek erkek gibi yaşar" demiştiniz. Kastınız nedir?
Yaratılış farkından kaynaklanan mükellefiyetler farklıdır. Evli kadının nafaka mükellefiyeti yoktur. Yavrunun da nafakası babaya aittir. Anne "Ben bu çocuğu emzirmiyorum" dese, baba zorlayamaz. Yani hanım evde muhterem bir yerde tutulur. Hz. Peygamber, cennetin kadınların ayağının altında olduğunu söyler. Bu kadar muhterem olan kadının mecbur kalarak çalıştırılması ayıptır. Erkek yakınındaki kadınları çalıştırmayacak. Onun bütün ihtiyacını temin edecek.
Ya kadın çalışmak istiyorsa?
Mecbur kalırsa çalışmalı. Mesela efendimizin zevcelerinden Zeynep validemiz yün örüp pazarda sattırıyormuş. Oradan kazandığı parayı sadaka olarak dağıtıyormuş. Bunda bir mâni yok.
"Çalışan kadın yuvasını dağıtıyor. Kocasına muhtaç değil ama elin adamının hizmetinde olmayı haysiyetine uygun buluyor" demişsiniz.
E nefis...
Nasıl yani?
Açık değil mi, nesini açayım ya? Boşanma davalarında çalışan kadının oranı çok yüksek. Mutlu kadın neden çalışsın? Herifte kabahat de ondan! Evlenirken nefsine göre evleniyor. Kız tarafı masraf listesi veriyor. Kavgalar "ben'likten çıkıyor.
"EVLENMEDEN HAMİLE KALMAK O....LUKTUR"
Ramazan programında hamile kadınlarla ilgili sözleriniz çok tepki çekti. Hamilelerin gözükmesinde sakınca mı var?
Ben o programda edepsizliğin ayyuka çıktığını, hanımların belli zamanlarda kullandıkları bazı gereçlerin, kanatlısının kanatsızının reklamının yapıldığını söylediğimde o şirketin reklam müdürü olan zat aleyhimde kampanya başlattı. Ben hâlâ bunun edepsizlik olduğunu söylüyorum. Ayıptır, gösterilmez. Hamilelik mahrem bir şeydir. Özeldir. Ayrıca nazar değer. "Erkekler arabasıyla alsın, akşamüstü dolaştırsın. O kızcağız sokağa çıkmasın, nazara gelmesin" dedim. "Hamileler sokağa çıkmasın" demedim. "Reklam etmesinler, kapalı giyinsinler" dedim. "Hem evlenmem hem hamile kalırım" diyenler var. Hürriyetmiş! Or...luğun adının hürriyet olduğu dünyaya tükürürüm. Bunun adı or....luktur. Amerika'da eşcinsellerin evlenmesi de serbest. İçine tüküreyim öyle ileriliğin ben! Bu ilerilikse ben gericiyim. Aileye saygı yok, mahremiyete saygı yok. Bunun adı da hürriyet, öyle mi? Hadi ya?
O zaman erkek gözüne odaklı yaşayalım, hamileler dışarı çıkmasın!
Hayda! Yok, sen bu sabit fikirlilikle beni anlayamazsın! Hamile kalırsan anne olmayan kızların sana kıskançlıkla bakacağını düşünmüyor musun? Bebek yapmak için tüpçülere giden, gayret eden zavallıcıkların sana gıpta etmeleri, seni kıskanmaları mümkün değil mi? Niye böyle doğru düşünmüyorsun? Niye erkekten bakıyorsun?
"HIRSIZ DİYORLAR"
Sövmek başka şey, tenkit etmek başka şey. Kendimize ait hiçbir bozukluğu düzeltmeden sadece sövüyoruz. "Sayın bilmem kim hırsızdır" diyorlar. Yalancısın. Adam hırsızsa sayın değildir, sayınsa hırsız değildir. Anladın mı sloganların bir b.ka yaramadığını?
"CUMHURBAŞKANI'NA ALTINDAN SARAY YAPTIRSAM DOYMAM!"
Cumhurbaşkanlığı Sarayı ile ilgili tartışmalara ne diyorsunuz?
Ben bir vatandaş olarak Antalya'da o binadan daha büyük bir otelde kaldım. Bu memleketin Cumhurbaşkanı'na, Başbakan'ına, Diyanet İşleri Başkanı'na altından saray yaptırsam doymam. Recep Bey'in babasının malı değil o, milletin malı. Ne olacaktı ya? İngiltere Kraliçesi Buckingham Sarayı'nda oturuyor, hata değil de benimki mi oturmayacak? Bırakın bu alçakgönüllülük namı altında zelilliği, zilleti! Türk milleti izzet sahibidir! İzzet de böyle belli olur.
3 bakanla ilgili yolsuzluk tartışmasına nasıl bakıyorsunuz?
Ben günlük siyasetin dışındayım, üstündeyim. Bunlar havanda su dövmektir.
"ANLADIN MI BAKIŞIMDAN"
Osmanlıca tartışmasına ne diyorsunuz?
Cahilliğe talip bir toplum haline geldik. Bilginin fazlası niye zarar versin?
Latin alfabesine geçilmesi hata mıydı?
(Sinirlice bakıyor, çay kaşığını bardağın içine koyuyor). Anladın mı cevabı bakışımdan? Yeter bu kadar!
"LAİKLİK İSLAM İÇİN DOĞRU DEĞİLDİR"
Laikliğe nasıl bakıyorsunuz?
İnsanın hayatına inancı ve aklı yön verir. Eğer bu inanç doğru bir inançsa akıldan üstündür. Eğer batıl bir inançsa akıldan geridir. Reform denen hareket, batıl olan bir dini arkaya atıp aklı öne koymaktır. Bunun paralelinde bizim reformistlerin anladığı büyük bir salaklıktır. Hak olan dini arkaya atıp aklı öne koymak olmaz. Dolayısıyla laiklik batıl dinler için güzel bir şeydir ama İslam için doğru değildir. Devlet idaresine dini kaidelerin karışmıyor olması laftan ibarettir. Din ve dünya ayrı değildir. Hz. Peygamber "Dünyası için ahiretini terk eden bizden değildir" diyor. Ama İslam hukukun bütün hükümlerini şu anki kanunlarımıza göre yaşayabilirsin. Bugünkü devlet sistemi içinde Allah'ın emrine uygun davranmak pekâlâ mümkündür.


kaynak:
http://www.odatv.com/n.php?n=bunun-adi-or....luktur-1412141200

 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Nakşibendi Adabı kitabı Behcetü's Seniyye'den şok ifadeler...
 
Üst