Her İŞte Bİr Hayir Vardir

drone

Üye
Katılım
7 Eki 2006
Mesajlar
170
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Bir zamanlar Afrika’daki bir ülkede hüküm süren bir kral vardı. Kral, daha çocukluğundan itibaren arkadaş olduğu, birlikte büyüdüğü bir dostunu hiç yanından ayırmazdı. Nereye gitse onu da beraberinde götürürdü. Kralın bu arkadaşının ise değişik bir huyu vardı. İster kendi başına gelsin ister başkasının, ister iyi olsun ister kötü, her olay karşısında hep aynı şeyi söylerdi:
"Bunda da bir hayır var!"
Bir gün kralla arkadaşı birlikte ava çıktılar. Kralın arkadaşı tüfekleri dolduruyor, krala veriyor, kral da ateş ediyordu. Arkadaşı muhtemelen tüfeklerden birini doldururken bir yanlışlık yaptı ve kral ateş ederken tüfeği geriye doğru patladı ve kralın baş parmağı koptu. Durumu gören arkadaşı her zamanki her zamanki sözünü söyledi:
"Bunda da bir hayır var!"
Kral acı ve öfkeyle bağırdı: "Bunda hayır filan yok! Görmüyor musun, parmağım koptu?"
Ve sonra da kızgınlığı geçmediği için arkadaşını zindana attırdı. Bir yıl kadar sonra, kral insan yiyen kabilelerin yaşadığı ve aslında uzak durması gereken bir bölgede birkaç adamıyla birlikte avlanıyordu. Yamyamlar onları ele geçirdiler ve köylerine götürdüler. Ellerini, ayaklarını bağladılar ve köyün meydanına odun yığdılar. Sonra da odunların ortasına diktikleri direklere bağladılar. Tam odunları tutuşturmaya geliyorlardı ki, kralın başparmağının olmadığını fark ettiler. Bu kabile, batıl inançları nedeniyle uzuvlarından biri eksik olan insanları yemiyordu. Böyle bir insanı yedikleri takdirde başlarına kötü olaylar geleceğine inanıyorlardı. Bu korkuyla, kralı çözdüler ve salıverdiler. Diğer adamları ise pişirip yediler. Sarayına döndüğünde, kurtuluşunun kopuk parmağı sayesinde gerçekleştiğini anlayan kral, onca yıllık arkadaşına reva gördüğü muameleden dolayı pişman oldu. Hemen zindana koştu ve zindandan çıkardığı arkadaşına başından geçenleri bir bir anlattı.
"Haklıymışsın!" dedi.
"Parmağımın kopmasında gerçekten de bir hayır varmış. İşte bu yüzden, seni bu kadar uzun süre zindanda tuttuğum için özür diliyorum.Yaptığım çok haksız ve kötü bir şeydi"
"Hayır" diye karşılık verdi arkadaşı.
"Bunda da bir hayır var"
"Ne diyorsun Allah aşkına?" diye hayretle bağırdı kral.
"Bir arkadaşımı bir yıl boyunca zindanda tutmanın neresinde hayır olabilir"
"Düşünsene, ben zindanda olmasaydım, seninle birlikte avda olurdum, değil mi?"
Ve sonrasını düşünsene?
 

Tuncay ÖZ

Profesör
Katılım
3 Kas 2006
Mesajlar
2,566
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Konum
32
paylasım teskkurler ewet gercektende herseyde bi hayır var:d
 

~zuzii~

Paylaşımcı
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
398
Tepkime puanı
0
Puanları
0
evet buna ı kdr çok inanyrm ki..
çok sewdiqim bir abim uçaqı rötar yapınca bineceqi otobüsü kaçırıyor ve qece havaalanında uyumak mecburiyetinde kalıyor.ertesi qün başka bir otobüse bindiqinde kaçırdıqı otobüsün uçuruma yuvarlandıqı haberini alıyor...
 

^diyar^

susss gönlüm!!!
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
1,742
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Yaş
40
Konum
istanbul
çok güzeldi paylaştığın için sağol. Drone
biz göremesekte her şeyde bir hayır MUTLAKA vardır
 

doğuhan

Profesör
Katılım
13 Ara 2006
Mesajlar
1,425
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Yaş
37
Konum
orta dünyalar
her şeyde bir hayır vardır


Bir zamanlar Afrika’daki bir ülkede hüküm süren bir kral vardı. Kral, daha çocukluğundan itibaren arkadaş olduğu, birlikte büyüdüğü bir dostunu hiç yanından ayırmazdı. Nereye gitse onu da yanında götürürdü.

Kralın bu arkadaşının ise değişik bir huyu vardı. İster kendi başına gelsin ister başkasının, ister iyi olsun ister kötü, her olay karşısında hep aynı şeyi söylerdi:

“Bunda da bir hayır var!”

Bir gün kralla arkadaşı birlikte ava çıktılar. Kralın arkadaşı tüfekleri dolduruyor, krala veriyor, kral da ateş ediyordu. Arkadaşı muhtemelen tüfeklerden birini doldururken bir yanlışlık yaptı ve kral ateş ederken tüfek geriye doğru patladı ve kralın baş parmağı koptu.

Durumu gören arkadaşı her zamanki sözünü söyledi:

“Bunda da bir hayır var!”

Kral acı ve öfkeyle bağırdı:

“Bunda hayır falan yok! Görmüyor musun, parmağım koptu?” ve sonra da kızgınlığı geçmediği için arkadaşının zindana attırdı.

Bir yıl kadar sonra kral, insan yiyen kabilelerin yaşadığı ve aslında uzak durması gereken bir bölgede birkaç adamlarıyla birlikte avlanıyordu. Yamyamlar onları ele geçirdiler ve köylerine götürdüler. Ellerini, ayaklarının bağladılar ve köyün meydanına odun yığdılar. Sonra da odunların arasına diktikleri direklere bağladılar.

Tam odunları tutuşturmaya geliyorlardı ki, kralın baş parmağının olmadığının fark ettiler. Bu kabile, batıl inançları nedeniyle uzuvlarından birisi eksik olan insanları yemiyordu. Böyle bir insanı yedikleri takdirde başlarına kötü olaylar
geleceğine inanıyorlardı. Bu korkuyla, kralı çözdüler ve salıverdiler. Diğer adamları ise pişirip yediler.

Sarayına döndüğünde, kurtuluşunun kopuk parmağı sayesinde gerçekleştiğini anlayan kral, onca yıllık arkadaşına reva gördüğü muameleden dolayı pişman oldu. Hemen zindana koştu ve zindandan çıkardığı arkadaşına başından geçenleri bir bir anlattı.

“Haklıymışsın!” dedi. “Parmağımın kopmasında gerçekten de bir hayır varmış.

İşte bu yüzden, seni bu kadar uzun süre zindanda tuttuğum için özür diliyorum. Yaptığım çok haksız ve kötü bir şeydi.”

“Hayır” diye karşılık verdi arkadaşı. “Bunda da bir hayır var.”

“Ne diyorsun Allah aşkına?” diye hayretle bağırdı kral. “Bir arkadaşının bir yıl boyunca zindanda tutmanın neresinde hayır olabilir?”

“Düşünsene, ben zindanda olmasaydım, seninle birlikte avda olurdum, değil mi?” Ve sonrasının düşünsene...

__________________
 

sahara

Paylaşımcı
Katılım
16 Kas 2006
Mesajlar
332
Tepkime puanı
0
Puanları
0
çok güzeldi kardeşim Allah razı olsun..
 

doğuhan

Profesör
Katılım
13 Ara 2006
Mesajlar
1,425
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Yaş
37
Konum
orta dünyalar
ALLAH DEMEK

Fakir bir genç, padişahın kızına aşık olmuş. Bu ümitsiz sevdasını gidip meşhur dervişine anlatarak yardım

dilemiş. Derviş: “Evlâdım, şehrin girişinde tam yol ağzında otur, kim ne derse desin sadece ‘Allah’ diye cevap

ver.” demiş.

Fakir genç, denileni yapmış. Günlerce, aylarca şehrin girişinde başka hiçbir kelime konuşmadan “Allah”

demiş. Derviş, yiyeceğini, içeceğini her gün getiriyormuş. Zamanla “Allah” diyen genç halk arasında meşhur

olmaya başlamış. Nihayet bir gün padişah da genci merak etmiş. Dervişten, genç hakkında bilgi istemiş.

Derviş, gencin devrin büyüklerinden olduğunu söylemiş. Padişah, kalkıp genci ziyarete gitmiş. “Kimsin?

Derdin ne? Ne istersin?” demiş ise de, genç, padişaha karşı da “Allah” demekten vazgeçmemiş. Başka tek

kelime konuşmamış.

Derviş akşam gencin yanına gelmiş. “Padişah sana “Kızımı vereyim” diyene kadar, sen ondan sakın ola ki

bir istekte bulunma!” diye tembihte bulunmuş. Nihayet bir gün padişah gelip: “Ne istiyorsun, istiyorsan seni

kızımla evlendireyim.” deyince, genç, dervişin şaşkın bakışları altında “Yok” demiş. Artık onu da istemiyorum.

Ben başka birisinin hatırı için Allah dedim, Allah devrin padişahını ayağıma getirip, benim gibi miskin bir gence

kendi kızını teklif ettirdi. Eğer Onun hatırı için Allah deseydim kim bilir ne olurdu? Ben bundan böyle Ondan

başkasını anmıyor, ondan başkasını istemiyorum.”
 

HİBAB

Üye
Katılım
29 Ocak 2007
Mesajlar
22
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
29
Konum
ewden
Her ikiside gerçekten çok anlamlıydı Allah razı olsun.
 

doğuhan

Profesör
Katılım
13 Ara 2006
Mesajlar
1,425
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Yaş
37
Konum
orta dünyalar
Yoldan en güzel geçmek



[FONT=Verdana,arial]
Bir kral halkı için geniş bir yol yaptırmaya karar verdi. Yapımı tamamlanan yolu halka açmadan önce, bir yarışma düzenlemeye karar verdi. İsteyenin bu yarışmaya katılabileceğini ilan ettiren kral, yoldan en güzel geçecek kişiyi belirleyeceğini söyledi.

Yarışma günü, insanlar akın ettiler. Bazıları en güzel arabalarını, bazıları en güzel elbiselerini getirmişti: Kadınlardan kimileri saçlarını en güzel biçimde yaptırmıştı, kimi de yanlarında en güzel yiyecekleri getirmişti. Gençlerden bazıları spor kıyafetler içinde yol boyunca koşmaya hazırlanıyordu.

Nihayet, tüm gün insanlar yoldan geçtiler, fakat yolu kat edip tekrar kralın yanına döndüklerine hepsi aynı şikayette bulundu: Yolun bir yerinde büyükçe bir taş ve moloz yığını vardı ve bu moloz yığını yolculuğu zorlaştırıyordu.

Günün sonunda yalnız bir yolcu da bitiş çizgisine yorgun argın ulaştı. Üstü başı toz toprak içindeydi, ama krala büyük bir saygıyla yönelerek elindeki altın kesesini uzattı:

'Yolculuğum sırasında, yolu tıkayan taş ve moloz yığınını kaldırmak için durmuştum. Bu altın kesesini onun altında buldum. Bu altınlar size ait olmalı.'

Kral gülümseyerek cevap verdi:

'O altınlar sana ait delikanlı.'

'Hayır, benim değil. Benim hiçbir zaman o kadar çok param olmadı.'

"Evet" dedi kral. "Bu altınları sen kazandın, zira yarışmanın galibi sensin. Yoldan en güzel geçen kişi sensin. Çünkü, yoldan en güzel geçen kişi, ardından gelenler için yoldaki engelleri kaldıran kişidir."


[/FONT]
 

M3L3K

Asistan
Katılım
11 Şub 2007
Mesajlar
210
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
Konum
Almanya
Allah razi olsun kardesim hikayelerin hepsi cook anlam tasiyor ... insani harbiden düsündürüyor haa:D:D herneyse tekrardan allah senden razi olsun !!
 

AşK_€r

arabeskçi
Katılım
20 Kas 2006
Mesajlar
3,711
Tepkime puanı
23
Puanları
0
Yaş
44
Konum
yersiz-yurtsuz
bundada bir hayır vardır

Bir zamanlar Afrika'daki bir ülkede hüküm süren bir kral vardı. Kral, daha çocukluğundan itibaren arkadaş olduğu, birlikte büyüdüğü bir dostunu hiç yanından ayırmazdı. Nereye gitse onu da beraberinde götürürdü.
Kralın bu arkadaşının ise değişik bir huyu vardı. İster kendi başına gelsin ister başkasının, ister iyi olsun ister kötü, her olay karşısında hep aynı şeyi söylerdi:
-Bunda da bir hayır var!
Bir gün kralla arkadaşı birlikte ava çıktılar. Kralın arkadaşı tüfekleri dolduruyor, krala veriyor, kral da ateş ediyordu. Arkadaşı muhtemelen tüfeklerden birini doldururken bir yanlışlık yaptı ve kral ateş ederken tüfeği geriye doğru patladı ve kralın baş parmağı koptu.
Durumu gören arkadaşı her zamanki her zamanki sözünü söyledi:
-Bunda da bir hayır var!
Kral acı ve öfkeyle bağırdı:
-Bunda hayır filan yok! Görmüyor musun, parmağım koptu?' Ve sonra da kızgınlığı geçmediği için arkadaşını zindana attırdı.
Bir yıl kadar sonra, kral insan yiyen kabilelerin yaşadığı ve aslında uzak durması gereken bir bölgede birkaç adamıyla birlikte avlanıyordu. Yamyamlar onları ele geçirdiler ve köylerine götürdüler. Ellerini, ayaklarını bağladılar ve köyünz meydanına odun yığdılar. Sonra da odunların ortasına diktikleri direklere bağladılar.
Tam odunları tutuşturmaya geliyorlardı ki, kralın başparmağının olmadığını farkettiler. Bu kabile, batıl inançları nedeniyle uzuvlarından biri eksik olan insanları yemiyordu. Böyle bir insanı yedikleri takdirde başlarına kötü olaylar geleceğine inanıyorlardı. Bu korkuyla, kralı çözdüler ve salıverdiler. Diğer adamları ise pişirip yediler.
Sarayına döndüğünde, kurtuluşunun kopuk parmağı sayesinde gerçekleştiğini anlayan kral, onca yıllık arkadaşına reva gördüğü muameleden dolayı pişman oldu. Hemen zindana koştu ve zindandan çıkardığı arkadaşına başından geçenleri bir bir anlattı.
-Haklıymışsın!' dedi. Parmağımın kopmasında gerçekten de bir hayır varmış. İşte bu yüzden, seni bu kadar uzun süre zindanda tuttuğum için özür diliyorum.Yaptığım çok haksız ve kötü birşeydi.
-Hayır, diye karşılık verdi arkadaşı. Bunda da bir hayır var.
-Ne diyorsun Allah aşkına?diye hayretle bağırdı kral. Bir arkadaşımı bir yıl boyunca zindanda tutmanın neresinde hayır olabilir?

-Düşünsene, ben zindanda olmasaydım, seninle birlikte avda olurdum, değil mi? Ve sonrasını düşünsene. :D

alıntıdır....
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Bu fakirde KPSS'den yüksek puan alamamış, ilk atamada atanamamıştı. Sınıf arkadaşlarımında pek çoğu daha yüksek puan alarak bir yerlere atandılar. Tabi ilk atamada merkezi yerlere değil daha kırsal bölgelere atama olur. Kız arkadaşlardan erzurumun köyüne kadar atananlar var. Bizde mecburen sözleşmeli başladık. Sözleşmeli çok kişi alındığından ve pek çok okulda kadro boş olduğu için istediğimiz yere atandık, yani evimizim önündeki okula. Şubat atamasında ise sözleşmeliler, halen çalıştıkları okulları tercih edebilir dediler. Bizde öle yaptık ve aynı okulumuzda kadrolu göreve başladık. Demek ki düşük puan almamızda da bir hayır varmış. Yoksa normalde daha yükse puan alabilecekken bazı bir iki sebepten dolayı düşük puan almıştık. Daha yüksek alacak olsaydık şimdi kimbilir nerde olacaktık. Halbuki şimdi evim ile okul karşı karşıya.. :)
 

AşK_€r

arabeskçi
Katılım
20 Kas 2006
Mesajlar
3,711
Tepkime puanı
23
Puanları
0
Yaş
44
Konum
yersiz-yurtsuz
talib abi...
galiba meslektaşız...öğretmensiniz galiba...?
evet bazen bize kötü gibi gelen bir mevzuu hakkımızda hayırla sonuçlanabiliyor...
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Evet, bilgisayar öğretmeniyim. Sizin branş nedir abim?

Bizler cahiliz, bir şeye kafayı takar da durmadan isteriz. Madem bu kadar dua ediyoruz, (haşa) Allah (c.c.) neden kabul etmiyor diye düşünebiliriz bazen. Düşünmeyiz ki belki bizim istediğimizde bizim için bir hayır yok.. Rabbim her zaman için bize hayırlsını versin..
 

gönül kuşu

Asistan
Katılım
7 Mar 2007
Mesajlar
366
Tepkime puanı
10
Puanları
0
Yaş
61
. MERHABA AŞK-ER KRAL VE İLK ARKADAŞI KRAL HÜKMETMEKTEN ZEVK ALAN NEFİS . ARKADAŞI İSE DERSLİ SALİK . KRAL İSE EKSİK SIFATLI ÇÜNKİ EKSİK SIFATTAN ALLAH MÜNENZEHDİR HU HUU HUUU.
 

dayi

Profesör
Katılım
15 Kas 2006
Mesajlar
1,918
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Yaş
69
Aslında herkesin hayatı baştan sona HAYIRDIR,da..işte..o anda olayın sonucunu bilmediğimiz için değerlendirmemiz eksik kalıyor..hayırlı..yada..hayırsız diyoruz..

Musa Peygamber ile Hızır Aleyhisselam misalindeki gibi:D..

HU..
 
Üst