“Her âlim, bir kandildir...”

bulut_bey79

Kıdemli Üye
Katılım
28 Eki 2006
Mesajlar
12,118
Tepkime puanı
324
Puanları
0
Konum
istanbul
Web sitesi
3422unitedstates.spaces.live.com
Hasan Basrî hazretleri, “Âlimler dünyayı aydınlatır. Her âlim, zamanının insanlarını aydınlatan bir kandildir. Âlimler olmasa, insanlar karanlıkta kalır ve insanlığını kaybederler” buyurdu.
Süfyan-ı Sevrî hazretleri de şöyle buyuruyor: “İlmin yaşaması sorup araştırmakla ve gereğini yaşamakla olur. Bunlar olmayınca ilim ölmüş demektir.”
İkrime hazretleri buyurdu ki: “İlmi ancak hakkını veren kimselere öğretiniz.” Kendisine, “İlmin hakkı nedir?” diye sordular. Şöyle cevap verdi: “İlmin hakkı, gereğini yaşamak ve yaşıyacak olanlara öğretmektir.”
Sâlim bin Ebî Ca’d buyurdu ki: “Ben, bir köle idim. Kendimi tamamen ilme verdim. Bir sene sonra, Halife ziyaretime geldi. Ben ona kapıyı açmadım.”
İmam Şa’bî buyurdu ki: “Âlimlerin ahlâk ve edeplerinden biri de, ilmi elde ettikçe onunla amel etmeleridir. Amellere yöneldikçe başkaları ile meşgul olmaktan kurtulurlar. Böylece derin araştırmalar için imkân sağlamış olurlar ve istekleri artar.”
Peygamber efendimiz buyurdu ki: “Kıyamet gününde insanların azab bakımından en şiddetlisi, Allah’ın, ilmi ile kendisini faydalandırmadığı bir âlimdir.”
Bir diğer hadîs-i şerifte de; “Öyle zamanlar gelecek ki, o vakit insanların ibadet edenleri cahil, âlimleri de fâsık olacaktır” buyurulmuştur.
Abdullah bin Mes’ud buyurdu ki: “İnsanların dini meseleler hakkındaki sorularına, hiç beklemeden ve iyice araştırmadan fetva veren kimseler, şüphesiz kendilerini cehenneme arz etmiş olurlar. İnsanların her sorduğuna cevap vermiye kalkışan bir kimse, mecnun, deli sayılır.”
Hasan-ı Basri hazretleri de şöyle buyurdu: “Ey mümin, sakın sen, âlimlerin ilmini toplayan fakat, sefihlerin yolundan giden biri olma.”
İsâ aleyhisselâm buyurdu ki: “İlimler ne kadar çoktur. Fakat hepsi faydalı değildir. Âlimler de çoktur fakat, hepsi kemâle ermiş değildir.”
İbrahim bin Utbe buyurdu ki: “Kıyamet gününde insanların en çok pişman olanı, ilmi ile büyüklük taslayan âlimler olacaktır.”

Hikmetler
Mehmet Oruç


----------

“Dili âlim, kalbi cahil!..”

İlim, çok kıymetlidir. Bunun için, ilim sahibi kendini üstün ve şerefli sanır. Böyle kimsenin ilmine cehil demek daha doğru olur. Gerçek ilim, insana aczini, kusurunu ve Rabbinin büyüklüğünü, üstünlüğünü bildirir. Yaratanına karşı korkusunu ve mahluklara karşı tevazu’unu arttırır. İlmi ile amel etmek ve başkalarına öğretmek ve bunları ihlas ile yapmak lazımdır. Amel ve ihlas ile olmayan ilim zararlıdır. Hadis-i şerifte, “Allah için olmayan ilmin sahibi Cehennemde ateşler üzerine oturtulacaktır” buyuruldu.
Dünyalık ele geçirmek için ilim öğrenmek, yani dini dünyaya vesile etmek, altın kaşıkla necaset yemeye benzer. Dini dünya kazancına alet edenler, din hırsızlarıdır. Hadis-i şerifte, “Din bilgilerini dünyalık ele geçirmek için edinenler, Cennetin kokusunu duymayacaklardır” buyuruldu.
Hadis-i şerifte, “Bu ümmetin âlimleri iki türlü olacaktır: Birincileri, ilimleri ile insanlara faydalı olacaktır. Onlardan bir karşılık beklemiyeceklerdir. Böyle olan insana denizdeki balıklar ve yeryüzündeki hayvanlar ve havadaki kuşlar dua edeceklerdir. İlmi başkalarına faydalı olmayan, ilmini dünyalık ele geçirmek için kullananlara kıyamette Cehennem ateşinden yular vurulacaktır” buyuruldu.
İslamiyete uyan âlim, etrafına ziya saçan ışık kaynağı gibidir. “Kıyamet günü bir din adamı getirilip Cehenneme atılır. Cehennemdeki tanıdıkları etrafına toplanıp, ‘sen dünyada Allahın emirlerini bildirirdin. Niçin bu azaba düştün’ derler. ‘Evet, günahtır yapmayın derdim, kendim yapardım. Yapınız dediklerimi de yapmazdım. Bunun için, cezasını çekiyorum der’ buyuruldu.”
Hazret-i Ömer buyurdu ki: “Şu ümmet üzerine en çok korktuğum şey, dili ve sözleri ile âlim, kalbi cahil olan kimselerdir.”
Süfyan-ı Sevrî hazretleri, “İlim ameli çağırır. Amel ilmin çağrısına uyarsa ne güzel. Değilse ilim çeker gider” buyurmuştur.
Abdullah bin Mübarek hazretleri de, “Kişi, bulunduğu ülkede kendisinden daha âlim birisinin mevcudiyetini kabul ettiği müddetçe, hakîkaten âlimdir. Kendisini bütün âlimlerin üzerinde gördüğü takdirde, cahilliğini ortaya koymuş olur.”



 

bulut_bey79

Kıdemli Üye
Katılım
28 Eki 2006
Mesajlar
12,118
Tepkime puanı
324
Puanları
0
Konum
istanbul
Web sitesi
3422unitedstates.spaces.live.com
İnsanların en kötüsü!..

Emanetçinin kendisine bırakılan malları muhafaza etmekte emin olması lazım geldiği gibi, din âliminin de, İslam bilgilerini bozulmaktan muhafaza etmekte emin olması lazımdır.
Resulullah efendimiz, Kâbe’yi tavaf ediyorken, “hangi insan daha kötüdür?” diye soruldu. “Kötü olanı sorma! İyi olanları sor. Âlimlerin kötüsü, insanların en kötüsüdür” buyurdu.
İsa aleyhisselam, “Kötü âlimler, su yolunu kapayan kaya gibidir. Su, kayadan sızıp geçemez. Akmasına da mani olur” buyurdu.
Kötü din adamı, kanalizasyona benzer. Görünüşte, sağlam, sanat eseridir. İçi ise, pislik doludur. Peygamberimiz, “Kıyamet günü azabların en şiddetlisi, ilmi kendisine faydalı olmıyan din adamınadır” buyurdu.
İlim sahibi, yani din bilgilerini öğrenen kimse, ya sonsuz saadete kavuşur, yahut nihayetsiz felakete düçar olur.
Fudayl bin Iyad hazretleri buyurdu ki: “Bir âlimin dünyanın oyuncağı olduğunu gördüğüm zaman, kendisine acır ve ağlarım. Bir âlim veya sûfî hakkında, ‘Nafakası falanca tüccara ait olmak üzere hacca gitti’ denilmesi ne kadar acıdır.”
Yahya bin Muaz hazretleri de; “Bir âlim, dünyalık peşinde koştuğu zaman kıymet ve şerefini kaybetmiştir” buyururdu.
Hasan Basrî de şöyle buyurdu: “Âlimlerin azabı, kalplerinin ölmesi iledir. Kalplerinin ölümüne sebeb ise, uhrevî amellerle dünyevî menfaatler elde etmeye çalışmaktır. Böylece onlar, dünya adamlarının yakınlığını kazanmış olurlar.”
Hazreti Ömer buyuruyor ki: “Siz bir âlimin dünyayı sevdiğine şahit olursanız, dini hakkında onu itham ediniz. Çünkü sevenlerin hepsi, neyi seviyorsa onun yolunu tutmuştur.”
Hasan Basrî de şöyle buyuruyor: “Doğrusu çok şaşılacak şey... Diller ne güzel söylüyor, kalbler de biliyor. Fakat ameller aykırı düşüyor.”
Hadis-i şerifte, “Âlimler devlet adamlarına karışmadıkça ve dünyalık toplamak peşinde olmadıkça, Peygamberlerin eminleridir. Dünyalık toplamaya başlayınca ve devlet adamlarının arasına karışınca, bu emanete hıyanet etmiş olurlar” buyuruldu.




----------

İnsan ulvî gayeler için yaratıldı

Bütün kötülüklerin başı, dünya sevgisi ve dünyaya tamahtır. Zekât da dünya ve mal sevgisine dalmaya karşı bir ilâçtır. Fahreddîn Râzî hazretleri bu konu ile ilgili olarak şöyle buyurmaktadır:
“Dünya sevgisine dalmak gönülden Allah sevgisini giderir. Hikmetullah, mal sahiplerini, mallarından bir kısmını ayırıp Allahü teâlânın gösterdiği yerlere harcamakla yükümlü kılmayı gerektirmiştir. Tâ ki kişideki mala karşı meyil kırılsın, tamamen mala yönelme engellensin ve insanın saadetinin mal toplamakla meşguliyette değil, malı Allahü teâlânın razı olacağı yerlere harcamakta olduğu unutulmasın.
Kişi zengin oldukça bu zenginliğinin kendisine o zamana kadar sahip olmadığı birtakım güç ve imkânlar sağladığını görmekte ve zenginliği arttıkça gücünün ve imkânlarının da arttığını müşahede etmektedir. Bu güç ve imkânlarının artması ona büyük zevk vermektedir. Böylece aldığı bu zevk sebebiyle insan daha çok kazanmak için gayret sarf etmekte, daha çok kazandıkça hırsı da o nisbette artmaktadır. Böylece fasid bir daire içine girilmektedir.
Dinimiz, zekât vasıtasıyla bu fasid daireyi kırmış, mal sahibinden, bunun bir kısmını Allah rızasını elde etme yolunda harcamasını istemiştir. Tâ ki nefis sonu olmayan bu karanlık yoldan ayrılıp, Allahü teâlânın rızasını talep ve ona kulluk yoluna yönelsin.”
Allahü teâlâ Müslümanın mal toplamasına ve dünya lezzetlerinden istifade etmesine müsaade etmiştir. Fakat zengin olmanın insanın yegâne gayesi olmasına müsaade etmemiştir. İnsan daha yüce ve ulvî gayeler için yaratılmıştır. Dünya insan için yaratılmıştır; insan dünya için değil. Bilâkis insan âhiret için, Cenâb-ı Hakka kulluk için yaratılmıştır. Dünya âhiret yolunda sadece bir merhale, bir vasıtadır.
Mal dininizin nazarında bir hayır ve nimettir. Fakat öyle bir nimet ki insan kötülüklerle imtihan olduğu gibi, o nimetle de imtihan olmaktadır. “Mallarınız, çocuklarınız sizin için bir imtihandır” buyuruldu.
İşte zekât kişinin bu imtihanda başarılı olmasını sağlayan bir araçtır; kişiyi malını Allah yolunda harcamaya alıştırır.



 
Üst