Hedefteki iki ülke: Türkiye ve İran

Muminaga

Yeni
Katılım
19 Ara 2006
Mesajlar
8,208
Tepkime puanı
989
Puanları
0
S.Huntington'un “Medeniyetler Çatışması” veya M. Thatcher'ın “Yeni Bolşevizm, İslamizm'dir” tezleri, makro ve mikro ölçekte yaşanan küresel-yerel gelişmeleri anlayabilmemizi sağlayacak iki önemli köşe taşıdır.
ABD'nin Irak'ı işgalinden bir yıl kadar önce İngiltere'nin eski başbakanı “Demir Lady” lakaplı Margareth Thatcher'ın “Guardin”da önemli bir makalesi yayımlandı.
Buna göre “Doğu Bloku”nun çökmesiyle sona eren “Soğuk Savaş” sonrası NATO, hedefine İslam'ı koymalı ve ABD, bu kapsamda Irak'ı mutlaka işgal etmeliydi.

Takip eden süreçte Bush'un “Neo-Con”lara yakın duruşu da göz önüne alındığında bu her iki tezin ABD dış politikasını şekillendirdiğini söyleyebiliriz.
Tam da bu süreçte İran ve Türkiye'nin de içinde bulunduğu en az yedi İslam ülkesinin işgal edilerek parçalanacağına dair Pentagon-CIA kaynaklı haberlerin de bir şekilde basına sızdığını hatırlatalım.
Son tahlilde yaşanan işgaller, bu şeytani planın tıkır tıkır işletildiğini açıkça gözler önüne sermektedir.
Afganistan, Irak, Sudan, Yemen, Libya, Mısır ve Suriye'de yaşanan gelişmeler de fazla söze hacet bırakmayacak türden.

Son dönemdeki hesapların neredeyse tamamı, listede favori olarak yer tuttuğuna inandığım iki ülke üzerine yapılıyor:
Türkiye ve İran.

Küresel oyun kurucu güç, Ortadoğu ile ilgili projesini gerçekleştirirken askeri seçeneğin yanısıra tahrip gücü daha yüksek “etnik ve mezhepsel farklılıkları” kaşımayı temel politika edinmiştir.
Kobani bahaneli IŞİD'e karşı konumlanma üzerinden Türkiye'yi Suriye mayınlı arazisine çekmeye çalışan küresel güçlerle yereldeki maşa ve taşeronları başarılı olamadı.
Şimdilerde ise zıt gibi görünen yapıların yine aynı amaç doğrultusunda bir güç birliği yaptıkları görülmektedir.
“Süleyman Şah” türbesi umurlarında bile olmayan yereldeki taşeron güçlerin bir anda “Vatan-Millet-Sakarya” refleksleri göstermesi elbette tevekkeli değildir.
Suriye topraklarında meydana gelebilecek asker ölümleri üzerinden Türkiye'nin Suriye sahasına çekilmesi planları yaptıkları anlaşılan zıtlar koalisyonunun; bu planları akim bırakan “Şah-Fırat” operasyonuna şiddetli tepki göstermesi elbette tesadüf değil.

İç güvenlik paketine destek vermesi beklenen MHP'nin de HDP ile aynı koalisyonda yer alarak karşıt cephede yer alması, sandıktan umut kesen güçlerin kaos peşinde olduğunu göstermektedir.
Seçime yaklaştıkça Doğu illerinde “6-8 Ekim” benzeri olaylar, Batı illerinde ise “Gezi” tarzı olaylar çıkarmak suretiyle memleketi tekrar karıştırmak ve mümkünse bir iç savaşa sürüklemek isteyen güçlere karşı kuşkusuz sesimizi yükseltmemiz gerekiyor.
6-8 Ekim olaylarını iliklerine kadar yaşamış ve şehid vermiş bir camianın mensupları olarak böylesi ortamların tekrar oluşması ihtimaline en sert ve şiddetli tepkiyi elbette biz vermek zorundayız.
Suriye meselesi patlak verdiğinde özellikle hükümete yakın çevrelerin her türlü insafsızca eleştiri ve haksız suçlamalarına muhatap olma pahasına “doğru, kararlı ve dik duruşu”nu bozmayan HÜDA PAR ve camiası bugün de konuşma hakkına sahiptir.
Hükümetin, Şam'da Emevi Camisi'nde Cuma namazı kılmaktan vazgeçip Sn. Davutoğlu'nun dilinden “Bizi Suriye batağına çekmeye çalışyorlar” noktasına gelmiş olması, HÜDA PAR'ın başından beri ortaya koyduğu doğru ve yerinde tavrın ta kendisidir.
Bu meyanda, “Şah Fırat” operasyonunu herkes istediği yönde algılayabilir veya yorumlayabilir.
Ortada bir gerçek var ki bu operasyonun esas amacı ve niyeti Türkiye'yi Suriye tuzağından uzak tutmaya çalışmak ve böylece iç savaşın bir parçası haline gelmekten kaçınmaktır.

Suriye meselesinde ilk zamanlardaki hükümet politikasını ne kadar yanlış görüyor idi isek, şimdiki savaştan uzak kalma tavrını ve çabasını o kadar doğru buluyoruz.
Türkiye'nin Suriye iç savaşının bir parçası haline gelmesini küresel güçlerin oyununa gelmek olarak gören ve bunu Türkiye'deki bütün halkların felaketi olarak gören bir insan olarak, Türkiye'yi bu tuzaktan uzak tutacak bütün çabaları değerli gördüğümü özellikle ifade etmek isterim.
Dört yıl önce olaylar başladığında Suriye'de devrim beklentisi içinde olanlara Suriye'nin devrimden ziyade fitneye daha yakın olduğunu söylerken de ortaya çıkan şu dehşetli manzarayı kast etmiştik.
Müslüman ülkelerin kendi ajandaları doğrultusunda hareket etmedikleri taktirde, küresel oyun kurucu güçlerin ajandalarına göre konumlanmalarının kaçınılmaz olduğunu söylemiştik.
Bugün aynı noktadayız ve aynı şeyleri söylüyoruz. Çünkü biz gerek devletler arası, gerekse de gruplar, cemaatler ya da cemiyetler arası münasebetlerde çıkarların değil, ilkelerin hakim olması gerektiğini belirten bir anlayışa sahibiz.
Hedefteki iki ülke, hedef belirleyen iki ülke haline gelmek istiyorsa, yaşanan bunca savrulmaya rağmen soğukkanlılıkla bu anlayışı egemen kılmak zorundadır.

Selam ve dua ile...

Mehmet Yavuz / Doğruhaber
 

Kaçak

Yeni
Katılım
21 Ara 2012
Mesajlar
8,416
Tepkime puanı
896
Puanları
0
Arap baharı Suriye de durdurulmuştur...
Mısır da karşı devrimle şimdilik mağlup edilmiştir...
Ikinci bir dalga sanırım olmayacaktır, en azından kısa vadede...
artık büyüklerin buhranlarını seyredeceğiz , sanırım...
Yakın gelecekte güçler dengesi değişecek, ama bu değişim planlı programlı değil kaos sonucu olacak gibi...
bakalım kim topu kucağında bulacak ....
 

Kaçak

Yeni
Katılım
21 Ara 2012
Mesajlar
8,416
Tepkime puanı
896
Puanları
0
Ha konuya dahil olduğum yer İran idi ...
İran yukarıda bahsedilen değişimi ilk yaşayacak ülkelerden ....
ve İran Suriye buhranının faturasını ödeyecek ilk ülke ...
iran rejimi çöküşünü hazırladı Suriyedeki hamlesiyle...
yakın gelecekte bunu temaşa edeceğiz ...
 

Ahter

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2009
Mesajlar
5,252
Tepkime puanı
186
Puanları
0
Konum
antalya
İran batı için tolere edilebilir bir devlet olup, şuandaki işlevi, batının islam dünyası içindeki bir truva atı görünümündedir...Batının, hem ırak hemde yemendeki gelişmelerden fazla bir endişe duyma ihtiyacı olmaması neyle açıklanır..Bölgedeki şii yayılmacılığı, batı tarafından desteklenmektedir..arab baharı ise karşı devrim haline getirildi.İranın arab baharından hoşlanmadığı, sisiyi desteklemesinden bellidir..
 

Ebu Computer

Kıdemli Üye
Katılım
11 Haz 2013
Mesajlar
24,988
Tepkime puanı
1,501
Puanları
113
Türkiyeyi hedef alanlar Türk Kürt diye birbirine düşürür, ayaklanma çıkarır, ülkeyi böler...

İran'ı hedef alanlar, devrime karşı olanlar ile devrim taraftarlarını karşı karşıya getirir..

Modern yaşam tarzı ile islami yaşam tarzı arasında bir kavga çıkar...

Ayrıca İran'da ki 35 Milyona yakın Azeri halk ayaklandırılabilir...

Ayrıca oyunu kuranlar, Türkiye Suriye Irak bölgelerinde özerk Kürt bölgeleri oluşturdukları gibi İran'da resmi olarak haritalarında Kürdistan olarak geçen bölgeyi Kürtler için özerk bölge yapabilirler.

İslam dünyasında İslam ümmetinin ümidi olan iki ülke var, Türkiye ve İran.

İnşallah bu iki ülke küffarın oyunlarını görür ve bozar.

Selam ve dua ile...
 

abdullah birisi

Kıdemli Üye
Katılım
12 Mar 2013
Mesajlar
10,357
Tepkime puanı
517
Puanları
0
Konum
istanbul
tamamını kaybettireceklerini, inandırdıklarına, bir bölümünden vazgeçtirebilirler... Allah fırsat vermesin...
 

cahid

Kıdemli Üye
Katılım
18 Ağu 2009
Mesajlar
6,069
Tepkime puanı
1,417
Puanları
113
Konum
Muamma...!
Yaşanan hadiseleri ben mi görmüyorum başkaları mı yanlış görüyor anlayabilmiş değilim. İran Batı'nın hedefi değil gizli ortağı olabilir olsa olsa. Senelerdir İslam ümmetinin uyutulması görevini hakkıyla yerine getiriyor. Müslümanların kurtuluşunu İran'da görmek Şaron'u gösterip Bush'a razı etmek gibi bir şeydir. İslam devrimi hikayelerini külâhıma anlatsınlar!!
 

alı

Yeni
Katılım
12 Eki 2006
Mesajlar
1,784
Tepkime puanı
51
Puanları
0
Vasat yorumlar...
İslam inkılabının emperyal güçler ile gizli gizli politika geliştirdiğini iddia edenler, emperyal güçler ile aleni politika geliştirenleri görmemesi tarafgir bakış açısının ürünüdür.
4 yıl önce öngördüğümüz sonuçlar bugün gerçeklik kazanmıştır. Fotoğrafı tersten çekme alışkanlığımızdan kurtulabilirsek sonuca ulaşmamız daha da kolaylaşacaktır...
 

Kaçak

Yeni
Katılım
21 Ara 2012
Mesajlar
8,416
Tepkime puanı
896
Puanları
0
Gizli gizli demedik ama Sayın Ali ...
Açık aleni ..
Rusya ile çok ciddi bir ilişkileri var , hemde kamuya açık ...
Hoş Rusya iyi emperyal , Amerika kötü emperyal değilmi ...
Suriye konusunda da İranın desteğinden çok Rusyanın desteği önemli zaten ...
Rusya elimi çektim dediği anda 24 saatte gider Esed ...
 

alı

Yeni
Katılım
12 Eki 2006
Mesajlar
1,784
Tepkime puanı
51
Puanları
0
Esad gidince sorun çözülecek mi sayın yusufi?

Esad gitsin de ne olursa olsun mantığı çözümleme mantığı değildir. Öso nusra Işid vs vs gibi oluşumlarla " demokrasi" istiyoruz demek ne derece ciddi bi yaklaşımdır?

Ayrıca arap baharı öncesi Türkiye Suriye ilişkileri dolu dizgin iken Esad zalim değildi de arap baharı sonrası mı Esad ın zalim olduğu anlaşıldı?

Rusya İran ilişkileri hakkında şunu söylenebilir;
öncelikli zalim ABD dir... (bunu sadece biz söylemiyoruz birçok islami hareket geç te olsa bu gerçeği kabul etmek zorunda kaldı. )
Bugün islam toprakları üzerinde kurulan kirli ittifakların( ABD ingiltere İsrail) hamisi ile mücadele etmek yerine "Rusya ile işbirliği içindeki İran ı" emperyalist dostu gibi lanse etmek, günah keçisi aramaktan başka birşey değildir...

Çözüm önerinizi bekliyoruz sayın yusufi. Çözümünü yapamadığınız çok işlemli denklemler karşınıza çıkıyor ise bu işte ehil olmadığınızı itiraf etmeniz sorunun çözümünde bir düğümü daha eksiltmis olacaktır
 

Kaçak

Yeni
Katılım
21 Ara 2012
Mesajlar
8,416
Tepkime puanı
896
Puanları
0
Öncelikle çözümleme yapmıyorum, düşündüklerimi yazıyorum...
ama çözümleme yapıp 300,000 insanın ölümünü görmezden gelmek, biz yapmadık demek emin olun ipe düğüm atmaktan kolay bazıları için ...

evet Esed gitsin , öncelikli şart bu ...
sonra kardeşler birbirini kırmakta ısrar ederlerse, bunun cezasını kendileri çekerler ....
esed orda bir kurtarıcı değil zalim idareci olarak oturuyor ...
o yüzden zalimin tehdidinden kurtulan mazlum halk, başka bir zalime emanet edilmeksizin kendi geleceklerini inşaa etme hakkını ister kullanırlar ister kullanamazlar onların tercihi ve tarihidir ...
esed şahsım adına herzaman zalimdi , savaştan önce 2-3 kee Suriye'de bulundum ...
halktaki o korkuyu , baskıyı çok yakinen temaşa ettim ...
evet 300,000 insanı öldürünce zalim oluyor haliyle insan ...
300,000 öldürmeden bu potansiyeli keşfedemediniz deme bize ...

nihayetinde , kendilerini savunacak silah aldıklarında muhaliflere emperyalist uşağı diyenler, Rusya'nın eteğine sığınmış Suriye ve irana laf söyletmemeleri çok manidar ...
 

garip70

Ordinaryus
Katılım
30 Kas 2009
Mesajlar
2,779
Tepkime puanı
309
Puanları
0
Hedef, vaat edilmiş topraklara yahudilerin yerleşmesi. Ortadoğu kan ağlıyor. Neden? İsrail için hazırlanıyor. Çok yakında onlarla sınır komşusu olursak hiç şaşırmam. Tabi adamlar güçlü bir komşu istemeyeceklerdir. Kendi istediklerini yapacak hükümet kurduramadıkları devletlerde kaos çıkarırlar. Şu an için onların istediği bir hükümet yok Türkiye'de. Ama bu işin peşini bırakacaklarını da sanmam. Allah oyunlarını başlarına geçirsin.
 

Kaçak

Yeni
Katılım
21 Ara 2012
Mesajlar
8,416
Tepkime puanı
896
Puanları
0
Bırakın şu vaad edilmiş topraklar muhabbetini , sanırım bu efsaneye onlardan çok biz inanıyoruz ...
6 milyon nüfustan bahsediyoruz ...
bölgeyi insandan arındıramayacağına göre israil nasıl egemen olacak o bölgeye ?
Aynı bizdeki Turan misali bir miteoloji bu.
Evet bölgesinde tüm ülkeler açık veya gizli düşmanı ve evet bölgede istikrar istemez ..
ve evet bölgeyi karıştıracak faliyet icra ediyor ama düşmanınızı iyi tanıyın...
topu başı 6 milyon ...
 
Üst