Hayırlı olsun

Azimli

Ordinaryus
Katılım
6 Nis 2008
Mesajlar
2,408
Tepkime puanı
252
Puanları
0
Konum
bursa
Hayırlı olsun

Habervaktim ailesi adına Milli Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın Saadet Partisi Genel Başkanlığı’nın tüm Türkiye ve İslam Alemi’ne hayırlar getirmesini diliyorum.

Tüm Türkiye ve İslam Alemi evet…
Çünkü O, ufku çok geniş bir dava adamı.
O bir ilim adamı, siyasetçi ve devlet adamı.
Öngörüsü bölgesinde ve dünyada öncü ve lider bir Türkiye.
İslam Alemi’ne öncü, dünyada lider bir Türkiye.
Bunun için çalıştı yıllarca.

Türkiye için sanayi hamleleri başlattı daha siyasete girmeden.

İlmi araştırmalar için bir araya geldiği Almanlar hayran kalmıştı zekasına, öngörüsüne. Almanları reddederek ülkesine döndü projelerle.

Ve Türkiye'de ilk yerli motoru imal eden Gümüş Motor A.Ş.'yi Erbakan kurdu.

Eskişehir Demiryolları CER atölyesinde "Devrim Otomobili" adıyla ilk yerli otomobilin imal edilmesinde Erbakan’ın büyük rolü oldu.

1965’te profesör olan Erbakan, Odalar Birliği Başkanlığı’nın ardından Türkiye’de sanayiye gerekli ilginin gösterilmiyor oluşunu dert edinerek, siyasete girdi.

1969 seçimlerinde Konya'dan bağımsız milletvekili seçilerek Meclis'e girdi. Ardından Milli Nizam Partisi’ni kurdu.

MNP’nin darbeyle kapatılmasından sonra Milli Selamet Partisi’ni kurdu, yüzde 12 oy aldı. Hükümet ortağı oldu, Başbakan Yardımcılığı görevinde bulundu.

1974 Kıbrıs Harekatı’nın emrini veren O’ydu.

Dışarıdakiler kadar içeride birilerine rağmen yaptı bunu.
O yıllar yavru vatan Kıbrıs konusunda Meclis kürsüsünden şöyle kükrüyordu muhalefete:

“Bırakın şu federe devlet görüşmelerini. Diyorlar ki ‘efendim Amerika'nın hoşuna gitmez'. Bana ne Amerika'dan. Bana ne Amerika'dan.”

Ve sözde kalmadı bu kükreyiş.
Adada bugün KKTC var.

12 Eylül darbesiyle MSP kapatıldı, siyasetten uzak kaldı Erbakan bir süre.

1983’te Refah Partisi’ni kurdu. 1995 seçimlerinde RP ile yüzde 21.7 oy alarak, Başbakanlık koltuğuna oturdu. Koalisyon hükümeti olmasına rağmen kısa sürede önemli projelere imza attı.

Halen bir çırpıda sayabiliyoruz:

-Uluslararası alanda gelişmekte olan 8 ülkenin işbirliğine öncülük yaparak büyük bir gayretle bir yıl gibi kısa bir sürede D-8 oluşumunu meydana getirmiş olması başlı başına büyük bir olaydı.

-Devlet ekonomisinde “Havuz Sistemi”ni kuruldu, büyük tasarruf ve gelir sağlandı.

-Devlet sermaye babalarından kurtarıldı ve gereksiz faiz ödemelerine son verilmiş oldu.

-İç ve dış borçlanma yapılmadı.

-İlk defa denk bütçe yapıldı.

-Memur, işçi, emekli Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük zamlarını Erbakan döneminde aldı.
(Zam oranlarına şaşırıp kalan gazetecilerin ‘kaynak’ sorusu karşısında, onca soruna, baskıya rağmen hiç mağdur edebiyatı yapmadan ‘Ülkemiz zengindir. Çok kısa bir zamanda bu kaynağı devletimize kazandıracağız’ demiş biri Erbakan.)

-Bir yıl boyunca hiç zam haberi yazmadık biz gazeteciler, olmadı çünkü.

-Sanayi üretimi yüzde 30’dan yüzde 90’a çıktı.

-Fakir Fukara Fonu tarihinde ilk defa tamamen amacına yönelik olarak kullanıldı.

-Çekiç Güç Refahyol döneminde kaldırıldı.

-Alışıla geldiği üzere Amerika değil, İslam Ülkeleri ziyaret edildi Erbakan döneminde.

-Din alimlerine başbakanlık kapıları ilk defa açıldı, İftar yemeği verildi.

İlk aklıma gelenler…

Öyle 7-8 yılda değil, 1 yıl gibi kısa bir sürede yapıldı bunlar.

Sadece sanayide değil, maneviyatta da önemli yatırımlara imza attı Erbakan.
Bugün ülkemiz için büyük bir kazanç olan İmam Hatip Okulları O’nun eseri.
(Ve bugün O’nun talebeleri görev başında. Bürokraside O’nun eseri olan İmam Hatip Okulları kökenli pek çok önemli şahsiyet var.)
Halk Siyonizm tehdidinin farkına Erbakan’la vardı.
Savunma sanayinin önemini Erbakan’la anladı.

Böyle milli bir Erbakan iç ve dış mihrakların işine gelmedi.
28 Şubat post-modern darbesi ile iktidardan uzaklaştırıldı.

1998 yılı Şubat ayında Genel Başkanı olduğu Refah Partisi’nin kapanmasıyla 5 yıl siyasetten yasaklandı.

2003'te Saadet Partisi'ne Genel Başkan seçilmişti ki, “kayıp trilyon” davası çıkarıldı, mahkum edildi.

Huzurlu, sıcacık yuvası alaşağı edilip, oradan alınarak diri diri toprağa gömüldüğü gibi yine “Milli Görüş” deme ihtimaline karşı üzerine beton döküldü adeta.

Hak etmedi bunları.
Yazık edildi o büyük milli ruha.
O bilmiyor muydu bir Demirel gibi konuşlanmayı!
Bugün üzerine titrenilen bir devlet adamı hürmeti görüyor olmanın yolları!
Elbette biliyordu ama inadına “Milli Görüş” dedi…
Millet için, güçlü ve lider bir Türkiye için…

Kim ne derse desin, Erbakan bu.
Her şey ortada.
Rakamlar da, şahitler de…

İlerlemiş yaşına rağmen “İşbaşa düştü” diyerek, yeniden siyasete giriyorsa, sazı eline alıyorsa bunda da vardır bir hayır.

Bu ülkeye büyük hizmetlerin oldu muhterem Hocam, o koltukta öylece otursan da bunlar hafızalardan silinmeyecektir.
Milli Görüş Lideri Erbakan’ın SP Genel Başkanlığı tekrar hayırlı olsun.

Haftaya görüşmek dileğiyle, hoşçakalın.

Fatih Akkaya
 

Azimli

Ordinaryus
Katılım
6 Nis 2008
Mesajlar
2,408
Tepkime puanı
252
Puanları
0
Konum
bursa
Erbakan'ın yaşına değil söylediklerine bakın..

.
Numan Kurtulmuş'un boşaltmak zorunda kaldığı Saadet Genel Başkanlığı koltuğuna Necmettin Erbakan'ın 84 yaşında aday olması "Ömür biter yol bitmez" tekerlemesinden öteye boyutlarda ele alınmalıdır.
Turan Güneş anlatmıştı.
Sırrı Atalay'la sohbet ederlerken Turan Güneş "Ne zaman siyasetten emekli olacağız" diye sorar.
Atalay ona "Siyasetten gönül rızası ile emeklilik yoktur. Siyasetçi resen emekli edilinceye kadar bu mesleği sürdürür" diye cevap verir.
İnsanın yaşama ilişkin en büyük bilinmezi ne zaman öleceğini bilmemesi değil midir?
Yani Sayın Erbakan'ın yaşına ve bedensel yeteneklerindeki zayıflıklarına bakarak Saadet'in başına geçmesini "El insaf" diyerek yorumlamak pek doğru olmaz.
Celal Bayar'la Çiftehavuzlar'daki evinde son sohbeti yaptığımda o 100 yaşını geçmişti.
Bana Demokrat Parti'nin kurulması sürecinde, 1946 başında Çankaya'da Cumhurbaşkanı ve "Milli Şef" İsmet İnönü ile yaptığı pazarlığı anlattı.

İnönü'nün uyarıları İnönü
"Güneydoğu'da Demokrat Parti'nin örgütlenmesi ocak bucak düzeyinde olmamalı. Kürtçülüğü alevlendirirsiniz" benzeri uyarılarda bulunmuş.
Bayar bunları anlatırken "İzin verirseniz bunları yazayım ve hemen haberleştireyim" dedim.
Sağ elini kaldırarak itiraz etti,
- Olmaz, ileride bunları ben kitaplaştıracağım, dedi. "İleride" diyen kişi 100 yaşını geçmişti.
Yani mesele insanın yaşının ne olduğu meselesi değildir.
Yaşama heyecanı daha önceliklidir.
Ömer Asım Aksoy Türk Dil Kurumu'nun Genel Yazman'ıydı ve Türk Dili dergisinde öz Türkçe kelimelerle dolu yazılar yazardı.
1970'lerin sonunda bir tanıdığım Bülent Ecevit'e "Ömer Asım Aksoy'un yazılarını okuyor musunuz" diye sormuş.
Ecevit de "Okuyorum, Sayın Aksoy çok yetenekli bir genç" demiş.
1898 doğumlu Aksoy, demek ki o sıralarda 70'li yaşlardaydı.

Erbakan'ın değişmezliği
Sadece yazılarından tanıdığı Aksoy, üslubu ile Ecevit'e genç görünüyordu demek ki.
Erbakan'ın üslubuna gelince.
Bu üslup hep aynı.
Dün Saadet Kongresi'nde söylediklerine bakın:
"- Bizi AB'ye almayarak okşaya okşaya yutuyorlar. Tarihin en şerefli milletini zincirle AB'nin kapısına bağlamışlar, bunlar hangi milletin çocuğu? Milli Görüş boşu boşuna çıkmamıştır. Batı'ya köle olmaya isyan eden bir düşüncenin adıdır Milli Görüş.
- AKP ve diğer partiler, hepsi birbirinin benzeridir. Bunlar vergi koyup zam yapıp emperyalistlere ödüyorlar. Siyonizmin tahsildarıdırlar. AKP ve CHP birbirinin benzeridir. Tutturmuşsunuz AB diye, niye sizi almıyorlar? Hâlâ anlamadınız mı? Niçin İslam birliğini kurmuyorsunuz? Abiniz istemiyor ondan mı? İnşallah biz geleceğiz AB'nin üstünü çizeceğiz.

Yetenekli genç
- 1945 yılında çok partili hayata geçildi. Bu tarihten itibaren liberal, sağcılık ve solculuk ortaya çıktı. Bunların tamamı batı taklitçileridir. Size soruyorum Sultan Fatih solcu muydu, liberal miydi? Tabii ki Milli Görüşçüydü."
Erbakan bunları 40 yaşındayken de, 60 yaşındayken de aynen böyle söylemiyor muydu?
Yani şimdi 84 yaşında olması önemli değil.
O hâlâ yetenekli bir genç!



MEHMET BARLAS
 

Azimli

Ordinaryus
Katılım
6 Nis 2008
Mesajlar
2,408
Tepkime puanı
252
Puanları
0
Konum
bursa
Saadet Partisi Olağanüstü Kongresi coşkulu ve heyecanlı bir şekilde başladı, emanetin sahibine teslim edilmesi ile sonuçlandı. Milli Görüş partilerinin kongrelerini 1974 yılından beri takip ettim. Genellikle coşkulu olmuştur. Bu coşku olayların gelişimine göre bazen zirve yapmıştır. Dünkü kongrede coşkunun zirve yaptıklarından birisiydi. Sanki Milli Görüşçüler yıkılmadık dimdik ayaktayız mesajı verdiler. Bu mesaj son aylarda yaşanan gruplaşma ve kopmaların ardından yaşananlara bir cevap niteliği taşıyordu.

Erbakan Hoca'nın delegeler tarafından genel başkanlığa adaylığının teklifi ve oy birliği ile genel başkan seçilmesi ile de Milli Görüş hareketi yeniden sahibine teslim edilmiş oluyordu.

Aslında Erbakan Hoca her zaman Milli Görüş hareketinin lideri idi. Ne var ki, son olaylar sanki bu konuyu tartışmalı hale getirme gayreti olarak ortaya çıkmış bu ise ister istemez böyle bir gelişmeyi kabul etmeyenlerin partilerini sahiplenmeleri sonuçlanmıştır. Son kongrenin anlamı budur.

Bundan önceki bir yazımda da belirttiğim gibi Saadet Partisi'nden kopmalar kalanların gayretini ve heyecanını bilemişti. Bu durum kongre öncesi yapılan toplantılarda açıkça görülüyordu. O heyecan kongreye de yansımıştı. Çünkü, salonu ve salonun dışını dolduran birlerce insan gün boyu hemen hiç susmadan sevgilerini, coşkularını ve Erbakan'a bağlılıklarını haykırdılar. Özellikle büyük umutlarla partinin teslim edildiği kadrolardan bir kısmının ayrılıp gitmeleri ve yeni parti kuracaklarını açıklamalarının sebep olduğu üzüntü ve kırgınlık Saadet Partisi kongresine heyecan olarak yansıdı. Bu arada adeta bir heyecan patlaması yaşanması pek çok Milli Görüşçünün göz yaşlarını tutamamasına yol açtı. Kongre sonunda pek çok Milli Görüşçünün sesi kısılmıştı.

Hemen belirteyim ki benim için Erbakan Hoca'nın genel başkanlığa adaylığı sürpriz oldu. Buna rağmen bu adaylığı yadırgamış değilim. Sadece kongre öncesi hep başka isimlerin tekrarlanıyor olması sebebiyle sürpriz oldu. Erbakan Hoca'nın aday gösterileceğini ilk duyduğumda akılma gelen cümle, "Emanet sahibine teslim edildi" cümlesi oldu. Çünkü, geçmişte hep bir takım eleştiriler olmuştu. Söz gelimi ömrünü bu davaya adamış Recai Kutan Bey bir takım kişiler tarafından sanki emanetçilik eleştirilecek bir hususmuş gibi emanetçilikle nitelendirilmiş, bunun ardından da Numan Kurtulmuş'un genel başkanlığa geldiği daha ilk günlerden itibaren bir kan uyuşmazlığı dikkatlerden kaçmamıştı. Böyle olunca da Numan Kurtulmuş ve arkadaşlarının hareketten kopmaları gündeme gelmişti. Bu bakımdan dünkü kongre daha önceki bir takım sıkıntıları ortadan kaldıracak şekilde sonuçlanmıştır. Saadet Partisi'nin yeni yönetimi Milli Görüş bayrağını yeniden burca dikmek için gayret gösterecektir. Elbette tüm Milli Görüşçülere de önemli görevler ve sorumluluk düşmektedir. Herkes bu davaya omuz verecek, yeniden iktidara taşımanın gayreti içinde olacaktır.

Bu duygularla Saadet Partisi Kongresinin ülkemiz ve insanlık alemi için hayırlara vesile olmasını diliyorum.


Abdülkadir Özkan
 

Azimli

Ordinaryus
Katılım
6 Nis 2008
Mesajlar
2,408
Tepkime puanı
252
Puanları
0
Konum
bursa
İşte benim partim!

Rabbimize sonsuz hamd ediyoruz! Aslında Ankara'da yapılan Saadet Partisi kongresinde şahit olduğumuz manzara karşısında Rabbimize ne kadar hamd etsek az!

Türkiye sanki Ankara'ya akmış ve tüm Milli Görüşçüler tek vücut haline gelmiş gibiler! Tam "İşte benim partim" dedirten bir görünüm ile karşı karşıya kaldık!

Yaşlısı-genci, kadını-erkeği hepsi aynı şeyi söylüyor, hepsi aynı şeyi istiyordu!

Tıpkı eskiden olduğu gibi!

Milli Görüşçüler bir yol kazası yaşadılar ama şükürler olsun ki bu yol kazası artık mazide kaldı!

Ankara'da tanık olduğumuz manzara bize kimsenin gücünün Milli Görüş'ü silmeye yetmeyeceğini bir kez daha göstermiş bulunuyor!

Milli Görüş ne silinebilir ne de gölgelenebilir!

Böylesine aktif, böylesine canlı, böylesine şuurlu insanları kim durdurabilir ki?

Belli ki yaşadığımız son olaylar Milli Görüşçüleri bir ayrı bilemiş!

Bir ayrı şuurlandırmış!

Bir ayrı heyecanlandırmış!

Bir ayrı kendine getirmiş!

Salon ağzına kadar dolu, bahçe dopdolu!

Ve insanlar tek yürek halinde hareket ediyorlar!

Hepsi de gözünü önümüzdeki seçimlere dikmiş durumda!

Milli Görüş'ü tarihten silmek isteyenler, Milli Görüş'ü farklı görüşler ile gölgelemek isteyenler Milli Görüş tabanını o kadar etkilemiş ki şimdi hepsi bunlara fırsat vermemek için kolları sıvamış durumdalar!

İnanıyoruz ki dün Ankara'da yaşanan heyecan bugün tüm Türkiye'ye yayılmış olacak!

Herkes kendi vilayetinde, kendi ilçesinde, kendi köyünde Milli Görüş'ün başarısı için çalışacak, koşturacak!

Ve inanıyoruz ki zafere ulaşılacak!

Milli Görüş camiası şimdi budanmış ulu bir ağaç gibi!

Yani daha güçlü!

Yani daha kararlı!

Yani daha azimli!

Kongre salonunda yaşanan o manzaraya tanık olduktan sonra başka türlü düşünmek mümkün değil!

Bize bu güzel havayı yaşatan tüm dostlarımıza teşekkür ediyoruz!

Bizlere "İşte benim partim" dedirten bu havayı teneffüs ettirenlere de elbette şükran borcumuz var!

Bundan sonra işimiz mazide olanları bir kenara bırakıp, tüm gücümüzle yarınlar için çalışmaktan ibaret olacak!

Kongre salonunda yaşanan heyecan ve aşk seçim ortamına taşındığı zaman hiç kimsenin ummadığı sonuçları almak işten bile değil!

Şuurlandık, çelikleştik, geliyoruz sloganı kuru bir slogan değil! Hele hele içi boş bir laf hiç değil! Anlayana çok şey söylüyor!


Zeki Ceyhan
 

Azimli

Ordinaryus
Katılım
6 Nis 2008
Mesajlar
2,408
Tepkime puanı
252
Puanları
0
Konum
bursa
Erbakan düşmanlığı eleştiri sayılabilir mi?

Ankara’da Pazar gününün en önemli gündemi Saadet Partisi’nin kongresi.


--------------------------------------------------------------------------------

Genel başkanlık için birkaç isimden söz edilirken, sürpriz bir kararla Necmettin Erbakan aday oluyor. Sonuç; 684 delegenin oyuyla Erbakan Hoca genel başkan.

Numan Kurtulmuş’la yaşanan çekişmenin ardından, Hoca’nın ısrarla istediği isimler listeye girmiş görünüyor. Pekçok kıdemli siyasetçinin yer aldığı, bir dönemin bakanları, milletvekilleri ve belediye başkanlarından oluşan, yaş ortalaması yüksek bir grubun yanı sıra, onların çocuklarının ya da yakınlarının yer aldığı bir liste.

Hukuken bir sorun var mı, bilmiyorum. Partinin hukukçu kurmayları Erbakan’ın adaylığı konusunda bir engel olmadığını ifade ediyor. Siyasi yasakları genel anlamda yanlış bulduğum için meselenin bu tarafıyla ilgili değilim doğrusu.

***

Daha önce Saadet Partisi, Numan Kurtulmuş’un ayrılık süreci ve gelecek üzerine pekçok yazı yazdım. Özellikle de şu noktanın altını kuvvetle çizdim. Necmettin Erbakan, Türk siyasi hayatının en önemli aktörlerinden birisidir.

Bugün ne yazık ki onun siyasi hayatımıza katkılarını ele alan kapsamlı çalışmalar yok. Batı’dan örnek vermekten hiç hazzetmem. Ama Batıdaki herhangi bir ülkede, siyasi hayatı bu kadar kuvvetle etkilemiş bir isim üzerinde çoktan onlarca biyografi, anı ya da analiz yayınlanmış olurdu.

Bizdeki Necmettin Erbakan ve Milli Görüş eleştirilerini birkaç başlık altında toplamak mümkün. Bunlardan birincisi ve ciddiye alınması mümkün olmayanı, meseleyi ‘din karşıtlığı’ndan beslenen bir algıyla ele alanların söyledikleri. Cumhuriyet tarihinin bildik pozitivist ve ‘laikçi’ kalıplarını taşıyan bu modelin, Milli Görüş ya da Erbakan’la ilgili söylediklerinin, ne derinliği, ne de doğru dürüst bir öngörüsü oldu bugüne kadar.

***

Ciddiye alınamayacak bir diğer bakış açısı ise, Erbakan’la hayatları boyunca yıldızları barışmayan bazı dini grup ve cemaatlerin eleştirileri. Bunların rekabet, kişisel çekişme ve öfkeden arınmış bir üslupla Milli Görüş üzerinde düşüncelerini ifade etmesi bugüne kadar mümkün olmadı. Zira hepsinin kendi bulundukları alanda bir şekilde Erbakan’la rekabetleri söz konusuydu. Genel anlamda Risale-i Nur gruplarının, özellikle Yeni Asya ve Gülen hareketinin bu meseleyle ilgili değerlendirmeleri üç aşağı beş yukarı bu yönde oldu. İstisnaları çok az ne yazık ki.

Benzeri bir yaklaşıma Milli Mücadeleciler diye adlandırdığımız ekibin mensuplarında da rastlamak mümkün. Belki bu ekip ya da grupların yeni kuşaklarında daha soğukkanlı eleştiriler okuma şansımız olabilir. Ama eski kuşakların hayli sıkı birer ‘Erbakan düşmanı’ olduğunu söylemek abartılı olmaz. İsimler üzerinden örnek vermek keyifli olabilirdi; ama bunu kısa bir süre sonra tamamlamayı umut ettiğim yeni kitabıma bırakmak istiyorum.

***

2000’li yılların başında Erbakan’la yollarını ayıran ve yeni bir siyasi parti kuran Tayyip Erdoğan ve arkadaşları ise, birkaç küçük istisna dışında bugüne kadar Erbakan ve Milli Görüş üzerinde açık değerlendirmeler yapmadı. Kuşkusuz ayrılmaları ve o süreçte yeni bir siyasi hareketi inşa etmeleri başlı başına bir eleştiri sayılabilir. Ancak bunun dışında geçmişi yargılayan, suçlayan ve mahkum eden bir dilden özenle kaçındılar.

Sözün kısası şu: Milli Görüş hareketi üzerinde ciddi, analitik, tarihsel derinliği olan ve kişisel hesaplaşmalardan uzak çalışmalara ihtiyacımız var.

Ancak o takdirde ciddi eleştirilerden söz etmek mümkün olabilir.


Nasuhi Güngör
 
K

Kaçak

Guest
Aziz ve muhterem Azimli ...
Hayırlı olsun dememek elde değil yahu ...
 

Azimli

Ordinaryus
Katılım
6 Nis 2008
Mesajlar
2,408
Tepkime puanı
252
Puanları
0
Konum
bursa
Kimsenin zoruna gitmesin: Genel Başkanımız ERBAKAN

Saadet Partisi genel kurulunu yaptı. Muhteşem bir topluluk vardı. Hepsi bilinçli, şuurlu ve ne yaptığını bilen bir topluluktu. Son yaşanan hadiselerden sonra oraya bu kadar çok Milli Görüşçünün geleceğini kimse tahmin etmiyordu. Hatta onlar gitti ya teşkilat bomboş kalmalıydı, kongrede fiyasko olmalıydı. Onlar da gerile gerile “ya gördünüz mü bizi dinlemediniz düştüğünüz hale bakın biz rahatız artık siz debelenmeye devam edin” diyecekler ve yaptıkları işin ne kadar doğru olduğunu kendi kendilerine izah etmeye çalışacaklardı. Hatta arasatta kalan bazı teşkilat mensuplarının beklediği de bu kongreydi.

Kimilerine istifa edecek misiniz diye sorulduğunda “hele kongre bir olsun ondan sonra bakarız” sözüne cevabı Milli Görüşçüler sayıları ve kaliteleriyle verdiler. Bundan sonra istifa zor olduğu gibi gidenlerden de birçok kimsenin geri döneceğini söylemek için kâhin olmaya da gerek yok.

Saadet Partisinin genel başkanının kim olacağı liste okununcaya kadar bilinmiyordu. Birçok tahminde bulunanlar olsa da net bir durum yoktu. Heyecan içinde geçen kongrenin daha heyecan verici hali elbette genel başkan hususundaki bilinmezlikti. Acaba Hoca kimi işaret edecekti? İsim hiç önemli değildi o topluluk için çünkü herkesin ortak görüşü “O NE DİYORSA O” ydu.

Beklenen an gelmiş aday açıklanacaktı. Tüm salon hep birlikte MÜCAHİD ERBAKAN diye bağırıyordu. Ve Yasin HATİPOĞLU da Hocamızın adaylığını açıkladı. ERBAKAN yine büyüklük etmiş ve bu zor dönemde taşın altına elini değil gövdesini koymuştu. Ona da zaten yakışan buydu. Çünkü bu davanın temelini atan yetiştiren ve büyüten biri olarak bu hak davanın yok oluşunu görmek eminim ki en çok onu üzecekti. Bu sefer işi sıkı tutmuş ve işin başına geçmiştir. GİK kadrosu da tecrübe ile gençleşmenin en güzel örneğidir. Bir tarafta Fehim ADAK, Recai KUTAN, Yasin HATİPOĞLU gibi tecrübeler diğer yanda Mete GÜNDOĞAN, Osman Nuri KABAKTEPE ve Zafer EMANETOĞLU gibi umut vadeden gençler. Bu birleşim mutlak manada Milli Görüş Hareketini yeni dönemlere başarıyla taşıyacak ve son iki yılda yaşananları bir daha yaşatmayacaktır.

Kimse ERBAKAN’ a laf etme cesaretini kendinde bulamayacaktır. Ama daha şimdiden ne fesatlıklar dile getireceklerini onlardan duymadan ben tahmin edeyim.

Birincisi; ERBAKAN Hoca iyi hoş hatta onu çok severiz ve ben hala Hocaya laf

ettirmem ama işte yaşı ve fiziki durumu müsait değil,

İkincisi, biz demedik mi ERBAKAN kendi genel başkan olacak Fatih askere gidip geldikten sonra da partiyi ona bırakacak diyecekler. Tabi bu ve benzeri birçok laf edilecek. Ancak şu bilinsin ki biz koşacak tazı değil genel başkan ve lider seçtik. O emredecek biz koşacağız. O tecrübesiyle, öngörüsüyle ve bilgeliği ile bizim önümüzü açacak koşturmak da bize görev olacak. Ayrıca kendisinden sonra kimi isterse genel başkan olarak atayabilir. Biz ne düne bakıyoruz ne de yarına. Biz bugüne bakıyoruz. Ve diyoruz ki.


Zorunuza gitmesin bizim genel başkanımız ERBAKAN.

Mustafa DERBENTLİ
 

Azimli

Ordinaryus
Katılım
6 Nis 2008
Mesajlar
2,408
Tepkime puanı
252
Puanları
0
Konum
bursa
Ahdimizle, yüreğimizle…

Bu başparmak kalktı bir kez havaya...

Kula kul olmayacağına söz vererek...

Kimse sanmasın ki düşecek;

Bu başparmak kutsal mı kutsal bir yeminle kalktı havaya.

Sadakattir o kalkan her başparmağa yaraşan

Zira her birinin Yeni Bir Dünya andı var.

Şu kıvrım kıvrım kıvrılan hasret kokulu Anadolu yollarının dili olsa da 40 yılda kaç yüz bin hatta kaç milyon kilometre katettiğini fısıldasa vicdanlara...

Geceler uyumadığın saatleri, Gündüzlerse yetmeyen saatleri not etse.

Dağların, taşların, ovaların, nehirlerin her biri anlatsa seni bize.

Baharıyla güzüyle, yazıyla kışıyla mevsimler dile gelse

40 yıldır Hakkı haykırdığın meydanlar haykırsa bu kez seni bize....

Eğilmez mi işte o zaman başlar öne...

Sızlamaz mı seni üzen yürekler...

Acaba kaç kez nakşettin Anadoluyu karış karış, adım adım

Şehirler, kasabalar caddeler kaç kez süslendi senin için.

Kimbilir her bir meydan kaç kez kucakladı seni Mücahid Erbakan diye.

Kaç kez çıktın miting kürsülerine.

Acaba kaç kongre yaptın!

Kaç toplantı. kaç temel atma, kaç açılış. kaç imza, kaç konuşma...

Her birimizin isimlerini kimbilir kaç kez yazdın ve kaç kez okudun...

Kimimiz bakan, kimimiz vekil olduk.

Kimimiz belediye reisi ve encümen.

Genel müdür olduk, başkan olduk..

Kimbilir kaç kez sordun sandıklarımızı bir bir.

Kaçımız heyecandan ismimizi unuttuk huzurunda kimbilir.

Hangimizi terletmedin ki, konu teşkilatımız olunca.

Biliyoruz hiç de kolay olmadı bu yolculuk.

İftiralar, karalama kampanyaları, ithamlar..

Çirkinnn, çirkefff saldırılar... ve de tehditler...

Muhtıralar, darbeler, süreçler, siyasi yasaklar...

Bir an bile ram eylemedin...

Biliyoruz, aklından bile geçmedi duraksamak.

41 yılın her bir tuğlasında,

41 yılın her her ayında, her gününde, her saatinde senin azmin

Senin kararlılığın, senin alın terin, senin duan var....

Senin heyecanın heyecanımız, senin azmin azmimiz oldu.

Kimi zaman beş on kişiye saatlerce konuştuğun oldu....

Kimi zaman yüzbinler sığmadı meydanlara.

Kimi zaman belki de ağaçlara, taşlara anlattın.

Kimi zaman da milyonları coşturdun....

Ne alkış içindi, ne coşmak, coşturmak içindi giydiğin elbise....

Gazete manşetleri seni ne yıldırdı, ne de yönlendirdi.

Her şartta.. Her zeminde.. Her fırsatta hakkı söylemekten durmadın geri.

Yetmişli yıllar, seksenli yıllar, doksanlı yıllar, ikibinli yıllar...

Türkiye'de devrimin adı oldun.

Şuursuz, bilinçsiz hatta nedensiz akan kalabalıklarda hapsolmuşken...

Yönetmeye talip olmayı sen öğrettin.

Anadolu'ya iz oldun, yol oldun,yön oldun...

Kaybolmuşken maddede, manayı da sen hatırlattın.

Hep önümüzden yürüdün.

Sıkıntıları, dertleri, insafsız saldırılarıysa her zaman önce sen göğüsledin.

Savunan adam sen oldun.

Hangimizi yarı yolda koydun ki, hangimizi ateşte bıraktın ki....

"Şahit olun, şahit olun, şahit olun, ben görevimi yaptım" demiştin ya hani...

Sen de bize şahit ol Hocam...

İşte biz buradayız.

Şahit ol Hocam seninleyiz...

Şahit ol , şahit ol, şahit ol...

Ahdimizle, sadakatimizle, yüreğimizle işte baş parmaklarımız yine havada!

Her birimiz emrindeyiz HOCAM!

Mustafa Kurdaş
 
Üst