Haydi Kır Da Göreyim..

temurmelik

Üye
Katılım
29 Eki 2006
Mesajlar
150
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
37
Konum
izmit/istanbul
Web sitesi
www.hafizim.com
...

Sultan II.Murad Han ilim meclislerinde bulunmayı pek severdi.Hani 'altının değerini sarraf bilir' derler ya,O da alimin kıymetini iyi bilirdi.Hal böyle olunca,zamanın büyük velisi Hacı Bayram ile birbirlerine doyamazlar uzun süren sohbetlerde vakitlerini birlikte geçirirlerdi..
İşte muhabbetin ballaştığı demlerden birinde Murad Han'ın gözleri dalar.Hacı Bayram Hazretleri merakla sorar;
'Hayrola sultanım?'
Murad Han edeple toplanır;
'İstanbul, efendim,' der, 'Bize nasip olur mu acaba?'
Hacı Bayram Hazretleri elini şakağına koyar,bakışları donar.Kısa bir tefekkürün ardından;
'Hayır Sultanım!' der, 'İstanbul'un alındığını ne sen görürsün, ne de ben'.
Sonra tahta beşiğinde mışıl mışıl uyuyan küçük şehzadeyi gösterir.
'Ama!' buyurur 'Şu yiğit ile bizim köse (Akşemseddin'e öyle der) görseler gerek.'

Murad Han, Hacı Bayram-ı Veli Hazretlerinin Şehzade Fatih ile ilgili sözlerini ciddiye alır ve Fatih'in eğitimine daha bir önem gösterir.İslam aleminin en güzide alimlerinden onu yetiştirmelerini ister.Fatih çok zeki, ancak yerinde duramayan bir çocuktur.Onunla baş etmek kolay değildir.Nitekim pek çok hoca dikiş tutturamaz ve aflarını dilerler.
O günlerde Molla Yegan hacdan gelir.Murad Han;
'Bize oralardan ne getirdin?' diye takılır.Molla Yegan;
'Öyle bir alim getirdim ki sultanım' der, 'meğer ki tanışsanız gerek.'
Murad Han merakla sorar; 'Nerede?'
'Dışarıda efendim,huzura alınmayı bekliyor.'
'Aman ha, ilim ehlini bekletmek ne haddimize?..'
Ve buyur ederler.Mübareğin önce gölgesi düşer eşiğe.Boyu çok uzun,sakalı simsiyahtır.Dişleri inci inci,gözleri cevahir gibidir.Sarığından taşan gür saçları muazzam bir heybet verir.Mübarek kan kaynatacak kadar sevimlidir.Ama nedendir bilinmez, koca koca vezirler diz çöker, düğme iliklerler.'Vakar' denen şey budur belki..Kim bilir?
Molla Yegan 'Arkadaşımın ismi Ahmed bin İsmail' der 'Ama araplar onu Molla Gürani lakabıyla tanırlar!'
Murad Han'ın dudaklarına muzip bir tebessüm oturur.İçinden 'Haydi bakalım Şehzade Mehmed!' der, 'Şimdi derslerini kır da göreyim..'
Padişah oğlunu Molla Gürani hazretlerine teslim ederken 'Sakın gözünün yaşına bakma' der, 'eti de senin, kemiği de.'
Mübarek sarayda uşaklara bile kıymet verir,aşçıların,seyislerin hatırını sorar. Ama geleceğin sultanını görmezden gelir.Ona sıradan biri gibi davranır ve soğuk bir edayla 'otur' der.Fatih bu muazzam heybet karşısında bocalar ve hayatında ilk defa diz kırar.Molla Gürani hazretleri Emsile'yi açar,bir iki soru sorar.Ama cevaplar istediği gibi değildir.Bunun üzerine üstüne basa basa 'dövmek' fiilini çekmeye başlar.'Döverim, seni döverim, seni öyle bir döverim ki...' Fatih'in rengi uçar, dudakları uçuklar.Titreyen bir sesle son cümleyi tekrar eder 'Darabtühü cidden şediden' 'Vallahi döver mi döver.'
İşte o günden sonra ödev yapmaya başlar,ezberlerini aksatmaz.Gün gelir ilmin tadını alır, haşarılıklarından utanır.
Molla Gürani hazretleri genç Şehzade'ye 'Arabi ve Farisi bilmek yetmez' der, 'düşmanın lisanını da bilmelisin!' Fatih'e Rumca, Latince, Sırpça öğretecek hocalar bulur, neme gerek dedirtmez astronomi, coğrafya, matematik okutur. Birlikte oturur İtalyan asıllı Alconal Giriaco'dan batı tarihini dinlerler.....

( mucebince amel oluna'dan bir bölüm )
 
Üst