Hayatı İslâmın dert ve çilesi ile geçmiş bir alp eren - M. ZÜBEYİR GÜNDÜZALP

Erhan

Profesör
Katılım
21 Tem 2006
Mesajlar
2,115
Tepkime puanı
42
Puanları
48
Konum
Ankara
Web sitesi
www.softajans.com
Hayatı İslâmın dert ve çilesi ile geçmiş bir alp eren - M. ZÜBEYİR GÜNDÜZALP

Nice nice büyük zatlar vardır ki; bunların, vefat edip de, dünyaya veda ettikten sonra kıymetleri bilinir. Hasretle, takdirlerle anılırlar. Bu büyükler yeraltına düşen çekirdekler gibidirler, ölümden sonra çiçek açarlar, yaprak açarlar, koku ve meyve vermeğe başlarlar. Bu bilinmez zatların, hayatları sanki ölümlerinden sonra başlar.

1971'de işte böyle bir zatı kaybetmiştik. İstanbul Fatih Camii'nde on bini aşmış insanın kıldığı cenaze namazından sonra eller ve başlar üzerinde Eyüb Sultan Kabristanı'na kadar götürülüp, buraya defnedilmişti.

Bu müstesna Kur'ân talebesi Ermenekli Mehmed Ziver Gündüzalp'ti. Üstad Bediüzzaman, Ziver, yani süs mânâsındaki ismi, büyük sahabilerden Zübeyir b. Avvam Hazretlerinin mukaddes ve mübarek ismiyle değiştirmişti.

Mehmed Zübeyir Gündüzalp, gündüzler gibi aydınlık bir alp erendi.

Mehmed Zübeyir Gündüzalp; bahadır bir İslâm fedâisi idi, ateşîn bakışlı, gür bıyıklı, Kafkas Kartalı İmam Şamil'in ruh ve edâsı ile dolu idi. Zaten neseben de, kendileri Kafkasyalıydı. İstiklâl Harbinin acı günlerinden sonraki Mütareke günlerinde Ermenek'te dünyaya gelen bu büyük insan 1971 yılının 2 Nisan Cuma günü vefat ederek aramızdan ebediyetlere intikal etmişti. Cuma günü olan vefat hadiseleri, Aleyhissalatü Vesselam Efendimizin şu meâldeki hadislerini hatırlatır bana:

"Cuma günü veya gecesi ölen kimse, kabir azabından korunur."

Bu İslâm kahramanı, Ermenek yaylasında dünyaya teşrif etmişti. Bu yayladan Malazgirt'e, Niğbolu'ya, Mohaç'a gider gibi; Konya, Akşehir, İslahiye ve Urfa'ya gitmiş, buraların dostluk iklimlerinde yaşamış, daha sonraları Isparta'nın güller dünyasında, Emirdağ'ının nur dünyasında hayatlar sürmüştü. Üstadımızın âhirete teşrifinden sonra Urfa'da kalmıştı. 27 Mayıs'tan sonra mecburen çıkarıldığı Urfa'dan Ankara'ya gitmiş, bilahare son on yılını İstanbul'da geçirmişti. Yavuz bakışlı, çelik iradeli, kumandan edalı bu aziz zat, hayatının baharında bütün varlığıyla, bütün benliği ile Kur'ân'ın hizmetine koşmuştu. Nur yolunun dertlisi ve kara sevdalısı olmuştu.

1964'ün sonbaharında Eskişehir'de muhterem Abdülvahid Tabakçı'nın nur kokan hanesinde tanımıştım bu azizi. Lütufkâr alâkalarıyla üç gün misafiri olmakla şerefyâb olmuştum.

Açık alnı yılların izini taşıyan alın çizgileri ve yanlardan dökülmüş saçları.

Ciddiyet ve vakar dolu bir sima, gülmeyen fakat gülümseyen bir çehre.

Tane tane, sert ve yol gösteren kelimeler ve konuşmalar.

İslâmın yüce tarihindeki meseleleri, nurlardaki bahislerle birleştirilerek anlaştılar.

SON ŞAHİTLER
 

ORHANCAN

Ordinaryus
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
2,536
Tepkime puanı
80
Puanları
0
Konum
-İSPARİT-
NURUN BÜYÜK KAHRAMANI ZÜBEYİR ABİMİZİ RABBİM (CC) RAHMET EYLESİN....

ÜSTADIN YANINDA ONUN İZİNDE BİR ÖMRÜNÜ GEÇİRDİ..

Zübeyir Abi, bütün varlığıyla, kendisini Üstadının aziz şahsiyetine vermişti. Âdeta Nur Üstadda fâni olmuştu. Bu bağlılık, bu sıddıkiyette 51 yaş gibi erken bir zamanda ebediyetlere kanat açmıştı. “Sıddık” ismini kendisine takma isim-mahlâs-müstear ad olarak yazar ve kullanırdı.

AFYON MAHKEMESİNDEN BİR HATIRA:

İslâmiyetin fedaîsi Zübeyir Gündüzalp, 1948’deki karanlık devrin son zamanlarında, arkadaşları ve Nur Üstadıyla birlikte Afyonkarahisar’ın karanlık zindanlarına atılmıştı.

Afyon Ağır Ceza Mahkemesindeki hâkimlerin önünde –bir mahkeme gününde– haykırarak yaptığı bir müdafaada şunları söylüyordu:

Sorgu hâkimliğinde, “Sen, Risale-i Nur’un talebesi imişsin!” denildi.

“Bediüzzaman Said Nursî gibi bir dâhinin şakirdi olmak liyakatini kendimde göremiyorum. Eğer kabul buyururlarsa, iftiharla ‘Evet, Risale-i Nur şakirdiyim.’ derim.”

Merhum, Zübeyir Gündüzalp müdafaasının tam bu kısmını söylerken, Bediüzzaman Said Nursî ayağa kalkarak:

“Evet, evet, binine bedeldir!” diye, mahkemenin önünde, savcının karşısında, bu kahraman talebesi Mehmed Zübeyir Gündüzalp’in bin Nur talebesine bedel olduğunu, bin talebe kuvvetinde olduğunu ifade ediyordu.

,,
 
Üst