"Havuz havuzluğunu bilsin, karşısında okyanuslar var!"
Bu söz, Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı'nın, Samanyolu Haber TV'de Metin Yıkar'ın sorularına cevap verirken bilinçli ve kendinden emin bir şekilde ağzından çıkan, bomba yüklü bir cümle.
Bu yazıya da belki en çok yakışan başlık da bu oldu...
Bu Havuz Dedikleri Nedir?
"Havuz Medyası" tabirinin ilk kim tarafından kullanıldığı öğrenemesem de "Havuz Medyası" veya diğer tabirle "Yandaş Medya" malumunuz, bazı yerlerden akan sızıntılarla beslenen bir çukurda bir sağa bir sola yüzen sazan balıklarının bulunduğu gölete verilen isim. Sazanlar, sızıntı ne kadar büyükse o kadar palazlanıyor ve gemi azıya alıyorlar.
Havuz medyası olarak bilinen hükümet destekli medyayı mercek altına almak lazım.
Farklı şekillerde alınan ihale, kamu ve çevresinden gelen reklamların etkisiyle olsa gerek büyük bir uyumla çalışan havuz medyası genelde aynı manşetlerle çıkıyor, hep bir ağızdan aşk ile her gün ‘paralel’ deyip ötüyor, muhafazakârlıktan dem vurup müstehcen ve itikada ters yayınlar yapmakta da çekinmiyorlar. Farklı düşünenleri ise Makyevalist veya her şey bu yolda mübahtır diyerek ezmeye çalışıyorlar..
Günümüzde en çok duyulan ve gerekliliği bilinen hukuki ve etik kavramlardan biri ‘beraat-i zimmet’tir. Daha açık bir şekilde ise “Bir kişi kendine isnat edilen suç delil ve belgeleriyle ispatlanana dek masumdur.” Fakat bu ilkenin herkesi bağladığını iddia etmek pek mümkün değil. Özellikle partinin hoşlanmadığı ‘öteki’ olmak zorunda kalmış iseniz işiniz zor.
Buna son örnek ise Başbakan Davutoğlu'nun üç gün önce söylediği sözler:
3 gün önce, geçtiğimiz Pazar Günü, Başbakan Ahmet Davutoğlu katıldığı bir mitingde bir mahkemenin verdiği tahliye kararları için "Pensilvanya'dan talimat var, kayıtları elimizde" dedi.
Pazar günü söylediği bu iddiasını üzerinden üç gün geçmesine rağmen, elimizde dediği kayıtları hala açıklamadı.
Fethullah Gülen'in avukatları dün Davutoğlu’nun “Tahliye talimatı Pensilvanya’dan, elimizde kayıt var.” iddiasını yargıya taşımıştı.
Fakat bu iddia "Havuza" bu tamamen gerçekmiş gibi aktı ve yayınlarını ise bu yönde yapmaktan çekinmediler.
İktidarla, (tamamen bir ironi) paralel hareket eden, eleştirel her sesi bastırmaya çalışan ‘yandaş medya’nın (havuz medyası) hedefi olmanız, maalesef kaçınılmaz. Hala ağızlarında geveledikleri Gezi Parkı'ndaki olaylarla başlayan ve 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonuyla hız kesmeden devam eden bir yalan haber furyası hâkim.
28 Şubat postmodern darbe sürecinde dindarlara yönelik karalama kampanyalarının çok daha beteri şimdilerde Hizmet Hareketi başta olmak üzere, toplumun belli kesimleri aleyhine, fütursuzca yapıldı ve yapılmaya devam ediyor..
‘Yandaş medya’ veya 'havuz medyası' olarak bilinen bu medya organlarının yaptıkları yayınların çoğunun daha gün ışıyıp da karga kahvaltısını yapmadan tekzip edildiği görülüyor. Geçmişte yalan ve iftira olduğu hukuken defalarca ispatlanmış iddiaları tekrar yayınlamak, bilgi ve belgeye dayanmayan ya da sahte belgelerle bilinçli kurgulanmış haber yazmak, ‘itirafçı’ niyetine karanlık isimlere yer vermek bu medyanın "alameti farikası" haline geldi.
Ne yazıktır ki bütün bunlar ‘gazetecilik faaliyeti’ ve ‘medya etiği’ adı altında savunuluyor. İşadamlarından alacakları ihale karşılığı bir havuz oluşturularak kurtarılmaya çalışıldığı iddia edilen televizyon ve gazeteler aracılığıyla aylardır devam eden kara propagandanın organize bir şekilde artması, ‘Özel bir merkezden mi servis ediliyor?’ sorusunu akıllara getiriyor. Zira ‘yandaş medya’nın televizyon kanallarının saatlerce aynı yayını yapması, gazetelerin aynı gün aynı manşet ve neredeyse aynı başlıkla çıkması bu tezi destekler nitelikte.
Nihayi Kelam:
Havuz ne kadar derin olursa olsun, sazanlar ne kadar besili olursa olsun karşılarına aldıkları "Okyanus" karşısında deryada katre olamazlar. Gün olur körebe oynayan halk gözündeki perdeyi çeker alır ve görür sazan sandıklarının etobur piranalar olduğunu. Allah (cc) o günleri görmeyi nasip eder inşallah!
Ahmet Alp HAN
GlobalHaber tv
Twitter: @ahze22
Bu söz, Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı'nın, Samanyolu Haber TV'de Metin Yıkar'ın sorularına cevap verirken bilinçli ve kendinden emin bir şekilde ağzından çıkan, bomba yüklü bir cümle.
Bu yazıya da belki en çok yakışan başlık da bu oldu...
Bu Havuz Dedikleri Nedir?
"Havuz Medyası" tabirinin ilk kim tarafından kullanıldığı öğrenemesem de "Havuz Medyası" veya diğer tabirle "Yandaş Medya" malumunuz, bazı yerlerden akan sızıntılarla beslenen bir çukurda bir sağa bir sola yüzen sazan balıklarının bulunduğu gölete verilen isim. Sazanlar, sızıntı ne kadar büyükse o kadar palazlanıyor ve gemi azıya alıyorlar.
Havuz medyası olarak bilinen hükümet destekli medyayı mercek altına almak lazım.
Farklı şekillerde alınan ihale, kamu ve çevresinden gelen reklamların etkisiyle olsa gerek büyük bir uyumla çalışan havuz medyası genelde aynı manşetlerle çıkıyor, hep bir ağızdan aşk ile her gün ‘paralel’ deyip ötüyor, muhafazakârlıktan dem vurup müstehcen ve itikada ters yayınlar yapmakta da çekinmiyorlar. Farklı düşünenleri ise Makyevalist veya her şey bu yolda mübahtır diyerek ezmeye çalışıyorlar..
Günümüzde en çok duyulan ve gerekliliği bilinen hukuki ve etik kavramlardan biri ‘beraat-i zimmet’tir. Daha açık bir şekilde ise “Bir kişi kendine isnat edilen suç delil ve belgeleriyle ispatlanana dek masumdur.” Fakat bu ilkenin herkesi bağladığını iddia etmek pek mümkün değil. Özellikle partinin hoşlanmadığı ‘öteki’ olmak zorunda kalmış iseniz işiniz zor.
Buna son örnek ise Başbakan Davutoğlu'nun üç gün önce söylediği sözler:
3 gün önce, geçtiğimiz Pazar Günü, Başbakan Ahmet Davutoğlu katıldığı bir mitingde bir mahkemenin verdiği tahliye kararları için "Pensilvanya'dan talimat var, kayıtları elimizde" dedi.
Pazar günü söylediği bu iddiasını üzerinden üç gün geçmesine rağmen, elimizde dediği kayıtları hala açıklamadı.
Fethullah Gülen'in avukatları dün Davutoğlu’nun “Tahliye talimatı Pensilvanya’dan, elimizde kayıt var.” iddiasını yargıya taşımıştı.
Fakat bu iddia "Havuza" bu tamamen gerçekmiş gibi aktı ve yayınlarını ise bu yönde yapmaktan çekinmediler.
İktidarla, (tamamen bir ironi) paralel hareket eden, eleştirel her sesi bastırmaya çalışan ‘yandaş medya’nın (havuz medyası) hedefi olmanız, maalesef kaçınılmaz. Hala ağızlarında geveledikleri Gezi Parkı'ndaki olaylarla başlayan ve 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonuyla hız kesmeden devam eden bir yalan haber furyası hâkim.
28 Şubat postmodern darbe sürecinde dindarlara yönelik karalama kampanyalarının çok daha beteri şimdilerde Hizmet Hareketi başta olmak üzere, toplumun belli kesimleri aleyhine, fütursuzca yapıldı ve yapılmaya devam ediyor..
‘Yandaş medya’ veya 'havuz medyası' olarak bilinen bu medya organlarının yaptıkları yayınların çoğunun daha gün ışıyıp da karga kahvaltısını yapmadan tekzip edildiği görülüyor. Geçmişte yalan ve iftira olduğu hukuken defalarca ispatlanmış iddiaları tekrar yayınlamak, bilgi ve belgeye dayanmayan ya da sahte belgelerle bilinçli kurgulanmış haber yazmak, ‘itirafçı’ niyetine karanlık isimlere yer vermek bu medyanın "alameti farikası" haline geldi.
Ne yazıktır ki bütün bunlar ‘gazetecilik faaliyeti’ ve ‘medya etiği’ adı altında savunuluyor. İşadamlarından alacakları ihale karşılığı bir havuz oluşturularak kurtarılmaya çalışıldığı iddia edilen televizyon ve gazeteler aracılığıyla aylardır devam eden kara propagandanın organize bir şekilde artması, ‘Özel bir merkezden mi servis ediliyor?’ sorusunu akıllara getiriyor. Zira ‘yandaş medya’nın televizyon kanallarının saatlerce aynı yayını yapması, gazetelerin aynı gün aynı manşet ve neredeyse aynı başlıkla çıkması bu tezi destekler nitelikte.
Nihayi Kelam:
Havuz ne kadar derin olursa olsun, sazanlar ne kadar besili olursa olsun karşılarına aldıkları "Okyanus" karşısında deryada katre olamazlar. Gün olur körebe oynayan halk gözündeki perdeyi çeker alır ve görür sazan sandıklarının etobur piranalar olduğunu. Allah (cc) o günleri görmeyi nasip eder inşallah!
Ahmet Alp HAN
GlobalHaber tv
Twitter: @ahze22