Hatt Sanatı..

"haTTat"

Paylaşımcı
Katılım
18 Tem 2006
Mesajlar
356
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
Konya-Ankara
Türk hat Sanatı denilince, Türklerin İslamiyeti kabul edişlerinden sonra okuma yazma vasıtası olarak seçtikleri Arap asıllı harflerle vücuda getirilen sanat yazıları anlaşılır. Ancak şunu hemen belirtelim ki Arap harfleri İslamiyetin zuhurundan sonra yavaş yavaş estetik unsurlar kazanarak, bu hal VIII. Yüzyılın ortalarından süratlenmiş; Türklerin İslam aleminde oldukları çağda zaten mühim bir sanat dalı haline gelmişti. Bu sebeple evvela Arap asıllı harflerin bünyesi ve İslam'ın ilk asırlarında gelişmesi hakkında kısa bir bilgi vermek gerekecektir.
Yazı sanatının İslam kaynaklarında en özlü tarifi "Hat, cismani aletlerle meydan getirilen ruhani bir bendesedir." cümlesiyle yapılmıştır ve hat sanatı, bu tarife uygun bir anlayış çerçevesinde asırlardır süregelmiştir. Çünkü bu yazı sisteminde harflerin çoğu kelimenin başına, ortasına ve sonuna gelişlerine göre bünye değişikliğine uğrar. Sanat haline dönüşüyle pek kıvrak bir şekle bürünen harflerin, birbirleriyle bitiştiklerinde kazandıkları görünüş zenginliği, hele aynı kelime veya cümlenin muhtelif terkiplerle yazılabilme imkanı, bu yazılara, sanatta arannılan sonsuzluk ve yenilik kapısını açık tutmuştur.

Arap hattı, muhtelif devrelerde en fazla işlendiği bölgeye nisbetle, İslam öncesi anbari, hiri, mekki ve Hicret'ten sonrada medeni isimlerini alarak gelişti. İslam'ın kitap haline getirilen ilk metni olan Kur'an, işte bu mekki medeni hatla deri(parşomen) üstüne siyah mürekkeple, noktasız ve hareketsiz biçimde yazılmıştı ki, bu ilk örneklerde, elbette sanat mülahazası aranılmamıştır. Zamanla bu yazı iki tarza ayrıldı: Sert köşeli olanı mushaflara ve kalıcı yazışmalara tahsis edilerek, en ziyade Küfe'de işlendiği için küfi adıyla anılmaya başlandı.süratli yazılabilen ve sert köşeli olmayan diğer tarz ise günlük işlerde kullanıldı; yuvarlak ve yumuşak karakterinden dolayı sanat icrasına uygun bir hal aldı. Yeni yazı cinslerinin bazıları, nisbet ifade eden isimlerinden de anlaşılacağı gibi, tomar hattı esas alınarak onun muayyen nisbette (yarımi üçte bir, üçte iki) küçültülmüş kalemiyle yazılıyor, bu küçülmede yazılar yeni hususiyetler kazanırken, yazma aletinin adı olan kalem bu nisbete dayanılarak hat manasına da kullanılıyordu.

Abbasiler devrinde gittikçe gelişen ilim ve sanat hareketleri sayesinde büyük merkezlerde ve bilhassa Bağdad'da kitap merakı ve bunları yazarak çoğaltan "verrak"lar artmıştı. İşte bunların kitap istinsahında kullandıkları yazıya verraki, muhakkak veya ıraki deniliyordu.VIII. asır sonlarından itibaren hat sanatkarlarının güzeli arama gayreti neticesi ölçülü olarak şekillenen yazılar asli ve mevzun hat ismiylede anılmaya başlandı. Bu yazıları ileri bir merhale'ye eriştirenler arasında, ayrı bir mevkii olan İbn Mukle(? - 328/940), hattın nizam ve ahengini kaidelere bağladı " bu yazılara "nisbetli yazı" manasına mensub hattı denildi.

Bu gelişmeler olurken küfi hattı da bilhassa mushaf yazılmasında parlak devrini sürüyordu. Yayıldığı nisbette farklılıklar gösteren küfi, şimali Afrika ülkelerinde daha yuvarlaklaşarak bilhassa Endülüs'te ve Mahrip'te mağribi adıyla hükümranlığını korudu. Daha çok abidelerde görünen iri küfi hattı da, bazı tezyini unsurlarla birlikte, dekoratif bir mahiyet kazandı. Mensub hattının yukarıda verraki adıyla geçen ve umumiyetle kitap istinsahına mahsus olup bu sebeple neshi de denilen şeklinden, XI. Asrın başlarında muhakkak, reyhani, ve nesih hatları doğdu. Bu devrin parlak ismi olan İbnü'l-Bevvab (? - 413/1022), İbn Mukle yolunu değiştirdi ve XIII. Asır ortalarına kadar da uslüb sürdü. O zamana kadar düz kesilen kamış kalemin ağzını eğri kesmekte onun buluşudur ve bu hal yazıya büyük letafet kazandırmıştır. Aklam-ı Sittenin bütün kaideleriyle hat sanatındaki mevkiini alışıyla yukarıda tanıtılanlar dışında bugüne sadece isimleri kalmış bulunan birçok hat cinside unutulmaya terkedilmiş oldu. (mesela; sicillat, dibac, zenbur, mufattab, harem, lului, muallak, mürsel vb)
 

"haTTat"

Paylaşımcı
Katılım
18 Tem 2006
Mesajlar
356
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
Konya-Ankara
Hat sanatında kullanılan aletler..

Kalem
Hem musuki aleti(ney) hemde kalem olarak kullanılan kamış, bu kudretiyle İslam ve doğu aleminin esrarlı havasını aksettiren belki yegane alettir. Sıcak ülkelierin nehir ve göl kenarlarındaki sazlıklardan alınan kamış, koparıldığı haliyle kalem olma vasfından uzaktır. Sarımsı beyaz renkli olan bu kamışlar kurumaları için uzvi sıcaklığı daima muhafaza eden gübre içine konulur; burada yavaş yavaş suyunu kaybedip sertlik kazanırlar ve cinsine göre, kırmızımsı, kahve veya açık yahut koyu kahverengine, hatta siyaha dönerler.

Kalem açılıpta kullanılmaya başlandıktan sonra, kağıda temas eden ağız kısmı zamanla bozularak yeniden açılmak icab eder. Ancak mushaf gibi yazılması uzun süren kitaplarda bunun mahzuru vardır. Kalem yeniden açılırken ağzının genişliği kıl kadar farklı olsa, bu, hele nesih gibi ince yazılarda büyük bir estetik kusur teşkil eder. Böyle uzun metinleri ince hat ile yazmak için Cava adasında yetişen bir tropikal ağacın yaprak diplerindeki siyah renkli sert, düzgün ve ince uzantıları işte bu maksadla kullanılır ve Cava Kalemi adıyla bilinir, bunun ağzı kolay aşınmaz.
Yazının kalınlığı arttıkça kalemin ağzına da ona göre açabilmek için, ney kalınlığında kamışlardan (buna kargı kalem denir) veya sert bambu kamışlarından faydalanılır.Kamış kalem, açmak için sol elin içine yatırılarak,orta boşluğu ve cidari badem biçiminde görünene kadar,yukarıdan aşağıya meyilli olarak yontulur.

Dil gibi uzadığı için kalem dili denilen bu yassı kısmın iki kenarı, kalem ağzının ne kadar genişlikte olması isteniyorsa, ona göre alınır. Kalemin ağız kısmının birkaç santimetre çatlatılarak iki yakaya ayrılmasına kalem Şakkı denir. Bunun yapılışında kalemin boyuna paralel çatlatılması, eğri olmaması icab eder. Arada hasıl olan ve ince bir hazne vazifesi gören bu çatlağa mürekkep dolarak, yazarken devamlı bir şekilde aşağıya akar. Kalemin kalemtraş yardımıyla şakk edilirken makta (her ikiside ayrıca tanıtılacaktır) üzerindeki yive oturtulması lazım gelir. Kalemin ağzının kesilip düzeltilmesi de makta üzerinde yapılır.Bu kesme işlemine kalemi makta'a vurmak veya üzerinde yapılır. Bu kesme işlemine kalemi makta'a vurmak veya katt-ı kalem denilir.Kullandıkça ağzı bozulacağı için harfler pürüzlü olarak çıkmaya başlar Bu takdirde yeniden makta'a vurulur. Ta'lik kalemi sülüse nazaran daha az eğri ağızlıdır. Nesih kalemi ondan da az, rık-a kalemi ise düze yakın eğriliktedir.

Kalemi ağzındaki eğrilik kağıda tamamiyle intibak edecek şekilde tutup, yukarıdan aşağı dik olarak hareket ettirmekle ince, sağdan sola yürütmekle kalın harf kısımları yazılmış olur. Harflerin ölçüleri nokta ile tespit edildiği, nokta da kalemin kalemin ağız genişliğine bağlı olduğu için, kalem hat sanatında estetiği sağlayan en önemli unsurdur.

Kalemler bazen divit adıyla anılan yandan hokkalı kalem mahfazalarında, bazen de kalemdan (kalemlik) denilen, silindir yahut sandık biçimi, sade veya sanatlı kutular içinde saklanır. Kalemdanın silindir biçiminde olanlarının adı da kubur'dur.
 

"haTTat"

Paylaşımcı
Katılım
18 Tem 2006
Mesajlar
356
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
Konya-Ankara
Hat sanatında kullanılan aletler..

Kalemtraş
Zamanımızda kurşun kalemin içinde döndürülerek açıldığı kalemtıraşla, eskiden kamış kalem açmak maksadıyla kullanılan kalemtıraşın bir şekil benzerliği yoktur. Kalemtıraş tig denilen kesici kısım, kıymetli malzemeden yapılmış sap, bu ikisini birbirine bağlayan parazvanadan meydana gelir. Boyu 10-20 cm arasındadır.
Makta
Makta 2-3cm eni,10-20 cm boyu olan, 2-3mm kalındığında kemik veya fil dişi bir plakadır. Bağa ve sedeften yapılan da makbuldür. Kalemin şakk ve katt ameliyesi, cam, mermer yahut maden gibi sert satıhlı yerde yapılırsa kalemtıraşın kesici ağzı zedelenip zamanla kullanılmaz hale gelir. Makta üzerinde, kamış kalemin çapına uygun yive bulunan küçük bir çıkıntı bırakılmıştır. Makta'ın bir ucuna doğru yer alan bu yive , kalemin sap tarafı , sağa sola kaçmaması için tespit edilir;kalemtıraşın keskin ağzı, kalemin boyuna paralel olarak tutulup iç veya dış tarafından kalem şakkolunur, yine yive oturtularak kalemin kattıda tamamlanır. Makta imalini bilhassa Mevlevi dervişler; çakı, mil ve kıl testere yardımıyla ince bir sanat haline getirmişler, eserlerini nakış, çiçek, yazı ve Mevlevi Sikkesiyle süsleyerek, bu aletin pek latif numunelerini ortaya koymuşlardır.
 

melde

helina_roje
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
2,238
Tepkime puanı
24
Puanları
0
Konum
Ankara
hat sanatı ile ebru sanatı arasında ne gibi farklar vardır kusura bakmayın merak ettim ayrıca bilgiler için teşekkürler
 

"haTTat"

Paylaşımcı
Katılım
18 Tem 2006
Mesajlar
356
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
Konya-Ankara
melda' Alıntı:
hat sanatı ile ebru sanatı arasında ne gibi farklar vardır kusura bakmayın merak ettim ayrıca bilgiler için teşekkürler
Aslında ikisi de geleneksel Türk-İslam sanatlarındandır. Ebrû sanatı bir süsleme sanatıdır. Kitre ya da benzeri kıvam arttırıcı malzemeler kullanılarak yoğunluğu arttırılmış bir sıvı üzerine, içinde sığır ödü bulunan toprak boyaların serpilmesi suretiyle elde edilen desenlerin, kağıdın üzerine kapatılan kağıda aktarılmasıyla gerçekleştirilen bir süsleme sanatıdır.
Hatt ise süslemeden ziyade Hatt-ı Kur'an'ı güzel yazma sanatıdır. Her ne kadar Arapça harfler kullanılsa da artık onlara Arap harfi gözüyle bakmaktan ziyade Kur'an harfi olarak bakılmaktadır.
Hatt sanatı esas itibariyle bu minval üzere gelişmiştir. Ecdadın Kur'an'a olan hürmeti o noktaya erişmiştir ki onu en güzel surette okumak için nasıl ki Tecvid ilmi gelişmişi ise öylece daha güzel yazmak gayesiyle de Hatt sanatı gelişmiştir.
Ebrû ve Hatt ikisi de sabır isteyen; hem yapanı hem de izleyeni mest eden, ruha işeyen birer ecdad yadigarı sanattır.
 

melde

helina_roje
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
2,238
Tepkime puanı
24
Puanları
0
Konum
Ankara
haTTat' Alıntı:
Aslında ikisi de geleneksel Türk-İslam sanatlarındandır. Ebrû sanatı bir süsleme sanatıdır. Kitre ya da benzeri kıvam arttırıcı malzemeler kullanılarak yoğunluğu arttırılmış bir sıvı üzerine, içinde sığır ödü bulunan toprak boyaların serpilmesi suretiyle elde edilen desenlerin, kağıdın üzerine kapatılan kağıda aktarılmasıyla gerçekleştirilen bir süsleme sanatıdır.
Hatt ise süslemeden ziyade Hatt-ı Kur'an'ı güzel yazma sanatıdır. Her ne kadar Arapça harfler kullanılsa da artık onlara Arap harfi gözüyle bakmaktan ziyade Kur'an harfi olarak bakılmaktadır.
Hatt sanatı esas itibariyle bu minval üzere gelişmiştir. Ecdadın Kur'an'a olan hürmeti o noktaya erişmiştir ki onu en güzel surette okumak için nasıl ki Tecvid ilmi gelişmişi ise öylece daha güzel yazmak gayesiyle de Hatt sanatı gelişmiştir.
Ebrû ve Hatt ikisi de sabır isteyen; hem yapanı hem de izleyeni mest eden, ruha işeyen birer ecdad yadigarı sanattır.

cevap ve bilgiler için teşekkürler
 

feyza:)

İstanbulî
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
4,872
Tepkime puanı
359
Puanları
0
Konum
İsTanbuL
Web sitesi
www.incebirdokunus.com
hat çeşitleri ...

hat sanatında yazı stili olarak bir çok çeşit vardır .. bunların birkaçına örnekler ...

index_clip_image002.jpg
 

feyza:)

İstanbulî
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
4,872
Tepkime puanı
359
Puanları
0
Konum
İsTanbuL
Web sitesi
www.incebirdokunus.com
Ömre Bedel Bİr Sanat

Hattat Ali bin Abdullah yetmiş yaşına kadar hayat sürer. Ömrünün her senesine karşılık birer Mushaf yazar. Vasiyet ederek son yazdığı Mushaf’tan elde ettiği ücretin, vefatında defin işlerinde kullanılmasını ister. :)
 
Katılım
9 Ağu 2006
Mesajlar
12
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
hat sanatı en sevdiğim sanatlardan birisidir.Ve bu örnekler gerçekten harika sağolun.
 

feyza:)

İstanbulî
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
4,872
Tepkime puanı
359
Puanları
0
Konum
İsTanbuL
Web sitesi
www.incebirdokunus.com
Hattat Adaylarına Tavsiyeler ...

Allah Rasulü (sav) veda hutbesinde “benden duyduklarınızı burada bulunmayanlara da anlatınız; ola ki onlardan bazıları sizden daha iyi anlamış olurlar” mealinde bir söz söylemişti. Aynı olayı vahiy kâtipliği için de düşünecek olursak, belki asrı saadette yaşamadığı halde Kur’an’ı daha iyi yazanlar olacaktır. Nitekim hat sanatımızın gelişim sürecinde “yazı”nın geçirdiği evreler ve kazandığı sanatsal formlar eskiye göre “yazı”nın daha estetik hale geldiğini ve daha güzel yazıldığını ortaya koymaktadır.

Hüsn-ü Hat ile meşgul olmak, sebepleri ve sonuçları bakımından değerlendirilirse –iddialı bir hüküm olacak ama- belki vahiy kâtipliği ile müsavi sayılabilir. Vahiy kâtiplerinin yaptığı iş ile hattatların yaptığı iş muhteva olarak aynıdır. Vahiy kâtipleri Kur’an ayetlerini satır satır yazıya geçirmişler, hattatlar ise hem Kur’an ayetlerini, hem Peygamber (sas) sözlerini nakış nakış yazarak çoğaltmışlardır.

Vahiy ve Peygamber (sas) ile direkt irtibatı bakımından kudsiyeti olan hat sanatı ile meşgul olmak da ayrı bir özen ve itina gerektirmektedir. Hat sanatı ve hattatlık bu yönü ile saygı ve hürmet gösterilmesi gereken bir meşguliyet, sanat ve sıfattır. Öyleyse hat eğitimine başlamanın, hat eğitimi almanın, hattat adayı olmanın gerekleri neler olabilir? Hat eğitimine başlayacak bir hattat adayı hangi asgari gerekleri yerine getirmelidir? Birkaç hattatımızın söyleşileri ışığında tavsiyeleri ile hattat adaylarına yol göstermek isteriz:

Yazı, Hocanın Öğretiminde Gizlidir
“Hat (yazı), hocanın öğretmesiyle elde edilir”, buyurmuş Hz Ali (kv). Günümüzden hattatlarımız da bu ifade paralelinde tavsiyede bulunuyorlar:
“Hz. Ali’nin söylediği gibi hocasız hat sanatı öğrenilmez. Bir hoca bulmalılar. Ve hocalar arasında da tercih yapmalılar. Bildiğini doğru öğreten olmalıdır. Hiç kimse kötü niyetli değildir, fakat bazısı kolay öğretir, öğretmekten mutlu olur. Bazı kimse zor öğretir, öğretmesi zayıftır.” (Hattat Ali Hüsrevoğlu)

“Mutlak surette, önce bir hattat aramalılar.” (Hattat Yusuf Sezer)

“Ben İstanbul'da on senedir Japonya’dan Amerika'ya, İngiltere'den Dubai'ye onlarca ülkeden kadın erkek genç yaşlı insanlar tanıdım gördüm, gelip buralarda gurbette kalıp hat dersi aldılar. Pakistan'dan, Malezya'dan, Fas'tan ve daha nerelerden. Kayseri'den devam eden bir bayan bir bay öğrencim var. Zaman zaman gelip bir süre İstanbul’da kalıp bire bir derslere katılıyor, hattatlarla tanışıyorlar. Yıllardır hat dersleri için İstanbul’da yaşayan genç İranlı Suriyeli arkadaşlarım var. Zahmetsiz iş yok. Arayana buldurulurmuş. Ve bulduruluyor.” (Hattat Ferhat Kurlu)

Hattatlarımızın ortak ifadelerinden biri hat eğitiminin ehil bir hoca önünde, onun vereceği derslerle yapılabileceği şeklinde.

Çok Çalışmak Gerek
Hattatlarımızın üzerinde önemle durdukları bir diğer nokta çalışmadaki azim ve gayrettir.

“…defterini, kalemini, mürekkebini, hokkasını hazırlayıp, ciddi bir şekilde ve hocasını bırakmadan, uzun süre derse devam etmeliler. Bir talebenin hat sanatını öğrenip bitirebilmesi için, mutlaka bir yedi sekiz sene gibi bir zamana ihtiyacı var.” (Hattat Yusuf Sezer)

“Yıllardır hat dersleri için İstanbul’da yaşayan genç İranlı Suriyeli arkadaşlarım var. Zahmetsiz iş yok.” (Hattat Ferhat Kurlu)

“…elinden geldiği kadar iyi çalışmalı.” (Hattat Ali Hüsrevoğlu)

Kem Âlât ile Kemâlât Olmaz !
Büyükler demişler ki; “kem âlât ile kemâlât olmaz”, yani kötü malzemelerle mükemmel iş yapılamaz. Hattatlarımız da bu konuya ehemmiyet veriyor ve malzemeye dikkat çekiyorlar:

“Bazı kimse zor öğretir, öğretmesi zayıftır. Malzemesi derme çatmadır. Bu zeminlerde hat sanatı zor öğrenilir. İnsan yeni malzeme üretmeli ve güzel şeyler ortaya koymalı.” (Hattat Ali Hüsrevoğlu)

“Hattı öğrenmek isteyen insan, çini mürekkep kullanamıyor. İs mürekkebi kullanacak. Düz beyaz kağıtla çalışamaz, mutlaka çayla boyadığı kağıtlar üzerinde yazması gerekiyor. Mürekkebin içindeki teknik malzemelerimiz de çok önemli. Çıralı odundan elde edilmiş is kullanılır. Zamk kullanılır. Biz pudra şekeri de katıyoruz mürekkebe. Çay suyu ile boyadığımız kağıdı yumurta akıyla terbiye ederek ona bir nevi selefon kaplama yapıyoruz. Mürekkebimizle ufacık bir hata yaptığımız zaman, bunu bıçakla kazıyarak, mahvetmeyiz. Elimizle yalamak suretiyle mürekkebi temizleriz.” (Hattat Yusuf Sezer)

İbadete Temizliğe Dikkat
Hattatların ve hattat adaylarının en fazla dikkat etmesi gereken hususlardan biri de ibadete ve temizliğe son derece dikkat etmesidir.

“Hüsn-ü Hatta başlamak isteyenlere tavsiyem; önce ibadete dikkat etmeli ve özellikle ibadet öncesi temizliğe de daima riayet etmelidir. Bu önemli şeydir.” (Hattat Ali Hüsrevoğlu)

İyi niyetle, temizliğe ve ibadete dikkat ederek, iyi bir hoca önünde, uygun malzemelerle hayırlı ve bereketli meşkler diliyorum.


hatsanat.org den alıntıdır
 

essay

Üye
Katılım
12 Haz 2006
Mesajlar
100
Tepkime puanı
0
Puanları
0
teşekkürler bu sanatı çok seviyorum ama maalesef icra edebilme kaabiliyetim yok...
 

tilamiz

Üye
Katılım
17 Kas 2006
Mesajlar
76
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
ankara
Web sitesi
www.ozgursanat.com
hüsn-i hat ve kaligrafi nedir?++ÖNEMLİ++

öncelikle cümleten s.a.
önemi bakımından hüsn-i hat'tan başlamak yerinde olacaktır sanırım...
hüsn-i hat keime anlamı olarak "güzel yazı,güzel çizgi" demektir.islamiyet'ten önceki devirlerde de kullanılan arap yazısının ilkel şekillerden oluşması ve bugünkü hat sanatıyla alakası olmaması hasebiyle o dönemlerdeki yazının durumundan bahsetmek gereksiz.
bir sanat dalı olarak hat,islamiyetin gelişiyle başlayıp günümüze kadar gelmiştir.hattın tarihî seyri bakımından ilk dönemlerdeyiz;burada belirtilmesi gereken en önemli husus Hz.Ali efendimizin hattatların kıblesi olarak kabul edildiğidir.çünkü Kur'an katiplerinden biri olarak o dönemlerde yazılmış en güzel Kur'an lardan birini yazmıştır.o devirlerde en sık kullanılan yazı türü aynı zamanda ilk yazı çeşidi "makılî" adı verilen bir yazı türüdür.makılî yazı;hafif sağa meyilli (bugünkü italik yazı gibi düşünün) ve köşeli harflerden oluşan bir yazıydı.bu yazı çeşidinden "kufi hattı" dediğimiz, bünyesinde eğiklik bulunmayan fakat yine köşeli harflerden oluşan bir yazı türetildi.kufi hattı daha çok mimarî eserlerin iç ve dış cephelerinde ve mushaflarda kullanıldı.
fakat yazının sanatlaşması daha ziyade bundan sonra başladı.yazıların anası olarak bilinen "sülüs yazı"formu ortaya çıktı.sülüs kelimesinin anlamından yola çıkılarak 3 te 1 kuralına uygun şekilde,harflerin 2 parçası düzümsü;1 parçası kavisli veya yuvarlak şekillerde yazıldı.ve bu yazı türüyle hat sanatına kesin ölçüler getirildi.harfler nokta hesabıyla ayarlanıp değişmeyecek kurallara bağlandı.bu da yazı nerede yazılırsa yazılsın aynı kurallar dahilinde ve dolayısıyla okunabilir ve sanatlı şekilde yazılmasını sağladı.bir sanat dalı olarak hat sanatında belki de ilk sanatkâr namıyla İbn-i Mukle'yi zikretmek gerekir.çünkü onun dönemine kadar düz kesilen kalem ağzını meyilli keserek kalem ağzına ve çizgilere bir estetik katan o dur (böylece kesik ağızlı kalem de icad edilmiş oldu.medeniyete armağanımız olsun!).aynı zamanda kendisi az önce bahsettiğimiz kuralların bir kısmını getirmiş olan kişidir.
fakat hüsn-i hat'ın günlük kullanımdan çıkıp,tamamen bir sanat halini alması 14. yüzyılda yaşamış olan Amasyalı Şeyh Hamdullah'ın eseridir.kendisi aynı zamanda ilk Türk Hattatıdır.yıldırım bayezid Şeyh'in talebeleri arasındadır ve hocası yazı yazarken onun hokkasını tutacak kadar hem hattın hem de hocasının kıymetini bilen hayırlı bir talebedir.Şeyh hamdullah hüsn-i hatta (ufak değişiklikler haricinde) bugün dahi kullanılan kuralları getiren hattatdır.hattatlar arasında şeyh'in 40 gün hiç uyumadan Hızır a.s. ile yazı yazdığı ve bu sayede yazıyı öğrenip,geliştirdiği anlatılır.yetiştirdiği talebelerle hüsn-i hattın bir Türk sanatı olmasını sağlamış ve "Kur'an mekkede indi,mısırda okundu,istanbulda YAZILDI"sözüne sebep olmuştur.

buradan özetle hüsn-i hat harfleri kesin ölçülerle sabitlenmiş,arap harfleriyle meydana getirilen güzel yazı sanatıdır.

kaligrafi ise neredeyse tüm dünya dilleri gibi latin alfabesi kullanılarak oluşturulan ve kesin ölçülere bağlı olmayan güzel yazı sanatıdır.

bu yazı kaligrafi sanatını kötülemek veya bayağı göstermek için yazılmamıştır.amacım fuarlarda insanların isimlerini gazlı kalem kullanarak,plastik tabaklara,günümüz Türkçesi ile süslü şekilde yazıp kendini hattat diye tanıtanları herkesin kolayca ayıklayabilmesini sağlamaktır.gerçek kaligraflara hiç bir sözüm yok,aksine sanatlarına saygı duyuyorum fakat ne hattı,ne de kendini bilmeyip "hattat" namıyla ortada dolanan densizlere de 7 yıllık hattat namzedi olarak sinir oluyorum.
ilgililerin bilgisine saygıyla sunulur...
 

Rüveydaa

Profesör
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
2,026
Tepkime puanı
13
Puanları
0
Konum
kendi içimde: )
Web sitesi
www.serzenisler.com
makılî yazı;hafif sağa meyilli (bugünkü italik yazı gibi düşünün) ve köşeli harflerden oluşan bir yazıydı.bu yazı çeşidinden "kufi hattı" dediğimiz, bünyesinde eğiklik bulunmayan fakat yine köşeli harflerden oluşan bir yazı türetildi.kufi hattı daha çok mimarî eserlerin iç ve dış cephelerinde ve mushaflarda kullanıldı.


kufi yazı çeşidi;




fakat yazının sanatlaşması daha ziyade bundan sonra başladı.yazıların anası olarak bilinen "sülüs yazı"formu ortaya çıktı.sülüs kelimesinin anlamından yola çıkılarak 3 te 1 kuralına uygun şekilde,harflerin 2 parçası düzümsü;1 parçası kavisli veya yuvarlak şekillerde yazıldı.


sülüs yazı çeşidi;



tilamiz kardeşim hakikaten güzel bi konuya değindiniz sizi tebrik ediyorum..insanlar gerçek hattı ve küfi hattı birbirine karıştırıyor.. ve klasik gazlı kalem yöntemi ile yıllarca bu işin eğitimini almış esas hattatlara hakzıslık ve saygısızlık etmektedirler..
inşallah bundan sonra daha dikkatli davranıp Latin Hat ve Hüsn-i Hat'ı birbirinden ayıralım...
 

zelal

Asistan
Katılım
13 Haz 2006
Mesajlar
970
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Allah razı olsun bir hat meraklısı olarak ilgi ile okuyorum yazılarınızı.
 

melde

helina_roje
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
2,238
Tepkime puanı
24
Puanları
0
Konum
Ankara
Bu bilgileri bizimle paylaştığınız için teşekkürler Rabbim kolaylık versin işlerinizde.
 

feyza:)

İstanbulî
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
4,872
Tepkime puanı
359
Puanları
0
Konum
İsTanbuL
Web sitesi
www.incebirdokunus.com
Tesekkürler Tilamiz...

bu yazı kaligrafi sanatını kötülemek veya bayağı göstermek için yazılmamıştır.amacım fuarlarda insanların isimlerini gazlı kalem kullanarak,plastik tabaklara,günümüz Türkçesi ile süslü şekilde yazıp kendini hattat diye tanıtanları herkesin kolayca ayıklayabilmesini sağlamaktır.gerçek kaligraflara hiç bir sözüm yok,aksine sanatlarına saygı duyuyorum fakat ne hattı,ne de kendini bilmeyip "hattat" namıyla ortada dolanan densizlere de 7 yıllık hattat namzedi olarak sinir oluyorum.
ilgililerin bilgisine saygıyla sunulur...


burda da sana katılıyorum çünlü insanlar fuarlarda fln gazlı kalemlerle 2 dk.da sözüm ona hat! yazan insanları görünce hüsn-ü hat ile yazılmış tabloları da böyle 2 dakikada yazılıyor sanıyorlar .. halbuki ne emekler sonucu o eserler ortaya çıkıyor :)
 
Üst