hastalıkların en büyük ilacı iman

Risale-i Nur Talebesi

Diyar-ı Bekirli
Katılım
30 Haz 2006
Mesajlar
1,460
Tepkime puanı
11
Puanları
0
ÂYET-İ KERİME MEÂLİ



Melekler derler ki: "Herbirimizin belli bir makamı vardır. Biz Allah'ın huzurunda saf saf dizilmişizdir."


Sâffât Sûresi: 164-165





HADİS-İ ŞERİF MEÂLİ



Öfkelenme. Öfkelenmezsen sana Cennet vardır.


Câmiü's-Sağîr, c: 3, 3868







Hastalıkların en büyük ilâcı iman



Ey âhiretini düşünen hasta! Hastalık, sabun gibi, günahların kirlerini yıkar, temizler. Hastalıklar keffâretü’z-zünub olduğu hadis-i sahihle sabittir. Hem hadiste vardır ki, “Ermiş ağacı silkmekle nasıl meyveleri düşer; imanlı bir hastanın titremesi de öyle günahları silker.” (Buharî, Merdâ: 1, 2, 13, 16)

Günahlar, hayat-ı ebediyede daimî hastalıklardır; bu hayat-ı dünyeviyede dahi kalb, vicdan, ruh için mânevî hastalıklardır. Sen eğer sabredip şekvâ etmezsen, şu muvakkat bir hastalıkla daimî pek çok hastalıklardan kurtuluyorsun. Eğer günahları düşünmüyorsan, yahut âhireti bilmiyorsan veya Allah’ı tanımıyorsan, sende öyle dehşetli bir hastalık var ki, milyon defa sendeki bu küçük hastalıktan daha büyüktür; ondan feryad et. Çünkü, bütün dünyanın mevcudatıyla kalbin, ruhun ve nefsin alâkadardır. Mütemadiyen firak ve zeval ile o alâkalar kesilip, sende hadsiz yaralar açılır. Bahusus âhireti bilmediğin için, ölümü idam-ı ebedî tahayyül ettiğinden, adeta, güya yara bere içinde, dünya kadar hastalıklı bir vücudun var. İşte en evvel, hadsiz yaralı ve hastalıklı bu büyük mânevî vücudun hadsiz hastalıklarına katî ilâç ve katî şifa verici bir tiryak olan iman ilâcını aramak ve itikadını düzeltmek gerektir ki, o ilâcı bulmakta en kısa yol, bu maddî hastalığın yırttığı gaflet perdesinin altında sana gösterdiği aczin ve zaafın penceresiyle, bir Kadîr-i Zülcelâlin kudretini ve rahmetini tanımaktır.

Evet, Allah’ı tanımayanın, dünya dolusu belâ başında vardır. Allah’ı tanıyanın dünyası nurla ve mânevî sürurla doludur; derecesine göre, iman kuvvetiyle hisseder. Bu imandan gelen mânevî sürur ve şifa ve lezzet altında, cüz’î maddî hastalıkların elemi erir, ezilir.

Lem’alar, 25. Lem’a, 8. Deva, s. 210


Lügatçe:



keffâretü’z-zünub: Günahlara kefâret.

hayat-ı ebediye: Sonsuz hayat.

muvakkat: Geçici.

mütemadiyen: Sürekli, devamlı.

firak: Ayrılık.

zeval: Sona erme.

idam-ı ebedî: Ahiret inancı olmadığı için ölümü ebedi yokluk olarak görme.

tahayyül: Hayal etme.

Kadîr-i Zülcelâl: Celal sahibi, herşeye gücü yeten Allah.

sürur: Sevinç.

cüz’î: Küçük
 
Üst