Hangisi tevhit inancidir

susran

Üye
Katılım
8 Mar 2007
Mesajlar
91
Tepkime puanı
1
Puanları
0

HANGİSİ TEVHİT İNANCIDIR?

TEVHİT TESTİ:
SORU 1:
a-Din için Kuran-ı Kerim yeterlidir, eksiksizdir, başka kaynağa ihtiyaç yoktur.

6En’am: 115-“Rabb’inin sözü, doğruluk ve adalet bakımından tamamlanmıştır. Onun sözlerini değiştirecek kimse yoktur. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.”
5Maide: 3-“Bugün dininizi sizin için kemale erdirdim, nimetlerimin tamamını size bahşettim ve Bana teslimiyeti sizin dininiz olarak belirledim. Günaha eğiliminden değil de hayati bir zaruret sonucu (yasak şeylere) sürüklenenlere gelince, bilin ki Allah çok bağışlayıcıdır, rahmet kaynağıdır.”
11Hud: 1-2-“…Bu Kur’an; ayetleri, hüküm ve hikmet sahibi (her şeyden) hakkıyla haberdar olan Allah tarafından muhkem (eksiksiz, sağlam) kılınmış, sonra da Allah’ın yanı sıra birilere kul olmayasınız diye ayrı ayrı açıklanmış bir kitaptır…”

b- Din için Kuran-ı Kerim yeterli değildir, hadislere ihtiyaç vardır, Kuranın eksik bıraktıklarını hadisler tamamlar.

Doğru cevap hangisidir? a) b)

SORU 2:
a) Dinin şari’i (banisi) Allah’tır cc.
b) Dinin şari’i (banisi) Peygamber’dir as.
c) Dinin şari’i /banisi) Allah, Peygamber ikilisidir.

Doğru cevap hangisidir? a) b) c)

39Zümer: 2-3-“Şüphesiz biz o Kitab’ı sana hak olarak indirdik. Öyle ise sen de dini Allah’a has kılarak O’na kulluk et. İyi bil ki, halis din yalnız Allah’ındır. O’nun yanı sıra veliler edinerek: "Biz bunlara, sırf bizi Allah’a yaklaştırmaları için tapıyoruz," diyenler(e gelince): Şüphesiz ki Allah, onlar arasında, ayrılığa düştükleri konuda hükmünü verecektir. Allah, yalancı, nankör insanı doğru yola iletmez.”
42Şura: 21-“Yoksa onların, dinden, Allah'ın izin vermediği şeyi kendileri için yasalaştıran ortakları mı var? Kesin ayrıma ilişkin söz olmasaydı, aralarında hüküm mutlaka verilirdi. O zalimler var ya, onlar için acıklı bir azap öngörülmüştür.”
16Nahl: 116-“Dillerinizin yalan yere nitelendirmesinden ötürü "Şu helâldir(meşrû-sevap), şu haramdır(gayrimeşrû-günah)," demeyin, yoksa Allah hakkında yalan uydurmuş (Allah’a iftira atmış) olursunuz. Allah hakkında yalan uyduranlar ise kurtulamazlar.”
10Yunus: 59-60-“De ki: "Allah'ın sizin için indirdiği sizin bir kısmını haram ve helal kıldığınız rızıktan, haber var mı? Söyler misiniz?" De ki: "Allah mı size izin verdi, yoksa Allah hakkında yalan uydurup iftira mı ediyorsunuz? Allah hakkında yalan uydurup iftira edenlerin kıyamet günü zanları nedir? Şüphesiz Allah, insanlara karşı büyük ihsan (fazl) sahibidir, ancak onların çoğu şükretmezler."
7A’raf: 32-33-“De ki: “Allah’ın, kulları için yarattığı zîneti ve temiz rızkı kim haram kılmış?” De ki: “Bunlar, dünya hayatında mü’minler içindir. Kıyamet gününde ise yalnız onlara özgüdür. İşte bilen bir topluluk için ayetleri, ayrı ayrı açıklıyoruz.” De ki: “Rabbim ancak, açık ve gizli çirkin işleri, günahı, haksız saldırıyı, hakkında hiçbir delil indirmediği herhangi bir şeyi Allah’a ortak koşmanızı ve Allah’a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır.”

SORU 3:
-Haram ve helal hükmünü kim koyar?

a)Haram ve helal hükmünü Allah cc koyduğu gibi Peygamber as da koyar. Peygamber’in as haram ettiği şey, Allah’ın haram ettiği gibi kıyamete kadar haramdır. Nitekim aşağıdaki Ebu Davud hadisi bunu dile getirmektedir:
1058 - İrbâz İbnu Sâriye es-Sülemî (radıyallahu anh) anlatıyor:"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'la Hayber Kalesi'ne indik. Beraberinde başka birçok Müslüman da vardı. Hayber'in sâhibi (lideri) cebbâr, mütekebbir birisi idi. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a gelerek:
"- Ey Muhammed! Sizin eşeklerimizi kesmeye, meyvelerimizi yemeye, kadınlarımızı dövmeye hakkınız mı var?" dedi.
-Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bu sözlere öfkelenerek emretti:
"Ey İbnu Avf merkebine bin ve şöyle nida et: "Haberiniz olsun, cennet sâdece mü'minlere helâldir, namaz kılmak üzere toplanın!"


Râvi, devamla, der ki: "Cemaat toplandı. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) onlara namaz kıldırdı. Sonra da kalkıp şunları söyledi:


" Sizden biri, (rahat) koltuğuna kurulup, Allah'ın sâdece şu Kur' ân'da yazdıklarını mı haram ettiğini sanıyor? Haberiniz olsun, vallahi ben (Allah'ın yasaklarını) duyurdum, (Kur'ân'da olmayan hayırları) emrettim, birçok şeylerden sizleri yasakladım; bunlar, Kur'ân in bir misli kadar ve belki de daha çoktur. Allah Teâla hazretleri, Ehl-i Kitab'ın evlerine izinsiz girmenizi helal kılmamıştır. Kadınları dövmenizi, borçlarını (olan cizyeyi) verdikten sonra meyvelerini yemenizi de helal kılmamıştır."
Ebu Dâvud, Harâc 33, (3050).

b) Haram ve helal hükmünü yalnız Allah cc koyar. Yukarıdaki Ebu Davud hadisini kabul etmek mümkün değildir. Allah’tan başka dini kural koyucu mu var? O zaman din, Allah’ın cc dini olmaz, Allah-Peygamber ikilisinin dini olur. Bu, büyük bir iftiradır.Peygamber as Allah’tan müstakil olarak dini hükümler koyacak, Yüce Rabbimiz Peygamberin can damarını koparmayacak! Öyle mi? Ne diyor ayet-i kerimede:
rtfSndPly*69.44*

----- 69 - Hakka suresi 44. ayet (Genel: 69 - İniş: 78 - Alfbetik: 34) -----



وَلَوْ تَقَوَّلَ عَلَيْنَا بَعْضَ الْاَقَاويلِ (44) لَاَخَذْنَا مِنْهُ بِالْيَمينِ (45) ثُمَّ لَقَطَعْنَا مِنْهُ الْوَتينَ (46) فَمَا مِنْكُمْ مِنْ اَحَدٍ عَنْهُ حَاجِزينَ


69.44*************Diyanet Meali : 69.44 - (44-45) Eğer (Peygamber) bize isnat ederek bazı sözler uydurmuş olsaydı, mutlaka onu kudretimizle yakalardık. Sonra da onun şah damarını mutlaka keserdik. Hiçbiriniz de bu cezayı engelleyip ondan savamazdı.
----- 42 - Şura suresi 21. ayet (Genel: 42 - İniş: 62 - Alfbetik: 95) -----

42.21*************اَمْ لَهُمْ شُرَكٰٶُا شَرَعُوا لَهُمْ مِنَ الدّٖينِ مَا لَمْ يَاْذَنْ بِهِ اللّٰهُ وَلَوْلَا كَلِمَةُ الْفَصْلِ لَقُضِىَ بَيْنَهُمْ وَاِنَّ الظَّالِمٖينَ لَهُمْ عَذَابٌ اَلٖيمٌ

Diyanet Meali : 42.21 - Yoksa, Allah'ın izin vermediği bir dini kendilerine tutulacak yol kılan ortakları mı var? Eğer (cezaların ertelenmesine dair) kesin hükmü olmasaydı, derhal aralarında hüküm verilirdi. Şüphesiz, zâlimler için elem dolu bir azap vardır.

Doğru cevap hangisidir? a) b)

SORU 4:
a)Rabbimiz ayetlerin açıklanmasını Peygamber as’a bırakmıştır, onun açıklaması olmadan Kuran anlaşılamaz.

b)Hayır, Ayetleri Allah cc kendisi açıklar, ayetlerin açıklanmasını kimseye bırakmamıştır. Nitekim Hud suresinde Rabbimiz şöyle buyruyor:
----- 11-Hud suresi 1. ayet (Genel: 11 - İniş: 52 - Alfbetik: 76) -----

11.1*************الَر كِتَابٌ اُحْكِمَتْ اٰيَاتُهُ ثُمَّ فُصِّلَتْ مِنْ لَدُنْ حَكٖيمٍ خَبٖيرٍ
11.2*************اَلَّا تَعْبُدُوا اِلَّا اللّٰهَ اِنَّنٖى لَكُمْ مِنْهُ نَذٖيرٌ وَبَشٖيرٌ


Diyanet Meali : 11.1 - (1-2) Elif Lâm Râ. Bu Kur'an; âyetleri muhkem kılınmış, sonra da Allah’tan başkasına kul olmayasınız diye hüküm ve hikmet sahibi (bulunan ve her şeyden) hakkıyla haberdar olan Allah tarafından detaylı olarak açıklanmış bir kitaptır. (De ki:) "Şüphesiz ben de size O'nun tarafından gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim."

Doğru cevap hangisidir? a) b)

SORU 5:
اَلْيَوْمَ اَكْمَلْتُ لَكُمْ دٖينَكُمْ وَاَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَتٖى وَرَضٖيتُ لَكُمُ الْاِسْلَامَ دٖينًا
5/3- ….Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm'ı seçtim…
a) Buna göre din Kuran ayetleriyle tamamlanmıştır, ilave kaynağa gerek yoktur.
b) Hayır, din, ayet ve hadislerle tamamlanmıştır. Nitekim recim cezası Kuranda yoktur, hadisle sabittir. Keza mut’a nikahı ve ehli eşek etinin yenmesi hadislerle yasaklanmıştır.

Doğru cevap hangisidir? a) b)

SORU 6:
-“Allah cc Kuranda hayvanların ve toprak mahsullerinin zekat nisaplarını eksik bırakmıştır. Peygamber as bunu hadis ve uygulamalarıyla tamamlamıştır” deniyor. Ne dersiniz?

a) Evet, doğrudur. Peygamber as, Kuranın bu eksiğini sünnetiyle tamamlamış, hangi cins hayvandan ne kadar olursa ne kadar zekat alınacağını hadisleriyle ve sünnetiyle (uygulamalarıyla) bize bildirmiştir.

b)Hayır, Kuran hiçbir şeyi eksik bırakmamıştır. Hakkında hüküm bildirmediği, sustuğu konularda ümmeti ve yöneticileri serbest bırakmış demektir. Çünkü Rabbimiz unutkan değildir, O, hiçbir şeyi unutmaz.
[005.101] [DV] Ey iman edenler! Açıklanırsa hoşunuza gitmeyecek olan şeyleri sormayın. Eğer Kur'an indirilirken onları sorarsanız size açıklanır. (Açıklanmadığına göre) Allah onları affetmiştir. (Siz sorup da başınıza iş çıkarmayın). Allah çok bağışlayıcıdır, aceleci değildir.

[019.064] [DV] Biz ancak Rabbinin emri ile ineriz. Önümüzde, arkamızda ve bunlar arasında olan her şey O'na aittir. Senin Rabbin unutkan değildir.

Doğru cevap hangisidir? a) b)

SORU 7:
a)Allah’tan başkasından istiane ve istiğasede bulunmak şirktir. Şirk ise imanı yok eder.
b) Hayır, evliyadan ve enbiyadan, ruhani varlıklardan istiane ve istiğase edilebilir. Bu, neden şirk olsun. Üstelik hadiste varit olmuştur: “işlerinizde sıkıntıya düşerseniz kabir ehlinden yardım dileyin” diye.

Hangisi doğru? a) b)


Devam edecek
 

susran

Üye
Katılım
8 Mar 2007
Mesajlar
91
Tepkime puanı
1
Puanları
0
SORU 8:

a)Günümüzde Peygamber (as)den şefaat dilemeği şirk kabul eden ilahiyatçılar türemiştir. Halbuki Peygamber as’ın kıyamet gününde günah-i kebair sahibi olan kişilere şefaat edeceğine dair bütün ulemaca muteber kabul edilen kütüb-i sitte denilen hadis kitaplarında yazılı bir
çok sahih hadis mevcuttur.

b)Allah’tan cc başka hiçbir kimseden şefaat istenemez. Çünkü bütün şefaatlerin sahibi Allah cc dır. O, izin vermedikçe kimse kimseye şefaat edemez, etmeye de kalkışamaz.
[039.044] [DV] De ki: Bütün şefâat Allah'ındır. Göklerin ve yerin hükümranlığı O'nundur. Sonra O'na döndürüleceksiniz.
[002.255]… O'nun izni olmadan katında şefaat edecek kimdir?...]

Doğrusu hangisidir? a) b)

SORU 9:

a)Kuranın hadise ihtiyacı, hadisin Kurana ihtiyacından çok daha fazladır.

b) Hayır, hadis Kurana dayandığı kadar değer kazanır. Kurana dayanmadan Peygamber as’ın söylediği şahsına ait sözler doğru da olabilir yanlış ta. Çünkü o da bir beşerdir, her an yanılabilir. Nitekim hurma ağaçlarını, sallayarak tozlaşmasını sağlayanlara karşı çıkmış, sonra yanıldığını anlayınca görüşünden vaz geçmiştir.

Hangisi doğrudur? a) b)

Soru 10:
a) Bir hadisin sıhhatı senedinin sağlamlığına bağlıdır. “Senedi sağlam ise o hadis yüzde yüz sahihtir” denebilir.

b) Hayır, bir hadisin senedi nekadar sağlam olursa olsun, o hadis Kurana, ilmî ve tarihi gerçeklere aykırı olmamak mecburiyetindedir. Bunlara aykırı olan hiçbir hadis Peygamber as’ın sözü olamaz. Buhari, Muslim vs nin sahih demesi onu sahih etmez.
Hangisi doğrudur? a) b)

SORU 11:

a)Peygamber as Kuranda olmayan bazı hükümleri dine ekleyebilir ve eklemiş de. Nitekim Kuranda olmadığı halde zina eden evli veya dul için recim cezasını getirmiştir. Keza Mut’a nikahı ile ehli eşek etinin yenmesini yasaklamıştır.

b)Peygamber as hiçbir surette -Kuranın bildirdiği dışında- hiçbir ilave ve eksiltme yapamaz ve yapmamıştır. Allah cc adına haram veya helal yapamaz, ancak Allah’ın cc Kuranda bildirdiğini insanlara bildirir. Mut’a nikahını zaten K.Kerim üç ayette yasaklamıştır ama ne yazık ki yasaklayan ayetlere yanlış mana vererek mut’a nikahının cevazına hüküm çıkarılmıştır. [NOT: Hasune, husun kökünden gelen Muhsin, muhsanat, muhsane kelimelerine namuslu olmak manasını verdiler. Halbuki bu kökten gelen kelimelerin ortak manası kale gibi muhafaza altına almak demektir. Ayetler nikahlanması yasaklanan kadınların dışında kalan kadınları, namusunu, şerefini, geçimini, hasılı her şeyini kale gibi muhafaza altına almak şartıyla malınızla nikahlamayı isteyebilirsiniz” diyor ayetler.]

----- 4-Nisa suresi 24. ayet (Genel: 4 - İniş: 92 - Alfbetik: 76) -----

4.24*************وَالْمُحْصَنَاتُ مِنَ النِّسَاءِ اِلَّا مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْ كِتَابَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ وَاُحِلَّ لَكُمْ مَا وَرَاءَ ذٰلِكُمْ اَنْ تَبْتَغُوا بِاَمْوَالِكُمْ مُحْصِنٖينَ غَيْرَ مُسَافِحٖينَ فَمَا اسْتَمْتَعْتُمْ بِهٖ مِنْهُنَّ فَاٰتُوهُنَّ اُجُورَهُنَّ فَرٖيضَةً وَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ فٖيمَا تَرَاضَيْتُمْ بِهٖ مِنْ بَعْدِ الْفَرٖيضَةِ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَلٖيمًا حَكٖيمًا
4.24 - (Savaş esiri olarak) sahip olduklarınız hariç, Muhsan kadınlar yani nikah koruması altında olan kadınlar (da size) haram kılındı. (Bunlar) üzerinize Allah'ın emri olarak yazılmıştır. Bunların dışında kalanlar ise, gayr-i musafihin yani metres tutmaksızın nikah koruması altına alıcılar olarak malınızla eş aramanız size helal kılındı. Onlardan (nikâhlanıp) faydalanmanıza karşılık sabit bir hak olarak kendilerine mehirlerini verin.[1] Mehir belirlendikten sonra, onunla ilgili olarak uzlaştığınız şeyler konusunda size günah yoktur. Şüphesiz ki Allah (her şeyi) hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
[1] NOT: Bu ayette görüldüğü gibi miminle Hz. Peygamber as’ın hilafına mehirleri evlendikten sonra da verebilirler. Halbuki Peygamber as mehri vermeden beraber olamıyordu. Ahzap 50: [033.050] Mehirlerini verdiğin eşlerini, Allah'ın sana ganimet olarak verdiği cariyeleri, seninle beraber hicret eden amcanın kızlarını, halalarının kızlarını, dayının kızlarını, teyzelerinin kızlarını ve Peygamber nikahlanmayı dilediği takdirde kendisinin mehrini Peygambere hibe eden mümin kadını almanı [bütün bunları] müminlerden ayrı, sırf sana mahsus olmak üzere helal kılmışızdır. Bir zorluğa uğramaman için; müminlerin eşleri ve cariyeleri hakkında onların üzerine neyi farz kılmış olduğumuzu bildirmiştik. Allah bağışlayandır, merhamet edendir.

Hangisi doğrudur? a) b)

SORU 12:
-Aşağıdakilerden hangisi doğrudur?

a) Peygamber as Necim suresinin ilk ayetlerinde bildirildiği gibi kendiliğinden konuşmaz, onun söyledikleri de vahye dayanır. Hicir suresinde. “[015.009] [IK] Muhakkak ki Kur'an'ı Biz indirdik Biz. Onun koruyucusu da elbet Biziz.” Buyrulduğu gibi Yüce Allah Kuranı nasıl korumuşsa hadisleri de o şekilde korumuştur.

b) Hayır, böyle bir şey yoktur. Kuranın korunmuşluğu ile ilgili ayeti hadisler için kullanılamaz. Böyle bir söz çok büyük bir sözdür, çok ama çok tehlikeli, mesuliyeti çok büyük bir suçtur. Çünkü bu, Allah’a iftiradır, Allah’a, yapmadığı, yapacağını va’d etmediği bir şeyi yapacağını söylemek, Allah adına konuşmak öyle hafife alınabilecek bir hareket değildir.
فَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرٰى عَلَى اللّٰهِ كَذِبًا لِيُضِلَّ النَّاسَ بِغَيْرِ عِلْمٍ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْدِى الْقَوْمَ الظَّالِمٖينَ
Diyanet Meali : 6.144 - …İnsanları bilgisizce saptırmak için Allah'a karşı yalan uyduran kimseden daha zalim kimdir? Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.


Kuran-i Kerim korunmuştur, tamı tamına 6236 ayettir, ne bir eksik ne de bir fazla.Hadisler de Kuran gibi korunmuştur diyenlere soruyorum, söylesinler bakalım, sahih hadislerin sayısı nekadar? Hadis otoritelerinden birinin sahih dediğine diğeri mevzu (uydurma), uydurma dediğine de diğeri sahih demektedir. Milyonlara varan hadis rivayetlerinden ancak 30-35 bin kadarı sahih kabul edilerek kitaplara alınmıştır, diğerleri çöpe. Bu nasıl korunmuşluk?...

Bunlardan hangisi doğrudur? a) b)

SORU 13:
-Aşağıdakilerden hangisi doğrudur?

a)Dinin dört kaynağı vardır: Kitap, sünnet, icma-i ümmet, kıyas-i fukaha.

b) Hayır, dinin tek kaynağı vardır o da Kuran-i Kerimdir. Ne sünnet, ne icma’-i ümmet ve ne de kıyas-i fükaha ile dini hüküm konamaz. Ancak Rabbimizin unutmadığı halde bize rahmetinden dolayı sustuğu, hakkında bir hüküm bildirmediği ve bizi serbest bıraktığı konularda sünnet, icma’-i ümmet ve kıyas-i fukaha şer’î hükümler koyabilir. Ama bu hükümler, Allah’ın cc hükmü gibi değişmez ve değiştirilemez bir hüküm değildir, zamanın ihtiyaçlarına göre her zaman değiştirilebilir.

[005.101] [DV] Ey iman edenler! Açıklanırsa hoşunuza gitmeyecek olan şeyleri sormayın. Eğer Kur'an indirilirken onları sorarsanız size açıklanır. (Açıklanmadığına göre) Allah onları affetmiştir. (Siz sorup da başınıza iş çıkarmayın). Allah çok bağışlayıcıdır, aceleci değildir.
[019.064] [DV]... Senin Rabbin unutkan değildir.
a) b)

SORU 14:
-Vahiy kaç çeşittir?
NOT: Vahiy, bir bilginin çok süratlı olarak gizlice kalbe ilkası (bırakılmas) demektir. Tıpkı günümüzün teknolojik bir buluşu olan cep telefonuna sessizce gelen bir mesaj gibi.

a)Vahiy iki çeşittir: vahyi metlu (okunan vahiy) ve vahyi gayri metlu (okunmayan vahiy). K.Kerim metlu bir vahiydir, hadisler ve hadisi Kutsiler ise gayri metlu vahiydir.

b)Hayır, vahiy üç çeşittir, şura suresinde 51. ayette bildirilir:

----- 42-Şura suresi 51. ayet (Genel: 42 - İniş: 62 - Alfbetik: 76) -----

42.51*************وَمَا كَانَ لِبَشَرٍ اَنْ يُكَلِّمَهُ اللّٰهُ اِلَّا وَحْيًا اَوْ مِنْ وَرَائِ حِجَابٍ اَوْ يُرْسِلَ رَسُولًا فَيُوحِىَ بِاِذْنِهٖ مَا يَشَاءُ اِنَّهُ عَلِىٌّ حَكٖيمٌ
Diyanet Meali : 42.51 - Allah, bir insanla ancak vahiy yoluyla (1), yahut perde arkasından konuşur (2). Yahut bir elçi gönderip, izniyle ona dilediğini vahyeder (3). Şüphesiz O yücedir, hüküm ve hikmet sahibidir.


NOT: Kuran-Kerim ise bunlardan üçüncü şık ile yani elçi (melek yani Cibril-i emini) göndererek dilediğini Resulüne vahyettirmek süretiyle oluşmuştur.

NOT: Tefhimul-Kurandaki açıklama aşağıda verilmiştir:

1) Burada "vahiy" ile ilka, ilham, kalbe doğmak ve rüya kastolunmaktadır. Tıpkı Hz. İbrahim (a.s) ve Hz. Yusuf'a (a.s) rüyada gösterildiği gibi (Bkz. Yusuf: 4-100, Saffat: 102.)
2) Yani, sesi duymakla birlikte konuşan şahıs görülmemektedir. Örneğin Hz. Musa (a.s) Tur Dağı'nda bir ağaçtan Allah'ın sesini duymuş ama O'nu görmemiştir. (Bkz. Taha: 11-46, Neml: 8-12, Kasas: 30-35).
3) Tüm semavi kitaplar bu şekilde vahyolunmuştur. Ancak bazı kimseler bu cümleyi yanlış tevil etmişler ve ifadeyi, "Allah bir peygamber gönderir ve o (peygamber) Allah'ın izniyle herkese vahyeder" şeklinde anlamışlardır. Oysa doğrusu, "Allah bir Rasûl (Cibril) gönderir ve izniyle ona (peygambere) vahyeder." şeklindedir. Tevilin ne kadar yanlış yapıldığı açıkça ortadadır. Nitekim peygamberlerin halka tebliği Kur'an'da vahiy şeklinde ifade edilmemiştir. Ayrıca Arapça'da bir insanın bir diğer insanla konuşması "vahiy" ile ifadelendirilmez. Vahiy, lugatta "gizli ve hızlı işaret" anlamına gelir.
Bunlardan hangisi doğrudur? a) b)

SORU 15:
-Hz. Peygamber as’ın yaptığı her hareket, ümmeti için yapılmasında sevap beklenen bir sünnet midir?

a) Evet, onun her hareketi, yatışı, kalkışı, yemek yiyişi, su içişi hasılı her hareketi ümmeti için bir numune-i imtisaldir, dolayısıyla uyulmasından sevap beklenir.
b) Hayır, Peygamberimizin as her hareketi uyulması gereken bir sünnet değildir. Örneğin coğrafi şartlara bağlı sandalet tipi ayakkabı giymesi, cübbe giymesi, başına sarık sarması, sakal-bıyık bırakması, yer sofrasında yemek yemesi, bazı yemekleri veya meyve ve sebzeleri sevmesi, yolculuklarda at, eşek, deve ve katır gibi binitleri kullanmış olması, çok evlilik yapmış olması, savaşlarda zırh giymesi, kılıç, kalkan kuşanması…Bunların hiç birisi sevap beklenerek yapılması gereken hareketler değildir.

Bunlardan hangisi doğrudur? a) b)


SORU 16: Sünnet nedir?

a) Peygamberimiz (as)ın yaptığı, tavsiye ettiği veya yapılırken görüp sustuğu (takrirleri)nin hepsi sünnettir:

b) Hayır, bu tarif doğru değildir. Peygamberimiz (as)ın bir fiilinin, hadis veya takririnin yapılmasında sevap beklenen bir sünnet olabilmesi için
1)Kuranda geçmesi,
2)Kuranda geçmesi de tek başına yeterli değil, Kuranda tavsiye edilen bir fiil olması gerekir. Örneğin: Peygamber (as)ın yemek yediği, çarşı-pazarda gezdiği K.Kerimde geçmektedir. Fakat hiçbir kimse sünnettir, sevap kazanacağım deyip çarşı-pazara gidip gezmez, yemeği sevaptır deyip yemez. Keza Peygamberimizin çok evlilik yaptığı ve çok eşli bir hayat yaşadığı bilgisi K.Kerimde bulunmaktadır. Fakat Kuranda bunları tavsiye eden bir ayet yoktur. Dolayısıyla bunlar için “sünnettir” diyen kimse yoktur. Kuranda emredilen farzdır, nehiy edilen haramdır, tavsiye edilenler sünnettir, hoş görülmeyenler mekruhtur, hakkında herhangi bir hüküm bildirilmeyenler de mubahtır. Kuranda tavsiye edilmeyen Peygamberimizin hiçbir söz, fiil ve takriri sünnet değildir. Sünnetin yegâne kaynağı Kurandır.

Bunlardan hangisi doğrudur? a) b)

SORU 17: Ölüler duyar mı?

a) Ölüler duyar. Nitekim Peygamberimiz as, Bedirde öldürülüp bir kuyuya atılan müşriklere hitap ederken gören Hz. Ömer: “ya Resulallah, onlar seni duymaz ki” demiş. Bunun üzerine Allah Resulü: “Ya Ömer, sen beni onlardan daha iyi duyuyor değilsin, yalnız onlar cevap veremez, fark okadar” buyurmuşlar diye Buhari sahihinde mevcuttur, dolayısıyla ben buna inanırım.

b) Hayır, ölüler duymaz. Çünkü K.Kerimde ölülerin duymadığını, Peygamber as’ın da duyuramayacağını bildiren ayetler vardır. Ben gerek Peygamberimizin ağzından çıktığından ve ağzından çıktığı gibi nakl edildiğinden şüphe olmayan, tevatüren bize kadar nakledilen K.Kerimin beyanlarına inanırım.

----- 27 - Neml suresi 80. ayet (Genel: 27 - İniş: 48 - Alfbetik: 81) -----
27.80*************اِنَّكَ لَا تُسْمِعُ الْمَوْتٰى وَلَا تُسْمِعُ الصُّمَّ الدُّعَاءَ اِذَا وَلَّوْا مُدْبِرٖينَ
Diyanet Meali : 27.80 - Şüphesiz sen ölülere duyuramazsın. Arkalarına dönüp kaçarlarken sağırlara da çağrıyı duyuramazsın. [Tıpkı bunlara duyuramadığın gibi o kafirlere (o idraklarını kapatmış olanlara) duyuramazsın]

----- 35 - Fatır suresi 22. ayet (Genel: 35 - İniş: 43 - Alfbetik: 23) -----
35.22*************وَمَا يَسْتَوِى الْاَحْيَاءُ وَلَا الْاَمْوَاتُ اِنَّ اللّٰهَ يُسْمِعُ مَنْ يَشَاءُ وَمَا اَنْتَ بِمُسْمِعٍ مَنْ فِى الْقُبُورِ
Diyanet Meali : 35.22 - Diriler ile ölüler de bir olmaz. Allah, dilediğine (hak edene) işittirir. Sen, kabirde bulunanlara işittirecek değilsin. [Ey Resulüm, senin mesajını duyuramıyorum deyip üzülme. o kafirler kabirlerdeki ölülerden farklı değillerdir sen onlara duyuramazsın, boşuna onlarla uğraşma, idraki açık olan diğer müşrikleri uyarmaya bak.]

----- 45 - Casiye suresi 6. ayet (Genel: 45 - İniş: 65 - Alfbetik: 15) -----
45.6*************تِلْكَ اٰيَاتُ اللّٰهِ نَتْلُوهَا عَلَيْكَ بِالْحَقِّ فَبِاَیِّ حَدٖيثٍ بَعْدَ اللّٰهِ وَاٰيَاتِهٖ يُؤْمِنُونَ
Diyanet Meali : 45.6 - İşte bunlar, Allah'ın âyetleridir. Onları sana gerçek olarak [yani, gerekeni gerektiği gibi] okuyoruz. Artık Allah'tan ve O'nun âyetlerinden sonra hangi söze (hadise) inanacaklar?

Bunlardan hangisi doğrudur? a) b)
 

susran

Üye
Katılım
8 Mar 2007
Mesajlar
91
Tepkime puanı
1
Puanları
0
SORU 18:
-“Evliyalar için keramet haktır” deniyor, bu doğru mu?

a) Evet, doğrudur. Allah cc evliyalarına keramet vermiştir, istedikleri zaman Peygamberlerin mucize göstermesi gibi evliyalar da keramet gösterebilirler. Evliya menkıbe kitapları bu konuda örneklerle doludur.

b)Yanlıştır. Allah cc bütün insanlara keramette (ikramda) bulunmuştur.
----- 17 - İsra suresi 70. ayet (Genel: 17 - İniş: 50 - Alfbetik: 46) -----

17.70*************وَلَقَدْ كَرَّمْنَا بَنٖى اٰدَمَ وَحَمَلْنَاهُمْ فِى الْبَرِّ وَالْبَحْرِ وَرَزَقْنَاهُمْ مِنَ الطَّيِّبَاتِ وَفَضَّلْنَاهُمْ عَلٰى كَثٖيرٍ مِمَّنْ خَلَقْنَا تَفْضٖيلًا
Diyanet Meali : 17.70 - Andolsun, biz insanoğlunu şerefli kıldık. Onları karada ve denizde taşıdık. Kendilerini en güzel ve temiz şeylerden rızıklandırdık ve onları yarattıklarımızın birçoğundan üstün kıldık.


Allah cc dara düşen kullarının imdadına yetişir, mucize gibi bir takım olaylarla onları kurtarır. Fakat Allah cc, kimseye Peygamberlere verilen mucize gibi istediği zaman gösterebileceği bir keramet vermemiştir. Evliya kerametlerine ancak evliya menkıbe kitaplarında rastlanır, pratik hayatta değil. Günümüzde bir takım tarikatların keramet gibi sunduğu gösteriler bir sihirbazlık gösterisinden öteye geçmez. Örneğin şiş batırmalar, ateş üzerinde yürüme, kaynayan yağı avuçlama gösterileri gibi. Bunlarla insanları kandırıp kendilerine bağlıyorlar. Sihirbazlar daha âlasını gösterebilirler. Olağanüstü bir olay Peygamberden zuhur ederse ona mucize, Evliyadan zuhur ederse keramet, dinden bigane kimselerden zuhur ederse istidraç denir derler. Günümüzün kabiliyetli sihirbazları- iyi ki akıllarına gelmiyor veya evliya görünmek istemiyorlar, yoksa- okus fokus yerine Allah demeye başlasınlar, en büyük evliya onlar olurlardı. Bu konuda, keramet gösterisinde bulunan eski evliyalarımızın hayatını incelemekte yarar vardır. Neden hepsi Hindistana gidip 2-3 sene orada kalarak riyazetle kendilerini geliştirme ihtiyacını duydular!

Bunlardan hangisi doğrudur? a) b)

SURU 19:
-Berzah alemi diye bir alem var mıdır?

a) Vardır, ölenlerin ruhu, insanların tekrar dirilecekleri kıyamet günü gelene kadar orada yaşarlar.

b) Hayır, berzah alemi diye bir alem yoktur, berzah, iki şeyi birbirinden ayıran perde, engel demektir. K.Kerimde üç alemden değil, iki alemden bahsedilir: Dünya hayatı ve ahiret hayatı, bir üçüncü hayat veya alemden bahsedilmez. Sonra ruh hakkında bildikleri ve söyledikleri yanlıştır, “ruh ezeli değil yani sonradan yaratılmıştır fakat ebedidir, ölümsüzdür” derler. Bu konu, gaybi bir konudur, gaybi konuda yegâne kaynak Kurandır, Kuranda da bu söylediklerine dair bir delil yoktur, “vardır” diyorlarsa ben de “hatû burhaneküm= delilinizi getirin” derim.

Bunlardan hangisi doğrudur? a) b)

SORU 20:
-Kabir suali var mıdır?

a) Vardır, kabir suali haktır, ehli sünnet akait kitaplarının hepsinde böyle yazılıdır.

b) Hayır, kabir suali diye bir şey yoktur, bu konuda varit olan uyduruk rivayetler dışında Kuranda buna delalet eden hiçbir ayet yoktur. Vardır diyen delilini getirsin. Çünkü hukukta “vardır” diyenden delil istenir, “yoktur” diyenden delil istenmez, çünkü yokluğun ispatı olmaz.

Bunlardan hangisi doğrudur? a) b)

SORU 21:
-Kabir azabı var mıdır?

a) Kabir azabı vardır, bu konuda sahih hadis kitaplarında bir çok hadis bulunmaktadır. Ben Peygamberimize inanırım, O, yanlış bir şey söylemez.

b) Hayır, kabir azabı diye bir şey yoktur. Ben de Peygamberimize inanır ve güvenirim, O, yanlış bir şey söylemez. Fakat Peygamberimizin sözü diye nakledilen bu hadislerin Peygamberimizin ağzından o şekilde çıktığına inanmıyorum. Çünkü Kuran-i Kerime terstir, ilahi adalete terstir, bizim Rabbimiz yargısız infaz etmez, suçunu gözü önüne koyar, itiraz edemeyecek şekilde kuluna suçunu gösterir, ondan sonra cezasının infazı yoluna gider.
Bunlardan hangisi doğrudur? a) b)

SORU 22:
-Ölülere telkin okunur mu?

a) Evet, okunur. Çünkü Peygamberimiz as “ölülerinize kelime-i şahadeti telkin ediniz” buyurmuşlardır.

b) Hayır, okunmaz. Bu hadisteki “ölülerinize telkinde bulunun”dan kasıt, “ölmekte olanlara telkinde bulunun”dır. Ölmüş olanlar zaten sizi duymaz, duyduğunu farz et, öldükten sonraki şahadet ölüye bir fayda sağlamaz. Bırak öldükten sonrasını, Firavuna, ölüm anındaki şahadeti bile fayda sağlamamıştır. Bu telkin mümin olarak yaşamış bir kimsenin son sözünün kelime-i şahadet olmasını sağlamaya mebnidir. Nitekim bir hadis-i şerifte “Son sözü kelime-i şahadet olan cennete girer” buyrulmaktadır.

Bunlardan hangisi doğrudur? a) b)

SORU 23:
-Peki, hocalar ölülere telkini boşuna mı okuyorlar?

a) Hayır, boşuna okurlar mı? Bu güne kadar telkine karşı çıkan olmamıştır. Bu kadar alim, ulema gelmiş geçmiş, bunlar görmedi, anlamadı da şimdi birkaç tane hadis münkiri, Kurancılar mı görüyor doğrusunu?

b) Evet, boşuna okuyorlar. Ölüler ne hocaların verdikleri kopyayı duyarlar ne de istifade edebilirler, bunu birisi başlatmış, görenek haline gelmiş ve böylece de devam edip gitmektedir. Zaten bütün peygamberlerin getirdiği İslam bu şekilde dejenere edilmiştir. Peygamberimizin getirdiği saf İslam dini de günümüzde dejenere olmuştur. Ehli sünnetin temsilcisi rolünü oynayanlar, Kurana dönüşü dillendirenlere de al görmüş boğalar gibi saldırmaktadır. Halbuki Allah’ın da Resulüllah’ın da çağrısı Kuranaydı. Resulüllah kendi sözlerini yazdırmamıştı ve “benden Kuran dışında kim ne yazdıysa imha etsin” talimatını vermişti. Peygamberimiz as’dan 200-250 sene sonra yüz binlerce hadis ortaya atılmıştır. “Peki, bu kadar alim ulema hadis, illa hadis deyip derken, hadissiz Kuran anlaşılmaz derken şimdi bunların dediğini bırakıp da birkaç hadis munkiri kurancılara mı uyacağız?” dersen, “Allah herkese akıl vermiş, doğruyu eğriden ayırma kabiliyeti vermiş, aklını kullanan herkes doğru yolu bulur, kullanmak istemeyenler de çoğunluğa uyarak yoluna devam eder, sonucuna da katlanır” derim. Aklını kullanma zahmetine katlanmak istemeyip çoğunluğa uymayı tercih edenlere Rabbimizden bir uyarı:
K.Kerimden dinleyelim:
rtfSndPly*12.106*

----- 12 - Yusuf suresi 106. ayet (Genel: 12 - İniş: 53 - Alfbetik: 110) -----

12.106*************وَمَا يُؤْمِنُ اَكْثَرُهُمْ بِاللّٰهِ اِلَّا وَهُمْ مُشْرِكُونَ
:12.106 - Onların (insanların) çoğu Allah'a ortak koşmadan inanmazlar.
rtfSndPly*6.116*

----- 6 - Enam suresi 116. ayet (Genel: 6 - İniş: 55 - Alfbetik: 20) -----

6.116*************وَاِنْ تُطِعْ اَكْثَرَ مَنْ فِى الْاَرْضِ يُضِلُّوكَ عَنْ سَبٖيلِ اللّٰهِ اِنْ يَتَّبِعُونَ اِلَّا الظَّنَّ وَاِنْ هُمْ اِلَّا يَخْرُصُونَ
Diyanet Meali : 6.116 - Eğer yeryüzündekilerin çoğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar. Onlar ancak zanna uyuyorlar ve onlar sadece tahminle uyduruyorlar.

Bunlardan hangisi doğrudur? a) b)

SORU 24:
Peygamberlerin özellikle de Peygamberimizin görevleri:
1-Beyan
2-Tebliğ
3-Tebşir
4-İnzar (uyarma)
Bunlardan Peygamberin beyan görevi nedir?
a) Beyan açıklama demektir. Bu da Peygamberimiz as’a Kuranı açıklama [izah etme] görevi verildiğini gösterir.
b) Hayır, “beyan” kelimesinin lugat manası açıklama değildir, bildirme demektir, “keteme=gizledi” fiilinin tam karşıtıdır. K.Kerimde de hep bu manada kullanılmıştır.
----- 3 - Ali_İmran suresi 187. ayet (Genel: 3 - İniş: 89 - Alfbetik: 7) -----

3.187*************وَاِذْ اَخَذَ اللّٰهُ مٖيثَاقَ الَّذٖينَ اُوتُوا الْكِتَابَ لَتُبَيِّنُنَّهُ لِلنَّاسِ وَلَا تَكْتُمُونَهُ فَنَبَذُوهُ وَرَاءَ ظُهُورِهِمْ وَاشْتَرَوْا بِهٖ ثَمَنًا قَلٖيلًا فَبِئْسَ مَا يَشْتَرُونَ
Diyanet Meali : 3.187 - Hani Allah, kendilerine kitap verilenlerden, "Onu (Kitabı) mutlaka insanlara açıklayacaksınız, onu gizlemeyeceksiniz" [yani kitabı ve kitaptakileri gizlemeden açığa vuracaksınız] diye sağlam söz almıştı. Fakat onlar verdikleri sözü, arkalarına atıp onu az bir karşılığa değiştiler. Yaptıkları bu alışveriş ne kadar kötüdür!

----- 16 - Nahl suresi 44. ayet (Genel: 16 - İniş: 70 - Alfbetik: 75) -----

16.44*************بِالْبَيِّنَاتِ وَالزُّبُرِ وَاَنْزَلْنَا اِلَيْكَ الذِّكْرَ لِتُبَيِّنَ لِلنَّاسِ مَا نُزِّلَ اِلَيْهِمْ وَلَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ
Diyanet Meali : 16.44 - (O peygamberleri) apaçık belgeler ve kitaplarla gönderdik. İnsanlara, kendilerine indirileni açıklaman [bildirmen] ve onların da (üzerinde) düşünmeleri için sana bu Kur'an'ı indirdik.

---- 16 - Nahl suresi 64. ayet (Genel: 16 - İniş: 70 - Alfbetik: 75) -----

16.64*************وَمَا اَنْزَلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ اِلَّا لِتُبَيِّنَ لَهُمُ الَّذِى اخْتَلَفُوا فٖيهِ وَهُدًى وَرَحْمَةً لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ
Diyanet Meali :16.64 - Sana kitabı, ancak ayrılığa düştükleri şeyleri onlara açıklaman [bildirmen] için ve iman eden bir topluma doğru yolu gösterici ve rahmet olarak indirdik.
لَا تُحَرِّكْ بِه لِسَانَكَ لِتَعْجَلَ بِه (16) اِنَّ عَلَيْنَا جَمْعَهُ وَقُرْانَهُ (17) فَاِذَا قَرَاْنَاهُ فَاتَّبِعْ قُرْانَهُ (18) ثُمَّ اِنَّ عَلَيْنَا بَيَانَهُ
75.16 - (Ey Muhammed!) Onu (vahyi) çarçabuk almak için dilini kımıldatma. 75.17 - Şüphesiz onu toplamak ve okumak bize aittir. 75.18 - O hâlde, biz onu okuduğumuz zaman, onun okunuşuna uy. 75.19 - Sonra onu açıklamak [onu tekrar tekrar bildirmek] da bize aittir.

Örnek ayetlerde de görüldüğü gibi “beyan” kelimesi gizlemeden açığa vurma manasında kullanılmıştır, izah etme manasında değil.
Arapçada bir şeyi ayrıntılı anlatmak manasında kullanılan kelime “tafsil” kelimesidir. Rabbimiz ise ayetleri tafsil işini kimseye bırakmamış, kendisi üstlenmiştir.
----- 6 - Enam suresi 114. ayet (Genel: 6 - İniş: 55 - Alfbetik: 20) -----

6.114*************اَفَغَيْرَ اللّٰهِ اَبْتَغٖى حَكَمًا وَهُوَ الَّذٖى اَنْزَلَ اِلَيْكُمُ الْكِتَابَ مُفَصَّلًا وَالَّذٖينَ اٰتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ يَعْلَمُونَ اَنَّهُ مُنَزَّلٌ مِنْ رَبِّكَ بِالْحَقِّ فَلَا تَكُونَنَّ مِنَ الْمُمْتَرٖينَ
[006.114] [E1] Şimdi de Allah size kitabı, içinde herşey inceden inceye açıklanmış olarak göndermişken Allah'tan başkasını mı hakem isteyeceğim? Kendilerine kitap verdiklerimiz de bilirler ki, o tamamıyla gerçek olarak Rabbin tarafından indirilmiştir. Sakın şüphelenenlerden olma!
Bunlardan hangisi doğrudur? a) b)
CEVAPLAR:
1)
2)
3)
4)
5)
6)
7)
8)
9)
10)
11)
12)
13)
14)
15)
16)
17)
18)
19)
20)
21)
22)
23)
24)
 
Üst