Halil Cibran / Ermiş

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Halil Cibran (d. 1883 - ö. 1931), Lübnan asıllı ABD'li ressam, şair ve filozof.

Lübnanlı felsefe yazarı,romancı,şair ve ressam. Doğum 6 Ocak 1883
Cebel-i Lübnan Mutasarrıflığı, Osmanlı Devleti (Günümüzde: Lübnan) Ölüm 10 Nisan 1931
New York, ABD
Cibran, 1883 yılında Lübnan'da doğdu. Eserleri ve düşünceleri dünya üzerinde geniş yankı uyandırdı. Şiirleri yirmiden fazla dile çevrilmiş olan Cibran aynı zamanda başarılı bir ressam idi. Resimlerinin bazıları günümüzde dünyanın birçok şehrinde sergilenmektedir.
Yaşamının yaklaşık son yirmi yılını ABD'de geçiren yazar, ölümüne kadar kaldığı bu ülkede eserlerini İngilizce yazmıştır.
Ermiş

Halil Cibran'ın en ünlü eserlerinden biri olan ve ilk kez 1923 yılında basılan "The Prophet" (Nebi) adlı eseri, toplam 26 adet şiirden oluşan bir karma şiir denemeleri kitabıdır. El Mustafa adındaki bir kahinin 12 sene kaldığı Orphalese şehrinden ayrılıp evine gitmek üzereyken bir grup halk tarafından durdurulması ve ana kahraman ile halk arasında insanlık ve hayatın genel durumu hakkında geçen konuşmalar kitabın kendisini oluşturmaktadır.Cibran'ın bu kitapta El Mustafa isimli şahsa verdiği bu isimle Hz. Muhammed'i işaret ettiğini iddia edenler vardır.

Halil Cibran, yıl. 1898

Fakat kitaptaki metinler çoğunlukla Matta'ya göre İncil'in 5. bölümünde yer alan İsa'nın Dağdaki Vaaz'ıyla içerik ve üslup açısından benzerlik ve paralellik gösterir. Yazarın İnsanoğlu İsa adlı kitabındaki çalışmalar da dikkate alınırsa El Mustafa'nın Meryemoğlu İsa Mesih olabileceği iddiaları daha da güç kazanmaktadır.
Ermiş, kısaca şu konulara değinen alt bölümlere ayrılmıştır: aşk, evlilik, çocuklar, vermek, yemek ve içmek, sevinç ve üzüntü, ev ve evin önemi, giyecekler, alım ve satım, suç ve ceza, yasalar, özgürlük, sebepler ve arzular, acı, bilgelik, öğretme, arkadaşlık, konuşma, zaman, iyi ve kötü, dua, zevk, güzellik, din ve son olarak da ölüm.
Elvis Presley bu kitabın ve Cibran'ın bir hayranı olarak,Ermiş'in binlerce kopyasını dağıtmıştır.
Türkçeye Ayşe Berktay tarafından çevrilmiş, Alkım Yayınevi tarafından yayınlanmıştır. Daha önce Kaknüs Yayınevi tarafından basılan ve İlyas Aslan tarafından hazırlanan çeviri çok daha titiz bir çalışmanın ürünüdür ve piyasada satan en çok Cibran kitabı bu kişinin çevirileri olmuştur.
Ermişin Bahçesi Halil Cibran'ın Ermiş kitabının devamı niteliğindedir. Türkçeye çevirisi R.Tanju Sirmen tarafından yapılmıştır. Yayın yılı 1999.

Bazı kitapları



  • Kırık Kanatlar
  • Haberci
  • Gezgin
  • Deli
  • Ermiş
  • Ermişin Bahçesi
  • İnsanoğlu İsa
  • Sözler
  • Dünya Tanrıları
  • Asi Ruhlar
  • Kum ve köpük avare
  • Kalbin sırları (derleme)
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Halil Cibran, gelenek, kadın ve aşk!

Halil Cibran, bir tefekkür şafağı…
Lübnan’ın portakal bahçelerinin huzur veren rayihasını ruhunda hissedip hayata mavi atlas geren, hayatın mayası olarak aşkı önceleyen, söylediği her sözü dünya ölçeğinde kabul gören söz deryasıdır Halil Cibran…
Sevgiyi her şeyin anahtarı olarak gören ve bütün ömrünü evrensel bir sevgi adası kurabilme çabaları ile var oluşun birliğine tutkuyla inanmaya adayan bir ermiş yürekli bilgedir Cibran. İlk dönem eserlerine yansıyan güçlü acı ve ızdıraplarının sebeplerinden biri de kadınlara yapılan haksızlıklardır.
Cibran’ın kadına bakışı ne doğuludur ne de batılı! Kadın ona göre her türlü sosyal örüntünün, geleneğin, kuralların altında ezilmeyecek kadar kutsal ve baş tacı yapılası bir varlıktır.
Kendi gelişimini kadının varlığına bağlar.
Gençliğinin ilk yıllarında Selma Karamy adında Lübnanlı bir genç kıza âşık olur. Bu aşk hem ilk hem talihsiz bir aşk olmanın yanı sıra derinliğiyle ruhuna uzun yıllara sürecek bir elem de bulaştırır.
Selma’dan sonra “May Ziyade” adlı bayan yazara âşık olur. Hayatının en önemli dönemini yaklaşık yirmi yılını May Ziyade ile olan yazışmaları alır. Cibran’ın bu yazışmaları “Aşk mektupları” adlı eserinde yayınlanmıştır. Bu yazışmalarda kadın ile ilgili en belirleyici duygularını şöyle anlatır May’a Eğer bugün benim herhangi bir önemim varsa, bunu kadına borçluyum. Kadın benim gözlerimi ve kalp kapılarımı açmıştır. Eğer anne, kız kardeş ve kadın dost olmasaydı, ben hala tatlı rüyalarda horlayan ve etrafındakilerin huzurunu kaçıran biri olurdum."
Bir erkeğin kadını böyle önemsemesi ve hayatında önemli bir yere konumlandırması erkeklerin dünyasında çok rastlanan bir durum değildir. Erkeklerin çoğunluğu kadını böyle görmez ne yazık ki!
Kadınını sonu gelmez işlerinin en sonuna bile koymayan, ihmal eden, hırpalayan erkeklerin oldukça aksi, huzursuz ve mutsuz; aşk konusunda şansı yaver gitmiş, âşık oldukları kadınlarla evlenen erkeklerin ise daha mülayim, daha mutlu ve yumuşak başlı olduklarını söyleyen bilim adamları da Cibran’ın bu tezini doğrular biçimdedir.
Doğulu toplumlarda kadının yeri ve konumunu yüce kitabımız Kuran-ı Kerim’in ayetlerinin ve Sevgili Peygamberimizin sünnetinin belirlediği bilinse de bunu erkeklerin pek de hakkıyla icra ettikleri söylenemez. Genellikle bu kaideleri erkekler, dini bir hüküm olmaktan öteye kaynağı pek belli olmayan ama bizim topluma bir şekilde yerleşmiş bir örf olarak uygulamaktalar. Bu kadar belirsizlik içinde kadının her türlü hak ve hukuku bir çırpıda unutulur ve sorgulandıklarında da genellikle kendilerine cevaz veren bir kılıfa alelacele sokulur ne yazık ki.
Doğulu bir düşünür olan Cibran’ın kadın üzerine serdettiği görüşleri bu bağlamda da soylu bir değer taşıyor. Hatta kadın konusundaki bazı düşünceleriyle Cibran moderniteyi bile aşar. Zira aşk, sevgi, evlilik konularında Cibran’ın çok ilginç düşünceleri vardır.
Cibran, aşkı konuşmak için dudaklarını kutsanmış ateşle temizler ama onu ifade edecek hiçbir kelime bulamaz. İnsanın hayatın içinde biriktirdiği umut ve korkularının cümlesi aşktır belki de. Çünkü hayat Cibran’a göre iki bölüme ayrılmıştır:
Biri donan bölüm diğeri ise yanan bölüm.
Hayatın yanan bölümünün aşk olduğunu Cibran’ın güçlü sesiyle haykırdığı dualarından anlıyoruz: ”Tanrım, beni yanan alevin besleyicisi yap...”, “Tanrım beni kutsal ateşine at...”
Aşk konusunda en güzel sözleri Halil Cibran söylemiştir belki de:
“ Aşk seni kendimden dahi korumayı öğretti bana. Beni seninle uzak diyarlara gitmekten alıkoyan şey, ateşle temizlenmiş aşktır. Aşk senin özgürce ve erdemli bir şekilde yaşamana imkân vermek için, içimdeki arzuyu öldürüyor. Sınırlı aşk, sevdiğini sahiplenmek, sınırsız aşk ise sadece kendini ister. Gençliğin saflığı ve uyanışı arasına düşen aşk, kendini sahiplenme ile tatmin eder ve sarılmalarla büyür. Ama gök kubbenin kucağında doğan ve gecenin sırlarıyla inen aşk, ebediyet ve ölümsüzlükten başka hiçbir şeyle huzurlu olamaz; ilahi varlık dışında hiçbir şeyin önünde hürmetle eğilemez”.
Aşk iki insan arasındaki en önemli bağdır Cibran’a göre. Aşk ona göre, evlilik, nikâh gibi kutsal değerlerin bile üzerindedir. Kalbinde aşk taşımayan bir kadının, nikâh adı altında bedenini bir yabancıya teslimi de çok erdemli bir davranış değildir. İki insanı aşk buluşturmalı, aşk bir araya getirmeli ve bir sarmaşık misali kökleştirmelidir. İçinde aşk olmayan bir evlilik kökleşmez, içinde ahlak ve erdem barındırmaz Halil Cibran’a göre!
İçinde aşk olan evlilik kadını da erkeği de yüceltir!
Aşk yüceltir, aşk sonsuza götürür, kanatlandırır…
“Hep yan yana olun, ama birbirinize fazla sokulmayın,
Çünkü tapınağı taşıyan sütunlar da ayrıdır,
Zira bir selvi ile bir meşe birbirinin gölgesinde yetişmez.”

Evlilik konusunda birbirinizi sevin ama sevginin üzerine bağlayıcı anlaşmalar koymayınız diyerek her türlü menfaat ilişkisinin evliliğin ve aşkın dışında tutulması gerektiğini belirtirken “bir selvi ile bir meşenin birbirinin gölgesinde yetişmeyeceğini” belirterek evlilikte ve aşkta kadının her türlü gölgelemeden uzak tutulması gerektiğini belirtir Halil Cibran.
Hatta Cibran yukarıdaki düşünceleriyle aşkın sarhoşluğuna insanların kendilerini bırakmasına mani olan toplumsal kurumlara karşı da savaş açmıştır.
“Seven ama teslim olmayan, yanan ama erimeyen, bir kalbin aşkıyla kanaat eder misin? Diye sorar sevdiği kadına.
Halil Cibran’ın yaşama bakışı santimantaldir. Selma’sını Beyrut’ta toprağa verdikten sonra bu topraklar hiçbir zaman eskisi gibi olmayacaktır. Bütün umutlarını, kalbinin yarısını gömdüğü yerdir Beyrut bundan böyle.
Lübnan’ın ölümsüz Ermiş’i Halil Cibran gibi sevip, sevilmeniz dileğiyle!
Muhabbetle Efendim!
Meryem Aybike Sinan/ Haber 7
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45


"Deli", ırklar, diller, dinler mozayiği, uygarlıklar beşiği topraklarda doğup büyüyen "Lübnanlı Adam"ın ilk kitabı. Yayımlanmasının hemen ardından birçok dile çevrildi. Latin ülkelerinde, Güney Amerika´da, Arapça konuşulan ülkelerde birçok ödül aldı. Kitabın yayımlandığı 1918´e kadar daha çok resim yapan ve sergileyen Cibran, Deli´yle birlikte ardarda kitaplarını çıkarmaya, kitlelerle bağ kurmaya başladı.
İronik meseller, yaşama karşı bazı düş kırıklıkları, keskin acılıklarla doludur yapıt. Doğu´ya özgü bir öykü biçimi, gerçeğin özgün bir anlatımı olduğu için seçmiştir meselleri. Benzersiz olduğu kadar hatasızda kullanmıştır bu tekniği. Doğu bilgeliğini, Batı düşüncesiyle evrensel boyutta senteze ulaştırmış, "modern" yazarlara meydan okuyan, çağdaş bir yazarın çıkışıdır bu.
"... Deli ol ve bize algının peçesinin ardındaki gizleri anlat. Hayatın amacı, bizi bu gizlere yakınlaştırmaktır; ve delilik bunun en hızlı atıdır."
(Arka Kapak)
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
49307.jpg


Size bir de denildi ki hayat karanlıktır diye ve sizler bezginliğinizde tekrar edegeldiniz, bir bezgin tarafından ne söylenmişse. Ve ben derim ki hayat, sahiden karanlıktır, insiyak olduğu zaman başka. Ve her insiyak kördür, bilgi olduğu zaman başka. Ve her bilgi beyhudedir, çalışma olduğu zaman başka. Ve her çalışma nafiledir, aşk olduğu zaman başka. Ve her ne zaman aşkla çalışırsanız kendinizi kendinize raptedersiniz ve ötekine ve Allah'a.
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
159291.jpg


Haberci, Cibran'ın ikinci kitabı olmasının yanında, meramını çizgilerle resmeden sanatçının, sözcukleri ustalıkla kullanan bir bilge kişiye dönüşmesinin de habercisidir. Geniş bakış açılı, daha derin bir bilgelik; sıcak, yumuşak bir sevecenlik taşıyan, yine de kontrollü bir ironiye sahip, bir çoğu güncelliğini yitirmeyen meseleler.

Aşk ve özlem dalgasıyla yazılmış, Ermiş'e açılan kapının eşiği ve anahtarı olan kitap.

'Ve biz, güneş ve dünya, daha büyük bir güneşin ve daha büyük bir dünyanın başlangıcıyız.

Ve biz her zaman başlangıç olacağız. Sen kendinin habercisisin, bahçemin kapısından giren yabancısın sen.

Ve ben de her ne kadar ağaçlarımın gölgesinde otursam ve hareketsiz gözüksem de kendimin habercisiyim.'

(Tanıtım Bülteninden
 
Üst