halifelerin seçimi

korakademik

Ordinaryus
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
2,236
Tepkime puanı
63
Puanları
0
HZ. OSMAN'IN HALİFE SEÇİLMESİ Hz. Ömer (r.a.), bir halife seçmeye mecbur edilince, yani bir düşman tarafından sırtından hançerlenip, ölüm döşeğine düşünce, bir şey yapmalı idi. Filhakika, kendisini ziyarete gelen birçok sahabi O'na, bir halife seçmesinin zorunlu olduğunu söylemişlerdi. «Çünkü Hz. Ebu Bekir (r.a.) bunu yaptı» demişler ve ilave etmişlerdi: «Şayet sen kendine bir veliahd seçmezsen, karışıklıklar olabilir ve belki de bir iç savaş çıkabilir.» Gelen müslümanlardan bazıları, Hz. Ömer (r.a.)'in kendi oğlu, Abdullah b. Ömer'i seçmesini teklif ettiler. Çünkü Abdullah b. Ömer, çok iyi bir müslümandı. Alimdi, mütedeyyin idi ve Halife olmak için, bütün şartlara sahip idi. Hz. Ömer (r.a.) bu teklife çok kızmış ve yanlış hatırlamıyorsam, bu teklifte bulunanı tokatlamış ve şöyle söylemişti: «Sen benim cehenneme gitmemi mi istiyorsun?» Daha sonra devam etmişti «Ne yapacağımı bilemiyorum. Şayet birini tayin edersem, benden önce, benden daha iyi olan birisi, yani Hz. Ebu Bekir (r.a.), bunu yapmıştı. Şayet kimseyi seçmezsem, bunu da benden önce ve benden çok daha iyi olan Hz. Peygamber (s.a.v.) yapmıştı. Şu halde, her iki şekilde de hareket edebilirim.» Hz. Ömer, «Bu dünyada olduğu gibi, öbür dünyada da sizi idare etmenin mes'uliyeti altına girmek istemiyorum» diyordu. O demek istiyordu ki «Ben bir veliahd tayin edecek: olursam, dolaylı olarak, öldükten sonra da sizi idare etmiş olacağım ve bu veliahdın vasıtasıyla ben mes'ul olacağım; bunu istemiyorum».
 
Katılım
14 May 2008
Mesajlar
2,994
Tepkime puanı
93
Puanları
0
Hazreti Ebubekir Radıyallahüanh tayinle yerine halife seçmiştir. (Yerime Ömer halife olsun) demiştir. Hazret-i Ömer de, yerine tek kişiyi seçmek istemiştir; (Eğer Ebu Ubeyde bin Cerrah hayatta olaydı, onu halife tayin ederdim. Çünkü Resulullah ona “Ümmetin emini” buyurmuştu) demiştir. Bu da gösteriyor ki, halife kendisinden sonrakini tayin edebilir. Yine Hazret-i Ömer’e, oğlunu halife bırakmasını istediklerinde Hazret-i Ömer, (Halifelik ağır bir yüktür. Bir aileden bir kurban yeter. Oğlumun da kurban gitmesine razı olamam) buyurmuştur. Oğuldan halife olmaz veya tayinle halife olmaz dememiştir. Zaten böyle bir şey uygun olmasaydı, her biri bir Müctehid olan eshab-ı kiram, yerine oğlunu halife yap diye teklif etmezlerdi.
 

korakademik

Ordinaryus
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
2,236
Tepkime puanı
63
Puanları
0
asıl mesele erbakan halifemiz midir.
günümüzde halife seçimini nasıl yapıcaz
 
Katılım
14 May 2008
Mesajlar
2,994
Tepkime puanı
93
Puanları
0
asıl mesele erbakan halifemiz midir.
günümüzde halife seçimini nasıl yapıcaz
Ben şu an yer yüzünde bir İslam halifesi bilmiyor ve tanımıyorum.Hilafet Abdulhamid Han Hazretlerinin tahtan indirilmesi ile son buldu (Sonra gelen halifeler sadece ismen halife idi çünkü yetki ve selahiyet ellerinde değildi.)
Vallahi kim kimi nasıl seçer bilmiyorum.Bildiğim Hilafet Hazreti Mehdi Rıdvanullahialeyh'e kadar bir daha gelmez.

 

Cümle Mühendisi

Ordinaryus
Katılım
2 Tem 2006
Mesajlar
4,181
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Konum
İzmir
Web sitesi
muhammedesad.blogcu.com
Hazreti Ebubekir Radıyallahüanh tayinle yerine halife seçmiştir. (Yerime Ömer halife olsun) demiştir. Hazret-i Ömer de, yerine tek kişiyi seçmek istemiştir; (Eğer Ebu Ubeyde bin Cerrah hayatta olaydı, onu halife tayin ederdim. Çünkü Resulullah ona “Ümmetin emini” buyurmuştu) demiştir. Bu da gösteriyor ki, halife kendisinden sonrakini tayin edebilir. Yine Hazret-i Ömer’e, oğlunu halife bırakmasını istediklerinde Hazret-i Ömer, (Halifelik ağır bir yüktür. Bir aileden bir kurban yeter. Oğlumun da kurban gitmesine razı olamam) buyurmuştur. Oğuldan halife olmaz veya tayinle halife olmaz dememiştir. Zaten böyle bir şey uygun olmasaydı, her biri bir Müctehid olan eshab-ı kiram, yerine oğlunu halife yap diye teklif etmezlerdi.

Ashabın tamamı müçtehid değildi. Hz Peygamber'i 1 kez gören ve sohbetinde bulunan da sahabe oluyor ve bu sahabeye müçtehid demek mümkün değildir. Dr. Mehmet Sürmeli ve Dr. Ebubekir Sifil'in söylemlerine göre sahabeden müçtehid olanların sayısı 20-25 civarındaydı. Merhum Kevseri de böyle nakletmektedir.
 
Katılım
14 May 2008
Mesajlar
2,994
Tepkime puanı
93
Puanları
0

Ashabın tamamı müçtehid değildi. Hz Peygamber'i 1 kez gören ve sohbetinde bulunan da sahabe oluyor ve bu sahabeye müçtehid demek mümkün değildir. Dr. Mehmet Sürmeli ve Dr. Ebubekir Sifil'in söylemlerine göre sahabeden müçtehid olanların sayısı 20-25 civarındaydı. Merhum Kevseri de böyle nakletmektedir.
Ulufeci Önüne gelen her isme nerdeyse müctehid diyeçeksin de (Bu sifili hatta M:İslamoğlunu başımıza alim geçirecende)Bizim;Hazreti Muhammed Aleyhisselatüvesselam'ın''Benim Ashabım Gökteki Yıldızlar gibidir hangisine uyarsanız doğru yolu bulursunuz''buyurduğu yıldızlara müctehid (Bu kelime bile Onları hakkıyla ifade etmekte noksan kalır)dememiz Zorunamı gitti veya seninkilerin (Sifil) zorunamı gidiyor.

 

Ercan Tekin

Kıdemli Üye
Katılım
25 Eyl 2010
Mesajlar
5,631
Tepkime puanı
266
Puanları
0
asıl mesele erbakan halifemiz midir.
günümüzde halife seçimini nasıl yapıcaz

Halifelik Osmanlı ile şimdilik aktif değildir. Ancak emir'el mü'minlik sürdürülmektedir. 1973 yılında Ankara kültür merkezinde toplanan İslam uleması şu düşüncedeydi; ''başımızda Osmanlı dan sonra emirimiz kalmadı İslam başsız kaldı başımıza emir seçelim'' dediler ve o gün seçimi yaptılar.
Halifelik ayrı bir konudur devletin yönetim şeklidir emirel mü'minlik ise halifelik olsada olmasada olması mecbur olan bir emir komuta zincirinin adıdır... Halifelikte devlet yönetimiyle emirel müminlik idare edilir halifelik yoksa hakkı hakim kılana dek bir mücadele gerekiyor değil mi? O mücadele başsız emirsiz olabilr mi? İşte ulema bu düşünceyle HAKKIN HAKİM OLMASI NİYETİYLE emirel mümin seçmiştir. Konuyu açan arkadaşımıza şunu diyorum halifelik ile olan devlet yönetimi ile şimdiki düzendeki mücadeleyi iyi ayırt edip konuya hakim olması kendisi adına daha anlaşılır olacaktır.
 

korakademik

Ordinaryus
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
2,236
Tepkime puanı
63
Puanları
0
dayanak
ilk kez duyuyorum.
1973 bırakın bir kenara
bu işi doğru dürüst anlatın
geri zekalıların anlıyacağı dilden:D
 
Katılım
14 May 2008
Mesajlar
2,994
Tepkime puanı
93
Puanları
0
Emîr seçerken
Sual: (Üç erkek sefere çıkınca, aralarında birini emîr [başkan] seçsinler) hadis-i şerifine göre, başkan seçerken neyi ölçü almak gerekir?
CEVAP
Takvası en fazla olanı, görüşü isabetli olanı, en iyi tedbir alanı, en mürüvvetli olanı, en cömerdi, en olgunu, en şefkatlisi ve en merhametlisi, başkanlığa daha layıktır. Bunlar eşitse kur’a çekilir. Emîr seçmek sünnet, emîre itaat vacibdir.

Emîr olmanın vasıfları
Sual: Emîr olmanın vasıfları nelerdir?
CEVAP
Emîr olan, kızmamalı, gücenmemeli, güler yüzlü, tatlı dilli olmalı. Sabırlı olmalı. Affedici olmalı. En çok çalışan, o olmalı. Emri altındakilerden zerre menfaati olmamalı. Kendisi yüzünden, arkadaşlarının Cehenneme gidecek fiiller işlememelerine çalışmalı. Dini konularda kendinden konuşmamalı, her konuşması, büyüklerimizin bahsettiklerinden veya kitaplarından olmalıdır.
 

Cümle Mühendisi

Ordinaryus
Katılım
2 Tem 2006
Mesajlar
4,181
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Konum
İzmir
Web sitesi
muhammedesad.blogcu.com
Ulufeci Önüne gelen her isme nerdeyse müctehid diyeçeksin de (Bu sifili hatta M:İslamoğlunu başımıza alim geçirecende)Bizim;Hazreti Muhammed Aleyhisselatüvesselam'ın''Benim Ashabım Gökteki Yıldızlar gibidir hangisine uyarsanız doğru yolu bulursunuz''buyurduğu yıldızlara müctehid (Bu kelime bile Onları hakkıyla ifade etmekte noksan kalır)dememiz Zorunamı gitti veya seninkilerin (Sifil) zorunamı gidiyor.


Hadis-i şerifi inkar mı ettik? Ashâbın gökteki yıldızlar gibi olması ayrı bir meseledir, hepsinin müçtehid olması ayrı bir meseledir. Önüme gelen her isme müçtehid demiyorum: Örneğin; Hüseyin Hilmi Işık alim bile değildir. Hakeza Osman Ünlü aynı şekilde. Mehmet Ali Demirbaş'ı ise Ebubekir Hocam yeterince rezil etmiştir. Mustafa İslamoğlu'na alim demedim. Ebubekir Hocam ise değerli bir ilim adamıdır.
 
Katılım
14 May 2008
Mesajlar
2,994
Tepkime puanı
93
Puanları
0
Bu biedep adama müdahale ediniz lütfen Şah damarımı kabartıyor.Ağzımı bozaçam şimdi lütfen efendiler.
 

Cümle Mühendisi

Ordinaryus
Katılım
2 Tem 2006
Mesajlar
4,181
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Konum
İzmir
Web sitesi
muhammedesad.blogcu.com
Bu biedep adama müdahale ediniz lütfen Şah damarımı kabartıyor.Ağzımı bozaçam şimdi lütfen efendiler.

Konu ile alakasız mesajlar yazmayın lütfen : ) Ölmek üzere olan Yahudî çocuk ölüm döşeğinde Efendimizin telkiniyle Müslüman oldu ve sahabelik şerefine de nail oldu. Şimdi bu çocuk nasıl oluyor da müçtehid oluyor? Şah damarınız kabaracağına, bunlara cevap verin de görelim...
 
Katılım
14 May 2008
Mesajlar
2,994
Tepkime puanı
93
Puanları
0
Konu ile alakasız mesajlar yazmayın lütfen : ) Ölmek üzere olan Yahudî çocuk ölüm döşeğinde Efendimizin telkiniyle Müslüman oldu ve sahabelik şerefine de nail oldu. Şimdi bu çocuk nasıl oluyor da müçtehid oluyor? Şah damarınız kabaracağına, bunlara cevap verin de görelim...
İşte böyle doğrudüzgün sorsan bizide kızdırmamış olursun.
Bak Bu çocuk herhangi bir konuda bir söz söyledimi.? yok değilmi.?Müctehidin görevi nedir.İctihad etmek değilmi.Bu da yaşayarak zaman içerisinde karşılaşılan meselelerde olur değilmi.? Yani yazıda kast olunan Sözleri işleri İsimleri bize kadar oluşan Ashabı Kiram içindir.(Elbet diğerleride Efendimizin Sohbetinde bulunma üstünlüğüne kavuşmular ve bu sohbetin bereketiyle hak batılın arasını ayırmışlardır.Yani herbiri ferasette okadar ileridirki Her biri Allh'ın nazarı ile bakar olmuştur.)Bu sifil hoca nerden bilmiş Ashabın içinde yirmi,yirmibeş müctehid varmış.Bak bir başka mesajda Ashab-ı Kiram Efendilerimiz neden müctehiddir ve bu bahis hangi İslam Alimleri tarafından bildirilmiştir.

 
Katılım
14 May 2008
Mesajlar
2,994
Tepkime puanı
93
Puanları
0
Sual: Sahabenin tamamı müctehid midir?
CEVAP
Evet tamamının müctehid olduğunu İslam âlimleri bildirmektedir.
Mesela İbni Hacer-i Mekki hazretleri buyurdu ki:
Eshab-ı kiramın nail oldukları yüksek şerefe başka hiç kimse kavuşamaz. O şereften birisi, Resulullahın mübarek nazarları onlara işlemiş ve hepsine manevi imdat ile yardım etmiştir. Bu hassa, bunlardan başkasında bulunmuyor. Bunların kemalatına, geniş ilimlerine, Resulullahtan aldıkları hakikat mirasına, sonra gelenlerden hiç biri kavuşamadı. Hepsi adil, salih, veli, âlim ve müctehid idi. Kur'an-ı kerimde (Allah Onların hepsinden razıdır) buyuruldu. Onlardan birini kusurlu bilmek bu âyete inanmamak olur. (Savaik-ul-muhrika)

İmam-ı Busayri hazretleri buyuruyor ki:
(Eshab-ı kiramın hepsi de ictihad sahibiydi. Allahü teâlâ hepsinden razı idi, onlar da Allah’tan razı idi. Onlara hata isnat edilmez.) [Kaside-i hemziye]

İmam-ı Şafii, Risale-i kadime’de, (Eshab ilim, ictihad ve akılca hepimizden üstündür) dedi. (Mizan)

Sahabeyi kötülemek haramdır. Çünkü hepsi müctehiddir. (M. Çihar yâri güzin)

Sehl bin Abdullah Tüstüri hazretleri buyuruyor ki:
Sahabenin hepsini büyük bilmeyen, Resulullaha iman etmiş olmaz. (Redd-i revafıd)

Muhammed Masum Faruki hazretleri buyuruyor ki:
Eshab-ı kiramın hepsi fena fillah [evliya] makamına yükselmiştir. Bu marifete [bu dereceye] kavuşanlara müjdeler olsun! (Mektubat 2/6)

Akaid kitaplarında yazıyor ki:
Eshab-ı kiramın hepsini salih ve adil bilmek ve hiç birini kötü bilmemek kesin delillerle her Müslümana vaciptir. (Mirat-i kâinat)

İmam-ı Teftazani hazretleri buyurdu ki:
Sahabeye dil uzatanın sözü Kur'an ve hadislere uygun değilse, kâfir olur. Uygun ise büyük günaha girer, bid’at sahibi olur. (Şerh-i akaid)

İmam-ı a’zam, imam-ı Malik gibi din imamları, Sahabe-i kiramdan her birinin sözlerini, hareketlerini, işlerini hüccet ve senet olarak almıştır.

Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Eshabımdan herhangisine uyarsanız, Allahü teâlânın sevgisine kavuşursunuz.) [Beyheki]

(İnsanların en hayırlısı asrımdaki Müslümanlar [Eshab-ı kiram]dır.) [Buhari]

(Eshabım, cin ve insanların hepsinden daha üstündür.) [Bezzar]

(Eshabım gibi hiç kimse İslamiyet’e hizmet edemez.) [İ. Süyuti]

(Eshabımı seven, beni sevdiği için sever, sevmeyen de, beni sevmediği için sevmez.) [Buhari]

(Eshabımı kötüleyene Allah lanet etsin.) [Taberani, Beyheki, Hakim]

Sual: Sahabenin hepsi mi müctehiddir?
CEVAP
Evet hepsi müctehiddir. Resulullahın vârisleri olan Ehl-i sünnet âlimleri onların hepsi müctehiddir diyorlar. Peygamber efendimiz de, (Onların herhangi birisine uyan hidayete kavuşur) buyuruyor. Müctehid olmayan insana uyulur mu? Yukarıda yazdık, işte iki hadis-i şerif meali:
(Eshabım gökteki yıldızlar gibidir. Hangisine uyarsanız, hidayete kavuşursunuz.) [Darimi, Beyheki, İbni Adiy, İ. Münavi]

(Rabbim bana vahyetti ki: "Eshabın gökteki yıldızlar gibidir. Bazısı bazısından daha parlaktır. Onlardan birine uyan hidayet üzeredir”) [Deylemi]

Sual: Evet sohbet kıymetli ama ilim öğrenmeye sebep olmaz. Sohbet ile insan müctehid olur mu hiç? Sohbet ile müctehidlik karışmış olmuyor mu?
CEVAP
Allah Resulünün sohbeti ile, Şevkani’nin, Efgani’nin ve Abduh’un sohbetini birbirine karıştırmamak lazım. Bunların sohbeti zehir, Resulullahınki kalblere şifadır. Resulullahın sohbetinin üstünlüğü, bütün derecelerin, bütün faziletlerin, bütün şereflerin üstündedir. Bunları ancak bid’at ehli olan inkâr eder.

Ehl-i sünnet âlimlerinin en büyüklerinden olan İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Ehl-i beytin ve Eshab-ı kiramın hepsini sevmek, saymak lazımdır. Birini sevmemek, hepsini sevmemek olur. Çünkü, insanların en iyisinin sohbeti ile şereflenmek fazileti, hepsinde vardır. Sohbetin fazileti ise, bütün faziletlerin üstündedir. İşte bunun için, Tâbi’inin en üstünü olan Veysel Karani, Eshab-ı kiramın en aşağısının derecesine yetişemedi. Hiçbir üstünlük, sohbetin üstünlüğü kadar olamaz. Çünkü, sohbete kavuşanların [Eshab-ı kiramın] imanları, sohbetin bereketi ve vahyin bereketi sayesinde, görmüş gibi kuvvetli iman olur. Sonra gelenlerden hiçbir kimsenin imanı, bu kadar yüksek olmadı. (m.59)

Eshab-ı kiram arasındaki ayrılıklar, savaşlar, nefslerine uyarak değildi. Onların mübarek nefsleri, insanların en iyisinin “sallallahü aleyhi ve sellem” sohbetinde bulunmakla, kalbleri cilalayan sözlerini dinlemekle, tezkiye bulmuş, emmârelikten kurtulmuştu. Nefslerinde, İslamiyet’e uymayan istek kalmamıştı. (m.54)

Eshab-ı kiram, o Serverin “aleyhisselam” sohbetinde, daha ilk günde, öyle şeylere kavuştu ki, sonra gelen en büyük Evliya, en nihayette, ancak, bundan bir parçaya kavuşabildi. İşte bunun içindir ki, Vahşi, Hazret-i Hamza'yı şehit etmiş iken, Müslüman olunca, bir kerecik, Seyyid-il-evvelin vel-âhirinin sohbeti ile şereflendiği için, Tâbi’inin en üstünü olan, Veysel Karani’den daha yukarı oldu. Hayr-ül-beşerin “aleyhi ve alâ âlihissalâtü vesselam” sohbetinin başlangıcında Vahşi’ye “radıyallahü anh” nasip olanlara, Veysel Karani, o kadar yüksek olduğu halde, sonunda bile kavuşamadı. (m.66)

Hiç bir şey sohbet gibi faydalı değildir. Resulullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” Eshabı, sohbet ile, başkalarından daha üstün oldular. Peygamberlerden “aleyhimüsselam” başka herkesten, hatta Veysel Karani’den ve Ömer bin Abdülaziz’den daha üstün oldular. Halbuki Veysel Karani ile Ömer bin Abdülaziz son dereceye yükselmişler ve sohbetten başka kemâlâtın hepsine varmışlardı. Bunun için, Hazret-i Muaviye’nin yanılması, Resulullahın sohbeti bereketi ile, o ikisinin doğru işlerinden daha hayırlı oldu. Bunun gibi, Amr ibni Âs’ın yanlış bir işi, o ikisinin şuurlu işinden daha üstün oldu. Çünkü bu büyükler, Resulullahı görmekle, melekle birlikte bulunmakla, vahyi ve mucizeleri görmekle, imanları görerek inanmak oldu. Bu saydığımız üstünlükler, bütün başka üstünlüklerin temelidir, kaynağıdır. Eshab-ı kiramdan başkası bunlara kavuşamadı. Veysel Karani, sohbetin bu üstünlüklerini bilseydi, hiçbir şey onu sohbetten alıkoyamazdı. Bu üstünlüğe kavuşmak için her şeyi bırakırdı. (m.120)

Tâbi’inin en üstünü olan Veysel Karani, Hazret-i Hamza'nın katili olan Vahşi’nin “radıyallahü anhümâ”, Resulullahın bir kerecik sohbetinde bulunmakla yükseldiği mertebeye yetişemedi. Çünkü sohbetin fazileti, bütün faziletlerin ve kemâllerin üstündedir. Çünkü, onların imanları, görerek kuvvetlendi. Bu nimet, başkalarına nasip olmadı. (m.210)

Veysel Karani, yanında olmadığı için, yanında olanlardan [Eshab-ı kiramdan] en aşağıdakinin derecesine yükselemedi. Bunun için de, onun dağ kadar altın sadaka vermesi, bir avuç arpa sadakalarının sevabı gibi olamadı. Hiç bir şeref, sohbet şerefi gibi olamaz! (m.222)

Üveys-i Karniyi “rahmetullahi aleyh” düşünün! Uzlet etmek istedi. Bunun için, insanların en iyisinin “aleyhi ve alâ âlihissalâtü vesselam” sohbetine kavuşamadı. Sohbetin yükselttiği derecelere erişemedi. Tâbi’inden oldu. Birinci olmaktan, ikinci dereceye düştü. (m. 270)

Sual: Eshab-ı kiram, mahlukların en iyisinin “aleyhi ve aleyhimüssalevâtü vetteslimât” sohbetinde bir kere bulunmakla, bütün ümmetin Evliyasından daha üstün oldular. Acaba bütün bu Seyr ve Süluk ve Fenâ ve Bekâ, bunlarda bir sohbette mi hasıl oldu? Yoksa, bu bir sohbet, seyr ve sülukun ve fenâ ve bekanın hepsinden daha mı üstün idi?
CEVAP
Bu güç sorularınızı cevaplandırmak, yazmakla olmaz. Bir arada bulunmak, uzun zaman hizmet etmek lazımdır. Bu kadar zaman içinde kimsenin söylemediği şeyleri bir defada söylemek ve bir kalemde yazmak kolay olur mu? Fakat, sorduğunuz için, cevapsız bırakmak da olamaz. Fenâ ve Bekâ ve Süluk ve Cezbe ile olan yaklaşmaya Kurb-i vilâyet denir. Bu ümmetin evliyası, bu yaklaşmak ile şereflenmişlerdir. Eshab-ı kiramın, Hayr-ül-enâmın = [insanların en hayırlısının] sohbetinde “aleyhi ve aleyhimüssalâtü vesselam” kavuştukları yakınlık ise, Kurb-i nübüvvet’tir. Resulullaha uyarak ve Ona vâris olarak kavuşmuşlardır. (m.313)

Görüldüğü gibi İmam-ı rabbani hazretleri, diğer insanlardan her bakımdan üstün olduğunu bildiriyor. İman yönüyle üstündür, fazilet yönüyle üstündür, ilim yönüyle üstündür. Zahiri ve Bâtıni ilim yönünden üstündür. İlim yönüyle üstün olunca, başka müctehidlerden elbette üstündür.

İbni Hacer-i Mekki hazretleri buyuruyor ki:
Eshab-ı kiramın hepsini adil, salih, evliya, âlim, müctehid bilmek her Müslümana lazımdır. Kur'an-ı kerimde, (Allah onlardan razı, onlar da Allah’tan razıdır) buyuruluyor. Onlardan birini kötülemek, bu âyete inanmamak olur. (Savaık-ul muhrika)

Dikkat edilirse İbni Hacer-i Mekki hazretleri de eshab-ı kiram için müctehid idi diyor, aynen İmam-ı Rabbani hazretleri gibi söylüyor. Zaten İslam âlimleri inançla ilgili bilgilerde birbirine farklı konuşmaz, amele ait ictihadları farklı olabilir. Bu da dinimizin emridir.

Yine buyuruluyor ki:
Âlimin bir nazarı, bulunmaz hazinedir,
Bir sohbeti, yıllarca, bitmez kütüphanedir.

Âlimin bir nazarı bir hazine olursa, Resulullahın nazarı ne olur acaba düşünebiliyor musunuz?

Sual: Size göre bir insan büyük günah işlese, mesela içki içse bu kimse evliya olabilir mi?
CEVAP
Bize göre size göre din olmaz. Allah neyi bildirmişse, Resulü neyi açıklamışsa, Resulullahın vârisleri neyi bildirmişse doğru odur.

Allahü teâlâ (Onların hepsine Cenneti söz verdim, ben onlardan razıyım, onlar da benden razıdır) buyuruyor. Resulü de, (Eshabım bütün insan ve cinlerden üstündür) buyuruyor. Ehl-i sünnet uleması, (En büyük evliya, eshab-ı kiram derecesine yükselemez) buyuruyor. Hâşâ, Allah ve Resulü ve Ulema yanlış mı söylüyor?

Sual: Evliya büyük günah işler mi? Sahabeden büyük günah işleyenler olduğuna göre, sahabeye evliyadan üstün gözü ile bakmak uygun olur mu?
CEVAP
Evliya büyük günah işlemekle evliyalıktan düşmez. Evliya büyük günahta ısrar etmez. İşte vesikası:
Büyük âlim ve on üçüncü asrın müceddidlerinden Mevlana Halidi Bağdadi hazretleri, (Adab-ı tarikai aliyye) kitabında buyuruyor ki:
(Ehlullaha itiraz eden kimsenin küfür üzere öleceğini gösteren hadis-i şerifler vardır. Evliyanın masum olması şart değildir. Eshab-ı kiram arasında had cezası verilen ve eli kesilen oldu. Halbuki, Sahabenin en aşağı derecede olanı da Veli idi. Hepsi, Sahabi olmayan Velilerin hepsinden daha yüksek idiler. Velilerin hepsi, günaha devam etmekten mahfuzdur. Belki, bazen günah işlediği için pişmanlıkları, ağlamaları, Allahü teâlâya yalvarmaları daha çok olur. Dereceleri artar. Bu sebeple, Hikemi Ataiyye’de, (Zillet ve inkisara sebep olan günah, izzeti nefse ve kibre sebep olan taatten daha hayırlıdır) denilmiştir. Amelleri ve sıfatları müsavi olan iki Veliden, tevbesi daha çok olanın, masum olandan daha üstün olduğu bildirildi.) Buhari’de diyor ki: (Eshab-ı kiramdan Abdullah adında birine, şarap içtiği için had cezası verildi. Resulullah buna lanet edildiğini işitince, (Ona lanet etmeyin! Çünkü O, Allah’ı ve Resulünü sevmektedir) buyurdu. Merec-ül-bahreyn’de, Ahmed Zerruktan alarak diyor ki: (Masum olmak, kusursuz olmak, Peygamberlere mahsustur. Velinin masum olması şart değildir. Israr ve devam olmadan, büyük günah işlemek, vilayeti bozmaz. Veli, günahından vazgeçer ve tevbe eder. Günah işlemek, insanı helak etmez. Günaha devam etmek, tevbeyi terk etmek, helak eder. Âdem aleyhisselamın zellesi ile, İblisin isyanı, bundan dolayı farklı oldu.)

Sual: Sahabenin hepsinin müctehid olduğunun söylemek akla aykırı değil mi? Nakil de olmadığına göre, sahabeye müctehid denemez, öyle değil mi?
CEVAP
Akıl senet değildir. Hele sizin ve bizim aklımız hiç senet olmaz. Nakilden kastınız galiba Abduh ve benzerleridir. Âyet, hadis ve Ehl-i sünnet uleması değildir. Eğer bunlara itibar edilseydi, (Eshabın hepsine Cenneti söz verdim onların hepsinden razıyım, hepsi seçilmiştir, diğer ümmetlerden üstündür) meallerindeki âyet-i kerimelere ve (Eshabım cin ve insanların hepsinden üstündür, hepsi Cennetliktir) mealindeki hadis-i şeriflere inanmak gerekirdi. Bunları ve ulemanın sözlerini nakil kabul etmiyorsanız, size başka sözümüz olamaz.

Sual: Sahabe de bizler gibi bilgi yönünden farklı kimseler değil miydi?
CEVAP
Elbette farklılık vardı ancak parlaklıkta, yıldızların birbirine olan parlaklığı gibi olduğu, âyet-i kerimede ve hadis-i şeriflerde bildiriliyor. (Sonra Müslüman olanlar öncekiler gibi olamaz, ama hepsi de Cennetliktir) buyurulmuyor mu?
Evliya mum ışığı ise, eshab-ı kiram yıldızdır, Resulullah ise güneştir

Sual: Eshab-ı kiramın içinde, işçi, köylü, çiftçi, esnaf, köle, hizmetçi ve çoban olan kimseler var idi. Bu bakımdan sahabenin hepsinin müctehid olduğunu söyleyenleri duyunca aklımı kaçıracak gibi oluyorum. Sizin aklınıza böyle bir şey olmuyor mu?
CEVAP
Siz aklınızı kaçırsanız da, Allahü teâlâ, Resulü ve Resulullahın vârisleri öyle demiyor. Onların müctehid olacak kadar ilme sahip olmaları Resulullahın mucizeleri ile oluyor. Allahü teâlâ, Eshab içinde çoban, köle, işçi, köylü olacağını bilmiyor muydu? Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an-ı kerimde niye onları övdü? Hepsinden razıyım niye dedi? Hepsi Allah’tan niye razı oldu? Hepsine Cenneti söz veriyorum diye niye söyledi? Hâşâ onlar cahil ise, Resulullah niye onları, (Hidayet yıldızları) olarak gösterdi? Dört mezhep imamı eshab-ı kiramın sözlerini niçin senet olarak aldılar?

İşçi, köylü, çoban, çiftçi dediğiniz mübarek zatlar, o ilimleri Nuri efendiden, Dursun efendiden tahsil etmediler. Onlar, Allah Resulünden aldılar. Allah’ın Resulü bir bakmakla o makama yükseldiler. Bu mucizeden şüphe eden Allahü teâlânın kudretinden şüphe etmiş olur. Sizin aklınızı oynatacak gibi olmanız, mucizeye inanmayışınızdan dolayıdır. İnansanız Allah’ın kudretinden şüphe etmezsiniz. Mucizeleri kabul etmeyen bid’at ehli hep tevil etmiştir. Mesela Abduh, Ebabil kuşlarının bir taş atarak askerleri öldürmesine, mikrop demiştir. Mucizeye bir türlü akıl erdirememiş ve akıllarını oynatmışlar, kimi mason olmuş, kimi de mezhepsiz.

Miraca çıkan, Ay’ı ikiye yaran ve sayısız mucizeleri gösteren Allah Resulünün bir bakışı, eshabı en yüksek dereceye yükseltti. O ilim için senelerce tahsil gerekmez. Elçi olarak yabancı ülkeye gidecekler, bir anda yabancı dilleri öğreniyordu. Bunlar Resulullahın mucizesidir. Abduh ve yandaşları böyle mucizelere inanmaz.

Sual: Eğer sahabe içinde müctehid varsa, mezhepleri hakkında niçin en ufak bir bilgi yoktur? Eğer müctehid iseler, lütfen bana dört halifenin mezhebinin esaslarını söyleyebilir misiniz? Neydi onların mezhebi?
CEVAP
Bu konu geniş olarak sitemizde diğer maddelerde var. Burada kısaca şunu söyleyelim, sadece Eshab-ı kiram değil, tabiinden de, tebe-i tabiinden de bir çok müctehid zatlar var idi. Mesela Hasan-ı Basri, Süfyan-ı Sevri, Muhammed Bakır, müctehid âlimler idi. Ancak ne dört halifenin, ne diğer eshab-ı kiramın, ne de bu saydığımız zatların hiç birisinin mezhebi tedvin edilmedi. Bunun için onların mezhepleri bilinmiyor. Mezhepleri bilinmiyor diye onlar müctehid değil mi diyeceğiz?
 

Cümle Mühendisi

Ordinaryus
Katılım
2 Tem 2006
Mesajlar
4,181
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Konum
İzmir
Web sitesi
muhammedesad.blogcu.com
İşte böyle doğrudüzgün sorsan bizide kızdırmamış olursun.
Bak Bu çocuk herhangi bir konuda bir söz söyledimi.? yok değilmi.?Müctehidin görevi nedir.İctihad etmek değilmi.Bu da yaşayarak zaman içerisinde karşılaşılan meselelerde olur değilmi.? Yani yazıda kast olunan Sözleri işleri İsimleri bize kadar oluşan Ashabı Kiram içindir.(Elbet diğerleride Efendimizin Sohbetinde bulunma üstünlüğüne kavuşmular ve bu sohbetin bereketiyle hak batılın arasını ayırmışlardır.Yani herbiri ferasette okadar ileridirki Her biri Allh'ın nazarı ile bakar olmuştur.)Bu sifil hoca nerden bilmiş Ashabın içinde yirmi,yirmibeş müctehid varmış.Bak bir başka mesajda Ashab-ı Kiram Efendilerimiz neden müctehiddir ve bu bahis hangi İslam Alimleri tarafından bildirilmiştir.


Ashab içerisinde müçtehidlerin sayısının 20-25 kadar olduğunu söyleyen Muhammed Zahid el-Kevseri Hazretleridir. Ebubekir ve Mehmet Sürmeli Hoca, Zahid el-Kevseri'den nakletmektedir...
 

Cümle Mühendisi

Ordinaryus
Katılım
2 Tem 2006
Mesajlar
4,181
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Konum
İzmir
Web sitesi
muhammedesad.blogcu.com
İslâm hukukunda şer'î hükümler kesin delillere yani açık ayet ve hadislere veya icmaa dayanıyorsa ictihada gerek kalmaz. Mecelle, bunu "Mevrid-i nas'da ictihada mesağ yoktur" prensibiyle ifade etmiştir (madde, 14). Ancak nassların sübûtu veya delaleti zannî olup, kesinlik ifade etmez veya âyet ve hadislerde çözümü bulunmayan meselelerle karşılaşılırsa, reyle (ictihad) hareket edileceği, bizzat Hz. Peygamber tarafından, Muâz b. Cebel'i Yemen'e vali olarak gönderirken açıklanmıştır. Hz. Muhammed, Muâz'a Yemen'de ne ile hükmedeceğini sormuş; Muaz, "Allah'ın Kitabı ile" cevabını vermiştir. Hz. Peygamber (s.a.s) "Allah'ın Kitabında bir hüküm bulamazsan?" buyurunca; "Rasulünün sünnetiyle" demiştir. "Onda da bulamazsan"sorusuna ise Muaz, "Reyimle ictihad ederim" cevabını vermiştir. Bunun üzerine Allah Rasulü şöyle buyurmuştur: "Rasulünün elçisini, Peygamberinin razı olduğu şekilde muvaffak kılan Allah'a hamd olsun" (Tirmizi, Ahkâm, 3; Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 230, 236, 242; Şafii, el-Ümm, VII, 273). Arapça'yı iyi bildikleri ve Hz. Peygamberle beraberlik sayesinde Allah ve Rasûlünün maksadını çok iyi anladıkları için Sahabe neslinden müctehidlerin sayısı bir hayli çoktur. Ancak kendilerinden hüküm ve fetva nakledilen Sahabe müctehidi yüzotuz kadardır. Bunlardan yedi tanesi fetvaları birer kitab olacak kadar çoktur. Fukâhâ-Seb'a denen bu sahabiler şunlardır; Hz. Ömer, Ali, Aişe, Zeyd b. Sâbit, Abdullah b. Mes'ud, Abdullah b. Abbas ve Abdullah b. Ömer (İbnü'l-Kayyim, İ'lâmü'l-Muvakkıîn, thk. M. Muhyiddin Abdulhamid, Mısır 1955, I, 14 vd)

Hamdi Döndüren
 
Katılım
14 May 2008
Mesajlar
2,994
Tepkime puanı
93
Puanları
0
İslâm hukukunda şer'î hükümler kesin delillere yani açık ayet ve hadislere veya icmaa dayanıyorsa ictihada gerek kalmaz. Mecelle, bunu "Mevrid-i nas'da ictihada mesağ yoktur" prensibiyle ifade etmiştir (madde, 14). Ancak nassların sübûtu veya delaleti zannî olup, kesinlik ifade etmez veya âyet ve hadislerde çözümü bulunmayan meselelerle karşılaşılırsa, reyle (ictihad) hareket edileceği, bizzat Hz. Peygamber tarafından, Muâz b. Cebel'i Yemen'e vali olarak gönderirken açıklanmıştır. Hz. Muhammed, Muâz'a Yemen'de ne ile hükmedeceğini sormuş; Muaz, "Allah'ın Kitabı ile" cevabını vermiştir. Hz. Peygamber (s.a.s) "Allah'ın Kitabında bir hüküm bulamazsan?" buyurunca; "Rasulünün sünnetiyle" demiştir. "Onda da bulamazsan"sorusuna ise Muaz, "Reyimle ictihad ederim" cevabını vermiştir. Bunun üzerine Allah Rasulü şöyle buyurmuştur: "Rasulünün elçisini, Peygamberinin razı olduğu şekilde muvaffak kılan Allah'a hamd olsun" (Tirmizi, Ahkâm, 3; Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 230, 236, 242; Şafii, el-Ümm, VII, 273). Arapça'yı iyi bildikleri ve Hz. Peygamberle beraberlik sayesinde Allah ve Rasûlünün maksadını çok iyi anladıkları için Dr. Mehmet Sürmeli ve Dr. Ebubekir Sifil'in söylemlerine göre sahabeden müçtehid olanların sayısı 20-25 civarındaydı. Bunlardan yedi tanesi fetvaları birer kitab olacak kadar çoktur. Fukâhâ-Seb'a denen bu sahabiler şunlardır; Hz. Ömer, Ali, Aişe, Zeyd b. Sâbit, Abdullah b. Mes'ud, Abdullah b. Abbas ve Abdullah b. Ömer (İbnü'l-Kayyim, İ'lâmü'l-Muvakkıîn, thk. M. Muhyiddin Abdulhamid, Mısır 1955, I, 14 vd)

Hamdi Döndüren
''Dr. Mehmet Sürmeli ve Dr. Ebubekir Sifil'in söylemlerine göre sahabeden müçtehid olanların sayısı 20-25 civarındaydı.''
Bu ifadeler önçeki mesajından
Dr. Mehmet Sürmeli ve Dr. Ebubekir Sifil'in söylemlerine göre sahabeden müçtehid olanların sayısı 20-25 civarındaydı.
Bu da yukardaki yazıdan.''Sahabe neslinden müctehidlerin sayısı bir hayli çoktur. Ancak kendilerinden hüküm ve fetva nakledilen Sahabe müctehidi yüzotuz kadardır.''
Demekki birileri yalan ve yanlış ifade ediyor ve sende hanginde ne diyor bakmadan aktarıyorsun.
Peki sifilin dediği gibi 20-25 kadarmı?Yoksa Hamdi Döndüren Efendinin beyanı nda bir hayli çok olduğunu (Ki sayısının çokluğuna kinayeden bu ifade yazılır yoksa sayı bildirir idi.)Fakat diyor hüküm ve fetva nakledilenlerin sayısı ise 130 kadardır.Şimdi buna göre sifil bilmeden sallıyor.Yada birilerinin tesrinde kalmış olduğundan böyle yazıyor.
 
Katılım
14 May 2008
Mesajlar
2,994
Tepkime puanı
93
Puanları
0
Bakınız ben gerek Mustafa Sabri Efendi gerekse Zahid-el Kevseri Efendiyi sever sayarve itibar ederim.Tam İlmihaldede ikisinden bilgiler aktarılmıştır.
Fakat bu isimleri kullananların bu isimlerin eserlerinden alıntı diye aktardıkları kısımlarda oynama yaptıklarına inanıyorum.
Benim bu yazılarla karşıtlığım Sifil Hoca'yadır.Diğerlerine haşa.
 

Cümle Mühendisi

Ordinaryus
Katılım
2 Tem 2006
Mesajlar
4,181
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Konum
İzmir
Web sitesi
muhammedesad.blogcu.com
Bakınız ben gerek Mustafa Sabri Efendi gerekse Zahid-el Kevseri Efendiyi sever sayarve itibar ederim.Tam İlmihaldede ikisinden bilgiler aktarılmıştır.
Fakat bu isimleri kullananların bu isimlerin eserlerinden alıntı diye aktardıkları kısımlarda oynama yaptıklarına inanıyorum.
Benim bu yazılarla karşıtlığım Sifil Hoca'yadır.Diğerlerine haşa.

Hakikat Kitabevinin Mektubat isimli eserde ciddi tahrifler yaptığı bellidir. Tam İlmihal'de alıntı yapılmayan kimseleri sevip saymaz mısınız? İnandığınız şeyin ispatını bekliyorum, aksi taktirde müfteri konumuna düşeceksiniz...

Ayrıca o zatlardan alıntı yapanların oynama yaptığını iddia edecekseniz, Dr. Ebubekir Sifil ve Dr. Mehmet Sürmeli kadar Arapça bileceksiniz. Mehmet Ali Demirbaş'ın Arapça bilmediğinden ve Ebubekir Hoca'ya rezil olduğundan haberiniz var mı bilmem...
 

Cümle Mühendisi

Ordinaryus
Katılım
2 Tem 2006
Mesajlar
4,181
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Konum
İzmir
Web sitesi
muhammedesad.blogcu.com
''Dr. Mehmet Sürmeli ve Dr. Ebubekir Sifil'in söylemlerine göre sahabeden müçtehid olanların sayısı 20-25 civarındaydı.''
Bu ifadeler önçeki mesajından
Dr. Mehmet Sürmeli ve Dr. Ebubekir Sifil'in söylemlerine göre sahabeden müçtehid olanların sayısı 20-25 civarındaydı.
Bu da yukardaki yazıdan.''Sahabe neslinden müctehidlerin sayısı bir hayli çoktur. Ancak kendilerinden hüküm ve fetva nakledilen Sahabe müctehidi yüzotuz kadardır.''
Demekki birileri yalan ve yanlış ifade ediyor ve sende hanginde ne diyor bakmadan aktarıyorsun.
Peki sifilin dediği gibi 20-25 kadarmı?Yoksa Hamdi Döndüren Efendinin beyanı nda bir hayli çok olduğunu (Ki sayısının çokluğuna kinayeden bu ifade yazılır yoksa sayı bildirir idi.)Fakat diyor hüküm ve fetva nakledilenlerin sayısı ise 130 kadardır.Şimdi buna göre sifil bilmeden sallıyor.Yada birilerinin tesrinde kalmış olduğundan böyle yazıyor.

3 zâtın söyledikleri ortak bir şey "Sahabenin tamamının müçtehid olmadığı" gerçeğidir : ) Ebubekir Hoca bilmeden sallamaz. Bilmeden sallayan Mehmet Ali Demirbaş'ı rezil ederek fena sallamıştı : )
 
Üst