Haksızlık ve zulme meydan okudu

Erhan

Profesör
Katılım
21 Tem 2006
Mesajlar
2,115
Tepkime puanı
42
Puanları
48
Konum
Ankara
Web sitesi
www.softajans.com
Haksızlık ve zulme meydan okudu

BEDİÜZZAMAN ÖMRÜNÜ, KUR’AN’IN SÖNMEZ VE SÖNDÜRÜLEMEZ BİR MANEVİ GÜNEŞ OLDUĞUNU İSBATA HARCADI

Sultan Abdulhamid, İttihat Terakki, Meşrutiyet, Birinci Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşı, Atatürk ve Adnan Menderes dönemlerinin hürriyet ve Şeriat mücadelecisi İslâm alimi Bediüzzaman’ı anlatmak elbette gazete sayfalarına sığmaz. Baskıcı yöneticilere karşı verdiği mücadelenin yanında, Müslümanların ve bütün insanlığın kurtuluş reçetesini gösterdiği yaklaşık 6 bin sayfalık Risale-i Nur Külliyatı’nın müellifini anlatmaya kalksak kelimeler kifayetsiz kalır. Bediüzzaman, Kur’an ve Şeriat hakikatlerini anlatırken, hayatının hiçbir döneminde bu hakikatlere gölge olmadı. O söyledikleri ve yaptıkları ile Kur’an ve Hz. Muhammed’e (S.A.S) ayine oldu. Bu çalışmada onun fikirleri
ne gölge değil, bir nebze de olsa ışık tutabilirsek ne mutlu bize. Bediüzzaman’ı anlatırken taradığımız 6 bin sayfalık Risale-i Nurlardan başka bir kaynağa başvurmadık. İki ana başlık altında hazırladığımız dosyamızın ilk kısmında hayat hikayesini anlatacağız. Diğer bölümde ise Müslümanların kafasını karıştıran konulardaki tespit ve çözüm önerilerini Risale-i Nur’dan örnek vererek açıklayacağız. Vefatının 46. yıldönümünde gazetemizde fikirlerine yer vererek ona olan borcumuzu da yerine getirmeye çalışacağız. “80 yıllık ömrümde dünya zevki namına bir şey tatmadım” diyen Üstad Bediüzzaman’ı bir kez daha rahmetle anıyoruz. Allah onu anlamayı hepimize nasip etsin.
Mirze-Nuriye çiftinden 1873 tarihinde Bitlis’in Hizan İlçesine bağlı Nurs köyünde dünyaya gelen, sonradan Bediüzzaman lakabını alan Molla Said, anne babasından islâm terbiyesi aldı. 9 yaşında Tağ köyünde Muhammet Emin Efendi’nin yanına gitti. Ancak bir süre sonra köyüne geri döndü. 15 yaşındayken 1888’de Muhammet Celalî’den üç aylık ders aldı. Bediüzaman, zeka ve hafıza gücüyle herkesi şaşırtıyordu. Öyle ki on yılda okutulan bütün metinleri üç ayda okuyup, diploma alacak kadar bir yeteneğe sahipti. Kısa bir süre sanra ders aldığı abisine -abisinin isteği üzerine- gizlice ders verdi. Siirt’te Molla Fethullah Efendi, yanında bir hafta kalan Bediüzzaman’ın az bir çalışmayla Sübkî’nin, Usûl-i Fıkh’a dair Cem’ül Cevâmi gibi zor eserini ezberlediğini görünce “Zeka ile hafıza kuvvetinin ifrat derecede bir kimsede bir araya gelmesi nadirdir” tespitinde bulundu.
İLK ÇIKIŞI KÜRT AŞİRET REİSİNE
Bediüzzaman Said Nursi haksızlık ve zulme karşı hayatının her döneminde karşı çıktı. Halka zulüm yapan aşiret ağalarından tutun, vali, komutan hatta Osmanlı sultanına bile meydan okudu. Çocuk yaşlada iken hal ve tavırlarıyla herkesin dikkatini çeken Molla Said,Tillo’da Kubbeyi Hasiye türbesinde inzivada Kamus’u Muhit’i ezberlerken rüyasanda Abdülkadir Geylâni’nin “Git Miran aşireti reisi Mustafa Paşa’yı hidâyete davet et; zulümden vazgeçip namaza, emr’i ma’rûfa başlasın” emrini aldı. Bunun üzerine Molla Said, Mustafa Paşa’nın karşısına kılıcıyla çıkar. Aralarında bir münakaşa çıktıysa da sonradan Mustafa Paşa pes eder. Mardin’de de bir süre kalan Molla Said, siyasi çalışmaları dolayısıyla Bitlis’e sürüldü.
VALİYİ YOLA GETİRDİ
Bitlis’e sürülen Molla Said burada da İslam dışı hal ve hareketlere karşı duruşunu gösterdi. Vali ve diğer memurların içki alemi yaptığını öğrenince tebliğ görevini yapmaktan geri durmadı. Molla Said’in tavrı karşısında önce sinirlenen Vali daha sonra “Ben seni üstat kabul ettim” diyerek Bediüzzaman’a ittat etti. Ve kızıyla da evlendirmek istedi. Ancak Molla Said bu evliliğe sıcak bakmadı. Molla Said’in halk ve yöneticiler üzerindeki itibarı he geçen gün artarak devam etti. Van Valisi Hasan Paşa’nın daveti üzerine Molla Said1893’te Van’a gitti. Van’da 15 yıl kaldı. Burada Coğrafya, Tarih, Felsefe, matematik, fizik, kimya, jeoloji, astronomi, biyoloji, ilimlerini öğrendi.
GAZETEDEKİ HABER HAREKETE GEÇİRDİ
Peygamber efendimizi küçük yaşta rüyasında gören Bediüzzaman, Peygamber Efendimizin emri üzerine hayatı boyunca kimseye soru sormadı. İstanbul’da kaldığı otelin kapısına bile “Soru sorulmaz. Her soruya cevap verilir” levhasını astı. Bu özelliğe sahip Bediüzzaman Van’da kaldığı zamanlarda bir günVali Tahir Paşa’nın gazetedeki ‘İngiltere Sömürgeler Başkanı Gladston, mecliste Kur’an’ı gösterip ‘’müslümanları bu kitaptan uzaklaştımadıkça onlara tam hâkim olamayız.’ haberini göstermesiyle irkildi. Bunu duyan Bediüzzaman, “Kur’an’ın sönmez ve söndürelemez mânevi bir güneş olduğunu Dünyaya isbat edeceğim ve göstereceğim” diyerek hizmetlerinin ip uçlarını verdi.
VE İSTANBUL’A GELİYOR
Batının İslam’a fen ve teknoloji aracılığıyla saldıracağını uzun yıllar önce gören Bediüzzaman, Diyarbakır, Hakkari ve Van’da Üniversite kurulmasının zaruri olduğunu söyleyerek 1896’da İstanbula gitti. Ancak deli diye tımarhaneye atıldı.1907 yılında İstanbul’a ikinci defa giden Molla Said mücadelesi’ni burdan yürüttü.
MEŞRUTİYETİN İLANININDA ETKİLİ OLDU
Meşrutiyeti Meşrua yani İslam Cumhuriyetler Birliği düşüncesini şiddete savunan Bediüzzaman Adem-i Merkeziyetçi görüşünün yavaş yavaş benimsenmesi gerektiğini söyledi. Bunun için de Meşruttiyetin önemini anlattı. Meşrutiyetin ilanından sonra İttihad-ı Muhammedî cemiyetini kurdu. Tanin, İkdam, Serbesti, Mizan, Şark ve Kürdistan,Volkan gibi çeşitli gazetelerde yazılar yazdı. Münazarat adlı kitabında Kürtlere hidap ederek meşrutiyetin yollarının açılmasını istedi. Düşüncelerini ‘’Eski hal muhal,ya yeni hal ya izmihlâl’’ şeklinde özetleyerek meşrutiyeti savundu. O dönemde Mehmet Akif, Elmalılı Hamdi gibi birçok alim de aynı görüşü dile getiriyordu.
Batı yanlısı İttihat Terakki Hükümeti’ne karşı durdu
Bediüzzaman, 31 Mart hadisesinde İstanbul’daki Kürtlerin olaylara karışmaması için büyük gayret göstermesine rağmen yargılandı. “Şeriat istemişsin öyle mi?” sorusuna mahkemede, “Şeriatın bir hakikatına bin ruhum olsa feda etmeye hazırım” cevabını verdi. Herkes Bediüzzaman’ın idamını beklerken beraat etti ve “Zalimler için yaşasın cehennem” sloganını atarak mahkemeden çıktı.
BATI’NIN İslam’a fen ve teknoloji aracılığıyla saldıracağını uzun yıllar önce gören Bediüzzaman, Diyarbakır, Hakkari ve Van’da Üniversite kurulmasının zaruri olduğunu söyleyerek 1896’da İstanbula gitti. Ancak deli diye tımarhaneye atıldı.1907 yılında İstanbul’a ikinci defa giden Molla Said mücadelesi’ni burdan yürüttü.
Meşrutiyeti Meşrua yani İslam Cumhuriyetler Birliği düşüncesini şiddete savunan Bediüzzaman Adem-i Merkeziyetçi görüşünün yavaş yavaş benimsenmesi gerektiğini söyledi. Bunun için de Meşruttiyetin önemini anlattı. Meşrutiyetin ilanından sonra İttihad-ı Muhammedî cemiyetini kurdu. Tanin, İkdam, Serbesti, Mizan, Şark ve Kürdistan,Volkan gibi çeşitli gazetelerde yazılar yazdı. Münazarat adlı kitabında Kürtlere hidap ederek meşrutiyetin yollarının açılmasını istedi.
Düşüncelerini ‘’Eski hal muhal,ya yeni hal ya izmihlâl’’ şeklinde özetleyerek meşrutiyeti savundu. O dönemde Mehmet Akif, Elmalılı Hamdi gibi birçok alim de aynı görüşü dile getiriyordu.
İTTİHAT TERAKKİ HÜKÜMETİNE DE KARŞI DURDU
Meşrutiyetin ilanıyla etkin olan İttihat ve Terakki hükümetinin, batıya yönük yüzünü görünce Bediüzzaman bundan rahatsız oldu. Molla Said, İT’e sert eleştiriler yaptı. 31 Mart hadisesinde İstanbul’daki Kürtlerin olaylara karışmaması için büyük gayret göstermesine rağmen yargılandı. Sıkı Yönetim Mahkeme Başkanı Hurşit Paşa’nın: ‘’Sende Şeriat istemisşin öyle mi?’’ sorusuna şu cevabı verdi: ‘’Şeriatın bir hakikatına bin ruhum olsa feda etmeye hazırım. Zira Şeriat, sebeb-i saadet ve adalet-i mahz ve fazilettir. Fakat ihtilalcilerin istediği gibi değil!’’ şeklinde cesurca bir cevap verdi. Herkes Bediüzzaman’ın bu tavrı karşısında idam edileceğini beklerken beraat etti. Ve “Zalimler için yaşasın cehennem” sloganını atarak mahkemeden çıktı. Bu sloganları Beyazıd’dan sultanahmed’e kadar kendini izleyen bir halk kitlesi önünde tekrarladı.
TEKRAR VAN’ A DÖNDÜ
Anadolu ve İslam coğrafyasındaki sorunların yönetimden kaynaklandğı sonucuna varan Bediüzzaman, 1910 yılında Batum-Tiflis yoluyla Van’a döndü. Burada Kürt aşiretlerini bilgilendirdi. Kürtler tarafından sorulan sorular ve cevapları kapsayan Münazarat adlı eserinde topladı. Eserinin girişinde “Azametli bahtsız bir kıtanın (Asya’nın), Şanlı bahtsız bir devletin (Osmanlının), değerli sahipsiz bir kavmin (Kürtlerin) reçetesi veyahut Bediüzzaman’ın Münazarat’ı” diyerek kurtuluş reçetesini gösterdi. 1911 yılında Şam’a giderek Emevi Camii’nde tarihi bir hutbe verdi.
HUTBEDE HALA GEÇERLİ OLAN ÇÖZÜM ÖNERİLERİNİ ANLATTI
Molla Said eski said eserleri arasında gösterdiği Münüzarat ve Hutbei Şamiye gibi eserlerinde İslam dünyasının kurtuluş yolunu gösterdi. Bu eserlerde daha çok siyasi konuları işledi. Şam’da da daha çok siyasi kurtuluş yolunun müminlere duyurdu. Burada Müslümanların geri kalmasına neden olan etkenleri şöyle sıraladı; 1-Yeis. 2-Toplum hayatında sıdkın (doğruluğun) ölmesi. 3-Düşmanlık arzusu. 4-Mü’minleri birbirine bağlayan manevi bağları bilmemek. 5-İsdibdat. 6-Şahsî menfaat peşinde koşma.
ÜNİVERSİTE HAYALİ GERÇEKLEŞMEDİ
Birinci Dünya Savaşı öncesi Kürdistan Çoğrafyasında üniversite kurulması için büyük çaba harcayan Molla Said, bu amacına ulaşamadı. 1913 yılında, Van’da kurmayı planladığı üniversite için devletten, 19 bin altın tahsis ettirmeyi başardı. Temeli de attı. Ancak 1. Dünya Savaşı sebebiyle tamamlanamadı. Cumhuriyet döneminde de bu isteği bir bazı nedenlerle gerçekleşmedi
 

zorbey

Paylaşımcı
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
352
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
43
Allah razı olsun AltınNesil kardeş
Bu arada sınavların varmış,Rabbim zihin açıklığı versin,muvaffak eylesin inşallah.

Allaha emanet ol
 

Huzeyme

Paylaşımcı
Katılım
4 Kas 2006
Mesajlar
266
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Sıkı Yönetim Mahkeme Başkanı Hurşit Paşa’nın: ‘’Sende Şeriat istemisşin öyle mi?’’ sorusuna şu cevabı verdi: ‘’Şeriatın bir hakikatına bin ruhum olsa feda etmeye hazırım. Zira Şeriat, sebeb-i saadet ve adalet-i mahz ve fazilettir. Fakat ihtilalcilerin istediği gibi değil!’’ şeklinde cesurca bir cevap verdi.

Rabbim onu rahmetiyle yargılasın. CESUR, CÜRETKAR, ALİM.
Aynı şu an risale-i nur talebeleride böyle cesur, cüretkar, alim, haksızlık karşısında asla susmazlar.
 

islamveinsan

Doçent
Katılım
28 Eyl 2006
Mesajlar
1,360
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
Suvas
* Cahil cesur olur
* Alim cesur olur
* Birde hayatta kaybedecek şeyi olmayanlar cesurdur... (iki manası var)

Üstad Alim di ve cesur du, hem de kaybedcek birşeyi yoktu..
Ne makami, ne şöhreti, ne mal mülk...

Onun için kaybetmek, Allah i kaybetmekti; kazandi inş....
Hem Allah i hem binlerce imanina vesile "nur talebeleri"...
Allah ondan razi olsun inş.
Selametle...
 
Üst