*.Hakiki İsevilik ne demektir..??*

ORHANCAN

Ordinaryus
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
2,536
Tepkime puanı
80
Puanları
0
Konum
-İSPARİT-
Hakiki İsevilik ne demektir, müslüman biri hakiki isevi olabilir mi, Hıristiyanların dinlerini bütün bütün terketmeleri gerekmediği hususunda ayet varmış, o hangi ayettir?

Yazar: Sorularla Risale, 29-6-2010

Gerçek İsevilerin kimler olduğu, Bediüzzaman Said Nursi'nin açıklamalarında hikmetli bir şekilde anlatılmaktadır Hz. İsa'nın yeryüzüne ilk gelişinde tebliğ etmiş olduğu hak din, özünden uzaklaşmış ve tahrif edilmiştir. Kuran'da bildirildiği gibi, Hz. İsa'nın ardından üçleme ve Hz. İsa'nın ilahlaştırılması (Allah'ı tenzih ederiz) gibi çeşitli sapkın inanışlar Hıristiyanlığa dahil edilmiştir. “Hz. İsa yeryüzüne geldiğinde öncelikle, Hıristiyanlığı bu sapkın inanışlardan arındıracaktır.

İki bin yıldan bu yana özünden uzaklaşma süreci yaşamış olan Hıristiyanlığı özüne döndürebilecek olan tek kişi Hz. İsa'dır. Kendisini bekleyen Hıristiyan dünyasına gerçek din ahlakını yani Kuran'da bildirilen İslam ahlakını anlatacak, Hıristiyan dünyası hak dine yönelecektir. Hz. İsa'ya tabi olanlar da gerçek İseviler olacaklardır” olarak incelediğimizde gerçek İsevilerin; Kuran ahlakına ve sünnete uyan, Hz. İsa'ya itaat eden kimseler olacağı anlaşılmaktadır.

Bu dönemde dinlerinin içine karışmış olan hurafelerden ve batıl inanışlardan yüz çevirerek gerçek İslam ahlakına yönelecek olan Hıristiyanlar ve samimi Müslümanlar, gerçek İseviler olacaklardır. Müslümanlar ve batıl inanışlarından kurtulan Hıristiyanlar, Hz. İsa vesilesiyle büyük bir ittifak kuracaklardır. Gerçek İsevilerin ittifakı yeryüzündeki din ahlakına karşı olan her türlü sistem ve uygulamanın tamamen ortadan kaldırılmasını sağlayacaktır.

Üstad'ın konuyla ilgili bazı açıklamaları şu şekildedir:

"Ahir zamanda Hazret-i İsa (as) gelecek, Şeriat-ı Muhammediye ile amel edecek" mealindeki hadisin sırrı şudur ki: Ahir zamanda felsefe-i tabiiyenin (tabiat felsefesi) verdiği cereyan-ı küfriye (inkarcı hareket) ve inkar-ı uluhiyete (Allah'ı inkar) karşı İsevilik dini tasaffi ederek (arınarak) ve hurafattan tecerrüd edip (hurafelerden temizlenip) İslamiyete inkılab edeceği bir sırada, nasıl ki İsevilik şahs-ı manevisi, vahy-i semavi kılıncıyla o müdhiş dinsizliğin şahs-ı manevisini öldürür; öyle de Hazret-i İsa, İsevilik şahs-ı manevisini temsil ederek, dinsizliğin şahs-ı manevisini temsil eden Deccal'ı öldürür... yani inkar-ı uluhiyet fikrini öldürecek. (Mektubat, s. 6)

"...felsefe-i tabiiyenin verdiği cereyan-ı küfriye ve inkar-ı uluhiyete (Allah'ı inkar) karşı...": Bediüzzaman, Hz. İsa'nın Darwinizm'in meydana getirdiği inkarcı harekete ve Allah'ın varlığını inkar edenlere karşı büyük bir mücadele yürüteceğini belirtmektedir.

"...İsevilik dini tasaffi ederek (arınarak) ve hurafattan tecerrüd edip İslamiyete inkılab edeceği..." Bediüzzaman bu hikmetli açıklamasında Hz. İsa'nın ahir zamanda tekrar dünyaya geldiğinde, İslam dininin gereklerine göre hareket edeceği yönündeki hadisi tefsir etmektedir. Hz. İsa'nın mücadelesi çeşitli hurafeler ve geleneklerle özünden uzaklaşan Hıristiyanlığın özüne dönmesi ile başlayacaktır. Hz. İsa Hıristiyanlığı tüm batıl inanışlardan temizleyecek ve ona tabi olduklarını söyleyen tüm Hıristiyanlar gerçek din ahlakına yani İslamiyet'e döneceklerdir.

Ve Kuran'a iktida (uymak, tabi olmak) ederek, o İsevilik şahsı manevisi tabi; ve İslamiyet, metbu (tabi olunan) makamında kalacak. Din-i Hak, bu iltihak neticesinde azim bir kuvvet bulacaktır. Dinsizlik cereyanına karşı ayrı ayrı iken mağlub olan İsevilik ve İslamiyet ittihad neticesinde, dinsizlik cereyanına galebe edip dağıtacak istidadında iken; alem-i semavatta cism-i beşerisiyle bulunan şahs-ı İsa (as), o din-i hak cereyanının başına geçeceğini, bir Muhbir-i Sadık (Hz. Muhammed sav), bir Kadir-i Külli Şey'in va'dine istinad ederek haber vermiştir. Madem haber vermiş, haktır; madem Kadir-i Külli Şey va'detmiş, elbette yapacaktır. (Mektubat, s. 59 )

"...Kuran'a iktida (uymak, tabi olmak) ederek, o İsevilik şahsı manevisi tabi; ve İslamiyet, metbu makamında kalacak..": Hıristiyanlığın Hz. İsa ile başlayacak olan hak dine dönüşümü, son kitap olan ve herkesin uymakla mükellef olduğu Kuran'a tabi olmakla neticelenecektir. Hz. İsa'nın şahsı ve ona tabi olan Hıristiyanlar İslam'a tabi olacaktır.

"...Dinsizlik cereyanına karşı ayrı ayrı iken mağlub olan İsevilik ve İslamiyet ittihad neticesinde, dinsizlik cereyanına galebe edip dağıtacak...": Hz. İsa öncülüğündeki Hıristiyanlık Kuran'a tabi olduğunda çok büyük bir güç oluşacaktır. Çünkü günümüzde dünya nüfusunun çoğunluğuna sahip iki din olan Hıristiyanlık ve Müslümanlık hem siyasi, hem ekonomik hem de manevi yönden çok büyük iki kuvvettirler.

Bu nedenle de dinsiz ideolojiler karşısında birleştiklerinde çok büyük bir güç kazanarak dinsizlik akımlarını fikren mağlup edip, dağıtacaklardır. İnsanları hayatlarının gerçek amacından uzaklaştıran bencil, sevgisiz, çatışmacı bir hayata iten materyalist felsefe ve dinsizliğin dünya üzerindeki etkileri, iki dinin birleşmesiyle ortadan kalkacaktır.

"...cism-i beşerisiyle bulunan şahs-ı İsa (as), o din-i hak cereyanının başına geçeceğini...": İki dinin ittifakı ve Hıristiyanların Kuran'a tabi olması ile dünyada nüfus çoğunluğuna sahip olacak iki din, tek bir ses ve tek bir vücut gibi hareket edecek, bu hak dinin başına ise Hz. İsa geçecektir. Bediüzzaman bu sözünde Hz. İsa'nın yeryüzüne gelip, samimi olarak iman edenlerin başına geçeceğini Peygamberimiz (sav)'in hadislerinde haber verdiğini hatırlatmış ve bu nedenle de bu haberin mutlak gerçekleşecek olan hak bilgi olduğunu söylemiştir.

Prof.suat yıldırım'ın açıklamalı mealinden aldığımız ayeti. yorumuyla birlikte buraya alıyoruz.

De ki: “Ey ehl-i kitap! Bizimle sizin aramızda birleşeceğimiz, müşterek ve âdil şu sözde karar kılalım: “Allah’tan başkasına ibadet etmeyelim. O’na hiçbir şeyi şerik koşmayalım, kimimiz kimimizi Allah’ın yanında rab edinmesin.” Eğer bu dâveti reddederlerse: “Bizim, Allah’ın emirlerine itaat eden müminler olduğumuza şahid olun” deyin.

Bu dâvet, Kur’ân’ın, Hıristiyanlar başta olarak bütün dinlere yönelttiği evrensel bir çağrıdır. Bunda muhtelif milletlerin, farklı dinlerin, çeşitli vicdanların temelli bir vicdanda, hak bir sözde nasıl birleşebilecekleri ve İslâm’ın insanlık âlemine ne kadar geniş, ne kadar açık bir hidâyet yolu, bir hürriyet kanunu öğrettiği görülmektedir.

Okunma Sayısı : 2457
http://www.sorularlarisale.com/index.php?s=article&aid=14214

 

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
Şu anda mevcut hıristiyanlık ve yahudiliğin şirk içinde olduğunu unutmayalım.Zira diyalogcular bunu nazara alımıyorlar, şimdiki hıristiyanlarında Hazreti İsayı takip ettiklerini söylüyorlar...Üstadın Mehdi Aleyhisselam ve İsa aleyhisselam zamanında müslümanlığa girecek hıristiyanlar için kullandığı İsevi Müslümanlar kelimesini, diyalogcuların,

tahrif etmeye hakları yoktur.Kaldıki üstadın kulladığı bu ibareyi başka ulema kullanmamışlar...
 

ORHANCAN

Ordinaryus
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
2,536
Tepkime puanı
80
Puanları
0
Konum
-İSPARİT-
Şu anda mevcut hıristiyanlık ve yahudiliğin şirk içinde olduğunu unutmayalım.Zira diyalogcular bunu nazara alımıyorlar, şimdiki hıristiyanlarında Hazreti İsayı takip ettiklerini söylüyorlar...Üstadın Mehdi Aleyhisselam ve İsa aleyhisselam zamanında müslümanlığa girecek hıristiyanlar için kullandığı İsevi Müslümanlar kelimesini, diyalogcuların,

tahrif etmeye hakları yoktur.Kaldıki üstadın kulladığı bu ibareyi başka ulema kullanmamışlar...

Üstadın ne maksatla kullandığını sizin anlayışınız kadar talebelerinin NE anladığını hem yeni asya gazetesi ve hem de köprü dergisi 5-6 sene önce yayınladılar.. zaman gazetesi ve yeni ümit dergilerinde görüldü ve istenirse onlarca çalışma ve yayınlanan makale alabilirim..

Üstadın (RA) Talebesi ve Almanyaya görevlendirilen A.Yeğin Ağabeyin ve diğer talebelerinin bu konu üzerinde durduğu görülmektedir..

Sizilerin itirazınız ve Hocaefendinin yaptıklarını eleştirmeniz nakıs kaldığı gibi ekser nur talebeleri tarafından da hüsn-ü kabul görmemektedir..

kendilerine göre risale-i nur talebeleri arasından kandırdıkları kişilerle kurulan 3 - 5 sözde risale cemaatleri efkar-ı umumice ve kamu vicdadında makes bulmadığı ve nakıs kaldığı sürece saldırı ve eleştirilere devam edeceği kuşkusuzdur.. onlar 3 kişi olduk 5 kişi olamadık diye yaftalanırlarken diğer kardeşlerimiz dünyaya açılmış ve eleştirilen Hocaefendiyi el üstünde tutarak geniş daire hizmeti yaptığını iftiharla söylemektedirler... selamlarımla...
 

ORHANCAN

Ordinaryus
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
2,536
Tepkime puanı
80
Puanları
0
Konum
-İSPARİT-
Şu anda mevcut hıristiyanlık ve yahudiliğin şirk içinde olduğunu unutmayalım.Zira diyalogcular bunu nazara alımıyorlar, şimdiki hıristiyanlarında Hazreti İsayı takip ettiklerini söylüyorlar...Üstadın Mehdi Aleyhisselam ve İsa aleyhisselam zamanında müslümanlığa girecek hıristiyanlar için kullandığı İsevi Müslümanlar kelimesini, diyalogcuların,

tahrif etmeye hakları yoktur.Kaldıki üstadın kulladığı bu ibareyi başka ulema kullanmamışlar...

Bu arada helaketler ve felaketler asrının getirdiği soru ve sorunlarl önceki asırda yaşayan alimleri karşılaştırmanız vicdanınızın sesi olmadığını inanıyorum..

Üstadın (RA) şahsiyeti ve eseri risale-i nur ile diğer alim dediğiniz kişilerin eserlerini ve zamanındaki imani hastalıklara verdiği reçeteleri karşılaştırmak ne kadar doğru olur anlayışınıza havale ediyorum.. bu arada Şam da yaşayan ve ÜStadı tanıyan bir Şeyh Hazretlerinin sözlerini alıyorum müsadelerinizle..

Bediüzzaman hz.leri ile Faik Efendinin Görüşmeleri www.feyzdergisi.net (185. Sayı)

Efendim Sait Nursi Hz.'den bahseder misiniz?

Faik Efendi: Üstad Hz. kendisi İslam'a hizmet etmiş büyük bir alim ve velidir. Onun yazdığı eserler kendi zamanı içersinde dini yozlaşmayı büyük ölçüde önlemiştir. Kendisi birliği ve beraberliği temin için çalışmış vatanımız bir dinimiz bir diyerek herkese çağrıda bulunmuştur.

Efendim Bediüzzaman Hz. ile görüşmüşsünüz bize bundan bahseder misiniz?


Faik Efendi: Efendim Bediüzzaman Hz. ile iki görüşmem oldu. Birincisi Afyon Emirdağ'ında ziyaretine gitmiştim. Benim mürşidim vefat etmişti o zaman, bende "Ya rabbî bu zamanın Kutbu kimse bana göster" diye dua ettim. Rüyamda bana Bediüzzaman Hz. zamanın Kutbu olarak gösterildi.


Bende o zatı ziyarete gittim. Öğleden sonra idi. Üstat yemeğini yemiş öğle namazını kılmış ve yatmış. İkindiye yakın kalkar namazı kılar, o saatten sonra da kendi evradıyla meşgul olduğunu, başka kimseyle görüşmediğini öğrendim. Bende orda ceylana dedim ki; madem Üstat yeni yatmış henüz uyumamıştır, Ankara'dan bir ağabeyimiz geldi, sizinle mana aleminde görüşmüş şimdi de sizin ziyaretinize geldi, deyin dedim. Gelsin derse gelirim, gitsin derse giderim, beklesin derse beklerim dedim. Ne emrederse onu yapmak lazım İslam'da edep şart. Bu yolda edebi olmayan ilerleyemez.


......


Feyz: Efendim Bediüzzaman Hz. meşhur Şam hutbesi var. Üstadı orada tanıyorlar mı?

Faik Efendi: Bağdat'ta tanıştığımız emekli veteriner albay Hüseyin Fevzi Paşa, kendisinin müntesip olduğu şeyhinin Şam'da Seyyid Muhammed Yusuf Efendi olduğunu ve Salliye mahallesinde oturduğunu söylemişti. Bana "Şeyhim 90 yaşında ve Ehl-i Beyt'tendir, zamanın büyüklerindendir, O'nu ziyaret edersen iyi olur" dedi. Bende olur dedim, adresini aldım Şam'a geldim, Muhiddin Arabi Hz.lerini ziyaret ettim, ikindiden sonra idi, O zatın evi de oraya yakınmış, evi buldum, kapıyı çaldım içerden kadın sesi geldi, ben ziyaret için Türkiye'den geliyorum, "Arabi la", yani Arapça bilmiyorum dedim.

....

"Efendim şimdi Bediüzzaman serbest bırakıldı, eserlerinin, telifi ve dağıtımı ile ilgileniyor" dedim. "Ben Bediüzzaman'ın ilk şeyhiyim" dedi.

" Bizim yanımıza 14-15 yaşlarında gelmişti, O'na İlm-i Ledûn bu kapıda nasip oldu" dedi.

Üstat Şama gittiğinde Seyyid Muhammed Yusuf Efendi ile tanışmış ve Ehli Beyt'ten olan bu zata intisap etmiş. Fakat daha sonra ben Üstadı görüp de bunu söyleyemedim, bir ortak tanıdığıma "Üstada bunu anlatırsın diye tembihledim" o da olur abi söylerim dedi.
....

Şimdi efendim Resullullah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyuruyor; "Bir insan yeryüzünde Emr-i bil ma'ruf nehyi anil münker'i (iyiliği emredip kötülükten sakındırmak) yaparsa kimse Allah'ın ve Resulü'nün halifesidir" buyuruyor.

Tefsir-i Kebir sayfa 405 de bu hadis-i şerif aynen mevcut. İşte size müjde siz bu işi yapıyorsunuz. Yani burada alim olmak şart değil, bakın Efendimiz (s.a.v.) alim demiyor, hoca demiyor, herhangi bir kimse diyor, emr-i bil ma'ruf nehyi anil münker'i yapanları söylüyor sizde ehli tebliğsiniz.

www.feyzdergisi.net

Ali Faik Yurtöven Efendi
http://www.feyzdergisi.com/yazi_ayrinti.php?yazi_no=595


 
Üst