HAKİKAT ve GERÇEK

gonca

Üye
Katılım
23 Mar 2012
Mesajlar
3
Tepkime puanı
0
Puanları
0
merhaba selam kardeş.sohbetinize dahil olmak isteriz müsadenizle. İlim tahsil etmek isteyen her türlü kaynaktan bunu zaten yapıyor. İş kendi hakikatimiz olan ledün ilmine gelince bunun için mürşit gerekir.İşte bunu kabul etmek istemiyor arkadaşlar.
 

gonca

Üye
Katılım
23 Mar 2012
Mesajlar
3
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Merhaba selam kardeş.Saygı ve sevgilerimi sunarım müsadenizle.İzniniz olursa sohbetinize dahil olmak isteriz.Bütün ilimler Allah ın ilmidir.bunu heryerden öğrenebilir herkes bunu yapabilir.Ancak iş kendi hakikatimiz olan bize bizi anlatan bizim kim olduğumuzu nerden gelip nereye gittiğimizi anlatan ledün ilmine gelince bunun için bir görevli memur gerekiyor.Bunu ancak Allah tayin ediyor.kimse kafasına göre bu işe soyunamaz vebali vardır.Onlar zaten gizlenirler.Onları ancak AŞKile arayan bulur.Bunu kabul etmek istemeyen çok durur.Oysaki Allah ın şan alışları hiç durmuyor.Yerinde saymak demek geri kalmak ve hakikatinden uzaklaşmak demektir.Aslında yazacak çok şey var ancak burası yeri değil gibi geliyor. Müsadenizle edepsizlik ettiysek affola.
 

gonca

Üye
Katılım
23 Mar 2012
Mesajlar
3
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Kainatta bir tek gül var. Onun goncası çok muş gibi görünsede birin tekrarı. Form da yeni olduğumuz için özelden cevap veremiyoruz size özür dileriz.Sureten nereli olduğumuzu soruyorsanız Bursalıyız.
 

selam

Profesör
Katılım
26 Şub 2007
Mesajlar
1,270
Tepkime puanı
94
Puanları
0
gonca kardeşimize sefa geldin. Sefa getirdin . Merhaba diyerek başlayalım.
Bu arada cemaliii kardeşide gördüğümüze sevindiğimizide belirtelim.
Bu hafta kutlu doğum haftası olmasına karşın biz nelerle meşkul oluyoruz.
Oysa Muhammet S.A.V. efendimizi tanımak ve ona olan aşkımızı yaşamak
gereği apaçık ortadayken, cennet ve cehennem için münakaşa ediyoruz.
Gerçekler herkesin kabul edemeyeceği bir şeydir.
Şeriatte davet vardır.Şartlarıda vardır.
Tarikattede davet vardır.Şartları dahada ağırdır.
Hakikatta davet yoktur. Şartta yoktur.Teklif vardır.
Teklif emir telakki edilir. Çünki bu yola biz kendi isteğimizle geldik.
Kimse bizi çağırmadı.Hatta yalvardık , yakardık. Bizi kabul edin diye.
Hal böyle iken , birileri sanki davet olunmuş gibi , geliyor.
Ben mürşit istemiyorum.Benim ibadetim bana yetiyor diye feveran ediyor.
Mademki yerinden memnunsun. Keni yerine yapman gerekeni yap.
Biz hiçkimseyi suçlamadık. Suçlayamayızda.
Çünki kiminle muhatap olduğumuzun bilinci içindeyiz.
Ne varki peygamber efendimizin söylediği sözleri yazıyoruz.
Fakat birileri üzerine alınıp üzülüyor ve bizi itham ediyor diyor.
Biz kimseye taasup ehlisin demedik.
Peygamberler taasup ile mücadele ettiler dedik.Bu doğru değilmidir. ?
Tekrar ediyoruz. Bu yolda kimseye gel denmez.
Geleceğim diyene de gelme denmez. Herkes nasibini bir yerde arar.
Allah C.C. ve Muhammed S.A.V. olan sevgi , kayıtsız.Şartsız olmalıdır.
Yani bu sevginin arasına , cennet sevgisini ve cehennem korkusunu sokmak olmaz.
Şöyle bir bakalım kendimize ! Neyimiz varki ? neyin pazarlığını yapmaktayız ?
Her anımıza şükretmemiz gerekir. Güzel bir türkü ile noktalayalım.
HER ŞEYİNLE HER HALİNLE GÜZELSİN.
HATA BULMAK ,KUSUR BULMAK GÜÇ SENDE.
NİYE BENİM İÇİN KENDİN ÜZERSİN.
HATA BENDE.KUSUR BENDE. SUÇ BENDE.
 

cemaliii

Kıdemli Üye
Katılım
24 Ağu 2009
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
982
Puanları
113
selam abi.sağol.yazılanları hep okuyoruz. hakikatler ağır,allah bizlere hazmını kolaylaştırsın inşallah.
gonca kardeşim. taptuk emre yunus geri geldiğinde bizim yunus mu demişti. demekki fark var bazı yerlerde.
sureten bizim gonca değilsin,lakin sende bir bağın gülüsün.
hoşgeldin,safa geldin. farklı bir neşe verdin.
 

selam

Profesör
Katılım
26 Şub 2007
Mesajlar
1,270
Tepkime puanı
94
Puanları
0
Bu alemde bulunduğumuz her an o kadar kıymetlidirki,
anlatılması mümkün değildir.
Mesela , boşuna kaybettiğimiz zamanların telafisi ,
bir an içinde giderilebilir.
Yeterki inanalardan olalim. Ve bir an önce tövbe edelim.
Bu tövbe insan tövbesi olsun.
Daha sonra yılmadan , bıkmadan
Hakka layık kul olmağa gayret edelim.
Bir kişi, Musa As.dan ricada bulunur. Allah'a sorarmısın ?
Benim yaptığım ibadetleri kabul etmişmi ?
Musa As. Allah ile görüşmesini yaptıktan sonra , sorar.
Aldığı cevap iç açıcı değildir. Gelir kişiyi bekler bulur.Şöyle der !
Allah , senin yaptığın ibadetleri kabul etmiyor.Ve cehennemliktir o diyor.
Kişi , Musa As. teşekkür eder ve müsadenle ben ibadetime devam edeyim der.
Musa As. şaşırır. Allah senin ibadetini kabul etmiyor.
Sen yine ibadet edeceğim diyorsun.
İBADET BENİM İŞİM.RABBIM EMRETTİĞİ İÇİN YAPARIM.
KABUL EDİP ETMEMEKTE ONUN İŞİ.
O sırada Cebrail As. gelir. Allah şimdi bu kişinin ibadetini kabul etti der.
Demekki dışarıyla hiç uğraşmadan. Aşk ile , şevk ile ibadetimize devam etmeliyiz.
Önemli olan Allah'ın Rızasını kazanmaktır. Bu ne zaman kazanılır.?
Allah'tan başka bunu kimse bilemez.
Biz yapmamız gerekenleri yapmağa gayret edelim.
Tabi önce tövbe şart. Yaptığımız yanlışlara nadim olmamız gerekir.
Ki bir daha tekerrür etmesin. Kaybettiklerimizi bir an önce telafi edelim.
Fırsat bu fırsat. Yoksa başka bir alemde bize böyle bir fırsat verilmeyecek.
Alemin eksiğiyle fazlasıyla uğraşmayalım.
Kendi eksikliklerimizin telafisini gidermenin yolunu arayalım.
 

selam

Profesör
Katılım
26 Şub 2007
Mesajlar
1,270
Tepkime puanı
94
Puanları
0
İyi insan , FIRSAT YARATIR. Diğeri ise FIRSAT KOLLAR.
Önemli olan İnsan , iyi olmak için fırsat yaratmalıdır.
Bazıları diyebilir. Fırsatı Allah yaratır. Evet doğru.
Peki Allah bize frısat yaratmıyormu ?
Yukarıdaki yazımızda da belirttiğimiz gibi.
Bu alemde olmamız çok büyük bir fırsattır.
Önemli olan , bu fırsatı değerlendirmek gerekir.
Çoğu zaman ! Fırsatta vardı ama yapamadım dediğimiz olmuyormu ?
Bakın Rabbımız olan Allah, bizlere ne kadar fırsat tanıyor değilmi.
Yanlışlar yapapabilyoruz. Düşüncesizce davranışlarda bulunabiliyoruz.
Allah , Kullarını sevdiği için , bizlere fırsat tanıyor.
Dur bakalım bir gün nadim olur diyor.
En son gelinen noktada ise.
ONLARIN KULAKLARI VAR DUYMAZ.GÖZLERİ VAR GÖRMEZ deyiveriyor.
İşimizi ta oraya gelene kadar savsaklamayalım.
Tabi sözlerimiz yine kendimize diyelim.Olsun bitsin.
Her şeyin sonu olduğu gibi , ömründe sonu olduğunu unutmayalım.
Az sadaka ömrü uzatır.!!!!
Hayat ne uzar ne de kısalır.
Çünki Hayat Allah'a aittir.
Benden öncede vardı.Benden sonrada olacak.
Önemli olan kimin hayatını yaşadığımızın bilincinde olabilmektir.
Ömür , kul içindir. Hayat , Allah'a aittir.
Mademki Rabbımız olan Allah kendisine ait bir hayatın içersinde ,
bize bir ömür verdi. Bu ömrü Hakkın hayatına nispet etmemiz gerekir.
Yani Hakkına, Hak yaşamamız , insan olduğumuzun gereğidir.
Olacak o kadar programında , Levent Kırca
AÇ GÖZÜNÜ SEYRET . TEKRARI YOK BUNUN.
İŞİMİZ MUHABBET. EFKARI YOK BUNUN diyordu.
Evet öyle bir alemde yaşıyoruzki !
Yanlışlarımızı telafi edebileceğimiz başka bir alem yok.
Bu bakımdan iylikte ,doğrulukta yarışabilmemek için.
FIRSAT YARATALIM
 

selam

Profesör
Katılım
26 Şub 2007
Mesajlar
1,270
Tepkime puanı
94
Puanları
0
Kavgalar, gürültüler,anlaşamamazlıklar. Bunların hepsinin sebebi , gerçeği bilmediğimiden.
Yada işimize gelmediğinden olabilir. İkinci olan dahada tehlikelidir.
Diğeri bir gün olur gerçeğe nadim olabilir. Ama diğeri , gerçeği bildiği halde,
aynı katagori içindeymişçesine davranıyorsa , söylenecek hiç bir söz kalmamıştır.
Allah dilediğine , istediği bir vasıtayla hidayet eder.
Allah'ın hidayet etmediğne , biz nasıl müdahil olabilirizki ????
Şayet hidayete erenlerdensek, yada hidayete ermek istersek.
Kaderi çok iyi bilmemiz , ona göre davranmamız gerekir.
Bir gece sohbete giden BABAM. Sohbet dönüşü , arkadaşlarıyla birlikte
hem yürüyor ve de sohbete devam ediyorlarmış.
O ara motorsikletli bir genç , o kadar kişinin arasında , gel babama vur.
Tabi Babam yere düşmüş. Elleri ,dizleri soyulmuş. Başını yere çarpmış.
Gece saat yarımda, işten eve geldiğimde babamın o halini görünce, çılgına döndüm.
Kim çarptı. Nerde o kişi. Onun anasını, babasına satarım. Diye nara atarken.
Babam Otur oğlum dedi. Kimbilir nerde bir yanlış kelam konuştukki.
Allah o motorsikletli çocuğu üzerimize yolladı.
Niye diğer arkadaşlar dururken , bizi seçti bize vurdu ?
Şimdi rahat bırakırsanız tefekkür edeceğiz. Nerde ve nasıl bir yanlış kelime kullandık.
Evet arkadaşlar. Kaderi bilen ,hakikat ehli olmak kolay olmuyor.
Çünki Kaderimizi kendi yaptıklarımız belirliyor.
Bu bakımdan diyoruzki. Bir birinizi üzmeyin.Bir birinizi kırmayın.
İnsanı üzmenin hiç bir şekilde affedilir tarafı yoktur.
Ancak sizler ve bizler. Hakim değiliz. Hakim olan Allahtır.
Mademki bu iş böyledir. Sahibine işi bırakmak en doğrusudur.
Bir talebe , uzun bir süre hizmetten sonra ,üstadından izin ister.
Üstat sorar ! Giderken karşına köpekler çıksa, ne yaparsın ?
Taşlar kovalarım. Olmadı oğlum, biraz daha dersine hizmet et.
Talebe ikinciye yine izin ister. Üstat yine aynı soruyu sorar.
Bu sefer , kaçarım der talebe. Olmadı oğlum.Biraz daha dersine hizmet et.
Bir gün üstat derki. Hadi oğlum vakit tamam gidebilirsin.
Soruyu sormadın üstadım der talebe. Haydi söylede Selam'da öğrensin.
Sahibine seslenirim. Sahibi o köpekleri içeri alır.
Hayırlısı Allah'tan diyelim. Hakka layık kullar zümresinden olalım.
İNŞAALLAH
 

selam

Profesör
Katılım
26 Şub 2007
Mesajlar
1,270
Tepkime puanı
94
Puanları
0
Şeriat ve tarikatta , önce hizmet ,sonra himmet vardır.
Hakikata gelince , zıddıyet denilen gerçeğin olmazsa olmazı ortaya çıkar.
Önce himmet vardır. Sonra hizmet kişinin kendi iradesine bırakılmıştır.
Ne varki sorumluluğu bilen insan, seve seve hizmet yapar.
Tabidirki Hakikata tepeden inme varılmaz.
Önce şeriat , sonra tarikat ve bunların hitamından sonra hakikat başlar.
Önce himmet sözünün isnadı nedir diye soruyorsanız !
Öncelikle Duha suersine bir göz atmanızı tavsiye ederiz.
SENİ ŞAŞIRMIŞ (Habersiz) BULUP DOĞRU YOLA ERİŞTİRMEDİMİ ?
SENİ YETİM BULUP BARINDIRMADIMI ?
SENİ FAKİR BULUP ZENGİN ETMEDİMİ ?
Birde İnşirah suresine bakalım.
EY MUHAMMED SENİN GÖNLÜNÜ AÇMADIKMI ?
BELİNİ BÜKEN YÜKÜNÜ ÜZERİNDEN KALDIRMADIKMI ?
SENİN ŞANINI YÜKSELTMEDİKMİ ?
Daha bu minval üzere yaılmış ayetler vardır.
Şimdi soruyu kendimize soralım ! Efendimiz önce hizmet mi etmiştir.
Yoksa ona himmetmi edilmiştir.? Bizim anladığımız himmettir.
Çünki hakikat yolunu bulup, gerçeğe yürüyenler ancak Allah'ın lutfu ve himmetiyle yol alır.
Bir hadisi kutside BENİM ÜMMETİM 72 FIRKAYA AYRILACAK.
BUNLARDAN YALNIZ BİR FIRKA KURTULUŞA ERECEK.
Herkes merakla sormuş ! Bu fırka hangi fırkadır ? Ya Resulallah .
FIRKAYI NACİ . Yani Allah'tan Necat bulanlar. Yani Allah'tan yardım görenler.
Şimdi daha sert bir soru soruyorum kendime !
Peki Allah kimine yardım ediyorda ! kimine etmiyormu ?
Haşa bu Allah'ın adaletine aykırıdır.
Allah tüm kullarına yardım ediyor fakat, kul şaşkınsa (Dalalette ise)
Bu yardımı göremeyip. Başkalarından yardım bekliyor.
Hatta öyle bir gaflet uykusundaki ! Yapılan yardımı reddiyor.
Yada aradığı , beklediği başka birşeyler var.
Her işimiz Ahiret bırakmayalım İnşaallah.
Bu alemdeki Himmetlerin bilincinde olarak, aşk ile hizmetimize devam edelim.
 
  • Beğen
Tepkiler: fas

selam

Profesör
Katılım
26 Şub 2007
Mesajlar
1,270
Tepkime puanı
94
Puanları
0
Önce himmet .Sonra hizmet.Bu kişinin kendi tasarrufuna bırakılmıştır dedik.
Cennetten kovulan laine ! Himmet edilmemişmiydi ????
Meleklerin hocası ve Azazildi ? Sonra bu himmetin değerini bilemedi
ve Adem'e secde emtine muhalefet etti .!!!!!!
Peki Allah dileseydi onu zorla secde ettiremezmiydi ??????
Elbette ettiriridi. Ancak Şanı Yüce Rabbımız adildi ve hakimdi.
İkinci olarak Samiri'yi örnek verelim.
Hani millettin altınlarını toplayıp ,inek yapan varya !
Musa As. sordu ; Bunu nasıl yaptın ?
Ben kimsenin görmediğini gördüm.!!!!
Bakın bu çok ama çok önemlidir.
O kimsenin görmediğini gördüğünde , Ona himmet edilmişti.
Musa As. Yine sordu ; Bunu neden yaptın ?
Nefsime hoş geldi.!!!
Demekki nefsi safiye makamına gelmemişlerdi. O yere gelmeyincede !
Her ne kadar bilinsede .Her ne kadar görlülsede , demekki aldanılabiliyor.
Bu aldanışın neticesinde de , akibetleride iyi olmuyor.
Mesela Samiriyi tüm yaptığı yanlışlardan sonra , takdir etmişizdir.
Çünki , Musa As. (Bir daha bana yaklaşmayın) diyceksin dedi.
Samiri ölene kadar , herkese (Bana yaklaşmayın) dedi.
Aslında bütün bu anlatılanlar , bu günümüz için misal veriliyor.
Ne varki bizler, Fi tarihinde yaşananların ,
bu günde yaşanabileceğini düşünemiyoruz.
Bu gün maddeyi put yapanlar yokmu ???
Bu gün Hakka muhalefet edenler yokmu???
Hemde himmet görmüş oldukları halde.
Himmet görmediklerini söyleyenler.!!!!!!!
Hakka bühtan etmiyorlarmı ????
Dedikya , başka alemlerde, başka şeyler var diye düşünenler.
Bu alemde yaşadığı himmetin , himmet olduğunu bilemezler.
OL MAHİLERKİ .SUDA YAŞARLAR.SUDAN HABERLERİ YOK.
Bütün bu oyunlar bu an sahneleniyor.
Hemde bizim kendi bahçemizde sergileniyor.
Biz başka bir yerde , olmuş yada olacak diye bekliyoruz.
DEM BU DEMDİR. DEM BU DEM .
 

selam

Profesör
Katılım
26 Şub 2007
Mesajlar
1,270
Tepkime puanı
94
Puanları
0
Zebur Davut peygambere , Tevrat Musa Peygambere,İncil İsa Peygambere,
Kuran Muhammed S.A.V. geldi diyoruz. Hakikatmıdır ? Hakikattır.
Gerçek ise, peygamberlere gelen kitaplar, aslında o peygamberin ümmetine gelmiştir.
Bir misal vermek gerekirse ; HUT suresi başlarken şöyle der.
EMROLUNDUĞUN GİBİ DOSDOĞRU OL.SANA TABİ OLANLARDA DOSDOĞRU OLSUNLAR.
Peki Resul dosdoğru değilmiydi ? Dosdoğru olmadan nasıl Resul Olunur ?
Dosdoğru olmayan kişiye vahiy (ayet) gelirmi ?????
Bu hitabın bize olduğunu anlamamız gerekmiyormu ??
Hadi biz dosdoğru olalım. Ayette Sana tabi olanlarda dosdoğru olsunlar diyor.
Bana tabi olan kimse yokki dersek .Yine hataya düşeriz.
Öncelikle elin ,ayağn,gözün,kulağın,dilin, dudağın Sana tabi değilmi ?
Bakın her söz çok önemli ! Bunları dosdoğru kullanıyormuyuzuz.
Yoksa başkalarının dediğinemi tabi bu unsurlar.
Kendimizi , kendimiz yönetmemiz gerekiyor. Esaret altında olmamamız gerekiyor.
Nefsin esaretinden söz ediyoruz. Bu esaret çok daha vahimdir.
Yanlış yaptırır. Doğrusun der. Nefse göre doğrudurda.
Ne varki kşinin nefsine karşı verdiği mücadeleyi kazanıp.
Dosdoğru olması lüzumludur. Dervişlikte,şöyle soru sorarlar !
Adem ,Adem'di .Ne olduda SAFİYULLAH oldu.
Safiyullah olmadan önce , kendi nefsini Safi kıldı.
Bizler nefsimizle mücadele etmeden, hakikata ermek istiyoruz.
KUYUYA ATILMADAN. KERVANA KATILMADAN.
KUL OLUP SATILMADAN. SULTANLIK ARZULARSIN.
Öncelikle Efendimizin söylediği sözleri.Sonra gelen ayetleri sahiplenmemiz gerekir.
Yoksa bu ayet Musa'ya Bu Ayet İsa'ya diye anlarsak aldanırız.
Tüm peygamberlerin İnsan olduğunu biliyoruz.
Peygamberliğin bir makam olduğunuda biliyoruz.
O makamların hiç bir zaman boş kalmayacağınıda biliyoruz.
O zaman niye , hemen nefsimizle mücadeleye başlamıyoruz.
En güzel miraç. İnsanın kendi iç alemine yapacağı mıraçtır.
SİL SÜPÜR GÖNÜLDEN GAYRIYI. TA TECELLİ EDE HAKK.
PADİŞAH KONMAZ SARAYA .HANE MAMUR OLMADAN.
Beytül Mamurun nasıl olduğunu düşünenler.
Gönüllerini Mamur etmeye bakmalıdır.
 

selam

Profesör
Katılım
26 Şub 2007
Mesajlar
1,270
Tepkime puanı
94
Puanları
0
Şekil ve surette işler ne kadar karışık olursa olsun. Çözümü mutlaka vardır.
Fakat iş gerçeğe geldiğinde , çözüm yine gerçeğin kendisi olur.
Gerçek asla değişmez. Bu bakımdan , tariflerde ; Her fiildeki faili ,
Her sıfatta mefsufu ve her vücutta mevcudu müşahade et denir.
Fail , mefsuf ve mevcutta hiç bir şekilde değişiklik olmaz.
Bize düşen sadece müşahadedir. Ne varki müşahade etmek ,çok kolay değildir.
Yukarıda da bahsettiğimiz gibi , nefs ve nefsin hükmü altında olan akıl
gerçeği müşahade edebilmenin önüne perde çeker.
Gerçekte yapmam gereken bir mevzuda takıldım ! Yapsammı ? Yapmasammı ?
Tabiki yapmam gereken iş ortada duruyor. Günler , haftalar geçti .
Nefs ve akıl yönü , yapmam gereken işi yapmama engel oluyordu.
Bir gün Efendim dediki !
Söyle bakalım bu işi yapmamanı Allah'mı istemiyor? Senmi istemiyorsun ?
Daha derin düşünceye daldım.Bu sorunun cevabı 15 sene sonra karşıma çıktı.
Sureti kelimelerin cevabı, sözlükte veya lugatta vardır.
İş gerçeğe geldiğinde , Cevap lütfedilmedikçe , gerçek asla bilinmez.
Bu bakımdan , meratip. Makam ve mertebeler vardır.
Gerçeği anlamak, gerçeği yaşamak, hep lutufla ilgilidir.
Vermez ise Mahbub . Neylesin sultan Mahmut. Derlerya aynen öyle.
Lutfa nail olmak içinse, tüm benliğimiden arınmamız şart.
Yine her zaman olduğu gibi İNŞAALLAH diyelim.
Ancak vazifemizide yerine getirelim.
GEL DEMEZ İSEN. BU GÜNAHKARE.
KUL KADİRMİKİ . SANA YOL VARE.
ÇARE YOK. SENDEN OLMAZSA ÇARE.
 
B

bur

Guest
Sayın Efendim,

Son yazdıklarınızı anlayamadım, af buyurun.

Saygılarımla.
 

selam

Profesör
Katılım
26 Şub 2007
Mesajlar
1,270
Tepkime puanı
94
Puanları
0
Sevgili kardeşim bur ; Allah ile insan arasındaki rabıta çok önemlidir.
Bu rabıta Allah yönünden daimidir.
Biz kullarda ise yaratılışımız iki yönlü olduğundan,
bazan rabıtamızı unutabiliyoruz. İş böyle oluncada, kendi zanni anlayışımız ortaya çıkıyor.
Her zanni anlayış bizi rabıtadan koparıp, gerilere atıyor.
Dünyanın akıntısına kapılıyoruz. Bunun adıda vesvesedir.
Tekrar temizlenmemiz , tekrar rabıtaya dönebilmemiz bazen çok uzun seneler gerektiriyor.
Çünki gönül hanesi , en ufak bir ikiliği kabul etmiyor.
Her zan ikiliği ortaya çıkarıyor.
Gönül hanesinin mamur olması şart.
İbrahim Halilullah Beytullahı yaptı.
Emir geldi (Kabe'nin içini temiz tut. Oraya gayrı şeylerin girmesine mani ol.)
İnsanın gönlüde , aynen böyle olmalıdır.
Böyle olmadığında tevitten uzaklaşılıyor.
Bu uzaklaşma , tekrar tevhit gerektiriyor. Bu da çok kolay olmuyor tabiki.
İnsan hep ikilikte bocalanıp duruyor. Ta ki ! Nadim olup tövbe ede.
Ancak o zaman tekrar rabıta kurulabiliyor.
Bu da Rabbımız olan Allah'ın lutfuya oluyor.
Çünki o bizim halimizi, bizden daha iyi biliyor.
Onun yönünden asla rabıtada kopma yok.
Ne varki insan , yaptığı yanlışa nadim olup , bir daha yapmamak üzere tövbe etsin.
Peki rabıtasız olarakta yaşanmazmı ? Böyle yaşantıya Süfli yaşantı denir .
Hayat olmaz. Hayat olması için , Rabıtamızı unutmamamız gerekir.

SİZLERİ HALK ETTİK . BAĞLANTINIZI UZUN TUTTUK.
BAŞIBOŞ BIRAKILDIĞINIZIMI ZANNETTİNİZ.
Hitabını unutmayanlardan . Daim rabıta olduğumuzu unutmadan.
Tevhidi zevk ile yaşayanlardan olalım.İNŞAALLAH
...
 
Üst