Risale-i Nur’un ilmi ne şarkın ulumundan ne de garbın felsefesinden alınmış bir ilim olmayıp, nevi şahsına münhasır bir ilimdir. Kuran’ı Hakimden muktebes olup, ahir zaman hadisatı içerisinde ehli imanın küfürle mücadelesinde yegane düsturlar mecmuasıdır.
Evet tarihte emsali asla vuku bulmamış azim ve acip inkılaplar bu İslam beldesini kasıp kavurdu.Mesela bir harf inkilabının emsalini tarihte görmek mümkün degildir. Mesela
Kıyafet inkilabının bie eşine tarihte rastlamak mümkün degildir. Allameler, müctehidler, alimler bir sabah kalksınlar ki, ilim namına bildikleri her şey yasak olmuş, yeniden
A-B-C ögrenmeye icbar edilmişler ve devletin emrinin dışında hiçbir kimse hiçbir suretle arzusuna göre giyinemeyecektir.
İnsanları hayvan sürüleri haline getirmeyi hedef alan, emsali görülmemiş bu dehşetli tahribatlara karşı, elbette tarihte emsali görülmeyen metodlarla mukabele edilmesi zaruridir.
Zira ceza cins-i ameldir. O halde gayet rahalıkla diyebilirizki; Risalei Nur okumamış bir kimse, ne kadar alim bir zat da olsa, onun muhteviyatını malum olan ilimlerle bilmesi mümkün degildir. Zira Risale-i Nur harekatı ilim ve cihad sahasında yeni bir iştir. Emsali
sebkat etmemiştir. O halde bu emsalsiz eserlerden tam istifade edebilmek için, bazı usullerin
bilinmesinde zaruretler ortaya çıkmaktadır. Hadis ilmi usul-i hadise, fıkıh ilmi usul-i fıkha muhtaç olduğu gibi, usul-i hadisle fıkıh ilmi, usul-i fıkıhla da hadis ilmi kamil manada anlaşılamayacağı gibi, bilinen usullerin hiç birisiyle de Risale-i Nur tam manasıyla anlaşılamaz. Zira dediğimiz gibi, Risale-i Nur islami ilim ve islami karekette yeni bir iştir.
NETİCE-İ KELAM:
Risale-i Nur hareketi, ilimde ve kıyamda Kur’an-ı Azimüşşan’ın, irtidad hareketlerine karşı çektiği bir elmas kılıçtır. Bu kılıcı tam ve kamil manada kullanmak için usul bilmek lazımdır.
Bu ufak çalışmamız, bu azim davanın tahakkukuna hizmet etmek içindir.
Usul-i Resail-i Nur namıyla bu büyük meseleye giriştik. Tevfilk Allah’tandır cc.
Risale-i Nur bir hareketin adı veya cihanşümul bir kıyamın bütün düsturlarına havi, ilham-ı Rabbani bir eserdir.
Barla’da zalim bir kaymakamın ve vicdansız bir muallimin zulumleri altında te’lif edilen Risale_i Nur, İttihad-ı İslam ile Cihanda İslamı tekrar layık olduğu mevki-i muallasına
Oturtacağı mes’ud güne gelinceye kadar, hareketini üç merhalede tahakkuk ettirecektir.
1- İman-ı tahkikinin neşri ve ehl-i imanı dalaletten kurtarmak
2- Hilafet-i Muhammedi ünvanı ile şeriatı icra ve tatbik etmek
3- Hilafet_i Muhammediyeyi ittihad-ı İslam-a bina ederek din-i mubini islama hizmet etmektir.
Bu üç merhalede takınılacak hareket tarzını bütün teferruatıyla ve umumiyetle icmali olarak risaleler beyan etmişlerdir. Birinci hizmet tarzını Hz. Üstad ra. Hayatıyla bizzat yaşamıştır. Risale-i Nur’un telifinin bittiği tarih olan 1944 veya 1949 tarihine kadar Risale-i Nur dairesine talebe vasfı ile dahil olmuş, sayıları takriben otuza vasıl olan erkanlar da elhak o mübarek Mürşid-i Rabbaninin yolundan kıl kadar inhiraf etmeyerek yollarına devam etmişlerdir. İman-ı tahkikiyi neşr ve ehli imanı dalaletten kurtarmışlardır.Allah cc hepsine rahmet etsin. Amin.
Biz bu birinci hizmet devresinin 1985 veya 1986 tarihinde bittiğine kaniyiz. Bu iddiamıza deliller ise: Birincisi.
Bir devir 60 senede biter hükmüne göre 1925 veya 1926 da başlayan telifat ve birinci hizmet devresi 60 ilavesi ile 1985 veya 1986 senelerinde
bitmiş olur.
İkincisi: Birinci hizmet devresinin ve tarzının adeta ruhu durumuna gelmiş olan H.Hulusi Yahyagil’in bu tarihte vefatı ile beraber arka arkaya Hasan Atıf K.S., Kastamonulu Mehmet Feyzi K.S hazretlerinin vefatıyla 30 erkan zattan hiç kimsenin hayatta kalmamış olmaları
Üçüncüsü: Risale –i Nur dairesindeki dağınık acı vaziyet de gösteriyor ki: Ya yeni hal veya izmihlal…. İzmihlal olmayacağına göre yeni hal zaruri olarak ortaya çıkar.
Her neyse, madem bu mübarek eserler vücut sahasına çıkmışlardır. O halde bu eserlerde yazılı olanların tahakkuk edecegine zerre kadar şüphe edilmemek gerekir. Ve
Şüphemiz asla yoktur.
Bu devrelerin arası bıçakla kesilmiş bir şekilde degildir. Birincide ikincinin icmalen hakikatları bulunduğu ve yaşandığı gibi, elbette ikinci ve üçüncü devrelerde de birinci hizmet devresi kesintisiz olarak devam eder, arada kopukluk olmaz. Ancak her devrede esas faaliyet
O devrenin usulleri ile olur. Diğerleri onun zımnında cerayan eder.
Risale-i nur harekatının mebdeinden müntehasına kadar devam eden hatt-ı müstakim üzerinde, yanlış anlaşılması ile büyük hatalara ve saplanmalara sebebiyet veren bazı terimler üzerinde duracağız.
1. FENA-FİL-İHVAN
2. HAKİKAT MESLEĞİ NE DEMEKTİR
3. RİSALE-İ NUR HAREKETİ BİR TARİKATMIDIR
4. CADDE-İ KÜBRA NE DEMEKTİR
5. İLM-EL-YAKİN—AYN-EL YAKİN—HAKK-EL YAKİN
6. RİSALE-İ NUR MESLEGİNDE ZİKİR VARMIDIR
Bu konuları zamana bölerek beraber sizlerle paylaşmak isterim
Evet tarihte emsali asla vuku bulmamış azim ve acip inkılaplar bu İslam beldesini kasıp kavurdu.Mesela bir harf inkilabının emsalini tarihte görmek mümkün degildir. Mesela
Kıyafet inkilabının bie eşine tarihte rastlamak mümkün degildir. Allameler, müctehidler, alimler bir sabah kalksınlar ki, ilim namına bildikleri her şey yasak olmuş, yeniden
A-B-C ögrenmeye icbar edilmişler ve devletin emrinin dışında hiçbir kimse hiçbir suretle arzusuna göre giyinemeyecektir.
İnsanları hayvan sürüleri haline getirmeyi hedef alan, emsali görülmemiş bu dehşetli tahribatlara karşı, elbette tarihte emsali görülmeyen metodlarla mukabele edilmesi zaruridir.
Zira ceza cins-i ameldir. O halde gayet rahalıkla diyebilirizki; Risalei Nur okumamış bir kimse, ne kadar alim bir zat da olsa, onun muhteviyatını malum olan ilimlerle bilmesi mümkün degildir. Zira Risale-i Nur harekatı ilim ve cihad sahasında yeni bir iştir. Emsali
sebkat etmemiştir. O halde bu emsalsiz eserlerden tam istifade edebilmek için, bazı usullerin
bilinmesinde zaruretler ortaya çıkmaktadır. Hadis ilmi usul-i hadise, fıkıh ilmi usul-i fıkha muhtaç olduğu gibi, usul-i hadisle fıkıh ilmi, usul-i fıkıhla da hadis ilmi kamil manada anlaşılamayacağı gibi, bilinen usullerin hiç birisiyle de Risale-i Nur tam manasıyla anlaşılamaz. Zira dediğimiz gibi, Risale-i Nur islami ilim ve islami karekette yeni bir iştir.
NETİCE-İ KELAM:
Risale-i Nur hareketi, ilimde ve kıyamda Kur’an-ı Azimüşşan’ın, irtidad hareketlerine karşı çektiği bir elmas kılıçtır. Bu kılıcı tam ve kamil manada kullanmak için usul bilmek lazımdır.
Bu ufak çalışmamız, bu azim davanın tahakkukuna hizmet etmek içindir.
Usul-i Resail-i Nur namıyla bu büyük meseleye giriştik. Tevfilk Allah’tandır cc.
Risale-i Nur bir hareketin adı veya cihanşümul bir kıyamın bütün düsturlarına havi, ilham-ı Rabbani bir eserdir.
Barla’da zalim bir kaymakamın ve vicdansız bir muallimin zulumleri altında te’lif edilen Risale_i Nur, İttihad-ı İslam ile Cihanda İslamı tekrar layık olduğu mevki-i muallasına
Oturtacağı mes’ud güne gelinceye kadar, hareketini üç merhalede tahakkuk ettirecektir.
1- İman-ı tahkikinin neşri ve ehl-i imanı dalaletten kurtarmak
2- Hilafet-i Muhammedi ünvanı ile şeriatı icra ve tatbik etmek
3- Hilafet_i Muhammediyeyi ittihad-ı İslam-a bina ederek din-i mubini islama hizmet etmektir.
Bu üç merhalede takınılacak hareket tarzını bütün teferruatıyla ve umumiyetle icmali olarak risaleler beyan etmişlerdir. Birinci hizmet tarzını Hz. Üstad ra. Hayatıyla bizzat yaşamıştır. Risale-i Nur’un telifinin bittiği tarih olan 1944 veya 1949 tarihine kadar Risale-i Nur dairesine talebe vasfı ile dahil olmuş, sayıları takriben otuza vasıl olan erkanlar da elhak o mübarek Mürşid-i Rabbaninin yolundan kıl kadar inhiraf etmeyerek yollarına devam etmişlerdir. İman-ı tahkikiyi neşr ve ehli imanı dalaletten kurtarmışlardır.Allah cc hepsine rahmet etsin. Amin.
Biz bu birinci hizmet devresinin 1985 veya 1986 tarihinde bittiğine kaniyiz. Bu iddiamıza deliller ise: Birincisi.
Bir devir 60 senede biter hükmüne göre 1925 veya 1926 da başlayan telifat ve birinci hizmet devresi 60 ilavesi ile 1985 veya 1986 senelerinde
bitmiş olur.
İkincisi: Birinci hizmet devresinin ve tarzının adeta ruhu durumuna gelmiş olan H.Hulusi Yahyagil’in bu tarihte vefatı ile beraber arka arkaya Hasan Atıf K.S., Kastamonulu Mehmet Feyzi K.S hazretlerinin vefatıyla 30 erkan zattan hiç kimsenin hayatta kalmamış olmaları
Üçüncüsü: Risale –i Nur dairesindeki dağınık acı vaziyet de gösteriyor ki: Ya yeni hal veya izmihlal…. İzmihlal olmayacağına göre yeni hal zaruri olarak ortaya çıkar.
Her neyse, madem bu mübarek eserler vücut sahasına çıkmışlardır. O halde bu eserlerde yazılı olanların tahakkuk edecegine zerre kadar şüphe edilmemek gerekir. Ve
Şüphemiz asla yoktur.
Bu devrelerin arası bıçakla kesilmiş bir şekilde degildir. Birincide ikincinin icmalen hakikatları bulunduğu ve yaşandığı gibi, elbette ikinci ve üçüncü devrelerde de birinci hizmet devresi kesintisiz olarak devam eder, arada kopukluk olmaz. Ancak her devrede esas faaliyet
O devrenin usulleri ile olur. Diğerleri onun zımnında cerayan eder.
Risale-i nur harekatının mebdeinden müntehasına kadar devam eden hatt-ı müstakim üzerinde, yanlış anlaşılması ile büyük hatalara ve saplanmalara sebebiyet veren bazı terimler üzerinde duracağız.
1. FENA-FİL-İHVAN
2. HAKİKAT MESLEĞİ NE DEMEKTİR
3. RİSALE-İ NUR HAREKETİ BİR TARİKATMIDIR
4. CADDE-İ KÜBRA NE DEMEKTİR
5. İLM-EL-YAKİN—AYN-EL YAKİN—HAKK-EL YAKİN
6. RİSALE-İ NUR MESLEGİNDE ZİKİR VARMIDIR
Bu konuları zamana bölerek beraber sizlerle paylaşmak isterim