Haİnlerİn Hedefİ Hrant Oldu!...

uzman2769

Üye
Katılım
29 Eyl 2006
Mesajlar
50
Tepkime puanı
0
Puanları
0
İnsanı diğer canlı varlıklardan farklı kılan, insan yapan değerlerden bir tanesi de şüphesiz insanların bir arada yaşama kavramına olan arzularıdır. Dünyanın hemen her yerinde farklı etnik gruplardan oluşan devletler vardır. Bu etnik grupların olması tabi ki, toplumların kamplara ayrılmasına, birbirlerine karşı üstünlük taslamasına ve birbirleriyle çatışmasına sebep değildir, olmamalıdır!... bunun kültürel zenginlik, toplumlararası kaynaşma olarak kabul edilmesi, en sağlıklı düşüncedir.

Ancak, görülüyor ki bu etnik gruplar kendi aralarında çoğu zaman siyasal, sosyal, kültürel ve ekonomi konularında ihtilafa düşmeleri söz konusu olmuştur tarihten bu yana. Bu ihtilafları ittifaka çevirecek toplumun sağduyulu çevrelerin de olaylara ideolojik yaklaşımları söz konusu olunca bu ihtilafı şiddete dönüştürecek radikal çevrelerin devreye girmesi kaçınılmaz olmuştur hep. Tıpkı geçmişte ülkemizde yaşanan Kürt- Türk, Sağ-Sol, Alevi- Suni örneklerinde olduğu gibi…

Toplumsal çatışmaların adları ve yerleri farklı olsa da amaçları hep aynı olmuştur. Ne zaman ki ülkede kardeşlik duygularının pekiştiğinin, ülkenin ekonomi, sosyal ve kültürel trendinin yükselişe geçtiğinin farkına varılsa, senaryosu önceden yazılmış, figüranları belirlenmiş, kullanıma hazır oyunlarını devreye sokarak yükselen değerlerin önüne set olmaya çalışılır. Amaç bir bütün olarak yutamadığı ülkeyi küçük parçalara bölüp yutmak!... bu olayların senaristi ve finansörleri de maalesef yarım asırdır kapılarına yüz sürdüğümüz batılı ülkelerdir!...

İşte bu oyunların en yeni halkası Ermeni kökenli Türk vatandaşımız Gazeteci Hrant Dink’in ölümüyle sonuçlanan menfur saldırıdır. Hrant, tesadüfen hedef olmadı, hedef olması için yeterli argümanları vardı karanlık güçler için. Muhtelif konuşmalarında “Ben Türk değil Türkiyeliyim” demesi,”Türk kanı zehirlidir” benzetmesi, İstiklal Marşımızın “Kahraman Irkıma bir gül” cümlesinden duyduğu ezikliği ifade etmesi, 1915’te yaşananların bir soykırım olduğu konusu üzerinde durması ve bu duygularını Reuter Ajansına verdiği demeçte de açıkça dile getirmesi, hedef seçilmesinde yeterli bir malzemeydi şüphesiz. oysa aynı Hrant, dış ülkelere karşı söz konusu Türkiye olunca toz kondurmayacak kadar yurtsever bir vatandaştı! Türkiye Ermenistan arasında dostluk ve diyalog grubunun başını çekiyordu, canhıraş çalışıyordu bu Hrant!.. Biz Türklerin hoşuna gitmese de doğru bildiklerini ve inandıklarını açık bir yüreklilikle ifade ediyordu. Bu ifadeleri Türk aydın dostları arasında hiçbir husumet doğurmamıştı Hrant’ın. Bu da kendisinin karanlık güçlerin hedef tahtasına oturtulması için yeterli ve geçerli bir nedendi, öyle de oldu!...

Şimdi kim yaptı, neden yaptı, nasıl yaptı? Sorularına cevap olarak komplo teorileri üretmenin hiç kimseye bir yararı olmaz!... devletin güvenlik birimleri tüm imkanlarını seferber etmiş durumda! Benim duygularım münferit işlenmiş bir cinayet olduğunu arzulasa da yurtta ve dünyadaki gelişmelere bakıldığında olayın münferit bir cinayetten çok organize bir cinayetin olduğu noktada yoğunlaşıyor! Özellikle Saddam’ın asılmasıyla, Ortadoğu’daki hain emelleri su yüzüne çıkan işgal güçlerine karşı Türk hükümetinin sesini yükseltmesi, bu sese başta muhalefet, ordu ve halktan da tam destek gelmesiyle oyunlarının bozulacağı korkusu saran işgalciler, bizim son derece hassas olduğumuz bir yarayı (Ermeni meselesi) kaşıyıp kanatarak dikkatlerimizi dağıtmaya çalışacaklar güya bu çirkin senaryoyla.

ABD, Fransa, Belçika, Arjantin ve diğer dünya ülkeleri meclislerince bir bir kabul edilmeye başlanan sözde Ermeni Soykırımı Yasa Tasarılarını haklı çıkarmak, ekonomik göstergeleri, demokratikleşme çabaları ve ülke huzurunda iyileşmeler görülen ülkemizi tekrar istikrarsızlık ortamına sürüklemek, Kandil, Mahmur harekâtını ve son günlerde ülkemiz kamuoyunun Kerkük konusuna çevrilmiş dikkatlerini törpülemek gibi olası niyetler, Hrant Dink cinayeti ile kendisini açığa çıkarmış görünmüyor mu sizce de? Şimdilik amaçlanan hedef, Türk ve Ermeni vatandaşlar arasındaki birliktelik duygusunu ortadan kaldırmak, onun yerine kin ve düşmanlık tohumları atmaktır. Fakat onların hesaba katmadıkları daha doğrusu katamadıkları bir engel vardır ki “İlahi Adalet” dediğimiz güç tecelli edecek ve asla muvaffak olamayacaklardır!...


Cinayetin üzerinden yaklaşık 32 saat gibi kısa bir zaman geçmesiyle Samsun’da yakalandı katil zanlısı. Ama 17 yaşında Ogün Samast adında bir çocuk!.. Ogün Samast, yakalandıktan sonra Samsun Emniyet Müdürlüğü’nde verdiği ifadede, “Cuma namazını kıldıktan sonra vurdum” demesi oldukça manidardır. Bu ifadeyi, ülkemizin yükselen değerlerinin tahribi için Ogün Samast’ın zihnine bilinçli sıkıştırılmış ve diline dolandırılmış bir dinamit olarak görüyorum. Belli ki bu cinayeti Ogün yapmamış, ona bir şekilde yaptırmışlar. Namazla cinayeti yan yana getirmek isteyecek kadar hain ve sinsi bir plandır bu! Eğer böyle bir düşünce hakim olsaydı, uğruna kainatın yaratıldığı Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’e her fırsatta dil uzatmayı marifet sananların bu gün aramızda olmaması gerekmez miydi? Kaldı ki, kendilerine şirk koşanların dahi rızkını ve yaşam hakkını elinden almayan Yüce Allah’ın “Verdiği canı ancak Allah alır.” Emriyle koyduğu yasağı dikkate almamak bir Müslüman’ın ne haddine? Bu cinayeti “Türk kanı pistir” dediği için yapılmış anlayışıyla bakmanın bir mantığı olabilir mi? Türk Milleti bu oyuna gelmeyecek kadar akıllı, zeki ve sağduyuludur!... Ermeni yurttaşlarımızın da bu gerçeğin farkında olduklarını umut ediyorum.


Sonuç itibariyle, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan Hrant Dink, azınlık üyesi olmanın bedelini karanlık güçlerin kurşunlarına hedef olarak ödedi. Kendisine Allah’tan rahmet ailesi ve sevenlerine başsağlığı diliyorum. Şu husus çok iyi bilinmeli ki, daha bir hafta önce, Irak’a çoluk çocuğunun nafakasını temin etmekten başka bir amacı/suçu olmayan 29 vatandaşımızın olduğu uçak, piste 200 m kala düşürülerek ölümlerine sebebiyet verenleri bir tarafa bırakıp Hrant’a yapılan hain saldırının, Cumhurbaşkanından sokaktaki vatandaşın gündeminde olması, Türk medyasının tamamında günlerce ana haber konusu olması, birilerine yaranma yada birilerinden çekinme olarak değil tamamen sahiplik ve sorumluluk duygumuzdan kaynaklanıyor. Hrant’a sıkılan kurşunların birlik ve beraberliğimize sıkılmış olduğunu kabul ediyoruz. Hiç kimse hayali senaryolarla felaket tellallığı yapmaya kalkışmasın! Bazı komplo teorilerini ortaya atarak, işgalci zihniyetin tetikçiliğine soyunanlar kendi oyunlarında boğulmaya mahkumdurlar.

Elbette ki kayıplarımıza ağlayıp üzüleceğiz ama unutulmamalı ki bu üzüntülerimiz, ulusal değerlerimize zarar verenleri fark edemeyecek kadar aklımızı başımızdan alacak güçte değildir!... birbirimizi daha iyi anlamak ve kardeşlik duyguları içerisinde bir arada yaşama azim ve gücümüzü kaybetmeme umuduyla…
 
Üst