hacı ömer hüdai baba hazretleri

SeTTaR

Profesör
Katılım
1 Eyl 2009
Mesajlar
1,148
Tepkime puanı
135
Puanları
63
Konum
Biryerlerde
Harput Evliyaları

Hacı Ömer Hüdai Baba Hazretleri

Onun tasavvufta aldığı ilk dersi, nefsiyle savaş üzerinedir. Bu savaşı kazanamayan bir mürid tarikatta hiçbir merhaleye ulaşamaz, işte Ömer Hûdaî Baba bu savaşı kazanabilmek için hergün nefsini yenmeye, arzularına gem vurmaya gayret gösterir. Görev icabı araziye çıktığı zamanlarda taşların üzerine yatarak bedeni arzulara karşı direnç kazanır. O, bîr gece rüyasında: "Ömer, senin zahiri vazifen bitti. Artık manevi vazifene başla." diye bir ses duyar. Sabah olunca doğru Terzi Baha'nın yanına koşar. Duyduğu bu sesi ona anlatır. Bunun üzerine Terzi Baba: "Senin bizimle olan işin bitmiştir. Bundan sonraki mürşidin Arapgirli Ömer Baha'dır," diyerek Hûdaî Baba'ya Arapkir'i gösterir. Askerliğini bitirdikten sonra Arapkir'e gelen Hûdaî Baba, burada Ömer Baba'yı bularak ona Terzi Baha'nın selâmını iletir. Rivayete göre Arapkirli Ömer Baba önce varlıklı bir kişi iken, bir paşa kızıyla evlenmiş, daha sonra Terzi Baba'ya intisab ederek tasavvuf dersleri almıştır. O artık madde âlemini bırakarak manen yükselmek için tüm maddi varlığını yoksullara dağıtmıştır. Elinde kalan tek değirmeni ile ancak maişetini karşılamaktadır. Böylece varlıkta ulaşamadığı yüce Allah'a, ancak yoklukta ulaşmıştır. Onu tanıyanlar büyük bir veli olduğunu söylerler. Değirmende un Öğütürken bile devamlı zikir ve rabıta halindedir. Günlerden bir gün her nasılsa değirmenin suyu kesilir. Tam o sırada yoksul bir köylü buğday öğütmeye gelir. Değirmenin çalışmadığını görünce Ömer Baba'ya yalvarır: "Evde bîr avuç un kalmadı, çocuklar ekmek bekler. Himmet et Ömer Baba, himmet et de akşama ekmek pişirsinler." der. Ömer Baba dışarı çıkarak çaya şöyle bir bakar; görür ki suyun yeniden akması bir­kaç günlük iştir. Değirmene gelerek parmağını koca taşa uzatır, par­mak döndükçe taş da dönmeye başlar. Fakirin unu aksama varmadan öğütülür, îşte Arapkirli Ömer Baba böyle bir velidir.


Kövenkli Ömer Hûdaî Baba Arapkir'deki bu yeni mürşidi ile tanıştıktan sonra ona bağlanır. O, Kövenk'te olduğu günlerde bile Arapkir'le olan bağını hiç kesmez. Senede bir kaç defa Arapkir'e gide­rek şeyhini ziyaret eder. Yine bir gün sırtına bir çuval pamuk, eline bir ibrik bezir yağı alarak Arapkir'e doğru yola koyulur. O sırada Arap­kirli Ömer Baha'nın hanımı beyinin yanma gelerek: "Efendi, evde ne kandile koyacak yağ, ne ip yapacak pamuk kaldı." der. Ömer Baba: "Yoldadır, birazdan gelir." der. Çok geçmeden Ömer Hûdaî Baba kapıyı çalar. Şeyhi Ömer Hûdaî Baha'nın sırtında pamuk çuvalı, elinde yağ dolu ibriği görünce: "Seni Hızır mı yolladı Hacı Ömer?" der. Hûdaî Baba Şeyhinin söylediği son kelimelere dikkat eder. Kendisine "Hacı Ömer" diye hitap etmiştir. Oysa şeyhi onun haca gitmediğini biliyordu. "Var bunda bir keramet" diyerek susar. Ziyaret süresi bittik­ten sonra Elazığ'a doğru yola koyulur. Keban'a varmadan Saraycık Köyü yakınlarında bulunan Malatya yol ayrımına ulaşınca, bakar ki bir kafile yolda kalmıştır. Talî Paşa isminde askeri paşanın kafilesidir. Görevliler yaylı tabir edilen bir arabayla uğraşmaktadırlar. Durumu bir süre uzaktan seyreder. Tamir ettikleri tekeri bir türlü yerine takaınaJar. Hûdaî Baba dayanamayarak yanlarına gelir, arabanın altına sokularak, "Destur" deyip koca yaylıyı omuzladıktan sonra tekeri yerine takar. Bu olayı seyreden Tali Paşa hayretler içinde kalır. Hûdaî Baha'ya: "Sofu, biz hicaza gidiyoruz, şayet gelmek istersen seni de götürelim." der. Hûdaî Baba hiç beklemediği bu teklif karşısında önce şaşırır, sonra Arapkirli Ömer Baha'nın sözleri aklına gelir ve sevinir. Tali Paşa'nın bu teklifini kabul eder. Hicaza giderken yol boyu şeyhi'nin "Hacı Ömer" diye hitabını düşünmüştür. kerameti hep şeyhinde arayıp, şeyhinde bulur. Altı ay sonra hac dönüşü Elazığ'ın Göl Köyü yakınlarından geçerken, Gollü Mustafa K Fendi bu hac kafilesini uzaktaki bir alıç ağacının dibinden seyretmektedir. Aradan birkaç gün geçince, köyün imamı ile birlikte Hacı Ömer Hûdaî Baba'yı ziyarete giderler, Hûdaî Baha'nın huzuruna varıp elini öperler. Göl Köyü'nün imamı Hûdaî Baba'ya: "Efendi, bizim Mustafa Efendi senden inabe almak istiyor." der. Hûdaî Baba Mustafa Efendi'ye bakar ve: "Biz onun dersini alıç ağacının dibinde verdik" der. Gerçekten Gollü Mustafa Efen­di Hacı Ömer Hûdaî Baha'nın en ileri gelen müridlerinden biri olur. Hûdaî Baba ona hep "Benim gezici çavuşum" diye hitap etmiştir.


Hac dönüşünden bir yıl sonra Hûdaî Baba Arapkir'e giderek şeyhini ziyaret eder. Şeyhi onu kapıda oturmuş beklemektedir. Bu sefer Hûdaî Baba Şeyhini hüzünlü bulur. Bir iki gün sonra misafirlik biter ve ayrılık vakti gelir. Arapkirli Ömer Baba, ona: "Hacı Ömer, vakit tamam. Benden alacağın kalmadı, timin kemâle ulaştı. Bir tek feyzin eksik. Onun da anahtarı Urfa'da dır. Gidip Osman Dede'den alacaksın. Var git işine, Al­lah dostun, hazreti Hızır yoldaşın olsun." der ve ikisi de gözleri yaşlı bir şekilde ayrılırlar.


Aradan yıllar geçer, Ömer Hûdaî Baha'nın bir gün Urfaya yolu düşer. Sokağın birinden geçerken bir evden zikir sesi duyar. Durarak bir süre dinler, tçeri girmeye karar verir. Açık olan kapıdan dalar içeri, bakar ki gözleri âmâ bir veli zat, zikir yönetmektedir. Hacı Ömer Hûdaî Baba bir kenara oturarak bunları seyreder. Zikir bittikten sonra âmâ zat: "Misafirimiz şöyle gelsin" deyip Hûdaî Baba'yı yanma çağırır. Hûdaî Baba bunların kadirilik üzerine olduklarını anlamıştır. Bu piri fani zatın elini öpmek ister. Bu veli zat bırakmaz, Hûdaî Baba'ya çeşitli sualler sorar. Ömer Hûdaî Baba bir an kendini imtihan­da hisseder, içinden biraz kızar ama ses çıkarmaz. Soru faslı bittikten sonra bu yaşlı veli; "Senin her bir şeyin tamam, bir tek şeyin eksik" deyince, Hacı Ömer Hûdaî Baba; "Nedir o eksik olan?" diye sorar. Bu zat; "Senin feyzin eksik" der. Hacı Ömer Hûdaî Baba iyice hiddetlenir; "Onu da sen ver!" der. Bu hiddet karşısında O, gayet sakin; "Niye kızıyorsun Hacı Ömer, sana bu sandığın anahtarı Urfa'dadır, feyzini Dede Osman'dan alacaksın demediler mi?" deyince Hacı Ömer Hûdaî Baha'nın dünyası başına yıkılır. Hemen eline sarılarak af diler. Bu zatın Dede Osman olduğunu geç de olsa anlamıştır. Dede Osman; "Merak etme Hacı Ömer, feyzini tez alıp gideceksin." der.


Evet, Hacı Ömer Hûdaî Baba yıllar sonra eksik olan feyzini Urfa'da Dede Osman'dan alarak köyüne döner. Dede Osman Efendi vefat edene kadar Urfa'ya gidiş gelişini kesmez. Böylece Erzincan'dan Nakşibendi lik'le başlayan yol, Urfa'da Kadirilikle biter. Hacı Ömer Hûdaî Baba hakkında anlatılan bir rivayete göre O, Rufailiği de uygu­lamaktadır. Ama bilinen tek şey, Hacı Ömer Hûdaî Baha'nın en son feyzini aldığı şeyhi Urfalı Dede Osman'dır. Zikri ise Kadirilik üzerinedir.


Eski adıyla Kövenk, yeni adıyla Güntaşı Köyü'ne yerleşen Hacı Ömer Hûdaî Baba, burada uzun yıllar halkı irşad eder. Bu süre içerisinde Göllü Mustafa Baha'yı, Akçakirazlı (Perçençli) Muhammed Baba'yı, Palulu Muhammed Baba'yı, Tebecüklü Mehmet Baha'yı Kürklü Hacı Muhammed Baba'yı, Dere boğazı köyünden Hamza Baha'yı, Harputlu Abdullah Fahri l Itııba'yı, Izolu'lu Muhammed Emin Baha'yı ve Şükrü Haha'yı yetiştirir. Bunlardan Gollü Mustafa Baba, Tayyar Idıha'yı yetiştirerek Kadirilik Tarikatını günümüze taşır. Bir diğer kolu ise Harputlu Abdullah Fahri Babayla Malatya'ya gider. Sarıldı Muharrem Hilmi Efendi de buradan yetişerek sonradan kendisi


Süleyman Ateş'i yetiştirmiştir. Tarikatın Kürklü Hacı Mu­hammed! Baha'dan devam eden diğer bir kolu ise, Trabzon'a kadar ulaşıp bugünkü icmal Dergisi ve Mesaj TV etrafında toplanan Prof. Haydar Baş grubunu oluşturur.


Hacı Ömer Hûdaî Baba bir gün hac ziyaretinde iken kâbeyi tavaf esnasında arkasından bir ses duyar: "Hacı Ömer, Hacı Ömer bana inti­sap et seni Hakk'a ulaştırayım." Hacı Ömer Hûdaî Baba; "Efendi be­nim şeyhim ulu bir kişidir. Zamanı gelince o da beni Hakk'a ulaştırır." diye karşılık verir. Ama merak duygusuyla dönüp arkasına bakar ki ne görsün, kendisine seslenen, Şeyhi Arapkirli Ömer Baba değil mi­dir.? O halen kendisinin şeyhine bağlı olup olmadığı konusunda denen­mekte olduğunu anlamakta gecikmez.

Bir gün Harput'ta Beyzade Hazretleri'ne "Kövenk'te Hacı Ömer Hûdaî Baba diye birinin Kadirilik üzerine tekke açtığını, birçok insanı etrafına toplayarak zikir yaptıklarını" söylerler. Bunun üzerine Beyzade Hazretleri dini konuda kırk sual yazarak cevaplaması için Hacı Ömer Hûdaî Baba'ya yollar. Beyzade Hazretleri Harput ve çevresinde dini yönden otoriter ve âlim bir zattır. Sorular Ömer Hûdaî Baba dergâhında cevaplanarak geri gelir. Beyzade Hazretleri bunun­la da yetinmez bu seferde der ki; "Önümüzdeki Cuma'ya Sara Hatun'a gelsinler onların bir devranını göreyim." Hacı Ömer Hûdaî Baba gel­mez ama, ihvanlarını Harput'a yollar. Bunları halk da merak etmekte­dir. Bir grup ihvan, önde tarikat sancağı, arkalarında müritler ve ellerinde elvaneler, çırpaneler, kudümler Harput halkına bir geçit töreni yaparlar. Cuma namazı kılındıktan sonra cami içinde bir zikir sergilenir. Beyzade bunları sonuna kadar seyreder. Zikir bittikten sonra ihvanların başında gelen Palulu Muhammed Baba'ya; "Ömer Baba'ya selamımı götürün. Kadiriliği bu minval üzre yürütsün" der.
 
Üst