alıntı : grozny
Allah bütün insanları ve aralarından seçtiği Resullerini de topraktan yaratmıştır.
Hiç bir şey Allahın parçası değildir.Ve Allah hiç biri şeyin de parçası değildir.
Bakınız:İhlas suresi.
Allah hiç kimseye aşık değildir.Kimseye de habibim dememişitr.
Hz.İbrahime "halilim" demiştir.
Allah bütün mevcudatı hak yani gerçek olarak yoktan var etmiştir.Bütün varlıklar gerçek olarak vardır,hayal ,yansıma vehim değildir.
.....
Allah adına şiir yazmak ...ne diyeceğimi bilemiyorum.
Yüce Rabbimizi biz anlıyamayız çünkü o sonsuz üstündür,aşkındır,yücedir,mütealdir.....
Kendisi Kuranda kendisini nasıl anlatıyorsa O öyledir.
Bilmediğimiz anlamadığımız şeyleri Allaha atfetmeyelim.Allah iftira en büyük zulümdür.
Gördüğünüz gibi, grozny bizlere öğretmek istediği bu sapık din kültürü dolayısıyla forumda kalabilmeyi başarmış ender kişilerden birisidir. Bu sözleriyle ne kadara bie cehalet içinde ve peygamber (s.a.v.) Efendimizi tanımaktan ve O'nun asliyetini bilmekten ne kadara bir uzaklıkta olduğunu görebilmek ve anlamak için biz evvelki yazdıkalrından çok şey çıkarmıştık ama, bu yazmış olduğu cümleler bu hükmün tescili niteliğindedir.
Peki ya, bu konuda hakikat nedir ? Ve işin aslı nasıldır ? İşte bu sorualra cevap veriyoruz.
Hazret-i Muhammed Aleyhisselam öyle bir varlıktır ki, her türlü tasavvurumun ve kuvve-i be-şeriyemin fevkindedir.
Ancak acizliğimi itiraf eder affına sığınarak neşre başlarım.
"Hâlik-ı arz-u semâya eyleriz hamd-ü sena
Ahmed-i Muhtarı kıldı âleme nûr-i Hüdâ"
Hazret-i Allah bilinen ve görünen bir varlıktır. Eseri ile görünüyor ve biliniyor. Her şey O'nun, her-şey O'ndan...
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz ise bilinmeyen ve görünmeyen bir varlıktır. Herkes anlayamaz. Ancak duyan kulak ve öz akıl sahipleri anlar.
Cenâb-ı Hakk'ın kudret eli ile yokluk karanlığından açığa çıkardığı ilk şey Muhammed Aleyhis-selâm'ın nuru idi. Cemal nurundan en evvela onun nurunu yarattı. Daha sonra onun nurundan âlemleri halketti, bütün mükevvenatı da onun nuru ile donattı. Nereye bakarsan hep o nur.
Âyet-i kerime'de:
"Allah'tan size bir nur gelmiştir." buyuruluyor. (Maide: 15)
Mübarek vücudları sırf nurdur.
Ashab-ı Kiram'ın ileri gelenlerinden Câbir radiyallahu anh- Hazretleri "Ya Resulellah! Allah-u Teâlâ en evvela neyi halketti?" diye sorduğunda Cenâb-ı Fahr-i Kâinat-sallallahu aleyhi ve sellem-Efendimiz buyurdular ki:
"Allah-u Teâlâ her şeyden evvel senin peygamberinin nurunu kendi nurundan yarattı. O nûr, Allah'ın izniyle dilediği yerde dolaşırdı. O zaman Levh, Kalem, Cennet, Cehennem, Melekler, yerler, gökler, insanlar ve cinler daha yaratılmamıştı.
Allah-u Teâlâ âlemleri yaratmayı murad edince, o nuru dört parçaya ayırdı.
Birinci parçadan Kalem'i, ikincisinden Levh-i mahfuz'u, üçüncüsünden Arşı-rahman'ı halketti.
Dördüncü parçayı tekrar dörde böldü. Birinci parçasından Arşı taşıyan melekleri, ikincisinden Kürsi'yi üçüncüsünden diğer melekleri yarattı.
Diğer parçayı da yine dörde böldü. Birincisinden gökleri, ikincisinden yerleri, üçüncüsünden cennet ve cehennemi yarattı, ıj Kalan parçayı da dörde böldü. Birinci parça-
sından müminlerin gözlerinin nurunu, ikinci parçasından ilâhi marifet yuvası olan kalplerinin nurunu, üçüncüsünden de dillerindeki nuru yarattı. Bu da 'Lâ İlahe İllallah Muhammed'ür-resulullah' Tevhid nurudur." (El-Mevâhib'ül-Ledüniyye)
Hakk Celle ve Alâ Hazretleri Âyet-i kerime'sinde:
"Biz seni âlemlere rahmet olarak gönderdik." buyuruyor. (Enbiyâ: 107)
Hangi yağmur tanesinin içine nasıl bir hayat yerleştirildiğini bilebiliyor musunuz?
Ebu Hüreyre -radiyallahu anh- Hazretleri: "Ey gök suyunun çocukları! İsmail sülâlesindensiniz. Hacer sizin ananızdır." buyurmuşlardır. (Buharî)
Bir çekirdeğin içerisinde neler halkettiğini görebiliyor musunuz? Küçücük çekirdeğin içinde ağaç var. Ağacın dalları, kaç yaprağı olacağı, ne kadar meyve sunacağı, kimlere nasip olacağı, ağacın ömrü... hep o çekirdeğin içine yerleştirilmiştir. Ve o çekirdek de toprakta eriyip gidiyor. Bu saydıklarımız onun özündedir. Öz ne demek? Yani Cenâb-ı Hakk'-ın emrindedir.
Seyyid-i Kâinat Sebeb-i Mevcudat -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz de bütün âlemlere hayat veren bir cahmettir, kâinatın çekirdeği ve maya-sıdır, hakikatin özüdür, her şey ondan yaratılmıştır.
Âyet-i kerimemde:
"Ey Peygamber! Biz seni bir şahid, bir müjdeci, bir uyarıcı, Allah'ın izniyle Allah'a çağıran ve nûr saçan bir kandil olarak gönderdik." buyuruluyor.
(Ahzab: 45-46)
Nur-i Muhammedi
Sen o nuru nasıl bilebilirsin ve o nurdan nasıl haber verebilirsin?
Hakk Celle ve Alâ Hazretleri Hadis-i Kudsi'de buyuruyor ki:
"Kubbelerimin altındaki velilerimi benden başka kimse bilemez."
Bunu Allah ve Resul'ü buyuruyor.
İsmi, cismi bilinir. Bilinmeyen ruhâniyeti ve nû-râniyetidir.
O ki bir velîyi kimse bilemez buyururken, Kâi
natın Efendisi'ni sen nasıl bilebilirsin?
Bir insanın resmini görür, ismini bilirsin. Yaptığı işlere de vâkıf olabilirsin. O kimsenin iç âlemini , said mi, şâkî mi olduğunu bilebilir misin? Hâl böyle iken bir kimsenin çıkıp da Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimizi bildiğini iddia etmesi ne derece doğru olur? Çekirdeğin içini bilmeyen, kâinatın çekirdeğini nasıl bilebilir?
Kendi mukadderatını bilmeyen, Sebeb-i Mevcudat -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimizin iç sırrını nasıl bilebilir?
Âyet-i kerime'de:
"Onların sana baktıklarını görürsün. Oysa onlar görmezler." buyuruluyor. (Araf: 198)
Zahirini görenler onun hakikatini göremediler.