Görüntü ve gerçek

hasandemir

Asistan
Katılım
7 Eki 2006
Mesajlar
624
Tepkime puanı
1
Puanları
0
HAŞİR, SURETLERİN HAKİKATE dönüştüğü bir meydandır. Bu dünya ise, haşrin suretlere dönüştüğü veya hakikatin suretlere dönüştüğü bir meydandır.

Amentu billahtan sonra gelen en önemli rükün ahirete iman ve basü bad-el mevtin hakk oluşuna imandır. Amentude ahirete iman ile yeniden dirilişin neden böyle iki ayrı formda düzenlenmiş olduğunu bir çok kimse gibi ben de düşünmemiştim. Ahirete iman ederken bizler, ölümden sonra yeniden dirilişin hakk olduğuna iman etmiş olmuyor muyuz? Ya da ölümden sonra yeniden dirilişin hakk olduğuna iman edince yeterli gelmiyor mu ki ayrıca ahirete iman etmemiz isteniyor?

Bediüzzamanın onuncu sözünde oniki suret ile oniki hakikatı bitirip hatimeye gelinceye kadar haşir bahsinin hep bir konuyu işlediğini zannederdim. Hatimeye geldikten sonra birden konunun çalışma biçiminin değiştiğini farkettim. Ve onuncu söz diye bildiğimiz haşir bahsinin bitiminde haşir bahsinin iki ana eksen üzere devam ettiğini gördüm. Yani, ahirete iman ile, öldükten sonra tekrar dirilmeye iman, haşir risalesinin iki ana konusunu teşkil etmektedir. Şöyle ki:

Hatimeye gelinceye kadarki haşir, bu dünyadaki suretlerle açıklanır. Bu dünyadaki suretler ahiret hakikatinin yansımalarıdır müellifin gözünde. Rububiyet ve Saltanat, Kerem ve Rahmet, Hikmet ve adalet, Cud ve Cemal, Şefkat ve Ubudiyyet-i Muhammediyye, Haşmet ve Sermediyyet, Hıfz ve Hafiziyyet, Vaad ve Vaid, İhya, İmate, İnayet, İnsaniyyet, Risalet ve Tenzil gibi kavramlardan yola çıkılarak Allahın Rab, Kerim, Rahim, Hakim, Adil, Cevvad, Cemil, Mucib, Celil, Baki, Hafiz, Rakib, Kayyum, Muhyi, Mumit, Hakk isimlerine ulaşılmaktadır.

Bu kainatta gördüğümüz her şey yukarıdaki hakikatlerin, dolayısıyla Allahın isimlerinin yansımalarıdır. Sözgelimi, okuduğumuz fizik, kimya ve biyoloji gibi ilimlerde gördüğümüz faydalar ve hikmetler bu dünyadaki mevcudatın önce Yaratanına, sonra ahiretin varlığına delillerdir. Mevcudat, var olmasıyla Allahın varlığına delil, fani oluşuyla ve yok oluşuyla başka bir alemin varlığına delil olmaktaydı. Böylece mevcudatın iki yüzü ortaya çıkıyor ve birinci yüzü Allaha, ikinci yüzü ahirete bakmaktaydı.

Hatime ile birlikte, mevcudatta gördüğümüz haşir örneklemelerinden ziyade Haşrin vukuunun mümkün olup olmadığı tartışılıyordu. Burada vurgulama daha ziyade olabilirliğin ispatlanmasıdır. Bu bakımdan bu kısımda Sizin yoktan yaratılmanız da yeniden diriltilmeniz de bir nefsin yoktan yaratılması ve yeniden yaratılışı gibidir. ayeti inceleme konusu yapılmaktadır.

Zaten birinci kısmın başında, Allahın rahmet eserlerine bakın ki, O, ölümünden sonra arzı nasıl diriltir; muhakkak ki O, ölüyü dirilten ve her şeye kadir olandır. Ayeti gelmekte ve Allahın bu dünyada ölmüşlerden çıkardığı dirileri, kendi Rahmet eseri olarak takdim etmektedir. Demek ki, ölüden diri çıkarmak Allahın Rahmetindendir. Ve Allah bunu hep yapıyor. Öyle ise bu alemde görülen ölüm ve diriliş gerçeği, Rahmetinin ta kendisi değil, Rahmetinin eserleridir. Öyle ise, asıl Rahmet yeri bu dünya değil ahirettir.

En güzel misaller Allah için ve ahiret içindir. Allah bu dünyayı ahireti göstermek/anlatmak için yaratmıştır. Ahiretin numuneleri bu dünyada vardır. Ve ahireti anlamak için bu dünyayı iyice okumak gerekir. Ahiret diyarının anahtarı bu dünyada saklıdır. Bundan dolayıdır ki Kuranın üçte biri Haşirden bahseder. Yani haşrin bu dünyadaki numunelerinden bahseder. Bu dünyada gördüklerimiz, haşrin suretleri/görüntüleri olduğu gibi, haşir de dünyadaki suretlerin hakikatleridir. Bu bakışla kainata bakıldığında, kainattaki her şey görüngülerden/tezahürlerden ibaret olarak görülmektedir. Görüntü, hakikatin kendisi değildir. Bizler ise bir çok kere görüntüyü hakikat zannedip görüntüler arasında kaybolup gideriz.

Evet Kuranın üçte birinin haşirden bahsettiğini söylemiştik. Yani 6666 ayetten en az 2222 ayeti haşirden bahseder. Sözgelimi, Amme ile başlayan nebe suresinde ilk 16 ayet zahiren bu dünyadan bahseder gözükmektedir. Son 24 ayet ise açık açık kıyametten, haşirden, cennetten ve cehennemden bahseder. Son 24 ayetin anlaşılması için, ilk 16 ayetin anlamamız gerekir. Eğer birinci kısmı anlamadan ikinci kısma geçmişsek, tecrübe edilmemiş, denenmemiş hakikatleri konuşuyoruz demektir.

İlk kısımda bahsedilen ayetlerin muhtevası, yeryüzünün döşek, dağların direk, herşeyin çift yaratılması, uykunun dinlenmek için, gündüzün maişet için, gecenin bir örtü yapılması, üzerimizde yedi sema kurulması, gökyüzüne parıl parıl parlayan bir kandil asılması, bulutlardan bol bol su indirilmesi, bu suyla yerden dane ve bitkiler ve ağaçlar çıkarılması her zaman muhatap olduğumuz kainat hadiseleridir.

Bu olaylar zinciri anlaşıldıktan sonra, fasl gününün şüphesiz olduğu ıspatlanmış olur. Eğer, yukarıdaki yaşadığımız gördüğümüz muazzam kainat hadiselerinin derinliğine inememişsek, fasl/ayrılık gününü hakkıyla kavrayamayız. Mesela, gecenin örtü yapılması, sebepler dairesinde gece ve örtünün birbirine sebep-sonuç zinciri ile bağlanmış olduğunu, birinin olmazsa diğerinin olamayacağı sonucunu çıkarırız. Halbuki öyle bir gün gelecek ki, ayranın yoğurdu ile suyu birbirinden ayrıldığı gibi, gece ve örtü de birbirinden ayrılır. Her şey, haşrin aydınlığında örtüsüz bir vaziyette meydana çıkarılır; suretler gider hakikatler ortaya çıkar; görüntü ve gerçek birbirinden ayrılır.

Öyle ise, Kuranda bu dünyadan sözeden ayetlerin zikredilişinin gerçek sebebi bu dünya değildir. Ahireti anlatmak için bu dünyadan sözedilir. Aklın kullanılması ile ilgili nefîs bir teşvik gizlidir bu satırlarda. Konunun başında sözünü ettiğim Rum suresinin 50. Ayeti Bak Allahın rahmet eserlerine... derken nazarımızı kainata gezdirip Allahın Rahmet eserlerini tespit/ıspat etmemizi emretmektedir. Bu emir, aklımızın klavuzu olan gözlerimize hitap etmektedir. Gözlerimiz kainatın manzararlarını aklımıza sunarken, aklımız bunların doğruluğunu test etmektedir.

Risalelerde, haşir bahsinin en büyük yekünü tuttuğunu hiç düşünmüş müydünüz? Külliyatın hacim bakımından en geniş yer tutan 25inci sözü büyük oranda haşir örnekleriyle doludur. 10uncu söz baştanbaşa haşri anlatmaktadır. 29uncu söz, ruhun bekasını delillendirmek için melaike konusuyla birlikte haşir de bütünleyici bir anlatımla işlenmektedir. 33üncü söz, pencerelerinden haşri ve ahiretin diğer görüntülerini seyredebilirsiniz. İlk sözlerde Allaha imanın yanında ahirete iman etmenin ne kadar luzumlu olduğu, iki yolcunun karşılarına hep çıkan, iki tür yolun çok yönlü mukayeseleri yapılarak anlatılır. İşarat-ül İcaz tefsirinde, ahirete imanın, Allaha imandan sonra gelen en önemli esas olduğu vurgulanır.

Bu metinlerin hepsini birden değerlendirdiğimizde, haşir ve ahiret mevzusunun, bu kainatın yaratılış gayesi olduğu, ahireti inkar etmenin bu dünyayı da inkarını gerektirdiği, çünkü ahiret olmazsa bu dünyanın anlamsızlaştığı gibi sonuçlara varmamak mümkün değildir. Öyle ise haşri ve ahireti uzaklarda, şimdiki zamanın çok uzaklarında aramamıza gerek yok. Haşri şimdi yaşamak lazım.

Rum suresinin 17-27. Surelerinde zikredilen ayetlerden son 7 ayeti, haşrin bu dünyadaki delillerinden bahisle günlük hayattan örnekler vermektedir. Ayetlerde 7 kez ....... Onun ayetlerindendir. şeklindeki tekrar, önce Ona işaret etmekte; sonra da ilk ayetlerde bahsedilen tesbih ve hamdu senanın gerekçesini açıklamaktadır. Şöyle ki: Önce ayette bir davet vardır. Bu davet, sabah, akşam, öğlen ve yatsı namazlarına insanları hamde, senaya, tesbihe ve namaza yapılmış bir davetttir. Sanki dinleyenin zihnine şöyle bir sual gelmektedir: niçin namaz kılayım? Hemen sonraki ayetlerde bunun cevabı yer almaktadır.

Bu ayetleri anlattıktan sonra, sonuncu ayette semavatta ve arzda ne varsa hepsi Onundur/Onun içindir ve Ona boyun eğicidirler.(26) Diyor ve bütün bu ayetlerle neyi anlatmak için istediğini ortaya koymaktadır: Mahlukatı önce yaratan, sonra tekrar diriltecek olan Odur(27) Şimdi bu ahiret delillerini anlamaya çalışalım:

Ölüden hayyı, hayydan ölüyü çıkaran;ölümünden sonra yeryüzünü ihya eden Odur. İşte siz de kabirlerinizden böyle çıkarılacaksınız.(19)

Sizi topraktan yaratması da Onun ayetlerindendir. Sonra siz bir beşer olarak yayılırsınız.(20)

Size hemcinslerinizden kendilerine ısınacağınız eşler yaratmış olması, aranıza meveddet ve rahmet vermesi de Onun ayetlerindendir. Muhakkak ki tefekkür eden bir kavim için bunda çok ayetler vardır. (21)

Semavatın ve arzın yaratılışı, lisanlarınızın ve renklerinizin farklı olması da Onun ayetlerindendir. Muhakkak bilenler için bunda çok ayetler vardır.(22)

Gecedeki uykunuz, gündüzün de Onun fazlıyla rızkınızı aramanız da Onun ayetlerindendir. Muhakkak ki semi/işitmesi/kulağı olan bir kavmin için bunda çok ayetler vardır.(23)

Size ümit ve korku vermek için gösteriği şimşek, semadan indirdiği su ve bununla arzı ölümünden sonra ihya etmesi de Onun ayetlerindendir. Elbette akleden bir kavim için çok ayetler vardır.(24)

Semavatı ve arzı emriyle ayakta tutması, sonra O sizi bir davetle arzdan çağırdığında, arzdan çıkarılmanız da Onun ayetlerindendir(25)

Demek ki, akleden, tefekkür eden, işiten ve bilen insanlar için yukarıdaki ayetler birer

delildir. Ve bu yedi misal sonunda vardığımız sonuç, Mahlukatı ibda eden ve sonra iade ediyor olan her kim ise, O onları daha kolay yapar. Ve bundan dolayı semavat ve arzdaki en güzel misaller Onun içindir.(27) Öyle ise, semavat ve arzda her ne misal var ise, Ona ve Onun haşrine misallerdir. Çünkü ahirete misaller ayetlerde geçenlerle sınırlı değildir.

Çünkü bu ayetlerin anlatıldığı bahsin mukaddime kısmında, haşrin yeni ve farklı 4 delilini daha göstermektedir:

Birincisi, çocukların ölüm ve firak fikrine dayanıksız olan vucutlarına dayanak olan ahirete iman fikri, o nazenin varlıklara güç kazandırdırıyorsa, bu da haşrin bir delilidir.

İkincisi, ihtiyarların yakınlarında bulunan kabir hayatına tahammülleri ahirete iman ile olabilir. Ve bu tahammül haşrin bir delilidir.

Üçüncüsü, gençler eğer hevesatları peşinde koşmayıp dünyayı zindana çevirmiyorlarsa bu ahirete imanın bir sonucudur ve delilidir.

Dördüncüsü, aile hayatının devamı başlıbaşına bir haşir delilidir. Eğer aile hayatı bozuksa, istediği kadar ahirete iman edilsin, bu ahiret ve haşrin bir delili değildir.

Haşre hayat penceresinden bakıldığında, bütün iman esaslarını kolaylıkla görmekteyiz. Evet hayat penceresinden baktığımızda, kader, nübüvvet, melaike, kitablar bizleri haşre götürmekte ve bizim hayatımızda bu meselerle haşir-neşir olmamızı netice vermektedir. Yoksa bu esaslardan yola çıkarak hayatımızda haşir ve neşri yaşayamıyorsak, ahirete iman kuru bir bilgiden ibaret kalır.

Ahmet Nazlı
www.karakalem.net
 

okur

Doçent
Katılım
6 Ocak 2007
Mesajlar
603
Tepkime puanı
13
Puanları
0
Ahmet Bey ne kadar güzel yazmış.Allah Muvaffakiyetini arttırsın..
 
Üst