Gönül Dilinden...
- Konbuyu başlatan ziruh
- Başlangıç tarihi
...
Oysa biz hep bir düş kazasında yitirdik arkadaşlarımızı.
Karşıdan karşıya geçerken eli bırakılan çocuklardık...
O insan kalabalığındaki son gülümsemesiydi annemizin.
Sonra hangi tarafa geçsek karşıda kaldık...
Zafer E. KARABAY
Aydınlık karanlığa gider seslenir: Gel karanlık, der,
seni aydınlatayım; görsünler sende ışık parıltısını.
Karanlık açmaz kapısını, bu çağrıdan ürker, ses vermez.
Bırakıp pılısını pırtısını, çeker gider.
Nereye gittiğini karanlıktan kimse görmez.
_Karanlık hep kendine gider_
Özdemir ASAF
Bugünlerde herkes gitmek istiyor.
Küçük bir sahil kasabasına,
Bir başka ülkeye, dağlara, uzaklara...
Hayatından memnun olan yok.
Kiminle konuşsam aynı şey...
Herşeyi, herkesi bırakıp gitme isteği.
Öyle "yanına almak istediği üç şey" falan yok.
Bir kendisi.
Bu yeter zaten.
Herşeyi, herkesi götürdün demektir.
Keşke kendini bırakıp gidebilse insan.
Ama olmuyor...
...
Can YÜCEL
MüGe
Ben, Keyfim ve Kâhyam
SEVGİLİ, seninle ben pergel gibiyiz
İki başımız var, bir bedenimiz
Ne kadar dönersem döneyim çevrende
Er geç başbaşa verecek değil miyiz?
Ömer HAYYAM...
İki başımız var, bir bedenimiz
Ne kadar dönersem döneyim çevrende
Er geç başbaşa verecek değil miyiz?
Ömer HAYYAM...
MüGe
Ben, Keyfim ve Kâhyam
"...bir yağmur bilirim bir de kaldırım
biri damla damla alnıma düşer
diğerinde durup göğe bakarım
ne şehir ne deniz kokan gemiler
bir yağmur bilirim bir de kaldırım..."
SezaiKarakoç - YağmurDuası
Ya Leyl!
Asistan
- Katılım
- 17 Ağu 2009
- Mesajlar
- 260
- Tepkime puanı
- 65
- Puanları
- 0
ah İstanbul...
sana bakakalmak seni anlamaya çalışmanın çok uzağındadır..
biliyorum başın çok kalabalık ve sen belkı anlaşılamamaktan şikayetçisin..
acaba bu kalabalık sadece güzelliğine mi vurgun?
anlaşılamamaktanmıdır yoksa ki sen! sanki hep sessiz sakin ve durgun..
varmıdır bunca kalabalığın içinde acaba sesine kulak veren..
ah masmavi eteklerinde deniz taşıyan şehir!
eteğini denize daldırmış diz çökmüşşün sanki;
avuçlarını ki;biri eyüp diğeri süleymaniye, kaldırarak arşa,
boynunda Fatihin'in adını verdiğin inciden bir kolye ile, neler haykırırsın kimbilir..
ah istanbul! omuzlarında bir devrin derdini taşıyan şehir!
sadece güzelliğine hayran insanlar gördüm,
seni anlamaya çalışmaktan uzak insanlar gördüm şu kısacık düşümde...
biliyorum başın çok kalabalık ve sen belkı anlaşılamamaktan şikayetçisin..
acaba bu kalabalık sadece güzelliğine mi vurgun?
anlaşılamamaktanmıdır yoksa ki sen! sanki hep sessiz sakin ve durgun..
varmıdır bunca kalabalığın içinde acaba sesine kulak veren..
ah masmavi eteklerinde deniz taşıyan şehir!
eteğini denize daldırmış diz çökmüşşün sanki;
avuçlarını ki;biri eyüp diğeri süleymaniye, kaldırarak arşa,
boynunda Fatihin'in adını verdiğin inciden bir kolye ile, neler haykırırsın kimbilir..
ah istanbul! omuzlarında bir devrin derdini taşıyan şehir!
sadece güzelliğine hayran insanlar gördüm,
seni anlamaya çalışmaktan uzak insanlar gördüm şu kısacık düşümde...
İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için,
sevmekten korkuyor.
Sevilmekten korkuyor,
kendisini sevilmeye layık görmediği için.
Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için.
Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için.
Duygularını ifade etmekten korkuyor,
reddedilmekten korktuğu için.
Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğinin kıymetini bilmediği için.
Unutulmaktan korkuyor, dünyaya bir şey vermediği için.
Ve ölmekten korkuyor,
aslında yaşamayı bilmediği için...
William SHAKESPEARE
...
Çok dost olmasan,
çok olmazdı düşmanların da!
Çok galip gelmek istemesen,
kim bilir böyle çok yenilmeyecektin.
Çok gülmesen belki bir zaman,
böyle öç almazdı hayat;
ağlamazdın çok...
Çok sevmesen,
çok özlemezdin.
Çok görmesen, bilmezdin;
çok bilmesen çok acıtmazdı hayat…
Çok gitmesen yollara;
upuzun yollara,
böyle çok olmazdı dönüşün…
Bana öyle uzak durmasan,
sana böyle yakın olmazdım.
Yanmasam,
kül
kalmazdım...
Yılmaz ODABAŞI
berraksu
Aşafatlı
- Katılım
- 2 Eyl 2006
- Mesajlar
- 3,652
- Tepkime puanı
- 85
- Puanları
- 0
- Yaş
- 36
Denizin sonunda mavi bir duman gibi
Gözümde tutuyorsun.
Yeşil bir erik dalı yüreğim
Sen altın tüylü bir yemiş
Sallanıyorsun.
Fakat ben seni böyle bir yemiş ve bir duman gibi görmenin yerine
Sahiden görmek istiyorum çıplak ayaklarını
Sahiden dokunmak istiyorum uzun parmaklı ellerine
Nazım Hikmet Ran
Gözümde tutuyorsun.
Yeşil bir erik dalı yüreğim
Sen altın tüylü bir yemiş
Sallanıyorsun.
Fakat ben seni böyle bir yemiş ve bir duman gibi görmenin yerine
Sahiden görmek istiyorum çıplak ayaklarını
Sahiden dokunmak istiyorum uzun parmaklı ellerine
Nazım Hikmet Ran
...
Eğilip tek tek toplardım parçalarımı...
Ama her zaman, dağılanlar topladıklarımdan fazla çıkardı.
Ne kadar dikkat edersem edeyim, daima birşeyler kalırdı geride.
Birşeyler hep yarımdı, hep iğreti, hep eksik...
Elif ŞAFAK
Ne zaman sokulmaya niyetlensem acılarına, ne zaman niyetlensem
merhem olmaya, hırçınlığının altında kalacakmışım gibi hissediyorum.
Zira, sivri dilinin battığı yüreğim şahididir bu söylediklerimin.
korkularımdan sıyırıp aldığım itiraflarıma...
göz ardı ettiğim gerçeklerime...
sebebini bilmediğim
lakin
seni her gördüğümde akan göz yaşıma
"Yemin olsun" ki
Sessizliğin yeter beni etimden sıyırmaya!
LAE
merhem olmaya, hırçınlığının altında kalacakmışım gibi hissediyorum.
Zira, sivri dilinin battığı yüreğim şahididir bu söylediklerimin.
korkularımdan sıyırıp aldığım itiraflarıma...
göz ardı ettiğim gerçeklerime...
sebebini bilmediğim
lakin
seni her gördüğümde akan göz yaşıma
"Yemin olsun" ki
Sessizliğin yeter beni etimden sıyırmaya!
LAE
