İntifada
Asistan
Uzun bir yol var önünde, diyordu. Ayağa kalkacaksan yolun başındasın, koşamayacaksan orda yığıl ve kal...
Hayat bir tercihler mekanizmasıdır...
Birini seçersin öteki kalır, biri gider öteki kalır ve bazen hayat ötekinde kalır...
-Haklı olmaktan nefret ediyorum!
-Haklı olmak da bazen öteki olmaktır çünkü insan öteki olmayı göze alabildiği kadar haklıdır.
Bir saat sürmüştü bu konuşma, donup kalmıştı genç kız.
Ayağa kalktı, pencerenin kenarındaki koltuğa kıvrıldı, çıplak ayaklarını kendine doğru çekti.
Sonra dışarı baktı, içini ürperten o bembeyaz sokağa, kaldırımlara,durmadan koşturan insanlara baktı. Bakmak ve görmek arasında sıkışıp kalmış, sadece bakmayı tercih etmişti.
Hiçbirşey görmek istemiyordu...
Kanı aksa acısı dinecek bir yara vardı içinde bir yerde. Dünyanın en kalabalık yalnızlığı başlıyordu.
Şarkılar tutuyor, şarkılar unutuyor, durmadan kağıtlar karalıyor,
özlüyor,savaşıyor,ama en çok susuyordu.
Evet, hayatında yaptığı en büyük haykırıştı, susuyordu.
Susmak yürek işidir.
Sevda insanın diliyle yüreği arasında yaşamayı iyi bilir ve Yılmaz Erdoğan'ın da dediği gibi
''Her Ayrılık Sevdaya Dahildir''
O küçük odadaki hayata döndü tekrar. Yanında oturan insanlara baktı.
Yanındaki herkesin sessizliğinde onun susuşu vardı sanki.
Konuşmalarını bekler gibi baktı, konuşmalarına, ona tek bir yalan söylemelerine öyle ihtiyacı vardı ki. Olmadı.
Kimse ama hiçkimse bir daha asla ona yalan söyleyemedi.
Tek bir yalana o kadar ihtiyacı vardı ki...
Büyümenin yolu birazda ayrılıklardan geçiyor işte.
Hayat durmuyor ama yavaşlıyor sanki, insan susmuyor ama yutkunuyor sanki.
İnsan dağıldıkça öğreniyor toplanmayı,
sevdikçe öğreniyor bağlanmayı ve bir gideni varsa öğreniyor kalan olmayı...
Karalanmış bir kağıt anlatıyor galiba en güzel şekile ayrılığı...
''Gitmek mi zor kalmak mı? Giden mi daha çok kanıyor, kalan mı?
Gidene kalandan sevgiler, umarım gittiğin yerde seni benim kadar severler...''
alıntıdır...
Hayat bir tercihler mekanizmasıdır...
Birini seçersin öteki kalır, biri gider öteki kalır ve bazen hayat ötekinde kalır...
-Haklı olmaktan nefret ediyorum!
-Haklı olmak da bazen öteki olmaktır çünkü insan öteki olmayı göze alabildiği kadar haklıdır.
Bir saat sürmüştü bu konuşma, donup kalmıştı genç kız.
Ayağa kalktı, pencerenin kenarındaki koltuğa kıvrıldı, çıplak ayaklarını kendine doğru çekti.
Sonra dışarı baktı, içini ürperten o bembeyaz sokağa, kaldırımlara,durmadan koşturan insanlara baktı. Bakmak ve görmek arasında sıkışıp kalmış, sadece bakmayı tercih etmişti.
Hiçbirşey görmek istemiyordu...
Kanı aksa acısı dinecek bir yara vardı içinde bir yerde. Dünyanın en kalabalık yalnızlığı başlıyordu.
Şarkılar tutuyor, şarkılar unutuyor, durmadan kağıtlar karalıyor,
özlüyor,savaşıyor,ama en çok susuyordu.
Evet, hayatında yaptığı en büyük haykırıştı, susuyordu.
Susmak yürek işidir.
Sevda insanın diliyle yüreği arasında yaşamayı iyi bilir ve Yılmaz Erdoğan'ın da dediği gibi
''Her Ayrılık Sevdaya Dahildir''
O küçük odadaki hayata döndü tekrar. Yanında oturan insanlara baktı.
Yanındaki herkesin sessizliğinde onun susuşu vardı sanki.
Konuşmalarını bekler gibi baktı, konuşmalarına, ona tek bir yalan söylemelerine öyle ihtiyacı vardı ki. Olmadı.
Kimse ama hiçkimse bir daha asla ona yalan söyleyemedi.
Tek bir yalana o kadar ihtiyacı vardı ki...
Büyümenin yolu birazda ayrılıklardan geçiyor işte.
Hayat durmuyor ama yavaşlıyor sanki, insan susmuyor ama yutkunuyor sanki.
İnsan dağıldıkça öğreniyor toplanmayı,
sevdikçe öğreniyor bağlanmayı ve bir gideni varsa öğreniyor kalan olmayı...
Karalanmış bir kağıt anlatıyor galiba en güzel şekile ayrılığı...
''Gitmek mi zor kalmak mı? Giden mi daha çok kanıyor, kalan mı?
Gidene kalandan sevgiler, umarım gittiğin yerde seni benim kadar severler...''
alıntıdır...