General Başbuğ ya konuşamıyorsa?

Dergaz

Profesör
Katılım
31 Ara 2007
Mesajlar
1,685
Tepkime puanı
28
Puanları
0
Yaş
38
Konum
Ne fark eder ki
Abdüllatif Şener'in AK Parti'de bulunduğu dönemlerde, biri size gelip, “Sayın Şener aslında Soner Yalçın gibilerle aynı kafada…” deseydi, ne cevap verirdiniz?
“Hadi canım sen de…” derdiniz, değil mi?
Peki…
Abdüllatif Bey'in, birkaç gün evvel CNN Türk'te yayınlanan “Oradaydım” belgeselindeki iddialarına muttali olsaydınız?
Mesela…
Başbakanımız'ın ABD'de Yahudi lobilerine teminat verdikten sonra, bütün büyük ihaleleri İsrailli işadamlarına verdiği iddiasına ne buyururdunuz?
Hele hele “Uluslararası güçlerin eliyle koyacağı bir iktidar ancak bu şekilde ülkeyi yönetir…” lakırdısına tepkiniz ne olurdu?
Dikkat isterim:
İşbirlikçi demeye getirdiği Başbakan'a vaktiyle yardımcık yapan, uluslararası güçlerin payandası demeye getirdiği hükümette bakanlık görevinde bulunan biri söylüyor bunları!
Efendim?
“Madem öyle, ne işi vardı AK Parti'de?..” mi dediniz?
Zavallı ben nerden bileyim?
Benim bildiğim, kimilerinin düşüncesi zamanla evrilir. Kimileri her daim sahip olduğu evrik(problem) düşünceleri dışa vuracak ortamı bekler. Kimileri de ortam değişince kabak gibi açığa çıkar.
AK Parti'nin kurucu üyeleri arasında yer alan Şener'in mezkur üç halden en çok hangisine uygun düştüğüne artık siz karar verin.
Turan Çömez için de aynı şeyleri, hatta daha fazlasını dercetmek mümkün.
Kim derdi ki, Sayın Erdoğan'ın Özel Kalem Müdürlüğü'nü de yapan Turan Çömez günün birinde Ergenekon'dan aranacak?
İmdi, sadede gelelim:
Biri kalkıp size, “Genelkurmay Başkanı General Başbuğ, en az Ahmet Altan kadar 'Balyoz Planı'na isyan ediyor aslında…” dese, ne yaparsınız?
“Hadi canım sen de” mi dersiniz yine!
Bence acele etmeyin.
Zira Abdüllatif Bey örneğini boşuna anlatmadık.
E tabii, “Şayet karşıysa, çıksın konuşsun o zaman…” demek kolay!
Ya konuşamıyorsa?!
Ne yapsın; konuşamıyorsa istifa mı etsin?
İyi de, Türkiye Zirai Donatım Kurumu'nun genel müdürlüğünden değil, Genelkurmay Başkanlığı'ndan bahsediyoruz!
Hayır yani, ne olacak istifa ederse?
Dikkatinizi çekerim: “28 Şubat bin yıl sürecek…” diyen mütekait Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu'na, bizzat 28 Şubatçıların suikast teşebbüsünde bulunduğu bir “kurumdan” bahsediyoruz.
Aklınıza ne oldu?
Halkla bütünleşmenin önemine inanan, bunu da, Diyarbakır, Van, Hakkari, Şırnak gezilerinde dermeyan eden bir generalin, camilere karşı saldırı planları barındıran müstekreh bir plandan nefret etmeyeceğini mi düşünüyorsunuz?
Demokratik tepkileri bari “asimetrik psikolojik savaş” tesmiye etmesin derseniz, haklısınız!
Lakin…
General İlker Başbuğ'un malum açıklamaları, General Hilmi Özkök'ün sefer tasları mesabesindeyse ne yapacaksınız?
Hayır, dilimin altında bakla falan yok.
Sizden daha fazla malumat sahibi de değilim.
Sadece ve sadece 28 Şubat'taki yapılanmanın zannedilenden daha ciddi boyutlarda olduğunu düşünüyorum.
Söz konusu yapılanmanın oluşturduğu tahribatın korkunç olduğunu ve bu netameli süreci yönetirken kimi zaman zihinden geçirilenle söylenenin birbirine taban tabana zıt olabileceğini tahmin ediyorum.
Dolayısıyla ne söylendiğine değil, ne yapıldığına bakmak gerek.
Emin Çölaşan, “Kozmik Oda”daki aramaları bahane ederek açık mektup yöntemiyle darbe dilendiğinde, “aramaların tamamen yasal çerçevede sürdürüldüğü” cevabının verilmesi çok önemlidir.
General Başbuğ şayet (bir şekilde) izin vermeseydi, yahut izin vermeden evvel bütün belgeleri yok etseydi, “Kozmik Oda”daki “Balyoz Planı” gün yüzüne çıkmayacaktı.
Kendi uçağımızı düşürmeyi, vatandaşlarımızı öldürmeyi, camilerimizi bombalamayı planlayanlara, Genelkurmay Başkanımız'ın isyan etmeyeceğini nasıl düşünürsünüz?
Mesela…
“Balyoz Harekât Planı”nın mimarının, “Arkadaşlar çok çalışsın bizim olmayan bu devlet mutlaka bizim olacaktır. Biz Türkiye'de İslam ile bağlantılı görülen ama bu dini tamamen değiştirecek bir Türkiye Aleviliği yaratmak zorundayız…” ifadelerini, Alevi kardeşlerimiz ciddiye alıp tepki vermiyorlar diye, onaylıyorlar mı zannettiniz?
Aynı generalin, “Alevi olmayana hiçbir zaman tam güvenmeyeceksin…” sözüne, “Dersim'deki gibi mi güveniyorsunuz bize?..” karşılığı verilmedi diye, bu lakırdılara değer verildiğini mi sanıyorsunuz? (Emin Çölaşan ve Bekir Coşkun'un mahut lakırdıyla şaşırtıcı derecede benzer ifadeleri vardı; kim kimden etkileniyor acaba?)
Demem o ki; kimi zaman gördüğünüz şey, olunan şey olmayabilir.
Keşke, Hazreti Mevlâna'nın, “Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol” sözüne mazeret teşkil edebilecek kaotik ortamlar hepten yok olsa!
Zaten bunun mücadelesi verilmiyor mu?

Yenişafak
 
Üst