Gençlik, Yalnızlık, Sosyal Çöküntü..

girdap

Ordinaryus
Katılım
8 Şub 2007
Mesajlar
2,541
Tepkime puanı
252
Puanları
0
Psikolog Mehtap Kayaoğlu ile gençliği, sorunlarını konuştuk.

Günümüz Türkiye’sinde sizce en önemli unutulan değerlerimiz nelerdir?

Bence manevi değerlerimizi unutmaya başladık. Son yılların ekonomik sıkıntıları nedeniyle bir koşuşturmacadır gidiyor. Arkadaşlar birbirini arayamıyor bile! Ev ziyaretleri azaldı. Sosyal iletişimimiz zayıfladı. Herkes kendi hayatını yaşıyor. İnsanı insan yapan olmazsa olmaz cinsinden değerlerimizi yeniden hatırlamalı, onlara sahip olmak için çabalamalıyız. Değerler nasıl aktarılır peki? Tabii ki yaşayarak, yaşam içinde örnek olarak aktarılır!

Başarı kompleksinden kurtulmamız lazım milletçe. Başarı kavramına kafayı taktık, gerçek başarının iç huzur ve mutluluk olduğunu unuttuk. O nedenle holding sahibi sözüm ona başarılı kişiler depresyona giriyor. Ya da maddi sorunlarını işaret ederek insanlar ailesiyle kavgalı günler yaşıyor. Hâlbuki ne para mutlu eder bence ne de ev halkıyla sevgi dolu sohbet etmek, çocuğuna sarılıp öpmek paralı! Biz bahane üretmeyi seven bir milletiz maalesef. “Bir şey yapmayalım da yeter ki… Yapmamamıza bahane üretelim” modundan çıkmalıyız.

Gençler popüler gündeme uymak için arkadaş seçiminde de hata yapabiliyorlar değil mi?

Çıkma veya flört evet günümüzün modası oldu. Gençler kendilerini yalnız hissettikleri için, dertleşmek için, birisiyle bir şeyler paylaşmak için, kendisini mutlu hissetmek için, arkadaşları arasında dışlanmamak için, popüler gündeme ayak uydurmak için… Veya bunların hiç biri olmaksızın sadece canı istediği için çıkıyor!

Belirli bir yaşa geldiklerinde, gelecek hayatlarını organize etmek için insanların birbirlerini tanımasında ve birlikte bir zaman dilimi paylaşmalarında sakınca yok aslında. Ama günümüzdeki flört kavramı çirkindi zaten; artık oldukça çirkin durumlara ulaştı. Temelinde sağlıksız aile ilişkileri ve ilgisiz bırakılmış çocuk halleri yatıyor. Siz çocuğunuzu sevgi dolu bir ortamda büyütürseniz, karşı cinsle flört etmeye çok hevesi olmaz. Çünkü duygusal boşluk yaşamıyordur ki bunu dışarıdan birisiyle doldurmaya çalışsın. Yaşıtlarıyla arkadaşlık eder o kadar. Ayşe ile Ali’nin çok da bir farkı olmaz onun gözünde! İkisi de insandır ve ikisi de arkadaştır. Ama yasaklı büyümüşse, sevgisiz/ilgisiz bırakılmışsa flört onun için en iyi beslenme kaynağı oluyor.

Bu söyleşiyi okuyan gençlere tavsiyem (psikoterapist bir abla tavsiyesi olsun); kendi duygularınızı yıpratacak kadar çok ilişki yaşamayın. Ne kadar az olursa o kadar az yıpranırsınız. İlerde önünüze çıkacak gerçek ve doğru ilişkiyi bulduğunuzda, onu diğerlerinden ayırabilecek kadar sağlam sinirleriniz olmalı. Aksi halde yıpranmış ilişki tecrübelerinizle kimseye güvenmemeyi öğrenirsiniz ve çok sıkıntı çekersiniz.

Sağlıklı evliliğin ilk şartı nedir?

Sağlıklı evliliğin ilk şartı kişinin kendisini tanımasıdır. Kendinizi iyi tanırsanız, nasıl bir eşle daha mutlu olabileceğinizi fark etme şansınız olur. Karşıdaki insana göre eş seçilmez. Kendinize göre eş seçilir.

Sizce intihar nedir? Tıbbî açıdan nasıl değerlendirilebilir? Bir de kişiyi intihara götürmemek için özellikle arkadaş grubunun-dost-sohbet grubunun ya da komşuların neler yapması gerekir?

İntihar; kendine kıyıcılık dediğimiz çok ağır bir ruhsal çöküntüdür. İşin kötü yanı intihar eden kişiler çoğunlukla aile bireylerine veya yakın çevrelerine bu intiharın mesajını verirler. “Çok kötüyüm… Kendime bir şey yapmaktan korkuyorum” şeklinde cümleler söylerler. Vebal almamak için bu durumu ciddiye almalıyız ve mutlaka bir uzmana yönlendirmeliyiz. Ya kişiyi alıp uzmana götüreceğiz ya da onu ikna edemiyorsa uzmanı alıp evimize götüreceğiz. İlaç desteği ve psikoterapi yöntemleriyle yardım ediyoruz.

Yakın çevre ne yapsın? Öncelikle kesinlikle yalnız bırakmasın. Hemen bir doktora götürsün. Gerekirse hastane ortamında bir süre tedavi ettirilsin. Sevdiği kişilerle irtibata geçilsin, onlarla vakit geçirmesi sağlansın. Gezdirilsin. Bu dönemde özellikle tutulamayacak sözler verilmesin. Yaşadığı sıkıntılı hayata endeksli önemli kararlar vermesi için zorlanmasın. Her şeyin öyle ya da böyle düzeleceğine dair güzel ve inandırıcı sözler söylensin. Kendisini ifade etmesine, anlatıp rahatlamasına olanak verilsin. Evde kalma isteği varsa, arada dışarıya çıkarılsın. Evde monoton bir şekilde yatakta yatmasına izin verilmesin. Kendisine değer verildiğini hissedeceği minik tatlı hediyeler alınsın.

Neden paylaşmayı sevmiyoruz? Ya da neden dertleşemiyoruz?

Çünkü meşhur bir atasözümüz var: “Söyleme dostuna, söyler dostuna.” Biz milletçe biraz ilginciz. Aramız iyiyken, birbirimizin sıkıntılarını sorunlarını dinliyoruz, yardımcı olmaya çalışıyoruz. Ama o kişiyle aramız bozulunca ne var ne yok her bir şeyi anlatıyoruz herkese. Zamanla tecrübe edindik bu durumu, artık anlatmıyoruz.

Ayrıca psikolojik açıdan bakacak olursak duruma, anlattıklarımızdan bir fayda elde edemiyorsak neden anlatalım ki! Bence birinin derdini dinlemek de zor! İnsanlar kendi sorunları varken oturup başkasınınkini dinlemek istemiyor bile. Hatta dinleyince kendi psikolojisi daha fazla bozuluyor. Derken işler iyice karışıyor. Anlayacağınız anlatana da zor dinleyene de!

Lise düzeyindeki gençlerimize dönük olarak bir soru sormak istiyorum... Sanki günümüzün öğretmenleri lise öğrencilerini anlamıyor ya da anlayamıyor mu? Öğretmenler biraz daha dersle değil de onların ruhlarıyla ilgilenmiş olsa keşke değil mi?

Haklısınız. Ama öğretmenlerin de işi zor. Müfredat ağır, dersleri yetiştirmek neredeyse imkânsız. Tüm bunların ortasında gençliğin değişen ve saygısızlaşan tavırları onları da fena halde yıpratıyor. Hani “gitmek mi zor kalmak mı zor” durumu var ya, aynen öyle. Ama her şeye rağmen her öğretmen bilmeli ki, öğrettiği aruz vezni, trigonometri, havuzun kaç litre su aldığı, asidin metale verdiği zarar… Her şey ama her şey unutulacak. Geriye kalan sadece öğretmenlerin, günlük hayatın pratiğine dair yaşamı kolaylaştıracak tatlı/anlaşılır önerileri olacak!

Günümüz gençliğinin sizce ana sorunları satır başları ile nelerdir?

Aslına bakarsanız bu sorunun cevabı o kadar uzun ki. Satır başlarıyla verirken bile liste uzayıp gidecek. Hiç detaya girmeden gençliğin ana sorunlarını sıralayacak olursam –ki bu sıralamayı kendi çalıştığım gençleri gözümün önünden geçirerek yapacağım- eminim ki şaşıracaksınız. “Vayy bu kadar çok mu sorun yaşıyor bu gençler” diye düşünebileceksiniz. Ama durum bu…

* Öncelikle çok ciddi bir biçimde internetin doğru ve sağlıklı kullanılmaması sorunu yaşıyorlar. Buna bağlı olarak “msn” ve sosyal iletişim ağlarında gereğinden fazla zaman geçirme, günlük hayatlarında zerre işlerine yaramayacak hatta tam tersine zarar gördükleri internet oyunlarıyla kendilerinde “internet bağımlılığı” dediğimiz hastalıklı durumu ortaya çıkarıyorlar.

* Erteleme alışkanlığı ve tembellik hat safhada.

* Akşama kadar yüzlerce mesaj yazma… Bedava hatların sayesinde malum.

* Yalnızlık, kendini yalnız hissetme, kendisini kimsenin anlamadığı ve hiç kimse tarafından anlaşılamadığı/anlaşılamayacağı duygusu son birkaç yıldır inanılmaz yükselmeye başladı. “Bilinçaltı yalnızlık duygusu” diyorum ben buna.

* Aklınıza gelebilecek pek çok durumla ilgili kaygılar. Sağlıkla, kişilik yapılarıyla, görüntüleriyle, giyimleriyle, aile ve ev yaşantılarıyla, çevreleriyle kurdukları ilişkilerle, vs. Bunlar gibi her türlü kaygı. Hatta bazen öyle abartıyorlar ki kaygı bozukluğu rahatsızlığına yakalanarak psikolojik yardımı mutlak almak zorunda kalıyorlar. Liste çok uzun ama kısaca böyle…

Ailelerin "bankamatik aile" anlayışları var. Yani “gerekli ödemeyi yaparız, istediklerini alırız, daha ne?” Ama en önemli şeyi sanki unutuyorlar. Sizce anne ve babaya düşen sorumluluklar nelerdir?

Biraz önce saydığım tüm bu sorunlar “bankamatik aile” anlayışının bir getirisi zaten. Sarılmadan, öpmeden, onu büyüme dönemi boyunca tanımaya çalışmadan, ilgi ve isteklerini fark edip yaşına ve büyüme döneminin özelliklerine uygun olanlarını doyurmadan, onun dünyasına girmeden, onun gelecek hayallerinin ve ümitlerinin kocaman bir parçası olmadan, yürüdüğü ve endişelenerek yol aldığı hayatında destekleyici kaliteli anne/baba olamadan… Sadece para ile ebeveyn olursak geleceğimiz nokta kaygı-depresyon-boşlukta-kendini tanımayan-hayatı boş vermiş bir gençlik olur o kadar!

Burada aileye düşen en önemli sorumluluk evladını güvenli, huzur dolu, mutlu ve iletişim yollarının keyifle işlediği bir ailede büyütmektir. Bunun için öncelikle eşler olarak birbirlerini sevmek ve birbirlerine saygı göstermek zorundalar.


Fahri Sarrafoğlu konuştu
Kaynak
 

real.ist

Doçent
Katılım
13 Ara 2006
Mesajlar
500
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Günümüz teknolojisi insanları yanlızlığa itiyor gibi görünsede, bu yaşananların bir avantajıda olabilir insanlık için. Belki yeni bir çağa hazırlandırılıyor insanlık. Yeni çağın farkındalık çağı olacağı ve teknolojik daha ileri bir aşamayı insanlığa sunacağı söyleniyor.
 

Meryem

Komplike
Katılım
6 Tem 2006
Mesajlar
15,309
Tepkime puanı
759
Puanları
0
Yaş
37
Konum
İstanbul
Enfes bir söyleşi olmuş. Yalnızca gençler için hata ayıklamaya yardımcı, yol gösterici değil, aynı zamanda ilerlemiş yaşlardaki insanlar için de muhasebeye teşvik edici cümleler var içinde...

Allah razı olsun girdap, istifademize sunduğun için.. :)
 

Nur-uL Envâr

Enis ~
Katılım
20 Ara 2009
Mesajlar
1,885
Tepkime puanı
557
Puanları
0
Konum
Eşikte.
Hazine'ye katılmakla birlikte;Allah razı olsun kardeşim..

Teşekkür ettik...
 

SeTTaR

Profesör
Katılım
1 Eyl 2009
Mesajlar
1,148
Tepkime puanı
135
Puanları
63
Konum
Biryerlerde
Bence çok önemli yazı dizisi teşekkür ederim bu konuyu açtığınız için.

Ne yazık ki günümüz Türkiyesinde ki gençlerin büyük bir bölümü internet tv vs araçlarla kendi öz benliğinden alınıp apayrı kültür erozyonu içinde yaşayan insanlar haline getirilmeye çalışılıyor.Bunun en büyük sebebi anne ve babaların çocuklarıyla yeteri kadar ilgilenmemesidir.Çocuğun anlayacağı dilde doğru ve yanlış anlatılmıyor,ergenlik yaşına gelen gençlerle iyi bir diyalok kurup bazen baba bazende arkadaş olunursa ozaman gençlerimizi daha iyi anlar,gençlerimiz sıkıntılarını ve sorunlarını çekinmeden paylaşa bilir.Yeterki bu fırsatı kendilerine anlayış içinde verelim.Geleceğimiz olan çocuklarımızı gençlerimizi kaybetmek istemiyorsak öncelikle kendimizden fedakarlık etmeliyiz.Eminim bu fedakarlığın karşılığını en güzel şekilde alırız.
 
Üst