Gülzar-ı İrfan
..............
- Katılım
- 24 Eki 2006
- Mesajlar
- 6,736
- Tepkime puanı
- 436
- Puanları
- 0
Gençlerin derdi yeni değil
Kur'an’ımızın bize verdiği Âdem’in iki çocuğuna ait örnekten yola çıktığımızda şu gerçekle yüz yüze geliriz: Şu koca dünyada iki elin parmaklarını dolduramayacak kadar az insanın bulunduğu bir zamanda da iki kardeş anlaşamamış, biri diğerine zulmetmiştir. İki gencin anlaşamaması, gençlerin ebeveynlerine ters düşmesi günümüzün meselesi değildir. Tarih kadar eski, insan kadar köklü bir sorun olarak durur gençlerin sorunları.
Gençlerin sorunları üzerinde iz sürüldüğünde görülecektir ki bu bir aile sorunu, eğitim sorunu, devletin siyaset sorunu olduğu kadar gencin kendisiyle de yaşadığı bir sorundur. Sorun bir fakirlik, zenginlik sorunu da değildir. Zengin kadar fakir çocuk da sorun yaşıyor. Bazı sorunlarda ortak oldukları noktalar bulunmakla beraber, zenginin kendine göre, fakirin de kendine göre bir sorun yumağı vardır. Daha da acayip olanı, çoğu gencin ızdırabını dindirmek için müdahale edecek birinin, o gençten ne sorunu bulunduğuna dair alabileceği bir cevabı da olmayışıdır.
Gençler, bağırdıkları kadar belge çıkaramazlar. Öyle olur ki, bağırmış olmak, küsmüş olmak için küserler. Kimsenin onları anlamadığını söylerler ama bir şey anlatmazlar veya anlatamazlar. Anne babalarının anlayışsızlıklarını şikâyet ederler fakat bir şey anlatmazlar. Sessiz kalarak, protesto ederek ses getirmeye çalışırlar. Kimi saçını başını dağıtarak, kimi uyumayarak, kimi üstü başını dağıtarak rahatlamaya çalışır. Adına ‘gençlik’ denen sürecin geneli bu tür sıkıntılarla yoğun olarak geçmektedir.
Gençlerin sıkıntılarını yokuşa süren en önemli etkenler arasında anne babaların sabırsızlığı, aşırı ideal davranmaları, sözle ve talimatla ıslah etme arzuları, sözlü ve dayaklı ceza yöntemleri tercih etmelerini bir kenara bırakamayız. Ebeveynin bu tür davranışları, servisinden önce ehil olmayanı tarafından kurcalanmış bir teknik alet durumuna düşürmektedir gençleri. Bu yüzden gençlerin ‘gençlik’ dönemlerine ait sıkıntıları ya daha uzun bir zaman almakta ya da iz bırakarak gitmektedir.
Ebeveyn, asıl sorumluluk döneminin bu dönem olduğunu unutmadan vazifesini icra etmelidir. Çağdaş bilimlerin desteğinde gelişen pedagojik kuralların bir kenara atılmayacak kadar önemli olduğunu kabul etmemiz gerekir. Ancak bu bilimin genel olarak batılı toplumlar üzerindeki araştırmalardan esinlenerek hazırlandığını, bu nedenle
de pedagojinin de doktorluk yönlerinin bulunduğunu dikkatlerimizden
kaçırmamalıyız. Gençlik dönemini, sınırsız, saygısız, kuralsız geçirmeye yönelik tavsiyeleri kabullenemeyiz. Ömrün en verimli dönemini Allah’a isyanla geçirmeye teşvik eden hatta bunu tavsiye eden kuralları kabullenmemiz mümkün olmaz. Biz, onlardaki yararlı şeyleri almakla beraber bize ait olanla yolumuza devam etmek zorundayız.
ALLAHA EMANET OLUN
Kur'an’ımızın bize verdiği Âdem’in iki çocuğuna ait örnekten yola çıktığımızda şu gerçekle yüz yüze geliriz: Şu koca dünyada iki elin parmaklarını dolduramayacak kadar az insanın bulunduğu bir zamanda da iki kardeş anlaşamamış, biri diğerine zulmetmiştir. İki gencin anlaşamaması, gençlerin ebeveynlerine ters düşmesi günümüzün meselesi değildir. Tarih kadar eski, insan kadar köklü bir sorun olarak durur gençlerin sorunları.
Gençlerin sorunları üzerinde iz sürüldüğünde görülecektir ki bu bir aile sorunu, eğitim sorunu, devletin siyaset sorunu olduğu kadar gencin kendisiyle de yaşadığı bir sorundur. Sorun bir fakirlik, zenginlik sorunu da değildir. Zengin kadar fakir çocuk da sorun yaşıyor. Bazı sorunlarda ortak oldukları noktalar bulunmakla beraber, zenginin kendine göre, fakirin de kendine göre bir sorun yumağı vardır. Daha da acayip olanı, çoğu gencin ızdırabını dindirmek için müdahale edecek birinin, o gençten ne sorunu bulunduğuna dair alabileceği bir cevabı da olmayışıdır.
Gençler, bağırdıkları kadar belge çıkaramazlar. Öyle olur ki, bağırmış olmak, küsmüş olmak için küserler. Kimsenin onları anlamadığını söylerler ama bir şey anlatmazlar veya anlatamazlar. Anne babalarının anlayışsızlıklarını şikâyet ederler fakat bir şey anlatmazlar. Sessiz kalarak, protesto ederek ses getirmeye çalışırlar. Kimi saçını başını dağıtarak, kimi uyumayarak, kimi üstü başını dağıtarak rahatlamaya çalışır. Adına ‘gençlik’ denen sürecin geneli bu tür sıkıntılarla yoğun olarak geçmektedir.
Gençlerin sıkıntılarını yokuşa süren en önemli etkenler arasında anne babaların sabırsızlığı, aşırı ideal davranmaları, sözle ve talimatla ıslah etme arzuları, sözlü ve dayaklı ceza yöntemleri tercih etmelerini bir kenara bırakamayız. Ebeveynin bu tür davranışları, servisinden önce ehil olmayanı tarafından kurcalanmış bir teknik alet durumuna düşürmektedir gençleri. Bu yüzden gençlerin ‘gençlik’ dönemlerine ait sıkıntıları ya daha uzun bir zaman almakta ya da iz bırakarak gitmektedir.
Ebeveyn, asıl sorumluluk döneminin bu dönem olduğunu unutmadan vazifesini icra etmelidir. Çağdaş bilimlerin desteğinde gelişen pedagojik kuralların bir kenara atılmayacak kadar önemli olduğunu kabul etmemiz gerekir. Ancak bu bilimin genel olarak batılı toplumlar üzerindeki araştırmalardan esinlenerek hazırlandığını, bu nedenle
de pedagojinin de doktorluk yönlerinin bulunduğunu dikkatlerimizden
kaçırmamalıyız. Gençlik dönemini, sınırsız, saygısız, kuralsız geçirmeye yönelik tavsiyeleri kabullenemeyiz. Ömrün en verimli dönemini Allah’a isyanla geçirmeye teşvik eden hatta bunu tavsiye eden kuralları kabullenmemiz mümkün olmaz. Biz, onlardaki yararlı şeyleri almakla beraber bize ait olanla yolumuza devam etmek zorundayız.
(devamı var)
ALLAHA EMANET OLUN