Aynayı eliyle silip kendisine baktı.Gözleri görmek için yapılmıştı ve o daha önce bunun farkın değildi.Karşısında duran adam kimdi acaba?Kendini yeni yeni tanımaya başlamıştı.Bu onun için yeni bir deneydi.Aynada düz bir alnın üstüne dalgalı dökülen siyah saçlar dikkatini çekti.Ne kadar-da dağınıktılar,gözlerin-de,sadece yırtıcı hayvanlar-da oluşabilecek,tuzağa düşmekten korkan bir hava vardı.Gördükleri karşısında dehşetle ürperdi ve çelik kadar sert bakan bu gözlerle dünyaya ne denli korkak baktığı için,kendinden nefret etti.Ellerini yüzüne değdirip teninin neden bu kadar esmer olduğunu merak etti.Yüzünün kıvrımlarını eliyle keşfederken avuç içlerinde peydah olmuş nasırlar nedeniyle içinde sonsuz bir üzüntü duydu.Çalıştığı iş bedenin tüm unsurlarıyla onu ele veriyordu.Ve bu iradesi dışı itiraf onu son derece rahatsız ediyordu.Kolunu sıvazladı ve pazusunun altına dikkatlice baktı.Gördüğü karşısında tebessüm etti,demekki güneş yanığı teni,bir süre güneşten uzak kalsa,bulutların beyazı kadar ak birşekilde ifşa edecekti kendisini.Oysa yeryüzünde O’nun şu anda sahip olduğu ten rengini arzulayan kadınların,böylesi bir görünüş kazanmak uğruna kendilerine neler yaptıkları hakkında düşünceler,hiç aklına gelmedi bile.
Bir an kendisini bir kaç saat önce asla bu dünyadan olduğunu kabul etmediği cennet hurisi olarak gördüğü kızın yerine koyup yüzüne bakmayı denedi ama başaramadı.Çünkü kızın yaşantısı hakkında herhangi bir bilgiye sahip değildi.Bunu yapabilmesi için kızın hayatını doğrudan,detaylı bir biçimde biliyor olması gerekiyordu.O ise zenginlerin gündelik yaşantılarında ne yaptıklarını veya ne işlerle uğraştıklarını bilmiyordu.Kafasında aşkı şekilllendirmeye çalıştı,daha önceleride aşık olmuştu ama şimdi durum farklıydı.Önceki kızlar hep kendi sınıfından olmuştu.Onlarla ortak bir nokta bulup konuşmak zor olmamıştı,ama şu anda durum bambaşkaydı.Karşısındaki ne işçi sınıfından bir kız,ne-de bu dünyadan olduğuna inandığı bir varlıktı.Bu muamma kızla arasına sonu gelmeyen bir uçurum açmıştı adeta.Şu anki düşünceleri daha sonraları sürekli içini kemirecekti,aynaya bakarken homurdanmaya başladı.
“Kimsin sen?Serseri herif he,kimsin sen?Şu yaşantına bak açlık sefalet yoksukluk,sonu gelmeyen bir fakirliğin içindesin bu halinle bile,rüya ülkesinden gelmiş olan prensese aşık olmaktan geri kalmıyorsun.Ne paran var,nede seni zengin yapabilecek bir beynin.Bu kadar olumsuzluk varken hâlâ nasıl tozpembe evlilik düşleri kurabiliyorsun,hâlâ nasıl?”
Yorulana kadar aynadaki görüntüyü yumruklamaya devam etti.İlk defa yoksulluğu ve sefaleti sorguluyordu.Tüm bunları o istememişti.Şüphesiz bu kainatı yaratan onun içinde daha iyi bir mevki sağlayabilirdi,ama sonrasında yine Yaratıcının koyduğu yasalara uymak zorunda kalacaktı.Daha önceleri yaşamda zenginlerin ve bilgiye sahip olanların olduğunu işitmişti,lakin hiç biriyle yüzyüze gelmemişti ve bu yüzleşmenin kendisini bu denli utandırabileceğini hiç düşünmemişti.Gecenin bir yarısı içinde infilak etmiş bu düşünce bombalarıda neyin nesiydi.Yığınla bilinmez içine düşmüştü.Neyseki kızın soluk tenini,sarı saçlarını ve gök mavisi gözlerini düşündüğü an içi neşeyle doldu.İlk defa gerçekten aşık olduğunu düşündü,ve bu düşünce onu yeryüzünün en mutlu adamı yapmaya yetiyordu.
Bir sigara yaktı,bitmeden sigarasını söndürdü,adeta sarhoş olmuştu ve bu sarhoşluğa kızın neden olduğunu biliyordu.Yatağına uzandı elleri ve ayakları uyuşmaya başladı.Bu uyuşmaya daha sonra bilincide eşlik etti ve ancak esrarkeşlerin görebileceği delice düşler görmeye başladı...
Bir an kendisini bir kaç saat önce asla bu dünyadan olduğunu kabul etmediği cennet hurisi olarak gördüğü kızın yerine koyup yüzüne bakmayı denedi ama başaramadı.Çünkü kızın yaşantısı hakkında herhangi bir bilgiye sahip değildi.Bunu yapabilmesi için kızın hayatını doğrudan,detaylı bir biçimde biliyor olması gerekiyordu.O ise zenginlerin gündelik yaşantılarında ne yaptıklarını veya ne işlerle uğraştıklarını bilmiyordu.Kafasında aşkı şekilllendirmeye çalıştı,daha önceleride aşık olmuştu ama şimdi durum farklıydı.Önceki kızlar hep kendi sınıfından olmuştu.Onlarla ortak bir nokta bulup konuşmak zor olmamıştı,ama şu anda durum bambaşkaydı.Karşısındaki ne işçi sınıfından bir kız,ne-de bu dünyadan olduğuna inandığı bir varlıktı.Bu muamma kızla arasına sonu gelmeyen bir uçurum açmıştı adeta.Şu anki düşünceleri daha sonraları sürekli içini kemirecekti,aynaya bakarken homurdanmaya başladı.
“Kimsin sen?Serseri herif he,kimsin sen?Şu yaşantına bak açlık sefalet yoksukluk,sonu gelmeyen bir fakirliğin içindesin bu halinle bile,rüya ülkesinden gelmiş olan prensese aşık olmaktan geri kalmıyorsun.Ne paran var,nede seni zengin yapabilecek bir beynin.Bu kadar olumsuzluk varken hâlâ nasıl tozpembe evlilik düşleri kurabiliyorsun,hâlâ nasıl?”
Yorulana kadar aynadaki görüntüyü yumruklamaya devam etti.İlk defa yoksulluğu ve sefaleti sorguluyordu.Tüm bunları o istememişti.Şüphesiz bu kainatı yaratan onun içinde daha iyi bir mevki sağlayabilirdi,ama sonrasında yine Yaratıcının koyduğu yasalara uymak zorunda kalacaktı.Daha önceleri yaşamda zenginlerin ve bilgiye sahip olanların olduğunu işitmişti,lakin hiç biriyle yüzyüze gelmemişti ve bu yüzleşmenin kendisini bu denli utandırabileceğini hiç düşünmemişti.Gecenin bir yarısı içinde infilak etmiş bu düşünce bombalarıda neyin nesiydi.Yığınla bilinmez içine düşmüştü.Neyseki kızın soluk tenini,sarı saçlarını ve gök mavisi gözlerini düşündüğü an içi neşeyle doldu.İlk defa gerçekten aşık olduğunu düşündü,ve bu düşünce onu yeryüzünün en mutlu adamı yapmaya yetiyordu.
Bir sigara yaktı,bitmeden sigarasını söndürdü,adeta sarhoş olmuştu ve bu sarhoşluğa kızın neden olduğunu biliyordu.Yatağına uzandı elleri ve ayakları uyuşmaya başladı.Bu uyuşmaya daha sonra bilincide eşlik etti ve ancak esrarkeşlerin görebileceği delice düşler görmeye başladı...