Gazze üzerinde oynanan oyunlar

korakademik

Ordinaryus
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
2,236
Tepkime puanı
63
Puanları
0
Küçük olaylar üzerinden büyük düşler kurmak ile büyük hikâyeler üzerinden küçük hesapların ardına düşmek arasında oldukça derinlikli bir fark vardır. Tarihin gördüğü tüm kahramanlar küçük hikâyelerini büyük hesaplara dönüştürmeyi başarmış kişilerken, tarih içinde en fazla kaybedenler ise büyük hikâyelerini küçük hesaplar uğruna feda edenler olmuşlardır.
Bugün dünyada Müslümanların büyük işler başaramamasının ardında yatan nedenlerden biridir bu yaklaşım. Büyük hikayelerimiz ama hikayelerimizle uyumlu olmayan emellerimiz var. Onun için küçük insanlar ve küçük fikirler sürekli üzerimizde hükümferma olma imkanına ulaşıyorlar.

Son günlerde bu sözlerimizi çok çarpıcı biçimde teyit eden bir gelişme yaşandı. Filistin’e yol açık konvoyundan ve o konvoy bağlamında yaşanıpta dar alanda kalan, anlatılmayan hadiselerden bahsediyoruz…

Gazze’de yaşanılanları ve Gazze’nin büyük hikaye oluşunu anlatmak yersiz olur. Zira orta yerde koskoca bir yaşanmışlık varken hangi sözcük o yaşanmışlıkla anlam sunma yarışına girebilir ki? Aksine vurgulamak istediğim küçücük hikayemizdir, bir yüce amacın içine sızan bireysel ve kurumsal nefislerimizin bizi getirdiği noktadır.

Filistin’e yol açık konvoyu “Viva Palestina” komitesinin Gazze’ye düzenlediği üçüncü yardım konvoyuydu aslında. Konvoyun Türkiye ayağındaki sorumluluğunu ise İHH üstlenmişti. Buraya kadar her şey normalken sonrasında yaşanan bir dizi gelişme aslında çok aşkın bir girişimi bile kısır beklentilerimize nasıl alet ettiğimizi gözler önüne seriverdi. İstanbul’dan Gazze’ye dek uzanan sadece yollar değildi. Kurumsal ve bireysel benlikler de aynı güzergahı takip ediyordu.

Konvoyun Türkiye organizasyonunu İHH üstlenmişken bazı kurumlarımız sanki organizasyon sahibi kendileriymiş gibi reklamlar yaptılar, televizyon programları tertiplediler. Belki yapabilseler organizasyonu kendileri üstleneceklerdi. Okuyucu sakın bunu “hayırda yarış” biçiminde algılamasın. Modernitenin egemen olduğu çağda öne çıkan olgu anlam ve öz değil biçim ve imajdır. Ve modernitenin girdabında şekillenen kurumlarımız da aynı refleksi göstermekten kendilerini alamamaktadırlar. Dolayısıyla en saf niyetlerle tertip edilmiş eylemsellikler bile imaj oluşturma adına harcanabilmektedir.

Konvoy güzergahı boyunca Suriye’de, Ürdün’de ve en son Mısır’da yaşanılan tüm sorunlarda ve sorunların halli için gösterilen tüm çabalarda sürekli İHH ekibi inisiyatif almıştı. Bütün bu süreç içerisinde organizasyonu kurumsal kimlikleriyle üstlenmeye çalışan kesimlerden karşılaşılan sorunların halline dönük hiçbir katılım görülmemiştir.

Mesele sadece organizasyonu “kendine” mal etme ve “sorunlardan uzak durma” biçiminde cereyan etmedi. Konvoyun şartlarına dahi riayet edilmedi bu kesimlerce. Konvoya katılan araçlar bilindiği gibi Gazze’de önceden belirlenen tüzel kişilere devredilecekti. Kimse aykırı ve bağımsız hareket etmeyecekti.

Lakin bu konsensüs bile Gazze’de ihlal edildi. Büyük hikâyeyi itibar devşirmeye kurban eden bazı kurumlarımız kendi kontenjanlarından konvoya katılan araçları konvoydan bağımsız olarak kendi kurumları adına Gazze’de devrettiler. Bu tavır “bizin” “bene” tercih edilmesinden başka bir anlama gelmiyor ne yazık ki.
Tüm engellemelere karşın gösterilen mukavemet, sergilenen direniş meyvesini verdi ve konvoy Gazze’ye girdi. Baştan beri belki de en acı olay işte tam bu geçiş sırasında yaşandı. Konvoyla birlikte sıkıntılara katlanmayanlar konvoydan önce sınırı geçmişlerdi. Uçakla Mısır’a gelip, konvoyun direngenliği neticesinde açılan sınır kapısından üzerleri hiç tozlanmadan geçivermişlerdi.
Simalarında yorgunluktan eser bulunmayanlar basın önünde verdikleri demeçlerle bir anda konvoyun tüm kazanımlarını zimmetlerine dahil etmişlerdi.

Bu davranışın iğretiliğinin sorgulanmaması, hatta davranışın sahiplerinin birer “Gazze Fatihine” dönüştürülmesi işin diğer trajik kısmını oluşturuyor.

Bu tavırlar ne kurumlara ne de cemaat önderlerine yakışan tavırlar olamaz kuşkusuz. Yolda olmayanların yolda olanların azığına talip olması, kendisini yolda olanlarla eşitlemesi ve yolda imiş gibi davranması etik bir davranış değildir. Sahip olmamız gereken tutum büyük hikayeler söz konusu olduğunda bireysel ve kurumsal kimliğimizi unutmak olmalıdır. Bu sadece insani erdemler açısından değil İslami kimliğimizin de bir gereğidir.
 

korakademik

Ordinaryus
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
2,236
Tepkime puanı
63
Puanları
0
”Siyonizmin dini de imanı da yok”
Siyonizm ve İsrail karşıtı Naturei Karta Yahudileri Hahamı Ahron Cohen, İsrail’in uyguladığı vahşetin dinlerinde yeri olmadığını belirterek, Siyonistlerle ilgili şok tespitlerde bulundu.

Pazar 24.01.2010 – 07:14
Siyonizm ve İsrail karşıtı Neturei Karta Yahudileri Hahamı Ahron Cohen’den Vakit gazetesine konuştu. İsrail’in uyguladığı vahşetin dinlerinde yeri olmadığını ifade eden Cohen, “Siyonizm’in merhameti yok. Siyonistler yüzünden tüm Yahudilere kötü gözle bakılıyor” dedi.
Nedim Aslan’ın haberi…
Londra’da Filistin’i Anma Haftası etkinliklerinin yapıldığı salonda lüleli saçları ve sakallarıyla dikkatleri üzerlerine çeken, siyah ve ince pardösülü, fötr şapka giymiş dört Yahudi hahamın boynunda Filistin bayraklı atkılar ve pardösülerine iliştirilmiş, ‘Viva Palestine’ rozetleri vardı. Siyonizm ve İsrail karşıtı Neturei Karta Yahudilerinden olan bu hahamlar, film gösterimleri ve konuşmalardan oluşan etkinlik sona erince, “Gazze ve tüm Filistin’e Özgürlük’ başlıklı bir bildiri dağıttılar. “Yüce Yaratıcının izniyle, Esselam Aleyküm” diye başlayan bildiride “Gazze’ye düzenlenen Siyonist saldırının üzerinden bir yıl geçmesine rağmen, trajedinin sürdüğü ve bu trajediden sorumlu Siyonistleri kınadıklarını” belirten ifadeler yer alıyordu.
GECE SAAT 10.30’DA SİNAGOGDAKİ GÖRÜŞME
Bildiriyi dağıtan hahamlardan Elhanan Beck ile tanıştıktan sonra kendisiyle bir mülakat yapmak istediğimi belirttim ve o da bu talebimi memnuniyetle karşıladı. Mülakat için Haham Elhanan Beck’i Pazartesi günü (18 Ocak) aradığımda, Almanya’da bulunan İsrail hükümeti yetkililerini protesto etmek için bulunduklarını ve bu yüzden Londra’ya geç saatlerde geleceklerini söyledi. Beck, akşam geç saatte verdiği adrese gelebilirsem, Manchester’dan gelen ve İran’daki ‘Sözde Yahudi Soykırımı’na katılmış Haham Ahron Cohen ile görüşebileceğimi aksi halde başka zaman başka bir hahamla görüştürebileceğini söyledi. İran’a gitmiş ve Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad ile görüşmüş olan Ahron Cohen’le görüşmek için bu fırsatı kaçırmak istemedim ve akşam saat 10.30’da Yahudilerin yaşadığı Stamford Hill’deki sinagoga geldim.
ALMANYA’DA İSRAİL HÜKÜMETİNİ PROTESTO ETMEYE GİTTİ
Eski bir evin sinagoga dönüştürüldüğü ve her gün dini eğitim verilen binanın ikinci katında görüştüğüm Haham Ahron Cohen, Almanya’daki protesto gösterisinden yorgun bir şekilde yeni dönmüştü. İlk önce Almanya’ya neden gittiğini soruyorum Haham Cohen’e: “Almanya, Siyonist İsrail’e füze savunma sistemli savaş gemisi verecek. Siyonistler bölgeyi karıştırmak için yine kan dökecek, bizler bunun için Almanya’ya giderek protesto gösterisi yaptık.”
NEDEN, SİYONİZME VE İSRAİL’E KARŞI?
Peki neden kendisini tüm Yahudilerin hamisi olarak addeden İsrail’i protesto ediyorlar Neturei Katra Yahudileri? 2000 yıllık sürgünden sonra Yahudiler için bir yurt kuran İsrail’i desteklemeleri gerekmez mi? Haham Ahron Cohen bu soruya şu şekilde cevap veriyor: “Biz Ortodoks Yahudileri hayatımızı Tevrat’a göre yaşamaya çalışıyoruz. Yahudilik diğer dinler gibi merhametli olmayı ve alçak gönüllülüğü savunan bir din. Bizler günahlarımız nedeniyle Yüce Yaratıcı tarafından 2000 yıl önce sürgüne gönderildik ve dünyanın her tarafına dağıldık. Tevrat’ta Yahudilerin Filistin’e döneceği yazıyor ama bu Filistinlileri topraklarından atarak, katlederek olmaz. Bizler günahlarımızdan arınmalıyız ve merhametli olmalıyız.”
“Siyonizm’in merhameti yok. Siyonizm, dini terk eden ‘laik-ulusalcı’ bir grup tarafından kuruldu. Bu insanlar Arapları Filistin’den atarak bir devlet kurdular. Bu bizim dinimize aykırı. Başka insanları topraklarından sürmek, katletmek inancımıza aykırı. Siyonist düşünceyi taşıyan İsrail’e bu yüzden karşıyız. Siyonistler, Filistinlilere yaptıkları nedeniyle hiçbir zaman barış yüzü göremeyeceklerdir.”
SİYONİZM, ZALİM VE KİBİRLİ BİR KARAKTERE SAHİP
Türkiye ve İsrail arasında ‘Büyükelçi’ye nezaketsizlik’ krizine kadar devam eden son iki yıldaki ilişkileri konusundaki soruya şöyle cevap veriyor Cohen: “Siyonizm’in karakterinde zalimlik ve kibir vardır. Gazze katliamından sonra birçok ülke Siyonizm’in bu karakterini daha iyi gördü. Türkiye hükümeti bunu daha açık gördü. Türkiye’nin Siyonizm’in zalim karakterine karşı sesini yükseltmesi çok önemli.”

LIEBERMAN VE AYALON HASTALIKLI TİPLER
Haham Cohen, Türkiye Büyükelçisi Oğuz Çelikkol’a ‘diplomatik nezaketsizlikte’ bulunan İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı Danny Ayalon ve ırkçı Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman hakkında da ilginç ifadeler kullanıyor: “Bu insanlar zalim ve hastalıklı tipler. Bazılarına göre ağır kaçabilir ama bunlar günümüzün Nazileri. Bunların politikaları kin ve nefret üzerine kurulu.”
İRAN’A GİTTİ DİYE BAŞINA GELMEDİK KALMADI
Cohen’e 3 yıl önce İran’da katıldığı ve İkinci Dünya Savaşı sırasında yaşandığı söylenen Yahudi Soykırımı ile ilgili tartışmaların yapıldığı konferansı soruyoruz. Cohen, bu konferansa katıldığı için başına gelmeyen kalmamış. Manchester’daki evinin önünde günlerce protesto gösterileri düzenlenmiş, evinin camları kırılmış Cohen’in. “Yahudilikten nefret eden” damgası da yemiş Cohen. “Fiziksel olarak da saldırıya uğradım ama en önemlisi arabamı yaktılar. Arabasız kaldım. Posta kutumu bile ateşe verdiler. Birkaç gün evimden dışarı çıkamadım” diyor Cohen.
İRAN’A GİTMESİNİN SEBEBİ
Peki Haham Cohen İran’a neden gitti? Cohen bu soruya şöyle cevap veriyor: “Bizler siyasetçi değiliz. Bizim amacımız Siyonizm ile Yahudiliğin aynı olmadığı mesajını vermek. Siyonistleri Yahudilerle karıştırmayın. Bugün İsrail’in politikaları yüzünden dünyanın gözünde Siyonizm ile Yahudilik aynı görülüyor. Bizler bunu sona erdirmeye çalışıyoruz. Siyonizm bugün yüzyıllarca beraber barışçıl bir şekilde yaşamış Müslümanlar ve Araplarla Yahudileri karşı karşıya getiriyor. Siyonizm şiddet getiriyor.”
SİYONİSTLER YÜZÜNDEN YAHUDİLERE KÖTÜ BAKILIYOR
“İran’daki konferansa katılmamızın sebebi de bu. Bunu bir fırsat bildik ve İran’a birkaç kez gittim. İran, Siyonistlerin elinde acı çeken Filistinlileri destekliyor. Bizler de Filistinlileri destekliyoruz. İran’a gittiğimizde onlara, eleştirilerinin Yahudilere karşı değil, Siyonistlere karşı olmasını söyledik. Çünkü, Siyonistlerin politikaları biz Yahudilere kötülük yapıyor. Onların yüzünden bizler barış içinde yaşadığımız komşularımız tarafından kötü görülüyoruz.”
Cohen, İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad ile görüşmesini de anlatıyor: “Ahmedinejad, Holokost (Yahudi soykırımı) bir mit dedi. Olabilir, bu kendi görüşü. İkinci Dünya Savaşı’nda bir Holokost oldu. Ancak bu Filistinlileri katletmek için bir mazeret olarak kullanılamaz. Biz buna karşıyız. Bizler bunu İran’da dile getirdik. Ahmedinejad’la görüştük. Ahmedinejad, aslında Holokost’u reddetmiyor. Ama Holokost olduysa neden Filistinliler bunun bedelini ödesin diyor. Ki bu konuda haklı. Bizler de bunu söylüyoruz.”

İRAN YAHUDİLERİ HUZUR İÇİNDE YAŞIYOR
“Ahmedinejad, hiçbir zaman ‘İsrail’i dünya haritasından silme” gibi ifadeler kullanmadı. Ahmedinejad’ın önerisi gayet açık. Referandum öneriyor. Filistin’de Yahudi ve Filistinlilerin birlikte yaşayacağı demokratik bir devlet. Bizce de bu kabul edilebilir. Ama Siyonistler, işlerine gelmediği için Ahmedinejad’ı yanlış aksettiriyorlar. Biz İran’daki Yahudilerle de görüştük ve gayet huzurlu bir şekilde yaşıyorlar.”
HAMAS NEDEN ROKET ATIYOR?
Haham Cohen’e bir yıl önce Gazze’de işlenen katliamı da soruyoruz: “Korkunç” diye cevap veriyor ve ekliyor: “Filistin 60 yıl önce İsrail devleti kurulduğundan beri değil ama 100 yıl önce Siyonizm’den beri acı çekiyor. 100 yıldan beri Filistinlilere acı ve işkence çektiriliyor. Siyonist İsrail, HAMAS’ın roket attığını ve bu yüzden saldırdığını söylüyor. Ama kimse HAMAS’ın neden roket attığını sormuyor. Problem, dışarıdan (İsraillilerin) gelip Filistinlilerin toprağını elinden almasıyla başladı.”
YAHUDİLERE HEP MÜSLÜMANLAR KUCAK AÇTI
“Siyonizm’den ve İsrail kurulmadan önce de Filistin’de Yahudiler vardı ve bu Yahudiler komşuları Müslüman Araplarla barış içinde yaşıyordu. Siyonistler geldi bu barış ortadan kalktı. Yahudiler Avrupa’da ne zaman kötü muameleye tabi tutulduysa, Müslümanlar kucak açtı. Endülüs Emevileri döneminde İspanya’da Yahudiler çok rahattılar. Ne zaman ki Endülüs Emevileri yıkıldı İspanyollar geldi, Yahudiler huzur göremez oldu. İspanya’dan kaçan Yahudilere yine bir Müslüman ülke olan Osmanlılar kucak açtı.”
Siyonistlerin dinden uzaklaşmış Yahudiler olduğunu söyleyen Haham Cohen, dindar Yahudi Siyonistlerle ilgili soruya ise şu şekilde cevap veriyor: “Yahudilik Siyonizm’e karşı. Ortodoks Yahudilerinin çoğu buna karşı ama yine çoğu bunu dile getirmiyor. Ortodoks Yahudilerin çoğu ya Siyonizm karşıtı ya da Siyonist değil. Diğer Siyonist dindar Yahudiler ise, kitaplarımızı tahrip ederek Siyonizm ile Yahudiliği bir araya getiriyorlar. Mesela, Batı Yaka’daki Yahudi yerleşimcilere göre Filistinlileri evlerinden atmak dini bir vecibe. Oysa Yahudiler hiçbir zaman başkasının toprağına, canına malına el uzatamaz. Bizler yaptığımız kötülüklerden dolayı hâlâ sürgündeyiz.”

THEODOR HERLZ DİNDEN UZAK BİR YAHUDİYDİ
Siyonizm’in kurucusu Theodor Herzl hakkında ne düşünüyor Haham Cohen? “Theodor Herlz, dinden uzak bir Yahudiydi. Herlz, Yahudiliğin temel akidelerine karşı çıktı ve Yahudileri Filistin’de toplayarak bir devlet kurmak istedi. Bu hem insani olarak hem de dinsel olarak yanlış bir şey. Yahudiler, 2000 yıldan beri devletleri olmadan da kimliklerini korudular. Dolayısıyla Herzl’in düşünceleri Yahudilik ile bağdaşmıyor.”

Kaynak: Vakit
 

korakademik

Ordinaryus
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
2,236
Tepkime puanı
63
Puanları
0
Konvoyda İngiltere, Amerika, İrlanda, Kanada, Yeni Zelanda, Avustralya, Fransa, İtalya, Yunanistan, Malezya, Fas, Cezayir ve Ürdün'den aktivistler bulunuyor. Filistin'e araç, tıbbi malzeme, ilaç ve gıda malzemesi taşıyan konvoyun Ekim ayının ortasında Gazze'ye ulaşması bekleniyor.

Konvoy 27 Eylül 2010 tarihinde İstanbul'da olacak. Konvoyun Türkiye ev sahipliğini İHH İnsani Yardım Vakfı yapacak.

4 gün İstanbul'da kalacak olan konvoy, 1 Ekim 2010 tarihinde şehirden ayrılacak. Konvoy Ankara, Kayseri, Adana, Gaziantep ve Kilis üzerinden Suriye'ye geçecek.
Cezayir, Ürdün ve Kuveyt'ten gelen araçlarla Suriye'nin Lazkiye limanında buluşulacak. Buradan gemilerle Mısır'ın Ariş limanına geçilecek. Daha sonra Refah Sınır Kapısı'ndan Gazze'ye girilecek. Konvoyun son katılımlarla birlikte toplam 150-200 araçtan oluşması bekleniyor.

İHH Başkan Yardımcısı Hüseyin Oruç, konvoyu ağırlamak için hazırlıklarına başladıklarını söyledi. Konvoyun Türkiye ayağını organize ettiklerini ifade eden Oruç, araç olarak da konvoya destek verebileceklerini söyledi.
 
Üst