Ğaylan'ın Hikayesi

İlim Talebesi

Yasaklı
Katılım
18 Ağu 2014
Mesajlar
1,630
Tepkime puanı
28
Puanları
0
المَقَامَةُ الغَيْلانِيَّةُ

Ğaylaniye(Ğaylanın) Hikayesi

حَدَثَنْي عِيسَى بْنُ هِشَامٍ قَالَ:
بَيْنَا نَحْنُ بِجُرْجَانَ، فِي مُجْتَمَعٍ لنَا نَتَحَدَّثُ، وَمَعَنَا يَوْمَئِذٍ رَجُلُ العَرَبِ حِفْظاُ وَرِوَايةً

Bana İsa b. Hişam şöyle anlattı :

Biz Cürcan ( İran'ın kuzeydoğusunda yeralan Gülistan Eyaleti'nin yönetim merkezi)'nde toplanmış konuşuyor idik.

O gün bizimle beraber hıfz ve rivayet(çi) bir adam bulunuyordu.

وَهَوَ عِصْمَةُ بْنُ بَدْرٍ الفَزَارِيُّ، فأَفْضَى بِنَا الكَلاَمُ إِلَى ذِكْرِ مَنْ أَعْرَضَ عَنْ خَصْمِهِ حِلْماً، وِمِنْ أَعْرَضَ عَنْ خَصْمِهِ احْتِقَاراً، حَتَّى ذَكَرْنَا الصَّلَتَانَ الْعَبْدِيَّ وَالبَيِثَ، وَمَا كَانَ مِنْ احْتِقَارِ جَريرٍ وَالفَرَزْدَقِ لَهُمَا، فَقَالَ عِصْمَةُ: سَأُحَدِثَكُم بِمَا شَاهَدَتْهُ عَيْني، وَلاَ أُحَدِّثُكُمْ عَنْ غَيْري، بَيْنَمَا أَنَا أَسِيرُ فِي بِلادِ تَمِيمٍ مُرْتَحِلاً نَجِيَبةً، وَقائِداً جَنِيبَةً، عنَّ ليَ رَاكِبٌ عَلىَ أَوْرَقٍ جَعْدِ اللُّغَامِ، فَحَاذَانِي حَتَّى إِذا صَكَّ الشَّبَحُ بِالشَّبَحِ رَفَعَ صَوْتَهُ بِالسَّلامُ عَلَيْكَ، فَقُلْتُ: وعَلَيْكَ السَّلامُ وَرَحْمَةُ اللهِ وَبَرَكاتُهُ، مَنِ الرَّاكِبُ الجَهيرُ الكَلاَمِ المُحَيِّي بِتَحيَّة الإِسْلاَمِ؟ فَقَالَ: أَنَا غَيْلاَنُ بْنُ عُقْبَةَ، فَقُلتُ: مَرْحَباً بِالكَرِيم حَسَبهُ الشَّهِيرِ نَسَبُهُ، السَّائِرُ مَنْطِقُهُ، فَقَالَ: رَحُبَ وَادِيكَ، وَعَزَّ نَاِديَكَ، فَمَنْ أَنْتَ؟ قُلْتُ: عِصْمةُ بْنُ بَدرٍ الفَزَارِيُّ، قَالَ: حَياَّكَ اللهُ نِعْمَ الصَّدِيقُ، وَالصَاحبُ والرَّفِيقُ،

O adamın ismi İsmet b. Bedr El-Fezâri idi.Hasmına yumuşakça veya küçümseyerek yönelen kimsenin zikrine kadar kelam bize ulaştı.Ta ki onun Saletân El-Abdî ve Beyis olduğunu hatırladık.Cerir ve Ferazdak ise o ikisine küçümseyici olmadı.

Böylece İsmet şöyle dedi : Size gözümle şahit olduğum birşey anlatacağım.

Ben Temim Beldelerinde deve ile ve kafile başkanı olarak seyahat ederken , bana evrak (yaprağı çok olan ot,ağaç) üzerinde ağzında kat kat köpük bağlayan erkek adam göründü.

Bana doğru karşı karşıya olduk , ta ki nesnenin cüssesi ve karantısı ,beygirin yelesi ile arkasının arası ile vurdu.

(Adam) Selam sana diyerek sesini yükseltti.

Ben de : Sana da Selam Allahın Rahmeti ve Bereketleri olsun.

İslam Selamı ile Selamlayan ve sesi yüksek olan bu Selamlayıcı kimdir?

(Adam) : Ben (Şair) Ğaylan b. Ukbe'yim dedi.

Ben de : Merhaba Hasebi ve Nesebi tanınan , sözü meşhur olan Değerli kişiye dedim

O '' Vadin ferah,Nâdin(sesin,toplumun) büyük olsun.Peki Sen kimsin?'' dedi.

Ben ''Ben İsmet b. Bedr El-Fezarî'yim'' dedim.

O : Allah sana uzun ömürler versin.Ne güzel dost,arkadaş ve yoldaş dedi.

وَسِرْنَا فَلَمَّا هَجَّرْنا قَالَ: أَلاَ نُغَوِّرُ يَاعِصْمةُ فَقَدْ صَهَرَتْنَا الْشَّمْسُ؟ فَقُلْتُ: أَنْتَ وَذَاكَ، فَمِلْنَا إِلِى شَجراتٍ أَلاَءٍ كَأَنْهُنَّ عَذارَى مُتَبَرِّجاتٌ، قَد نَشَرْنَ غَدائِرَهُنَّ، ِلأثَلاثٍ تُنَاوِحُهُنَّ، فَحَطَطْنَا رِحَالَنَا، وَنِلْنَا مِنَ الطَّعَامِ، وَكانَ ذُو الرُّمَةِ زَهِيدَ الأَكلِ، وَصَلَّيْنَا بَعْدُ، وَآلَ كُلُّ وَاحِدٍ مِنَّا إِلى ظِلِّ أَثَلةٍ يُرِيدُ الْقَائِلَةَ، وَاضَطَجَعَ ذُو الرُّمَّةِ، وَأَرَدْتُ أَنْ أَصْنَعَ مِثَلَ صَنِيعِهِ، فَوَلَّيْتُ ظَهْرِي الأَرْضَ، وَعَيْنَاي لاَ يَمْلِكُهُمَا غُمْضٌ، فَنَظَرْتُ غَيْرَ بَعِيدٍ إِلَى نَاقَةٍ كَوْمَاءَ قَدْ ضَحِيَتْ وَغَبِيطُهَا مُلْقىً، وَإِذَا رَجُلٌ قَائِمٌ يَكْلأُهَا كأَنَّهُ عَسِيفٌ أَوْ أَسِيفٌ فَلَهِيتُ عَنْهُمَا، وَما أَنَا وَالسُّؤالَ عَمَّا لاَ يَعْنِينِي؟

Böylece yürüdük.Öğle vakti bir yere geldiğimizde

Ğaylan ''Ey İsmet , Güneş bizi eritti , uyumayacak mıyız? '' dedi.

Ben : Sen bunu yap '' dedim.Ardından bir sarh ağacına yöneldik.Ağacın yemişleri sanki bezenmiş gibi yeniydi.

Yer(Bitkiler) ve ağaç yeşillenmiş,yapraklanmıştı.Rüzgar onları estiriyordu.

Böylece yüklerimizi indirdik.Yemeklerimize nail olduk,yöneldik.

Zûr-rume (Haylan)'ın yemeği az idi.

Ardından (Öğle) namazımızı kıldık.

Bizden herkesin ailesinden olan her bir kimse ılgın ağacının gölgesinde kaylûle (öğle uykusu) yapmak istiyordu.

Zûr-Rume (Haylan) uzanıp yattı.Bende onun yaptığı gibi uzanıp uyumak istedim.

Böylece sırtımı toprağa çevirerek uzandım.Fakat gözlerime uyku girmiyordu.

Böylece başka bir deve sürüsü gözüme ilişti,baktım.Güneş çarpmış ve heybesi çıkarılmıştı.

O zaman ayakta bir adam , onu koruyordu.Adam sanki işçi veya üzgün bir ırgat gibiydi.

Böylece o ikisinden gafil oldum.

وَنَام ذُو الرُّمَّةِ غِرَاراً، ثُمَّ انْتَبَهَ، َوكاَنَ ذلِكَ فِي أَيَّامِ مُهَاجاتِهِ لِذَلكَ الْمُرِّيَّ، فَرَفَعَ عَقِيرَتَهُ وَأَنْشَدَ يَقُولُ:
أَمِنْ مَيَّةَ الطُّلَلُ الدَّارِسُ ... أَلَظَّ بِهِ العَاصِفُ الرَّامِسُ
فَلَمْ يَبْقَ إِلاَ شَجِيجُ الْقَذَالِ ... وَمُسْتَوْقَدٌ مَا لَهُ قَابِس
وَحَوْضٌ تَثَلَّمَ مِنْ جَانِبَيْهِ ... وَمُحْتَفَلٌ دَارِسٌ طامِسُ
وَعَهْدي بِهِ وَبِهِ سَكْنُهُ ... وَمَيَّهُ وَالإِنْسُ وَالآِنسُ
كَأَنِّي بِمَيَّةَ مُسْتَنْفِرٌ ... غَزَالاً ترَاءَى لَهُ عَاطِسٌ
إِذَا جِئْتُهَا رَدَّنيِ عَابِسٌ ... رَقِيبٌ عَلَيْها لَهَا حَارِسٌ
سَتَأْتِي امْرِأَ الْقَيْسِ مَأْثُورَةٌ ... يُغَنِّي بِها العَابِرَ الجَالِسُ

Zur-Rume (Haylan) aceleyle uyumuştu.Sonra uyandı.Bu onun hiciv günlerinden birisiydi.Sesini yükselterek bir şiir okudu.

أَلَمْ تَرَ أَنَّ امْرأَ القَيْسِ قَدْ ... أَلَظَّ بِهِ دَاؤُهُ النَّاجِسُ
هُمُ القَوْمُ لاَ يَأَلَمُونَ الْهِجَاءَ ... وَهَلْ يَأَلَمُ الحَجَرُ الْيَابِسُ
فَمَا لَهُمُ في الْعُلاَ رَاكِبٌ ... وَلاَ لَهُمُ فِي الوَغَى فَارِسُ
مُمَرْطَلةٌ فِي حِياضِ المَلاَمِ ... كَمَا دَعَسَ الاْدَمَ الدَّاعِسُ
إِذَا طَمَحَ النَّاسُ لِلْمَكْرُماتِ ... فَطَرْفُهُمُ المُطْرِقُ النَّاعِسُ
تَعَافُ الأَكَارِمُ إِصْهَارَهُمْ ... فَكًلُّ أَيَامَاهُمُ عانِسُ
فَلَمَّا بَلَغَ هَذا البَيْتَ تَنَبَّهَ ذَلِكَ النَّائِمُ، وَجَعَلَ يَمْسَحُ عَيْنَيْهِ، وَيَقُولُ: أَذُو الرُّمَيْمَةِ يَمْنَعُنِي النَّوْمَ بِشِعْر غيْرِ مُثَقّفٍ وَلاَ سَائِر؟ فَقُلْتُ يَا غَيْلاَنُ، مَنْ هَذا؟ فَقَالَ: الْفَرَزْدَقُ، وَحَمِى ذُو الرُّمَّةِ فَقَالَ:

Bu şiiri söyleyince bir kişi uykusundan uyandı.Yüzünü silmeye başladı.Ve şöyle diyordu : Beni uykudan engelleyen kişi, şiiri eğitici olmayan ve meşhur olmayan Zûr-Rume(Haylan) mıdır?

Ben ''Ey Haylan bu kimdir?'' dedim.

O ''Bu Şair Ferazdak'tır.'' dedi.Ve sinirlendi.

وَأَمَّا مُجاشِعٌ الأَرْذَلُونَ ... فلَم يَسْقِِ مَنْبِتَهُمْ رَاجِسُ
سَيَعْقِلَهُمُ عَنْ مَسَاعِي الْكِرَام ... عِقَالٌ، وَيَحْبِسهُمُ حَابِسُ
فَقُلْتُ: الآنَ يَشْرَقُ فَيَثُورُ، وَيَعُمُّ هذا وَقبِيلَتُهُ بِالهِجَاءِ، فَوَاللهِ مَا زَادَ الفَرَزْدَقُ عَلى أَنْ قَالَ: قُبْحَاً لكَ يا ذَا الرُّمَيْمَةِ! أَتَعْرِضُ لِمِثْلي بِمَقالٍ مُنْتَحَلٍ؟ ثُمَّ عَادَ فِي نَوْمِهِ كَأَنْ لَمْ يَسْمَعْ شَيْئاً، وَسَارَ ذُو الرُّمَّةِ وَسِرْتُ مَعَهُ، وَإِنِّي لأَرَى فِيهِ انْكِسَاراً حَتَّى افْتَرَقْنَا

Haylan bir şiir daha söyledi.

Ben ''Şimdi ortalık kızışıp parlayacak,genel olucak,Kabilesi de hicv edicek''dedim.

Vallahi çok geçmedi Şair Ferazdak ''Utan Ey Zûr-Rumeyme(Haylan) . Benim gibi birine gerçek olmayan bir sözü mü söylüyorsun?''dedi.

Sonra döndü birşey duymamış gibi tekrar uzanıp uyumaya başladı.

Zûr-Rumme yürümeye başladı.Bende onunla beraber yürüdüm.Seyahat ettik.

Onlardan ayrılana kadar onda bir kırgınlık gördüm.

(Hemezani, Makamâtu Hemezânî,1/49)




































 
Üst