ynı şekilde “el-Kafi” de Ebu Abdullah (a.s)’dan şöyle dediği rivayet ediliyor: “Ali (a.s)’ın getirdiğini alır, nehyettiğinden de sakınırım. O’nun üstünlüğünde Muhammed (s.a.v) üstünlüğü vardır. Verdiği hükümler de Ali (a.s)’i takip edenler, Allah’a ve Rasulüne uyup takip edenler gibidir. Büyük yada küçük herhangi bir meselede onu reddedenler Allah’a şirk sınırındadırlar. Mü’minlerin emiri Ali (a.s) ancak Allah tarafından verilmiş bir Allah kapısıdır. Aynı zamanda onun yolu dışında başka bir yola girildiğinde helak olunan bir Allah yoludur. Hidayet imamları için de tek tek aynı şey söz konusudur. Allah teala imamlarını yeryüzü ehli onlara dayansın diye arzın direkleri yapmış, apaçık hüccet eylemiştir. Mü’minlerin emiri, Allah’ın salâtı onun üzerine olsun çoğunlukla şöyle derdi: “Ben cennet ve cehennem arasında taşanları taksim ederim. Ben en büyük Faruk (ayırıcıyım). Ben Musa’nın asasının sahibiyim. Muhammed (s.a.v)’i melekler, ruh ve peygamberler nasıl kabul ve ikrar etmişlerse beni de kabul ve ikrar eylediler. Muhammed (s.a.v)’ e yüklenilen ilahi yük rabbani sorumluluk bana da yüklenmiştir. Bana, daha önce kimsede bulunmayan özellikler verildi. Ben bela ve musibetleri bilirim. Nesepleri ve son kesin sözü bilirim. Benden öncekilerden hiçbir şeyi bana uzak ve gizli kalmadı, hepsini bildim. Gaybın bilgileri benden uzak değildir. Allah’ın izni ile müjdeliyorum O’nun adına yapıyorum. Hepsi Allah’tandır. İlmi ile bu konuda bana güç ve imkan verdi. “
[70]
Ben derim ki: Ali (r.a) adına uydurulan bu hadisin her bir ibaresi büyük bir küfürdür. Bunların batıl olduğu o kadar açık ki, âlimleri bırakın avamdan halk bile bunu anlar. Şimdi onların şu “Ali’nin üstünlüğü Rasulullah’ın üstünlüğü gibidir. Rasulullah da bütün mahlûkata üstündür.” Sözlerini ele alalım. Bu şu anlama geliyor; Ali (r.a)’da peygamberimiz gibi bütün mahlûkata üstündür. Tamam, bu Ali (r.a) için söyleniyor, bir de tek tek diğer imamlarında böyle olduğuna inanılıyor.
Ali (r.a)’nin, hadisin sonunda peygamberimizle fazilette müsavi olduğu tespit edildikten sonra Ali (r.a)’nin Rasullullah’dan ve diğer peygamberlerimizden ayrıldığı, sadece onda var olan vasıflar ele alınıyor. Daha önce hiç kimseye verilmeyen sadece Ali (r.a)’ye verilen vasıflar şöyle sıralanıyor:
Gaybı bilir, belaları ve musibetleri bilir, kendisinden önce gelmiş geçmiş ilimlerden hiçbir tanesinin ondan gizli kalmaz. Oysaki olanı ve olacağı bilmek Allah’ın en has özelliklerinden bir tanesidir. Tıpkı Allah’ın buyurduğu gibi: “Gaybın anahtarları Allah'ın yanındadır; onları O'ndan başkası bilmez. O, karada ve denizde ne varsa bilir; O'nun ilmi dışında bir yaprak bile düşmez. O yerin karanlıkları içindeki tek bir taneyi dahi bilir. Yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır. “
[71]
Başka bir ayette: “De ki: Ben size, Allah'ın hazineleri benim yanımdadır, demiyorum. Ben gaybı da bilmem. Size, ben bir meleğim de demiyorum. Ben, sadece bana vahyolunana uyarım. De ki: Kör ile gören hiç bir olur mu? Hiç düşünmez misiniz?”
[72]
Gaybı bilmek Peygamberlerde dahi söz konusu değilse, o halde sizi bunu nasıl imamlarınıza yakıştırıyor ve vasıflandırıyorsunuz!
Allah diyor ki: “De ki: "Ben, Allah'ın dilediğinden başka kendime herhangi bir fayda veya zarar verecek güce sahip değilim. Eğer ben gaybı bilseydim elbette daha çok hayır yapmak isterdim ve bana hiçbir fenalık dokunmazdı. Ben sadece inanan bir kavim için bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim."
[73]
Yine Allah buyurdu ki: “(Resulüm!) İşte bunlar sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Bundan önce onları ne sen biliyordun ne de kavmin. O halde sabret. Çünkü iyi sonuç (sabredip) sakınanlarındır.”
[74]
Ayeti kerimenin de ifade ettiği gibi o haberleri önceden ne peygamber ne kavmi ne Ali bin Ebi Talib ne de O’nun kavmi biliyordu. O halde nasıl O’nun hakkında kendisinden önce geçenlerin onda gizli saklı kalmayacağını söylüyorsunuz? Allah buyurdu ki: “O, gaybı mı bildi, yoksa Allah'ın katından bir söz mü aldı?”
[75]
“De ki: Göklerde ve yerde, Allah'tan başka kimse gaybı bilmez. Ve onlar ne zaman diriltileceklerini de bilmezler.”
[76] başka bir ayette: “Acaba gaybın bilgisi kendi yanındadır da o görüyor mu?”
[77]
“O bütün görülmeyenleri bilir. Sırlarına kimseyi muttali kılmaz; Ancak, (bildirmeyi) dilediği peygamber bunun dışındadır. Çünkü O, bunun önünden ve ardından gözcüler salar”
[78]
Ali (r.a) da imamlarda birer peygamber değillerdir. Sonra şunu soruyoruz:
Eğer Ali bin Ebi Talib (r.a) gelmişi geçmişi, gaybı, gelecek bela ve musibetleri biliyorsa; niçin içinde tüm gaybi bilgilerin yer aldığı “Fatıma’nın mushafı”nı yazsın ki?? !! Eğer Ali (r.a) gaybı biliyorsa onu yazmaya neden gerek duyuyor!!!