.::zeynep::.
{MİLLİ GÖRÜŞ}
NATO Füze Kalkanı Alnımıza Sürülen Kara Bir Leke, Ümmete Saplanan Bir Hançerdir
Özellikle “One Minute” çıkışı ile birlikte başka Filistin olmak üzere İslam dünyasının büyük takdirini kazanan Sayın Başbakan Recep Tayyib Erdoğan, kahrolası "Reel-Politik" ile bu kez Türkiyeli müslümanların alnına kara bir leke çaldı.
Ortadoğu’daki “direniş ekseni”nin emperyalist ve siyonist duvarları ardı sıra yıkmaya başlamasının ardından Büyük Şeytan Amerika başarısızlık ve hüsranla sonuçlanan girişimlerini bu kez Türkiye üzerinden “NATO Füze Kalkanı Projesi” ile telafi etme yoluna gitti. Yani Amerika NATO’yu arkasına alarak ve Türkiye’nin omuzlarına basarak bir hamle daha gerçekleştirdi.
Bu Füze Kalkanı’nın ne anlama geldiğini anlamak zor olmasa gerek. Deniliyor ki; NATO ülkelerinin her hangi birine yönelik “balistik füze tehdidi”ne karşılık, bu füzeler, tehdidin kaynağına yönelecek ve tehdidi etkisizleştirecek.
İyi de nedir bu “balistik füze tehdidi”?
Bu tehdit Rusya’dan mı kaynaklanıyor, bu tehdit Çin’den mi kaynaklanıyor? Eğer Rusya’dan kaynaklanıyorsa, daha önce Polonya’ya yerleştirilmesi planlanan ve Rusya’nın “vururum” tehdidi karşısında vaz geçilen bu proje şimdi niçin Türkiye’ye yerleştiriliyor? Eğer Rusya’dan herhangi bir NATO ülkesine yönelik bir saldırı olursa, Türkiye’deki Füze Kalkanı harekete mi geçecek? Bunun böyle olmadığını herkes çok iyi biliyor. Yani, bu füze kalkanı, Rus Füze tehdidine karşı değil. Çin’den de kaynaklanacak değil herhalde. Öyle olacak olsaydı, füzelerin Türkiye’ye yerleştirilmesinin anlamı olmazdı, “tehdidin kaynağı” olan bölgeye yakın olmalıydı.
Geriye tek bir seçenek kalıyor; zaten bunu Amerika, Siyonist rejim ve Batı başından beri söylüyordu: Bu tehdit; “İran Füze tehdidi”dir; Fransa Cumhurbaşkanı, anlaşmanın mürekkebi kurumadan açıklamayı yaptı zaten: “NATO tarafından kamuoyuna açıklanan belgelerde herhangi bir isim verilmiyor, fakat gelin bunu dobra dobra konuşalım: bugünün füze tehdidi İran’dır.”
Peki ne oldu da İran’ın balistik Füzeleri BATI ve NATO ülkeleri için "tehdit" haline geldi?
Öncelikle İran İslam Cumhuriyeti’nin savunma kapasitesinin en etkili silahı olan (Şahab, Kadir, Zilzal, Fecr, Rad vs) füzelerinin hedefi doğrudan Siyonist İsrail rejimi. İslam Cumhuriyeti’nin askeri-siyasi makamlarının açıkladığı üzere; İslam Cumhuriyeti’ne yönelik Amerika veya İsrail tarafından herhangi bir saldırı olması durumunda, başta Siyonist rejim olmak üzere Amerika’nın bölgedeki askeri üsleri, körfezdeki donanmaları İran füzeleri tarafından hedef alınacak.
Peki İran bunu yapmasın mı? Kendini savunmasın mı?
Nükleer enerji alanındaki faaliyetlerini durdurabilmek için her yola başvuran, BM Güvenlik Konseyi’ni arkasına alarak İran İslam Cumhuriyeti’ne yaptırım üzerine yaptırım kararı aldırtan Amerika, bu yaptırımlardan bir sonuç alamayacağını, yani İran’ı geri adım attıramayacağını, diz çöktüremeyeceğini açıkça görmüş durumda. Öte yandan Siyonist rejim de sık sık İran’a askeri saldırıdan başka bir seçenek kalmadığını yüksek sesle dile getiriyor.
Özellikle “One Minute” çıkışı ile birlikte başka Filistin olmak üzere İslam dünyasının büyük takdirini kazanan Sayın Başbakan Recep Tayyib Erdoğan, kahrolası "Reel-Politik" ile bu kez Türkiyeli müslümanların alnına kara bir leke çaldı.
Ortadoğu’daki “direniş ekseni”nin emperyalist ve siyonist duvarları ardı sıra yıkmaya başlamasının ardından Büyük Şeytan Amerika başarısızlık ve hüsranla sonuçlanan girişimlerini bu kez Türkiye üzerinden “NATO Füze Kalkanı Projesi” ile telafi etme yoluna gitti. Yani Amerika NATO’yu arkasına alarak ve Türkiye’nin omuzlarına basarak bir hamle daha gerçekleştirdi.
Bu Füze Kalkanı’nın ne anlama geldiğini anlamak zor olmasa gerek. Deniliyor ki; NATO ülkelerinin her hangi birine yönelik “balistik füze tehdidi”ne karşılık, bu füzeler, tehdidin kaynağına yönelecek ve tehdidi etkisizleştirecek.
İyi de nedir bu “balistik füze tehdidi”?
Bu tehdit Rusya’dan mı kaynaklanıyor, bu tehdit Çin’den mi kaynaklanıyor? Eğer Rusya’dan kaynaklanıyorsa, daha önce Polonya’ya yerleştirilmesi planlanan ve Rusya’nın “vururum” tehdidi karşısında vaz geçilen bu proje şimdi niçin Türkiye’ye yerleştiriliyor? Eğer Rusya’dan herhangi bir NATO ülkesine yönelik bir saldırı olursa, Türkiye’deki Füze Kalkanı harekete mi geçecek? Bunun böyle olmadığını herkes çok iyi biliyor. Yani, bu füze kalkanı, Rus Füze tehdidine karşı değil. Çin’den de kaynaklanacak değil herhalde. Öyle olacak olsaydı, füzelerin Türkiye’ye yerleştirilmesinin anlamı olmazdı, “tehdidin kaynağı” olan bölgeye yakın olmalıydı.
Geriye tek bir seçenek kalıyor; zaten bunu Amerika, Siyonist rejim ve Batı başından beri söylüyordu: Bu tehdit; “İran Füze tehdidi”dir; Fransa Cumhurbaşkanı, anlaşmanın mürekkebi kurumadan açıklamayı yaptı zaten: “NATO tarafından kamuoyuna açıklanan belgelerde herhangi bir isim verilmiyor, fakat gelin bunu dobra dobra konuşalım: bugünün füze tehdidi İran’dır.”
Peki ne oldu da İran’ın balistik Füzeleri BATI ve NATO ülkeleri için "tehdit" haline geldi?
Öncelikle İran İslam Cumhuriyeti’nin savunma kapasitesinin en etkili silahı olan (Şahab, Kadir, Zilzal, Fecr, Rad vs) füzelerinin hedefi doğrudan Siyonist İsrail rejimi. İslam Cumhuriyeti’nin askeri-siyasi makamlarının açıkladığı üzere; İslam Cumhuriyeti’ne yönelik Amerika veya İsrail tarafından herhangi bir saldırı olması durumunda, başta Siyonist rejim olmak üzere Amerika’nın bölgedeki askeri üsleri, körfezdeki donanmaları İran füzeleri tarafından hedef alınacak.
Peki İran bunu yapmasın mı? Kendini savunmasın mı?
Nükleer enerji alanındaki faaliyetlerini durdurabilmek için her yola başvuran, BM Güvenlik Konseyi’ni arkasına alarak İran İslam Cumhuriyeti’ne yaptırım üzerine yaptırım kararı aldırtan Amerika, bu yaptırımlardan bir sonuç alamayacağını, yani İran’ı geri adım attıramayacağını, diz çöktüremeyeceğini açıkça görmüş durumda. Öte yandan Siyonist rejim de sık sık İran’a askeri saldırıdan başka bir seçenek kalmadığını yüksek sesle dile getiriyor.