Fırlat gitsin, fırlat gitsin.

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
KISA HİKAYE / Fırlat gitsin

Osman deniz kenarında dolaşırken arkadaşı Ahmed'i görür. Zanneder ki; Ahmet denizin kenarına oturmuş manzaranın güzelliğini seyrediyor. Yaklaşınca anlar ki, Ahmet'in gemileri batmış. Öylesine kara kara düşünüyor. İyice yaklaşmadan uzaktan bağır.

- Fırlat gitsin!

Ahmet sese dönünce arkadaşı Osman'ı görür. Gel gel diye eliyle işaret eder. Osman yanına yaklaşınca;

- Ne yapıyorsun burada Ahmet denizde gemilerin mi battı?
- Sorma ya...
- Ne oldu ki?
- Daha ne olsun ki; ülkenin başında sorunlar, işlerde sorunlar, evde sorunlar, hepsi üst üste geliyor.
- Fırlat gitsin
- Nasıl yani?
- Yahu işte anla... Hani denize taş atıpta suda kaydırıyoruz ya.. Onun gibi, bütün sorunları denize fırlat gitsin. Başarabilirsen taş gibi kaydırarak at. Arkalarınndan da zafer edasıyla bak.
- Nasıl oluyormuş o iş?
- Bak göstereyim.

Osman eline bir taş alır denize doğru fırlatır. Fırlatırken bağırır.
- Ulan cürmüm kadar gücüm var bana ne devletin sorunlarından.
Devletten çıkar sağlayanlar düşüsün.


Sonra eline bir taş daha alır denize doğru fırlatır. Fırlatırken bağırır.

- Ulan bütün ekonominin yükü bana mı kaldı?. Bir lokma ekmeğim, ağrımaz başım, sızlamaz dişim. Bana ne avuç dolusu para kazanıp kazancı yarıya düşünce kara kara düşünen, paradan başka düşünmeyen açgözlülerden?

Eline bir taş daha alır denize doğru fırlatır. Fırlatırken bağırır.

- Ulan evimde sorun varmış. Ulan yoklukta varlıkta beraberiz diye başlıyoruz. Varlıkta kavga,yoklukta kavga ediyoruz. Böyle evlilik olmaz olsun. Gidin lan başımdan... Ne zaman başta verdiğimiz söze geldiniz dönün gelin. O zaman başımın üstünde yeriniz var.

Eline bir taş daha alır denize doğru fırlatır. FIrlatırken bağırır.

- Ulan üç günlük dünya, ne üzülme değer ne de ağlamaya... Su istersen işte dereler, denizler derya. Açsan doyarsın bir dilim etmekle, Yetmezse bak etrafındaki yiyeceklere içeceklere. Yatacak dinlenecek yer istersen uzanırsın kuru yere...

Ahmet'e döndü ve;

- Anladın mı kardeş? Bak şu insanların haline... Üstlenmişler bir sorunu kendilerine.. Sorun sorun üstüne.. Fırlat gitsin kardeşim fırlat gitsin. Değer mi üç günlük dünyaya?
- Kolay mı, fırlatıp atmak?
- Kolay tabi...Önü alınmaz hayalleri bırak. Gereksiz harcamaları bırak. Söz verip sözünde durmayanları bırak. Tepede tepişen filleri bırak. Kendi gıcır keyfine bak.
- Ama vatan gidiyor elden
- Yahu manyak mısın sen? Vatan elden gider mi hiç? Vatan üzerinden bu kadar çıkar sağlayan varken vatan mı elden gidermiş? Bırak! Vatanı üzerinden çıkar sağlayanlar düşünsün. Oh ne ala, onlar gıcır keyfinde, bizim gariban vatan peşinde. Enayi miyiz ulan biz?
- Ya düşman gelip işgal ederse?
- Yahu düşmana ne gerek var? Zaten ülkemiz çıkarcıların işgalinde. Yıllardır bu böyle değil mi? Kendilerine on köfte, sana köfte artığı. Kendilerine beş kuruş, sana zırnık yok.
- Doğru da...
- Doğrusu ne Ahmet? Fırlat gitsin bütün sorunları. Senin kara kara düşündüğün sorunların hepsi uydurma. Çıkarcılar çıkarlarını korumak için uydurup duruyorlar. Vatan millet sakarya hesabına garibanların sırtına yüklüyorlar. Kendileri arka planda iş çeviriyorlar. Senin gerçek sorunun kendinsin. Kendi hayatın. Ne çıkarcıların çıkarları.. Ne zenginlerin parası, fabrikaları, işyerleri.. Ne de siyasetçilerin şaklabanlıkları... Sen kendini düşün. Vallahi onların hiç biri seni düşünmez.
- Düşünmez tabi
- E düşünmez de sen niye onlar için kafa yoruyorsun ki? Hadi bana eyvallah ben gidiyorum. İşim var.

Osman uzalaşırken bağırıyordu.

FIRLAT GİTSİN, FIRLAT GİTSİN.

 
Üst