Fethullah Gülen Neden ABD'de yaşıyor?

korakademik

Ordinaryus
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
2,236
Tepkime puanı
63
Puanları
0
Fethullah Gülen Neden ABD'de yaşıyor? Neden Beni Türkiye'ye Götürüp Gömün Diyen bir insan Türkiye Dışında Yaşıyor? İsterseniz Konuya Yazar DR. Emin Işık'ın Kaleminden Bakalım..

CEVAB : Kanaatimce soruyu biraz tashih etmekte fayda var: Fethullah Gülen Hocaefendi saglik sorunlari ile gittigi ABD’den neden geriye dönememistir ?

Evet, 1986 yilinda gittigi Hac yolculugunda: ”Sayet bu Kutsal Topraklardan geri gelmek istemez, oralarda kalirsam, basima bir ip baglayin ve beni sürüye sürüye Türkiye’ye getirin” diyen bir Zat, nasil olur da, -hasa- keyfi veya nefsi bir sebebten ötürü kendi memleketi disinda biryerde yasadigi varsayilabilmektedir? Mescid-i Nebeviyye’de Efendisi (SAV) huzuruna giderken, Medine sokaklarinda dönüp dolasan ve “ ben simdi hangi yüzle Rasulullah’in huzuruna gidecegim? Ümmet-i Muhammedin magdur ve mazlum hali karsisinda nederim ? ” endisesi tasiyan bir insan, nasil oluyordu da, kendi memleketinda yapilacak Kudsi Hizmetleri ugruna yasamaktan bile feragat ettigi Mekke ve Medine ‘ye ragmen, memleketi disinda bir yerde yasarken, onun hakkinda farkli düsünce ve su-i zan yelkenleri açiliyor?
Konuya ilisken degerlendirmeleri kendi beyanatlarindan dinliyelim:

Amerika’ya gelisimin öncesi var. 1997’de anjiyo için gelmis ve 2-3 ay kalip dönmüstüm. Hatta o zaman Sayin Cumhurbaskani Süleyman Demirel referans olmus, Cleveland’da bulunan Dr. Murat Bey’i aramisti. Sag olsun, alakadar oldu, yol gösterdi, ameliyat üzerinde israrla durdu. O zaman da ‘niye Amerika, niye orada kaliyor, kaçti’ gibi seyler söylendi. Oysa buraya geldigimde -kalbimden dolayi- üzerimdeki yorgani kaldiramayacak kadar halsizdim. Doktorlarin tavsiye ettigi ilaçlari kullaniyordum. Bant üzerinde ve açik havada yürüyüslere devam ediyordum. Ama durumum zordu. Bu seferki gelisim de yine ayni hastalikla alakali oldu. Mayo Klinigi’nde Kirim Türklerinden Dr. Sait Bey vardi. Türkiye’ye geldiginde halimi gördü, israrla buraya gelmemi söyledi. Bu davet Almanya’dan olsaydi, Almanya’ya giderdim. Amerika’ya geldim, tedavi basladi, 1-2 ay sonra Türkiye’de o komplo firtinasi koptu. Kalakaldim burada. Gideyim dedim, doktorlar izin vermedi. ‘Kendini büyük tehlikeye atiyorsun’ dediler. Bu mevzuda dünya kadar rapor var. Saglik durumun ortada. Niye kaçayim, kaçacak neyim var benim?

“Bir ayagi Amerika’da, bir ayagi Suudi Arabistan’da” deniyor.

Suudi Arabistan’a en son 1986’da hac için gitmistim. 20 yildir gitmedim. Bir ayagi Suudi Arabistan’da diyenler, eger gitseydim, o zaman daha farkli yorumlar getirecek, iki ayagi da orda falan diyeceklerdi. Belki baska türlü sorgulamalar olacakti. Iran, daha büyük problem olurdu. Iran’la, isin dogrusu münasebetim olmadi. Mensei Türkiye olan egitim, kültür, hosgörü faaliyetleri mevzuunda, müsterek bazi seyler yapalim teklifine de sicak bakmadilar. Bana ve beraberimde birkaç arkadasim oraya gitmesine sicak bakacaklarina ihtimal vermiyorum. Öyle bir düsüncemiz de hiç olmadi. Iran’a gitseydim, simdi çesit çesit yorum yapanlar, o zaman da; “Bati’nin oradaki eli ayagi, gözü kulagi” diyeceklerdi. Kalp bozuk olunca, kendi hayallerinde sizi bir yere oturtunca, bir seyle baglayinca sizi, ne yaparsaniz yapin yine öyle seyler diyecekler. Agizlarini kapamak diye bir vazifemiz de yok. Düsünce ve fikir hürriyeti var. Eger öyle bir kisitlama varsa onu sadece bize uyguluyorlar ve o da yeter.

Amerika yillari sizi nasil etkiledi?

Fikih tabiriyle söyleyecek olursak, benim burada kalmam iki serden hafif olani tercih kabilinden oldu. Ben gelmek istemiyordum buraya, fakat Dr. Sait Bey çok israr etti, saglik durumunun ihmale tahammülü olmadigini ifade etti. Bana çok agir gelse de, ya ülkemden, kendi insanimdan uzak, yabanci bir devlette bulunmayi tercih edecektim, ya da bir devlet adamimizin dedigi gibi küçük seyleri büyüterek, her gün yeni bir komplo kuranlarla karsi karsiya kalmayi tercih edecektim. Birtakim kötülükleri görüp kendi insanimiza darilmamak için, istisare ettigim arkadaslarin da kanaatini alarak hasret çekmeye razi oldum. Haziran komplosunu (kasetlerle ilgili) önceden bildigim halde yayimlandigi zaman bazi yerlerine baktim. Komplocularla beraber olanlarin yazilarini onlara karsi içimde bir ukde olmasin diye okumadim.

Türkiye’den hasretle bahsediyorsunuz, ama dönmüyorsunuz. Neden?

Belli bir yastan sonra vücudun tahammülü olmuyor. Bir Arap sairinin ifadesiyle, yakin hissetmeme mani seyler olmasin diye uzakta durup kalben, vicdanen orada bulunmayi tercih ediyorum. Bir espriyle söyleyeyim, tasavvufta âsiklar üstü bir makam vardir. Orada bulunanlar vuslati bile istemezler. Yani içime atesler sal, hep hicranla inleyeyim fakat vuslat istemem derler. Türkiye’ye karsi böyle zevkli bir hasret, zevkli bir hicran bana daha derince, daha vefalica ve yürekten geliyor.

Bunlar dönmeyeceginiz anlamina mi geliyor?

Zaten dönüs için yasal bir engel yok. Türkiye’ye dönmeyi bir an olsun aklimdan çikarmadim. Yine de Türkiye’de önemli yerlere sordurdum. “Bir sey yok, gelebilir” dediler ama, “gelebiliri” söyleyis tarzlarindan sanki gelince onlarin basini agritirim gibi bir sey hissettim.

Devletten birileri mi?

Evet, önemli bir vazifedeyken emekli olmus bir yakinlarina, “Benim gelmem kendileri için ne ifade eder? ” diye sordurdum. Tebessüm ettiler ama gelmese daha iyi olur dediler. Benim dönüsümün herhalde bazi seyleri tetikleyebilecegi düsünülüyor. Sanki bazilari bazi kimseleri sokaga dökecek, huzursuzluga sebebiyet verecekler. Ben, Türkiye’de olusmus istikrar ortaminin bozulmasina firsat vermek istemem.

Türkiye’ye Humeyni gibi döneceginizden endise edenler de var…

Dönersem kendim gibi, Ramiz Efendi’nin üç serefeli camide imamlik yapan oglu gibi dönerim. Size komik gelebilir ama, döndügüm zaman acaba bana yine o camide imamlik verirler mi, yine ayni pencerede kalsam; ya da Kestane Pazari’nda idarecilik vermeseler bile, tahta kulübem gibi bir kulübede kalmama müsaade ederler mi diye düsünüyorum. Bir diger düsüncem de, bütün samimiyetimle ifade edeyim, köyümde, dedelerimin arsasi üzerinde yapilmis bir misafirhane var, gitsem orada kalsam diyorum. Dogdugum, büyüdügüm köyde bir köylü gibi ölsem.

‘Dogdugum köye gitsem, orada ölsem’ diyorsunuz. Köye gidip susacak misiniz?

Dünyada, beklentilerim degil, derdim oldu. Ayni derdi terennüme devam edecegim; sartlar ne olursa olsun, sözüme kiymet verenleri egitim faaliyetleri için dünyanin dört bir yanina kosmaya tesvik edecegim. Mezara konulurken bile firsatim olursa yine, gidin okul açin, Türk dilini dünya dili haline getirme mevzuunda gayretten dur olmayin diyecegim. Esnafimiza, dünyanin dört bir yanina sürgünler halinde açilin ve sonra agaçlar haline gelin, lobiler olusturun ve Türkiye’yi destekleyin; dünyadan kopmus bir Türkiye’nin ayakta durmasi mümkün degildir, demeye devam edecegim. Eger bir gün hususi kanun çikarip agzima kilit vursalar bile, elimle, ayagimla bunlari yazacak ama yine anlatacagim. Çünkü, bunlari cami kürsülerinde, devletin memuru olarak açik açik ve herkese anlattim; ifade ettikleri gibi “müritlere” degil. Belki diger hocalarimizdan farkli olarak dedim ki: Türkiye’yi gelistirin, her yerde Türk insaninin sesi duyulsun. Bence millilik de, ulusalcilik da ancak böyle olur; meselenin hikâyesini yaparak degil. Türkiye’nin davasi büyük bir davadir. Ona topyekûn bir milletin, milli mücadelede oldugu gibi sahip çikmasi lazimdir, demeye devam edecegim. Bu hususta sesimi kesecek ve bana bunlari söyletmeyecek bir kanun da bilmiyorum. Milletime karsi bir vefa borcu olarak bunlari söylemeye devam edecegim.

Merak edilen konulardan birisi de, böyle fakirane yasayan bir insan ABD gibi pahali bir ülkede nasil yasayabiliyor?

Bu konu farkli maksatlarla ortaya atildigi için, sizi tenzih ederek, hazimsizlik yapanlara söyleyeyim: Benim hakkimda böyle diyenlerden hiç birisi için ben böyle bir soru sormadim. Benim gibi, seker hastasi, günde 1200 kalori alan, agir seyler yiyemeyen, yemek ihtiyacini çok defa yogurt ve çorbayla karsilayan bekâr bir insan, ABD’de olsa 500 lirayla (dolar yerine lira diyor) geçinir. Bu tür süpheler uyararak karalamak isteyenlerin tavrini fevkalade yakisiksiz ve münasebetsiz buluyorum.Bunlari hiç söylemek istemezdim. Çünkü, isterdim ki, imkânim olsaydi da, o telif ücretlerini de yemeseydim. Buradaki ikametim için arkadaslar gönderiyorlar ben de kerhen kabul ediyor ve ancak zaruri ihtiyaç çerçevesinde kullaniyorum. Zaten burada baska türlü durmam mümkün degil ve böyle bir telif ücretini alma mevzuunda da kimsenin bana bir sey demeye hakki yoktur.Soruldu, açikça söyleyeyim: Arkadaslar, -rahatsizliklarim da oldugu için- ihtiyaten bir miktar bankada bulunduruyorlar; her sene için de 30 bin gönderiyorlar. Az önce dedigim gibi, zaruri ihtiyaçlarimi gideriyor, geri kalanini da millete tavsiye ettigim üzere egitim hizmetlerine bagisliyorum. Bana gönderilmeyen ve birikmis olan teliflerin de Allah rizasi için bazi yerlere ve muhtaç kimselere verilmesini söylüyorum. Allah’in huzuruna girerken arkada bes on kurus bile olsa bir sey birakmak istemem. (Kaynak: Mehmet Gündem ile röportaj, Milliyet, 01.2005)

Konu ile ilgili birde Hüseyin Gülerce ‘nin kösesinden:

Önce “neden gelmiyor? ” sorusundan baslayalim. Cevabi ararken bir soru da biz soralim: Gelmek istemez mi? Hem de nasil ister. O halde neden gelmiyor? Merak edenlerin disinda, bazi küçük insanlar; “korkmasin, gelsin, mahkemelere çiksin, gerekirse hapis yatsin..” diye ileri geri konusuyorlar. Bu gibiler öncelikle Sayin Gülen’i tanimiyorlar. Sonra, sevmiyorlar ve saygi duymuyorlar.Çünki Sayin Gülen gibi ömrünü milletine, dinine vakfetmis insanlarin sahsî takintilari olmaz. Sahislariyla ilgili hesabi da olmaz. Sayin Gülen’in dönüp dönmemesinde asil etken, atacagi adimin omuzladigi dâvâsina ne faydasi olacagidir. Eger, O`nun Türkiye’ye dönmesiyle birileri yeniden ülke gündemini degistirerek, Avrupa Birligi üyelik sürecini bir baska zeminde daha zora sokacak bir siyasî krizin hesabini yapiyorsa, Sayin Gülen neden âlet olsun? Yakalanan siyasî istikrarin devami adina yüregine tas basmayi elbette tercih edecektir.


Evet, Hicret Hz.Adem (AS) min Cennetten Dünyaya gelmesi ile basladi, Hz.Nuh(AS) ile gemiye bindi, Hz.Musa (AS) ile Tur-i Sinaya çikti, Hz.Isa (AS) min göge yükselmesine vesile oldu, Efendimiz (SAV) min Medine’ye yolculuguna sahitlik yapti, Sahabe-yi Kiram ile Hirsitiyan Habesistanda tanisti, Emir Sultan Hazretleri ile Bursa’da bulustu, Mevlana Halid-i Bagdadi Hazretlerinin Hindistana götürdü, Sultan Vahdettini Romaya sevk etti, Mehmet Akif Ersoy’u Misir ile hasbihal ettirdi, Bediüzzaman Hazretlerinde sürgün sekilini aldi, Esat Cosan Hocaefendi ile Avustralya’nin ihyasina çalisti, nice isik süvarisine Rehberlik etti ve muhterem büyügümüz ile Asrin Hicretine eslik etti!

Amerika Küfrün Merkezi deniyor. Bizde söyle diyoruz, daha iyi, Küfrün Merkezinde yapilan Islami Hizmet, diger Küfür beldelerinden daha faziletlidir. Tesbihte hata olmaz fehvasinca ; Hz.Musa(AS) mi Firavun sarayindan koruyan Allah degilmiydi ? Evet, gerek Amerikada gerek AB ülkelerinde Islama dehaletler fevc fevc artmaktadir. Bos oturarak nasil artacak? Mücahede ve Teblig olmadan?

Hicretler bitmez, yeterki talib olunsun, Hicreti siradan bir seyahat görenler, Hicret ufkuna bilmemki ulasabilirlermi?
 

Cümle Mühendisi

Ordinaryus
Katılım
2 Tem 2006
Mesajlar
4,181
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Konum
İzmir
Web sitesi
muhammedesad.blogcu.com
Kafirleri otorite olarak kabul etmediği sürece istediği yerde yaşasın. Nazım Kıbrısî'nin vekillerinden Şeyh Hişham Kabbani de Amerika'da yaşıyor; ancak ona neden orada yaşadığını soran yok : )
 

korakademik

Ordinaryus
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
2,236
Tepkime puanı
63
Puanları
0
ismini bilmedikleri içindir:D

kıbrisi için bu forumda neler neler söylediler
hele ihh konusunda hocamıza destek verince
kıyamet koptu
 

ORHANCAN

Ordinaryus
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
2,536
Tepkime puanı
80
Puanları
0
Konum
-İSPARİT-
Kafirleri otorite olarak kabul etmediği sürece istediği yerde yaşasın. Nazım Kıbrısî'nin vekillerinden Şeyh Hişham Kabbani de Amerika'da yaşıyor; ancak ona neden orada yaşadığını soran yok : )

ve yüzlerce ehl-i tarık kardeşlerimiz ve cemaatler orda yaşıyor ve hizmet ediyor..

Hocaefendiye taıklıp kalınmasını anlamak mümkün değildir..

Bu kişiler arasında da binlerce nur talebesi de vardır..

...bilinen bir gerçek var .. Muhyiddini Arabi (RA) hz. leri elifle başlayan bir ülke müslüman olacak olarak beyanını gerçekleştirmeye çalışıyorlar acaba...???
 
K

Kaçak

Guest
-Neden Amerikada yaşıyor ?
-Amerikada yaşaması gerektiği için orada yaşıyor, benim nasıl burada yaşamam gerekiyorsa , onunda orada yaşaması gerekiyor ...
 

ORHANCAN

Ordinaryus
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
2,536
Tepkime puanı
80
Puanları
0
Konum
-İSPARİT-
-Neden Amerikada yaşıyor ?
-Amerikada yaşaması gerektiği için orada yaşıyor, benim nasıl burada yaşamam gerekiyorsa , onunda orada yaşaması gerekiyor ...

bazen de olaya sevk-i İlahi ve sünnetullah içinde kader cephesinden de bakmak gerekebilir...

İceceği su ve yiyeceği ekmek oradaysa kimse engel olamaz gibisinden...
 

ummuhan

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eyl 2007
Mesajlar
12,943
Tepkime puanı
1,042
Puanları
0
Konum
Arz
Her şey Allah c.c nun dilemesi iledir... demek ki onun için dilediği durum bu....
 

elcevaz13

Profesör
Katılım
17 Şub 2008
Mesajlar
1,472
Tepkime puanı
19
Puanları
0
Yaş
39
Web sitesi
www.herkul.org
şimdi dikkat edin, dünyanın her yerinde o veya bu şekilde bu birleşmiş kafirlerin reisi Amerikanın müslümanların büyümesine gelişmesine, palazlanmasına izin vermediği aşikar. Gülen örgütünün dünyanın her yerinde böyle iş yapmasını biri izah etsin ama saftoriklikle değil, efendi gibi ne taviz verdi, karşılığında ne aldı izah ederek. Yoksa talebeleri türkiyede toplam 10 tane kitap çıkarmış 70 yaşındaki bir alimin terörsit ilan edilerek 10 aydır hapse tıkılmasını ve mürted obamamnın telefonla tayyibe teşekkür etmesini izah edemeyiz.
http://www.gunisigigazetesi.net/cikti1.php?id=2780
"Evet, ben kendi hesabıma aldığım dersime binaen, ey İslâm cemaati, müjde veriyorum ki: Şimdiki âlem-i İslâmın saadet-i dünyeviyesi, bâhusus Osmanlıların saadeti ve bilhassa İslâmın terakkisi ve onların uyanması ve intibahı ile olan Arabın saadetinin fecr-i sâdıkının emareleri inkişafa başlıyor. Ve saadet güneşinin de çıkması yakınlaşmış. Ben dünyaya işittirecek bir derecede kanaat-i kat'iyemle derim: İstikbal yalnız ve yalnız İslâmiyetin olacak ve hâkim, hakaik-i Kur'âniye ve imaniye olacak. Öyleyse, şimdiki kader-i İlâhî ve kısmetimize razı olmalıyız ki, bize parlak istikbal, ecnebîlere müşevveş bir mâzi düşmüş."
"Eğer biz ahlâk-ı İslâmiyenin ve hakaik-i imaniyenin kemalâtını ef'âlimizle izhar etsek, sair dinlerin tâbileri elbette cemaatlerle İslâmiyete girecekler. Belki, küre-i arzın bazı kıt'aları ve devletleri de İslâmiyete dehalet edecekler."
"Ey bu Câmiü'l-Emevîdeki kardeşlerim gibi âlem-i İslâmın câmi-i kebirinde olan kardeşlerim! Siz de ibret alınız. Bu kırk beş senedeki hâdisattan ibret alınız. Tam aklınızı başınıza alınız. Ey mütefekkir ve akıl sahibi ve kendini münevver telâkki edenler! Hâsıl-ı kelâm, biz Kur'ân şakirtleri olan Müslümanlar, bürhana tâbi oluyoruz, akıl ve fikir ve kalbimizle hakaik-ı imaniyeye giriyoruz. Başka dinlerin tâbileri gibi ruhbanı taklit için bürhanı bırakmıyoruz. Onun için akıl ve ilim ve fen hükmettiği istikbalde, elbette bürhan-ı aklîye istinad eden ve bütün hükümlerini akla tesbit ettiren Kur'ân hükmedecek."
"Evet, şimdi olmasa da otuz kırk sene sonra fen ve hakikî mârifet ve medeniyetin mehasini o üç kuvveti tam techiz edip, cihazatını verip o dokuz mânileri mağlûp edip dağıtmak için taharrî-i hakikat meyelânını ve insaf ve muhabbet-i insaniyeyi o dokuz düşman taifesinin cephesine göndermiş. İnşaallah yarım asır sonra onları darma dağın edecek."
"İşte Amerika ve Avrupa tarlaları böyle dâhi muhakkikleri (Mister Carlyle ve Bismarck gibi) mahsûlât vermesine istinaden, ben de bütün kanaatimle derim: Avrupa ve Amerika İslâmiyetle hâmiledir. Günün birinde bir İslâmî devlet doğuracak."
"Hem de İslâmiyet güneşinin tutulmasına (inkisafına) ve beşeri tenvir etmesine mümânaat eden perdeler açılmaya başlamışlar. O mümânaat edenler çekilmeye başlıyorlar. Kırk beş sene evvel o fecrin emaresi göründü. '71'de fecr-i sadıkı başladı veya başlayacak."
"Ey Câmi-i Emevîde kardeşlerim! Ve yarım asır sonraki âlem-i İslâm camiindeki ihvanlarım! Baştan buraya kadar olan mukaddemeler netice vermiyor mu ki: İstikbalin kıt'alarında hakikî ve mânevî hâkim ve beşeri, dünyevî ve uhrevî saadete sevk edecek yalnız İslâmiyettir ve İslâmiyete inkılâp etmiş ve tahrifattan ve hurafattan sıyrılacak İsevîlerin hakikî dinidir ki, Kur'ân'a tâbi olur, ittifak eder."

http://www.risaleara.com/oku.asp?id=3792
 

Cümle Mühendisi

Ordinaryus
Katılım
2 Tem 2006
Mesajlar
4,181
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Konum
İzmir
Web sitesi
muhammedesad.blogcu.com
Kabbani denen CIA işbirlikçisi orda yaşar tabi, ne demişti kabbani CIA ya? Ortadoğudaki planlarınızda başarılı olmak istiyorsanız bize geleceksiniz. Ne yapıyor peki orda? Girin you tube ye, kabbaninin kafir karılarıyla hiphop tarzı toplu zikir(!)lerinden feyz alın, bakın nakşilerde zikir nasıl oluyormuş?

şimdi dikkat edin, dünyanın her yerinde o veya bu şekilde bu birleşmiş kafirlerin reisi Amerikanın müslümanların büyümesine gelişmesine, palazlanmasına izin vermediği aşikar. Gülen örgütünün dünyanın her yerinde böyle iş yapmasını biri izah etsin ama saftoriklikle değil, efendi gibi ne taviz verdi, karşılığında ne aldı izah ederek. Yoksa talebeleri türkiyede toplam 10 tane kitap çıkarmış 70 yaşındaki bir alimin terörsit ilan edilerek 10 aydır hapse tıkılmasını ve mürted obamamnın telefonla tayyibe teşekkür etmesini izah edemeyiz.
Sünnete uygun bir tutam sakalı olan müslüman tipliler amerikaya alınmazken kabbani gibi ucubelerin sözde derviş kıyafetleriyle amerikada fink atmasını, CIa liderleriyle bir araa gelmesini neyle açıklayacaksınız?

Allah için komik olmayın da yiyecek ekmekleri içecek suları varmış saflığından da vazgeçin.

Tekrar soruyorum, madem hakiki islamı istiyorsunuz ve onun için çalışıyorsunuz, nasıl oluyorda amerikan kafiri size dokunmamakla birlikte dünyanın her yanında kafirin fen ve felsefesini eiğtim veren hemde bunu güya din adına yapan okullarınıza derdiniz islamı yaymak olduğu halde amerikan ingiliz fransız rus ve çin kafirleri izin veriyor, dokunmuyor, önünüzü açıyor hele bi anlatın...

Allah onlar size düşmandırlar, iyiliğiniz istemezler, uzak durun dediği halde herhalde bunlar Rabbimizin bizi uyardığı kafirler değil, uzaydan felan geldiler... Veya Fetullah gülenin apaçık tahrifatıyla bu ayetler Hz Peygamber devrindeki ehl-i kitaba mı ait?


http://www.gunisigigazetesi.net/cikti1.php?id=2780

Amerika'da bir tane ehl-î sünnet, bir tane ehl-î tarik yok mu? Fethullah Gülen'e takılıp kalmamak gerek...
 

elcevaz13

Profesör
Katılım
17 Şub 2008
Mesajlar
1,472
Tepkime puanı
19
Puanları
0
Yaş
39
Web sitesi
www.herkul.org
Tekrar soruyorum, madem hakiki islamı istiyorsunuz ve onun için çalışıyorsunuz, nasıl oluyorda amerikan kafiri size dokunmamakla birlikte dünyanın her yanında kafirin fen ve felsefesini eiğtim veren hemde bunu güya din adına yapan okullarınıza derdiniz islamı yaymak olduğu halde amerikan ingiliz fransız rus ve çin kafirleri izin veriyor, dokunmuyor, önünüzü açıyor hele bi anlatın...
http://www.gunisigigazetesi.net/cikti1.php?id=2780
Leyle-i Kadirde İhtar Edilen Bir Mesele-i Mühimme

Leyle-i Kadirde kalbe gelen pek geniş ve uzun bir hakikate, pek kısaca bir işaret edeceğiz. Şöyle ki:
Nev-i beşer, bu son Harb-i Umuminin eşedd-i zulüm ve eşedd-i istibdâdı ile ve merhametsiz tahribâtı ile; ve birtek düşmanın yüzünden yüzer mâsumu perişan etmesiyle; ve mağlûpların dehşetli me'yusiyetleriyle; ve gâliplerin dehşetli telâş ve hâkimiyetlerini muhâfaza ve büyük tahribâtlarını tâmir edememelerinden gelen dehşetli vicdan azablarıyla; ve dünya hayatının bütün bütün fânî ve muvakkat olması ve medeniyet fantâziyelerinin aldatıcı ve uyutucu olduğu umuma görünmesiyle; ve fıtrat-ı beşeriyedeki yüksek istidâdâtın ve mahiyet-i insaniyesinin umumi bir sûrette dehşetli yaralanmasıyla; ve gaflet ve dalâletin, sert ve sağır olan tabiatın, Kur'ân'ın elmas kılıcı altında parçalanmasıyla; ve gaflet ve dalâletin en boğucu, aldatıcı, en geniş perdesi olan siyâset-i rûy-i zeminin pek çirkin, pek gaddarâne hakiki sûreti görünmesiyle; elbette ve elbette, hiç şüphe yok ki, Şimâlde, Garbda, Amerika'da emâreleri göründüğüne binâen, nev-i beşerin mâşuk-u mecâzîsi olan hayat-ı dünyeviye böyle çirkin ve geçici olmasından, fıtrat-ı beşerin hakiki sevdiği, aradığı hayat-ı bâkiyeyi bütün kuvvetiyle arayacak; ve elbette, hiç şüphe yok ki, bin üç yüz altmış senede, her asırda üç yüz elli milyon şâkirdi bulunan; ve her hükmüne ve dâvâsına milyonlar ehl-i hakikat tasdik ile imza basan; ve her dakikada milyonlar hâfızların kalbinde kudsiyet ile bulunup, lisânlarıyla beşere ders veren; ve hiçbir kitapta emsâli bulunmayan bir tarzda, beşer için hayat-ı bâkiyeyi ve saadet-i ebediyeyi müjde veren; ve bütün beşerin yaralarını tedâvi eden Kur'ân-ı Mu'cizü'l-Beyânın şiddetli, kuvvetli ve tekrarlı binler âyâtıyla, belki sarîhan ve işareten, on binler defa dâvâ edip haber veren; ve sarsılmaz katî delillerle, şüphe getirmez hadsiz hüccetleriyle, hayat-ı bâkiyeyi katiyetle müjde ve saadet-i ebediyeyi ders vermesi, elbette nev-i beşer bütün bütün aklını kaybetmezse, maddî veya mânevî bir kıyâmet başlarına kopmazsa, İsveç, Norveç, Finlandiya ve İngiltere'nin Kur'ân'ı kabul etmeye çalışan meşhur hatipleri ve Amerika'nın Din-i Hakkı arayan ehemmiyetli cemiyeti gibi, rûy-i zeminin geniş kıtaları ve büyük hükümetleri, Kur'ân-ı Mu'cizü'l-Beyânı arayacaklar ve hakikatlerini anladıktan sonra bütün ruh u canlarıyla sarılacaklar.
Çünkü, bu hakikat noktasında, katiyen Kur'ân'ın misli yoktur ve olamaz; ve hiçbir şey bu mu'cize-i ekberin yerini tutamaz.

http://www.risaleara.com/oku.asp?id=130

Hakîkat


26 Şubat 1324 (Mart 1909)
Dini Ceride, No: 70

Biz "Kalu Belâ"dan Cemiyet-i Muhammedîde (a.s.m.) dâhiliz. Cihetü'l-vahdet-i ittihadımız, Tevhiddir. Peyman ve yeminimiz, îmandır. Mâdem ki muvahhidiz, müttehidiz. Her bir mü'min, İlâ-yı Kelimetullah ile mükelleftir. Bu zamanda en büyük sebebi, maddeten terakkî etmektir. Zira, ecnebiler, fünun ve sanayi silâhiyle bizi istibdad-ı mânevîleri altında eziyorlar. Biz de fen ve sanat silâhiyle, Îlâ-yı Kelimetullahın en müthiş düşmanı olan cehil ve fakr ve ihtilâf-ı efkâra cihad edeceğiz. Ama, cihad-ı hâricîyi, Şeriat-ı Garranın berâhin-i katıasının elmas kılınçlarına havâle edeceğiz. Zîra, medenîlere galebe çalmak iknâ iledir. Söz anlamayan vahşiler gibi icbar ile değildir. Biz muhabbet fedâileriyiz. Husumete vaktimizyoktur. Cumhuriyet ki, Haşiye adâlet ve meşveret ve kânunda inhisâr-ı kuvvetten ibârettir. On üç asır evvel Şeriat-ı Garra teessüs ettiğinden, ahkâmda Avrupa'ya dilencilik etmek, dini İslâma büyük bir cinâyettir. Ve şimale müteveccihen namaz kılmak gibidir. Kuvvet kânunda olmalı. Yoksa istibdat tevzî olunmuş olur.''Arapça ibâre: Şüphesiz ki, Allah kuvvetli ve metânet sahibidir.'' hâkim ve âmir-i vicdanî olmalı. O da; mârifet-i tam ve medeniyet-i âmm veyâhut din-i İslâm namıyla olmalı. Yoksa istibdat daima hükümfermâ olacaktır.
İttifak hüdâdadır, hevâda ve heveste değil. İnsanlar hür oldular, ama yine abdullahtırlar. Her şey hür oldu. Şeriat da hürdür, meşrutiyet de. Mesâil-i Şeriátı rüşvet vermeyeceğiz. Başkasının kusuru, insanın kusuruna senet ve özür olamaz. Yeis mâni-i her kemâldir. "Neme lâzım, başkası düşünsün" istibdadın yadigârıdır. Bu cümlelerin mâbeynini rabtedecek olan mukaddematı, Türkçe bilmediğim için mütâliînin fikirlerine havale ediyorum,
Said Nursi
Haşiye: O zaman meşrutiyet, şimdi o kelime yerine Cumhuriyet konuimuş.
 

Cümle Mühendisi

Ordinaryus
Katılım
2 Tem 2006
Mesajlar
4,181
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Konum
İzmir
Web sitesi
muhammedesad.blogcu.com
şimdi dikkat edin, dünyanın her yerinde o veya bu şekilde bu birleşmiş kafirlerin reisi Amerikanın müslümanların büyümesine gelişmesine, palazlanmasına izin vermediği aşikar. Gülen örgütünün dünyanın her yerinde böyle iş yapmasını biri izah etsin ama saftoriklikle değil, efendi gibi ne taviz verdi, karşılığında ne aldı izah ederek. Yoksa talebeleri türkiyede toplam 10 tane kitap çıkarmış 70 yaşındaki bir alimin terörsit ilan edilerek 10 aydır hapse tıkılmasını ve mürted obamamnın telefonla tayyibe teşekkür etmesini izah edemeyiz.
Sünnete uygun bir tutam sakalı olan müslüman tipliler amerikaya alınmazken kabbani gibi ucubelerin sözde derviş kıyafetleriyle amerikada fink atmasını, CIa liderleriyle bir araa gelmesini neyle açıklayacaksınız?

Bu noktalara katılıyorum, benim de kafamda bazı soru işaretleri var...
 

elcevaz13

Profesör
Katılım
17 Şub 2008
Mesajlar
1,472
Tepkime puanı
19
Puanları
0
Yaş
39
Web sitesi
www.herkul.org
Elcevaz kardeşim, hala darul islamda tatbiki emredilen hilm ile muameleyi darul harbe tatbike yani hayız nifas fıkhını erkeğe tatbike çalışıyorsun, vazgeç güzel kardeşim...
Eyyühel Aziz karıştıracak bir şey yok iyi okuyup anlamak lazım yani dikkat-i nazarla okumak lazım.
Bu mes’ele, Üstâd Bedîüzzamân (ra)’ın “On Altıncı Lem’a” daki şu ifâdelerinin şerh ve îzâhı hakkındadır: “Ammâ, maddî cihâdın muktezâsı ise, o vazîfe şimdilik bizde değildir. Evet, ehline göre kâfirin veyâ mürtedin tecâvüzâtına sed çekmek için topuz lâzımdır. Fakat, iki elimiz var. Eğer yüz elimiz de olsa, ancak nûra kâfi gelir. Topuzu tutacak elimiz yok.”

Üstâd Bedîüzzamân (ra)’ın şu cümleleri, gelecek âyet-i kerîmenin ifâde ettiği ma’nâdan mülhemdir:

وَمَا كَانَ الْمُؤْمِنُونَ لِيَنفِرُواْ كَآفَّةً فَلَوْلاَ نَفَرَ مِن كُلِّ فِرْقَةٍ مِّنْهُمْ طَآئِفَةٌ لِّيَتَفَقَّهُواْ فِي الدِّينِ وَلِيُنذِرُواْ قَوْمَهُمْ إِذَا رَجَعُواْ إِلَيْهِمْ لَعَلَّهُمْ يَحْذَرُونَ
Meâli: “Mü’minlerin hepsinin topyekûn savaşa çıkmaları lâyık ve uygun değildir. O halde onların büyük cemaat ve kábilelerinden bir tâife savaşa gitmeli, bir tâife de din ve şerîat ilimlerini iyice öğrenmeleri ve kavimleri savaştan dönüp kendilerine (memleketlerine) döndükleri zamân onları Allah’ın azâbıyla korkutmaları için gitmeyip kalmalıdırlar. Olur ki, bu sûretle mü’minler şerîata muhâlif hareketlerden kaçınırlar.”

Beyzavî, Şeyhzâde ve Fahreddin er-Râzî’nin beyânlarına göre bu âyetten maksad şudur: Mü’minler iki kısma ayrılacak:

Bir kısmı Allah yolunda maddî olarak savaşırlarken,
Diğer kısmı da dinî ilimleri, husûsan Kur’ân ve Ehâdîs-i Nebeviyyeyi öğrenip dinde fakih olacaklar ve ilmî cephede çalışacaklardır. O halde ulemânın, zarûret olmadan savaşa katılmaları câiz değildir.

İşte bu âyet-i kerîme mûcibince, Risâle-i Nûr şâkirdleri gibi cihâd-ı ilmîde çalışan kimseler, din ve şerîatı öğrenip-öğretmek vazîfesinde sa’y u gayret göstermelidirler. Bu vazîfelerini ihmal ederek zarûret olmadan maddî harbe iştirâk etmemeli ve siyâsî dâirelerle alâkadarlık göstermemelidirler. Bedîüzzamân (ra) Hazretleri, bu konuda şöyle buyurmaktadır:

“O mütemerrid ecnebîlerdir ki, münâfıkları ehl-i îmâna musallat ettiler ve zındıkları yetiştirdiler. Hem harb belâsı ise; hizmet-i Kur’âniyyemize mühim bir zarârdır. Bizim en fedâkâr ve en kıymetdar kardeşlerimizin ekserisi kırk beşten aşağı olduğundan, harb vâsıtasiyle vazîfe-i kudsiyye-i Kur’âniyyeyi bırakıp askere gitmeye mecbûr olacaktılar. Benim param olsa, hüsn-i rızâm ile, böyle kıymettâr kardeşlerimin herbirisini askerlikten kurtarmak için, bedel-i nakdiyye bin lira kadar da olsa, verirdim. Böyle yüzer kıymettâr kardeşlerimizin hizmet-i Kur’âniyye-i Nûriyyeyi bırakıp maddî cihâd topuzuna el atmakta, yüz bin lira kendi zarârımızı hissediyordum. Hattâ, Zekâînin bu iki sene askerliği, belki bin lira kadar ma’nevî fâidesini kaybettirdi.”
Hulâsâ: Üstâd-ı muhteremin On Altıncı Lem’a’daki cümleleri, cihâd-ı maddîyi red değil; belki isbâttır. Zâten kendisi, “Evet, ehline göre kâfirin veyâ mürtedin tecâvüzâtına sed çekmek için topuz lâzımdır” demekle, bunu sarâhaten ifâde etmiştir.
Fakat, daha evvel de isbât edildiği üzere, “cihâd” iki kısımdır:

Biri: Kılıçla maddî cihâddır ki, bu kılıç ve topuz, devlet-i İslâmiyye tarafından sâdece hâricdeki küffâra veyâ dâhildeki mürtedlere ve had cezâsına müstehak olanlara karşı kullanılır. Fakat, bu vazîfe onun ehlinedir. Yâni, sultân, komutan veyâ kadı gibi devlet-i İslâmiyyenin erkânınadır.

Diğeri ise: İlmî cihâddır ki, bu vazîfeyi ulemâ deruhde eder. İlmî cihâd ile meşgúl olan ulemâ tâifesi ise, zarûret olmadan maddî cihâda iştirâk etmez. Fakat, zarûret olursa onlar dahi iştirâk ederler. Birinci Cihân Harbinde Üstâd Bedîüzzamân (ra)’ın talebeleriyle berâber savaşa iştirâk etmesi gibi…

Onun için Üstâd Bedîüzzamân (ra), “Ammâ maddî cihâdın muktezâsı ise, o vazîfe şimdilik bizde değildir” demiştir. Yâni, “O devletin vazîfesi iken; devlet o vazîfeyi şu an yapmamaktadır. İnşâallah ileride te’sîs edilecek Kur’ân’a dayalı bir devlet, bu maddî cihâd vazîfesini de deruhde ve icrâ edecektir” demektir.
 

korakademik

Ordinaryus
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
2,236
Tepkime puanı
63
Puanları
0
E tamam ne güzel izah işte, tam da kastettiğim manayı yazmışsın. HArb varken bir kısım müslümanlar harbe iştirak etmeden ilme çalışırlar. Şu anda burda harb varmı? yok.
O halde zaten ilme çalışmak lazımdır. Nerde yaşıyoruz? Darul islam da. Zaten müslümanlar birbirileriyle harbetmezler. Kafirle harb edilirken de ulum-u diniye talebelerine harb farz-ı ayn olmaz. Kaç kere dedim cihad fıkhını güzel öğren diye ama görüyorumki hala bölük pörçük kırık kopuk bişeyler var, neticede hepsi kafanda çorba oluyor, bir türlü netleşmiyor yahu...
[/B]

yukarda o kadar farklı konulardan bahsetmişsiniz ki
her ikiniz için söylüyorum.
tam bir çorba
ne anlatmak istiyorsanız birbirinize alıntılarla cevap vermek yerine konu açın da isteyen rahatça okusun anlasın.

birbirinize galip gelmeye çalışmayın ortada tek islam tek söylem var.
başlangıçta farklı gelen söylemleriniz zamanla aynı kuyunun etrafında dolaşanlara benzicek
 

MiHRiMaH

Son gülen... :/
Katılım
6 Ara 2006
Mesajlar
2,752
Tepkime puanı
769
Puanları
0
Konum
İstanbul...
"Gak" dedi suç, "guk" dedi suç... Hiç sanmam ki, orada olmaktan mutluluk duysun... Gurbetliğinde bir mükafatı olacaktır...
 

ORHANCAN

Ordinaryus
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
2,536
Tepkime puanı
80
Puanları
0
Konum
-İSPARİT-
Amerika'da bir tane ehl-î sünnet, bir tane ehl-î tarik yok mu? Fethullah Gülen'e takılıp kalmamak gerek...

usame saçmalardan seçme yapmış..

verdiği linkde zaten ehl-i tasavvuflarla alakalı..

ama lafı uzatıp hocaefendiye getirip verdiği linkde de hiç bir alaka olmayan ve benzerlik taşımayan yazı var..

Verilen linkde gülen dedim yok, Fethullah dedim yok.. ama nur demekle 3 veri geldi ama nurcularlla alakalı bir yer tam yok..

Yani zaten kendisi gibi yarı nur talebesi yarım da tasavvufcu görünen kardeşlerimiz yeni çıktılar.. ve kendileriyle ilgili kısımdan da rahatsız olmalılar ki tasavvuf yönlerine vurgu ve eleştiri verilmiş yazıda..
 

ORHANCAN

Ordinaryus
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
2,536
Tepkime puanı
80
Puanları
0
Konum
-İSPARİT-
senin gibi tam nurcu(!) sıfır mutasavvıfların saçma dediği şeylerin neye göre saçma olduğunu da görmek isteriz...

Her ne kadar 30 yıla yakındır bu daire içinde bulunsam da şahsımı tam nurcu olduğumu kabul edemiyorum.. ama sizler gibi Üstad (RA) hazretlerinin hiç bir talebesinin kabul etmemezlik yapmadım..

Verdiğiniz link ile Hocaefendinin bağlantısını anlatırsanız saçma olanı bulabiliriz.. eğer bulamazsanız saçma olduğu görülecektir.. selamlarımla....
 

ORHANCAN

Ordinaryus
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
2,536
Tepkime puanı
80
Puanları
0
Konum
-İSPARİT-
Bu söz ancak ve ancak bir iftiradır. Ustad Hz talebelerini kendisi sınıflandırmıştır. Ben asla Ustadımın vermediği payeyi birisine veremem. Asıl sorun sizin Ustadın hizmetkarlarıyla ilmine varis olan talebelerinin yerini değiştirmenizdir. Siz makam-ı verset-i nübüvvet altında duran zatlar yerine Üstadın aşçısını, şöförünü, maddi metrukatından sorumlu kıldığı hizmetkarlarını kendinize rehber tutmuşsunuz. Ben o himette bulunan zevatın hiçbirisini kabul etmemezik etmiyorum, bilakis herkesi yerliyerien oturtuyorum, bu sizin ezberiniz bozduğundan ağrınıza gidiyor o kadar...

Verdiğim linkle hocanızın bağlantısını kurmaya çalışmanız yazılanı okumayıp at gözlüğü ile mutaasıbane baktığınızın en açık delilidir. O link kabbani denen soytarının CIA ile işbirliği öneren mesajlarıyla alakalıdır. Bunu ayrıca belirtmekten de utandım hakkaten... Demekki boşuna yazıyoruz...

muhterem kardeşim,

Üstad hazretlerinin sınıflandırmasında onları saf dışı edin de atın manasına gelmediği biliniyor.. Bayram (RA) Ağabeyimiz vefat ettiğinde afyonda olan zat-ı muhtereminiz, cenazeyi gelmeyi bırakın değer falan vermemişti..

madem sınıflandırmış niye hizmetinde devamiyet sağlamış ,-sungur benim evladı maneviyem- demesiyle 7-8 kere yüz yüze görüştüğü ve risale-i nurlara sahip çıkması için saffı evvel talebem dediği kişiler arasında ne fark var... esas sınıflandırmaya yapan sondan icad olan tasavvuf + risale eksenli kişilerdir.. bazen düşünmeden edemiyorum.emekli albay a.doğanın sakallı ve cemaatlara soktuğu kişiler bunlar mıdır..?? diye.. çünkü geçen aylarda el kaide bağlantısı nedeniyle baskın yapıldı.. ve kendi muhitimizden de 10-15 kişinin ifadesi alındı... yani bir sorun var yeni hizmet anlayışınızda..

Bu arada Hulusi (RA) Ağabeyimiz ile ondan ders alan kişinin Üstad Hz.lerinin diğer talebelerini karşılaştırmanızı da analayamıyorum.. O dediğiniz kişi kim, Üstadın talebeleri kim.. kıyası bile mümkün değildir... bu konuda sizlerden önce 5-6 senedir takibimde ve redd-ül evhakları da okumuş ve kabul etmemiş birisi olarak sayfalarca yazabilirim.. ama kısa keseyim..

DİĞER MESELE ise konu başlığı nedir **F.Gülen neden ABD de yaşıyor...

mesajınızda da ekseriyetle bu mesajlar.. ve en son yazdığınız da

Kabbani denen CIA işbirlikçisi orda yaşar tabi, ne demişti kabbani CIA ya? Ortadoğudaki planlarınızda başarılı olmak istiyorsanız bize geleceksiniz. Ne yapıyor peki orda? Girin you tube ye, kabbaninin kafir karılarıyla hiphop tarzı toplu zikir(!)lerinden feyz alın, bakın nakşilerde zikir nasıl oluyormuş?

şimdi dikkat edin, dünyanın her yerinde o veya bu şekilde bu birleşmiş kafirlerin reisi Amerikanın müslümanların büyümesine gelişmesine, palazlanmasına izin vermediği aşikar. Gülen örgütünün dünyanın her yerinde böyle iş yapmasını biri izah etsin ama saftoriklikle değil, efendi gibi ne taviz verdi, karşılığında ne aldı izah ederek. Yoksa talebeleri türkiyede toplam 10 tane kitap çıkarmış 70 yaşındaki bir alimin terörsit ilan edilerek 10 aydır hapse tıkılmasını ve mürted obamamnın telefonla tayyibe teşekkür etmesini izah edemeyiz.
Sünnete uygun bir tutam sakalı olan müslüman tipliler amerikaya alınmazken kabbani gibi ucubelerin sözde derviş kıyafetleriyle amerikada fink atmasını, CIa liderleriyle bir araa gelmesini neyle açıklayacaksınız?

Allah için komik olmayın da yiyecek ekmekleri içecek suları varmış saflığından da vazgeçin.

Tekrar soruyorum, madem hakiki islamı istiyorsunuz ve onun için çalışıyorsunuz, nasıl oluyorda amerikan kafiri size dokunmamakla birlikte dünyanın her yanında kafirin fen ve felsefesini eiğtim veren hemde bunu güya din adına yapan okullarınıza derdiniz islamı yaymak olduğu halde amerikan ingiliz fransız rus ve çin kafirleri izin veriyor, dokunmuyor, önünüzü açıyor hele bi anlatın...


Allah onlar size düşmandırlar, iyiliğiniz istemezler, uzak durun dediği halde herhalde bunlar Rabbimizin bizi uyardığı kafirler değil, uzaydan felan geldiler... Veya Fetullah gülenin apaçık tahrifatıyla bu ayetler Hz Peygamber devrindeki ehl-i kitaba mı ait?

http://www.gunisigigazetesi.net/cikti1.php?id=2780

bu ifadeleriniz var.. yani konu başlığı ve yazınızın çoğunluğu Hocaefendi olacak ve verdiğiniz linkle de başka şeyler anlatıyor olacaksınız.. işte saçmalık buradadır... madem konu ve yazdığınız farklı niye o linki verdiniz anlatır mısınız..?? ben de sizlere anlatmaktan utandım.. her ne kadar ilim ve hilim sahibi gibi görükseniz de filim çevirmekteymişsiniz... selamlarımla...
 

ORHANCAN

Ordinaryus
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
2,536
Tepkime puanı
80
Puanları
0
Konum
-İSPARİT-
orhancan, cerbezeyi bırakında konuyu tekrar okuyun. Hem kabbaniden hem hocandan bahsediyoruz, verilen link kabbaniyle alakalı.. Fakat her ikiside amerikada islama hizmet iddiasındalar. Birinin yeşil kartına CIA danışmanı esposito kefil, digeri CIA aya gel benimle çalış eger ortadoğuda başarılı olmak istiyorsan diyor. Hadise budur, anlayana çok bile söyledim..

Konu zaten belli, başka mecraya kabbaniye geçmeniz ve benzeşim yapmanız hoş olmamış..

Üstad (RA) Hazretlerinin yaşayan talebelerinin desteklediği bir zata ve hizmetine nahoş benzetmelerde bulunmanız gereksizdir.. bu kadar cemaatın basireti ve aklı yok mudur ki sonradan olma tasavvuf+risale cemaatının görüşüne göre hüküm verecek... yapılan hizmetler boşa gitmeyecek... abd inşaallah mozaik gibi zamanı gelince parçalanacak ve elifle başlayan bir ülke islam olacak...

Sizler kendi yaptıklarınıza ve amellerinize bakınız ki, başkalarına sü-i zann ederek amel ve hayır ve hasanat ve sevaplarınızı hoyratca harcamayınız.. dikkat edin ki sonradan müflis kişilerden olmayasınız..... selamlarımla..
 
Üst