Fatih’in Topları İstanbul’a Yönelmiş

abdullah birisi

Kıdemli Üye
Katılım
12 Mar 2013
Mesajlar
10,357
Tepkime puanı
517
Puanları
0
Konum
istanbul
Dostlarımdan keşfi açık biri, Fatih Sultan Mehmed Han hazretlerini âlem-i mânada görmüş.

Toplarıyla İstanbul surlarını çepeçevre kuşatmış vaziyetteymiş.

Aman Hünkârım ne yapıyorsunuz diyen kişiye, şu şehrin haline bakınız demiş.

Mânadaki İstanbul dünün Bizans’ı değil, bugünün günahkâr şehridir.

1453’ten bu yana, İstanbul bugünkü kadar günahkâr olmamıştı.

Şu mübarek şehir fısk, fücur, isyan, tuğyan, fuhşiyyat=azgınlıklar, hayâsızlıklar, arsızlıklar,

iffetsizlikler, çirkinlikler, çirkefler şehri haline getirilmiştir.

Belde-i Tayyibeyi bu hale getirenlere yazıklar olsun.

Edebiyata gelince mangalda kül bırakmıyoruz, biz Fatih’in torunlarıyız diye ucuz nutuklar atıyoruz.

Biz gerçekten Fatih’in torunları olsaydık İstanbul böyle mi olurdu?

Biz gerçek torunlar olsaydık, Ayasofya müze yapılabilir miydi?

Soruyorum: Cennetmekân Fatih Sultan hazretlerinin ruhaniyeti bizlerden razı mıdır? Durumdan memnun mudur?

Şehir öyle bir hale geldi ki, çocuk parklarında açıkta açıkça karı satılıyor.

Fatih’in, ilim nurları saçan medreseleri şimdi ne halde?

O medreselerde şu anda örümcekler perdedarlık yapıyor, baykuşlar kapısında nöbet tutuyor.

Yaz yaklaşıyor, Sultanahmet Camii yine çıplak turistlerle, çıplak yerlilerle dolacak.

Kendilerini Fatih’in torunları diye tanıtan sözde dindarlar içkili fuhuşlu beş yıldızlı otellerde

papaz yahnili iftar ziyafetleri çekecek.

Fatih’in torunları, 1928’den önceki ecdat mezarlarının kitabelerini okuyamayacak kadar cahil.

Bana şu memlekette, Fatih Divanını, orijinal Osmanlıca metninden okuyup şerh edebilecek bir tek,

evet bir tek lise talebesi bulabilir misiniz?

Fatih’in torunları, Ayasofya müzesinin gölgesinde hamasî nutuklar atıyor.

Fatih âlem-i mânada toplarının namlularını günahkâr İstanbul’a yöneltmiş bekliyor.


Mehmed Şevket Eygi
 

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
Dostlarımdan keşfi açık biri, Fatih Sultan Mehmed Han hazretlerini âlem-i mânada görmüş.

Toplarıyla İstanbul surlarını çepeçevre kuşatmış vaziyetteymiş.

Aman Hünkârım ne yapıyorsunuz diyen kişiye, şu şehrin haline bakınız demiş.

Mânadaki İstanbul dünün Bizans’ı değil, bugünün günahkâr şehridir.

Müthiş! Lakin bu keşif öyle yorumlanmaz Mehmet Şevket efendiiii..!

Fatih'in topları bilimi temsil eder. Dünün Bizansı ve bugünün İstanbul'u ise Bizans'tan bize geçen bağnazlığı ve uyuşukluğu temsil eder. Topların sur dışını çevrelemesi ve başında Fatih'in olması ise Avrupayı ve onların bilimde ki üstünlüğünü temsil eder.

Bizi eziyorlar. Evet, dün biz onları bilimsel üstünlüğümüzle nasıl ezdiysek şimdi onlar bizi eziyor. Dün Bizans ''gökten melekler gelecek ve bizi kurtaracak'' bağnazlığına nasıl sarıldıysa bugün biz o durumdayız. Allah'ın yardımını yanlış tevekkülle umuyoruz. Tıpkı bilimsellik karşısında yok olan Bizans yobazlığı gibi!!

Avrupa Fatih'e niçin ''çağ açan padişah'' diyor sizce? Kara kaşına kara gözüne hayran olduğu için değil herhalde! Fatih'in Avrupa'da çağ açması şudur: Fatih, bilim adamlarına değer verdi. Onlara eşi benzeri olmayan toplar yapmaları için her imkanı sağladı. Fikik ve kimya kurallarını zorladı. Olmayan, bilinmeyen, bulunmayan incelikleri ortaya çıkardı. Bu tavrıyla yağla soğutmayı ve çatlamayan metal alışımını keşfetti. Bütün bunlar olurken Bizans, Ayasofya kilisesinde ayinler düzenliyor, tevekkül (!) ediyorlardı. Ne de olsa Konstantin korunan bir şehirdi; ne de olsa tanrı İsa ne olursa olsun bu şehri kafir müslümanlara karşı korurdu; ne de olsa sabah akşam dua ediyorlardı. Aynı dualar ve ayinler bütün Avrupa'da yapılıyordu.

O dönemin manzarası bu!

Lakin olmadı. Fatih'in bilimselliği kırdı geçirdi Bizans'ı. Avupra bunu görünce büyük bir şok yaşadı. Bu haber geven alevi gibi Avrupa'ya yayıldı. Bu şok yaşanırken birileri Papazları sorgulamaya başladı. Asırlar boyunca dumura uğramış akıllara pırlanta gibi bir sual düştü: ''nasıl olur?''...

Evet, her şey bu sualle başladı. Nasıl ve niçin? Bu ipin ucunu yakalayanlar çektikçe çektiler. Gördüler ki bilimsellik çok önemli. Ve tartışma başladı. Papazlar konumlarını yavaş yavaş yitirmeye başladılar. Bir yerlerde birileri bilimselliğe eğilim duymaya başladı. Birileri maddenin detaylarına inip, yeni yeni nitelikler geliştirmenin yollarını zorladılar. Papazlar konumlarını yitirmeye başladıklarını hissettiler. Çatışma başladı. Lakin ilk sual akla düştükten sonra, sorgulama başladıktan sonra her şey nafile! Yeni felsefe akımları oluştu. Filozofların sorgulamaları bağlamında bilim adamları yeni yeni metodlar geliştirdi. Gözleme dayalı çıkarımlar yapmaya başladılar. Böylece maddeye hakim oldular. Çeşit çeşit nitelikler geliştirdiler. Bu çeşitlilikleri bir araya getirip yeni eşyalar ürettiler. Bu eşyalar içinde silahlar da vardı. Gemiler, toplar vardı. Sadece bu değil, mimaride ve sanatta da geliştiler. Her alanda akıl yürütütler.

Velhasılı lafı uzatmaya gerek yok tek cümleyle: Fatih'in ruhuna sahip çıktılar. Evet, Fatih'in ruhuna biz değil, onlar sahip çıktı. Onun için Fatih'e ''ÇAĞ AÇIP ÇAĞ KAPAYAN'' ünvanını veren biz değil, gene onlardır.

Avrupa'da Fatih budur. Sonrasında gelen gelişmelerde bu. O keşifte İstanbul çevresini kuşatan Fatih ve Toplar, hakikat aleminde budur.

Şimdi gelelim bize, yani sur içinde kalan İstanbul'un günahına: Evet, Bizans ölümcül hasta bir bünye idi. Bu hasta bünyeyi fethettik. Bu fetihle, bu hasta bünyeye nazikçe bir dokunduk. İşte ne olduysa bu dokunuşta oldu. CONTAMINATION / KONTAMINIERUNG / MİKROBUN BULAŞMASI..

Fatih'in arkasından gelen padişah Veli Bayezid hemen işe bağnazlıkla başladı. Babasının portresini ''resim caiz değildir'' fetvasıyla saraydan çıkarttı. Bu resim, 19. yüzyılda Polonya'nın bir eskici pazarında bulunacaktır. Şu an orjinali İngilizlerin elinde. Bizde ki kopya..

Fatih'in birkaç yıllık bilimselliği Osmanlıyı tam tamına 250 yıl zirvede tutacaktır. O topların üstüne 1 gr yenilik katılmamıştır. Osmanlının fetih başarısı tamamen bu topun namı ve teknolojik üstünlüğüne dayanır. Bu silah üstünlüğünü çok iyi kullanmış, çevresini iyi süslemiştir. Lakin üstüne daha üstün bir nitelik kat(a)mamıştır. Sebebi Kanuni döneminde felsefeye elimizle salladığımız bye bye..

Diyceksiniz ki: Her şeyi bir topa mı bağladın?! Evet, o top, Hz. Peygamberin ''cennet kılıçların gölgesi altındadır'' dediği top. Onun gölgesi altında kurulan bir cennetimiz vardı bizim. Başka bir kılıç geldi ve o gölgeyi üzerimizden aldı, cennetimizi cehenneme çevirdi. Bugün Avrupa'nın cenneti hangi silahın gölgesi altında kuruldu sizce? El-Cevap: Atom Bombası..

Birisi gitsin şu Mehmet Şevket Eygi'ye keşiflerin nasıl okunması gerektiğini izah etsin. Ben artık bu işlerden bıktım usandım. Günahımız ne açılıp saçılmaktır ne de başka bir şey. Tek günahımız felsefeyi ve bilimi terk edişimizdir. Bu terk ediş(bye bye)ten sonra açılıp saçılmalar ve diğer tüm günahlar, üstün silahın sahibi yeni efendilere olan özenti ve hayranlıktan kaynaklanıyor..

DotunDostu
 
Üst