abdullah birisi
Kıdemli Üye
Dostlarımdan keşfi açık biri, Fatih Sultan Mehmed Han hazretlerini âlem-i mânada görmüş.
Toplarıyla İstanbul surlarını çepeçevre kuşatmış vaziyetteymiş.
Aman Hünkârım ne yapıyorsunuz diyen kişiye, şu şehrin haline bakınız demiş.
Mânadaki İstanbul dünün Bizans’ı değil, bugünün günahkâr şehridir.
1453’ten bu yana, İstanbul bugünkü kadar günahkâr olmamıştı.
Şu mübarek şehir fısk, fücur, isyan, tuğyan, fuhşiyyat=azgınlıklar, hayâsızlıklar, arsızlıklar,
iffetsizlikler, çirkinlikler, çirkefler şehri haline getirilmiştir.
Belde-i Tayyibeyi bu hale getirenlere yazıklar olsun.
Edebiyata gelince mangalda kül bırakmıyoruz, biz Fatih’in torunlarıyız diye ucuz nutuklar atıyoruz.
Biz gerçekten Fatih’in torunları olsaydık İstanbul böyle mi olurdu?
Biz gerçek torunlar olsaydık, Ayasofya müze yapılabilir miydi?
Soruyorum: Cennetmekân Fatih Sultan hazretlerinin ruhaniyeti bizlerden razı mıdır? Durumdan memnun mudur?
Şehir öyle bir hale geldi ki, çocuk parklarında açıkta açıkça karı satılıyor.
Fatih’in, ilim nurları saçan medreseleri şimdi ne halde?
O medreselerde şu anda örümcekler perdedarlık yapıyor, baykuşlar kapısında nöbet tutuyor.
Yaz yaklaşıyor, Sultanahmet Camii yine çıplak turistlerle, çıplak yerlilerle dolacak.
Kendilerini Fatih’in torunları diye tanıtan sözde dindarlar içkili fuhuşlu beş yıldızlı otellerde
papaz yahnili iftar ziyafetleri çekecek.
Fatih’in torunları, 1928’den önceki ecdat mezarlarının kitabelerini okuyamayacak kadar cahil.
Bana şu memlekette, Fatih Divanını, orijinal Osmanlıca metninden okuyup şerh edebilecek bir tek,
evet bir tek lise talebesi bulabilir misiniz?
Fatih’in torunları, Ayasofya müzesinin gölgesinde hamasî nutuklar atıyor.
Fatih âlem-i mânada toplarının namlularını günahkâr İstanbul’a yöneltmiş bekliyor.
Mehmed Şevket Eygi
Toplarıyla İstanbul surlarını çepeçevre kuşatmış vaziyetteymiş.
Aman Hünkârım ne yapıyorsunuz diyen kişiye, şu şehrin haline bakınız demiş.
Mânadaki İstanbul dünün Bizans’ı değil, bugünün günahkâr şehridir.
1453’ten bu yana, İstanbul bugünkü kadar günahkâr olmamıştı.
Şu mübarek şehir fısk, fücur, isyan, tuğyan, fuhşiyyat=azgınlıklar, hayâsızlıklar, arsızlıklar,
iffetsizlikler, çirkinlikler, çirkefler şehri haline getirilmiştir.
Belde-i Tayyibeyi bu hale getirenlere yazıklar olsun.
Edebiyata gelince mangalda kül bırakmıyoruz, biz Fatih’in torunlarıyız diye ucuz nutuklar atıyoruz.
Biz gerçekten Fatih’in torunları olsaydık İstanbul böyle mi olurdu?
Biz gerçek torunlar olsaydık, Ayasofya müze yapılabilir miydi?
Soruyorum: Cennetmekân Fatih Sultan hazretlerinin ruhaniyeti bizlerden razı mıdır? Durumdan memnun mudur?
Şehir öyle bir hale geldi ki, çocuk parklarında açıkta açıkça karı satılıyor.
Fatih’in, ilim nurları saçan medreseleri şimdi ne halde?
O medreselerde şu anda örümcekler perdedarlık yapıyor, baykuşlar kapısında nöbet tutuyor.
Yaz yaklaşıyor, Sultanahmet Camii yine çıplak turistlerle, çıplak yerlilerle dolacak.
Kendilerini Fatih’in torunları diye tanıtan sözde dindarlar içkili fuhuşlu beş yıldızlı otellerde
papaz yahnili iftar ziyafetleri çekecek.
Fatih’in torunları, 1928’den önceki ecdat mezarlarının kitabelerini okuyamayacak kadar cahil.
Bana şu memlekette, Fatih Divanını, orijinal Osmanlıca metninden okuyup şerh edebilecek bir tek,
evet bir tek lise talebesi bulabilir misiniz?
Fatih’in torunları, Ayasofya müzesinin gölgesinde hamasî nutuklar atıyor.
Fatih âlem-i mânada toplarının namlularını günahkâr İstanbul’a yöneltmiş bekliyor.
Mehmed Şevket Eygi